Hicretin altıncı yılında Cemadiyelevvel'in beşinci günü Medine'de asil ve cefalı bir ailede bir kız çocuğu dünyaya gelmiştir.Bu kız çocuğu gelecek yıllarda inanlık tarihinin gidişatının değişmesinde büyük bir rol oynayacaktı.O tertemiz kız dünyaya geldikten sonra,değerli annesi Hz.Fatıma(sa), kutlu eşi İmam Ali(as)'den bu kız çocuğuna isim vermesini ister.İmam Ali(as) ise,diğer çocuklarına olduğu gibi,ona da dedesinin isim vermesini ister ve böylece kutlu dedesi bu temiz kız çocuğuna Zeynep adını verir.Zeynep,cennette bir ırmağın adıdır.Hz.Muhammed(saa),Zeynep gibi temiz bir kız torununun dünyaya gelmesine çok sevinmiştir.Aslında o Hazret(saa),kadınlara,özellikle de kız çocuklarına büyük önem ve değer veriyordu.

Hz.Zeynep(sa),daha küçük yaşlarda babasının saf dışı bırakılarak evde oturmaya mecbur edildiğine şahit oluyordu.Oysaki babasının herkesten daha faziletli ve Hz.Resulullah(saa)'ın yerinde oturmaya gerçek liyakat sahibi olduğunu biliyordu.İşte bu olaylar,Hz.Zeynep(sa)'in kişiliğinin oluşmasında büyük bir etki bırakıyor ve şu sonuca varıyordu ki;sorumluluk bilinci taşıyan,kadın-erkek,herkes şartlar her ne olursa olsun,elinden alınan hakkını geri almak için sürekli mücadele etmeli,hakkını ve izzetini savunmalıdır.Bu noktada,halkı aydınlatmak için konuşma yapmalı ve mücadele etmelidir.

Hz.Zeynep(sa),amcası oğlu Abdullah ile evlenmişti,bu evlilikten iki çocuğu olmuştur.Ama o bu iki çocuğunu da hakkı müdafa uğrunda Kerbela'da şehit vermiştir.

Hz.Fatıma(sa)'nın Medine'de babasının mescidinde yaptığı konuşmasını,Hz.Zeynep(sa)'in Kufe şehrinde ve mel'un Yezid'in sarayında yaptığı konuşmalarla kıyasladığımızda,Hz.Fatıma(sa)'nın düşünce sisteminin ve sosyal meseleler karşısındaki tavrının,Hz.Zeynep(sa)'in üzerinde İslam'ın bütün temel inanç ve esaslarını öğretmişti.Tarih boyunca,hakkı ve adaleti isteyenlerin başına gelenleri Hz.Zeyneb(sa)'e hatırlatmıştı.O kızına,peygamberlerin insan topluluklarını,cehalet,hurafe ve sınıfsal ayrıcalıklardan kurtarmak için nasıl mücadele ettiklerini,zorluklara nasıl göğüs gerdiklerini,hangi sınıfın muhalefetiyle karşılaştıklarını ve aslında peygamberlere en başta sermayedarlar(kapitaslit) ile zorba ve komplocu politkacıların muhalefet ettiklerini,peygamberlerin de onlara karşı Allah'ın emirleri doğrultusunda var olan güçleriyle karşı koyduklarını tek tek anlatmıştı.

İmam Ali(as),birçok alanda;hatta birbirine zıt sahalarda kahraman ve eşsiz bir insandı.O,bir fikir adamıydı,büyük bir düşünür,ilk üç halifenin itiraf ettikleri gibi “Canlı Kur'an”,yerin altından semavi ilimlere kadar evrenin bilinen zahiri ilimleri ile gizli ilimlerine vakıf olan bir bilge idi.Acaba,bunca insani fazilete sahip olan bir insanı hilafetten uzak tutmak,İslam'a darbe değil miydi?İmam Ali(as) nin suskun kalması ise iç savaş çıkararak bir fidan misali olan İslam'ın zarar göreceğinden korktuğundandı.Çünkü İmam Ali(as) biliyordu ki,o şartlar altında kendi hakkı olan hilafeti geri almak için ısrar ederse,hiç de hoşa gitmeyenolaylar zuhur edecek ve Resulullah(saa)'ın çektiği zahmetler ve İslam için dökğlen kanlar heder olacaktı.Oysa alemlerin Rabbi “Ey Muhammed! Onlara de ki,bu tebliğim karşısında sizden bir ücret istemiyorum,istediğim sadece Ehlibeyt'imi sevmeniz.”(Şura,23) diye buyurmuştu.Ne yazık ki iman edenlerin çoğu dille ikrar etmiş fakat kalben iman etmemişlerdi.İmam Ali(as),bu şartlarda yaşamın zorluğunu “Yaşamak direnmektir” vecizi ile ifade ederek zalimlerin himayesinde yaşayan mazlumların hayatta kalmalarının en büyük zafer olduğunu biliyordu.Bugünkü İsrail'in kurucularının savundukları gibi “Topraksız insanlar olmaktansa insansız topraklar olsun” fikri zalim insanların mazlumların kaderi hakkında neler düşündüğünü ortaya koyuyor.İmam Ali(as),Hatemullah(saa)'ın emanetini,leş kargalarının ve münafık dindarların istilasına karşı korumak için,kendi ifadesi ile boğazında kemik gözünde diken kalmış insanın durumunda olduğu halde sabretmeyi bilmiştir.

Bu olayların hepsine,Ali'nin biricik kızı Zeynep de şahit oluyordu.Bunların her biri,Zeynep gibi düşünen ve sorumluluk sahibi bir insan için büyük bir dert ve imtihandı.Çünkü ilim ve takva sahibi olan babası susmaya mecbur edilmiş,o da yüce değerleri korumak için,kendi hakkından mahrum kalmak pahasına olsa bile kendi tabiriyle gençleri bir anda ihtiyarlaştıran,müminlere Allah'ın likasını arzulatan zifir karanlıklar içinde sabretmişti.Hicretin kırkıncı yılında Hz.Zeynep(sa) babasının şehadetine şahit oldu.Öyle bir baba ki,dağlar kadar azametliydi.İmam Ali(as)'nin şehadeti yalnız ailesini değil bütün sevenlerini de derinden etkilemiştir.Hz.Zeynep(sa)'i üzen diğer bir olay da,İmam Hasan(as)'ın Muaviye'ye karşı harekete geçtiği savaştır.İmam'ın ordusunun ileri gelenlerinin dinini dünyaya satarcasına para karşılığında saf değiştirmeleri ve bu hareket esnasında ordunun kalan askerlerinin İmam'ın eşlerine ait olan ziynet eşyalarını çalmaları üzüntülerini daha da arttırmıştır.İmamı,Muaviye ile sonradan Muaviye'nin çiğneyeceği,sözünden döneceği antlaşmaya razı olmak zorunda bırakıldığı ve şehit edilmesiyle gelişen olaylar da kederini derinleştirmiştir.

İmam Hasan(as)'ın eşi Cüde tarafından zehirletilerek şehit edilmesine ve çektiği acılara Hz.Zeynep tanıklık etmiştir.Budnan önce de ceddi Resulullah(saa),annesi ve ümmetin annesi Hz.Fatıma(sa) üzüntüden vefat etmiş,biricik babasının Hariciler tarafından canice şehit edilmesi ardından ağabeyinin şehadeti Hz.Zeynep(sa)'i takatsiz bırakmıştı.Artık tek tesellisi olarak İmam Hüseyin(as) kalmıştı.Hz.Zeynep(sa) için en büyük dert abisinin şehadetinden sonra Muaviye'nin zulmünü devam ettirerek fasık oğlu Yezid'e saltanatı bırakmış olmasıydı.

Muaviye bir çok cinayet işledikten sonra ölmüştür.Muaviye'den sonra fasık oğlu Yezid,İmam Hüseyin(as)'den biat almaya karar verdi.Kendisine yapılan biat teklifi karşısında İmam(as),şöyle buyurdu:”Yezid gibi birisi ümmetin başına geçerse İslam yok olup gider.”İmam,Kufelilerin davetine icabet etmek üzere,bir grup yakınıyla beraber Medine'den Mekke'ye doğru yola çıkmıştır. Hz.Zeynep(sa) bu kervanda abisinin yanında yer almaktaydı ve kendisini büyük bir vazife için hzırlıyordu.Ne yazık ki o acı günler başlıyordu,Muharremin birinci günü başlayan o ıstırap yolculuğu onuncu gün olan Aşura günü bitmiş ve fasık olanlar zahiren galip gelmiş fakat gönüllerde mahkum olmuşlardı.

Hz.Zeynep(sa) Kerbela kahramanlarının savaşına şahit olmuştu.İmam Hüseyin(as) ve yarenleri ki bunlar arasında iki oğlu da meydanda mertçe savaşıp şehit olmuşlardı.Hz.Zeynep(sa),yapılan bütün haksızlıklara ve gaddarlıklara şahit oluyordu.Ancak her şeye rağmen sabırla direnmiştir. Hz.Zeynep(sa)'in asıl çilesi Kerbela'dan sonra başlamıştır.Yezid'in askerleri onca insanı şehit etmekle kalmamış geride kalan savunmasız kadın ve çocuklara ait değerli eşya ve ne varsa hepsine ganimet diye el konulmuş ve çadırlarını istila etmişlerdi.Geriye kalan her şeyleri alınmış Ehlibeyt'in kadınları ve yetim çocukları kalmıştı.Hz.Zeynep(sa)'in sorumluluğu daha yeni başlıyordu.

Çünkü İmam Hüseyin(as)'in şehadetinden sonra kafilenin başına geçmiştir.Fatıma(sa) gibi bir annenin kızı olan Zeynep(sa),Kerbela hadisesinden sonra Peygamber(saa)'in “cihadın en üstünü zalim liderin karşısında hakkı söylemektir.” hadisinin gereğini yerine getirniş;bunu Yezid'in huzuruna çıkarıldığında yaptığı konuşmayla ispatlamıştır.Kufe ve Şam'da halka yaptığı hutbeler sayesinde Yezid hükümetinin sonunu hazırlamış ve beyinlere yeniden gerçek İslam'ı doğru olarak algılamalarını sağlamıştır.Çektiği çileler karşısında Zeynep(sa),hiç yılmadan Medine kadınlarına da öğütler vermişti.