Derviş hasbidir, harbidir
Derviş; günahları örtmede, ayıpları/kusurları gizlemede, Hazreti Mevlana’nın tabiri ile ‘gece gibi’dir. Ramazanoğlu Mahmud Sami Efendinin beyan ettiği gibi insanları tarif ederken, güzel hasletlerinden bahseder. Devrilmiş ise insanların günahlarını, ayıplarını öğrenmek için kulak kabartır; yeri geldiğinde bire bin katarak, bunları yaymakta beis görmez.
Allah’ın isimlerinden bir tanesinin ‘Es-Settar’ (hataları örten) olduğu, dervişin şuurundan hiç çıkmazken; devrilmiş ise ‘Es-Settar’ isminden gafildir.
Derviş, gıybete prim vermezken; devrilmişin en büyük sermayesi, gıybet ve iftiradır.
Derviş hasbidir, harbidir, samimidir. Devrilmiş ise çıkarcı, riyakâr ve gerçek yüzünü gizleyendir. Dervişin olduğu yerde, geçim ve huzur varken; devrilmişin olduğu meclislerde, huzursuzluk ve geçimsizlik vardır.
Derviş; hiçbir vazifeye talip olmaz. Bir vazife, dervişe tevdi edilirse itiraz etmeden kabullenir. Verilen vazifeyi en güzel şekilde yerine getirmek için tüm enerjisini sarf eder. Devrilmiş ise baş olmak, vekil olmak, sözünü dinletmek gayesindedir. Talip olduğu makamı ele geçiremediği zaman, önüne çıkan herkese ayak oyunları yapar, çelme takar, ancak siyasi partilerde görülen kulis faaliyetleri yürütür.
İmam-ı Gazali’nin kalpten en son atıldığını söylediği ‘riyaset/baş olma sevdası’, devrilmişin hayatının ana gayelerinden birisidir. Dervişlik; Silistreli Süleyman Hilmi Efendinin buyurdukları gibi; “Hizmet muvaffak olsun da varsın bizim yerimiz Caminin pabuçluğu olsun” cümlesinde gizlidir.
Derviş; ismi anılmadan, şöhrete düşmeden hizmete talipken; devrilmiş kendisine paye verilmeyen hizmetlerin akamete uğraması için vazifenin baltalanmasını sağlamaya çalışır.
Derviş; tenkitlerinde bile yapıcı, hakkı gözeten, yol gösteren bir tutum içindedir. Devrilmiş ise önüne geleni tenkit eder, kendisinden başkasını beğenmez. Bediüzzaman Said Nursi merhumun “Her şeye eleştiri, her şeye tenkit, bir yıkma hamlesidir” sözü, devrilmişler için söylenmiş olsa gerektir.
Derviş övgüden, iltifattan alabildiğine kaçar. Yüzüne karşı dervişi övdüğünüzde, yerin dibine girmekten beter bir hale gelir. Devrilmişin hedefinde ise insanlardan iltifat almak, takdir edilmek, parmakla gösterilmek vardır. Şah-ı Hazne “Mürşidin iltifatı (süluku engelleme bakımından) öldürücü zehir gibidir. Ama insanlar Mürşidin iltifatlarına pek düşkündür” derken, bu hakikati hatırlatmaktadır.
Derviş; mürşidini geçin, avamın bile kendisine itibar etmesini istemezken; Devrilmiş, mürşidinin bulunduğu meclislerde bile hususi alaka bekler, kendisine ayrıcalık tanınmasını ister.