Vatan yok.
Çiftlik var.
Millet yok.
Irgat var.
Kanun yok.
Keyif var.
Hürriyet yok.
Kulluk var.
Adalet yok.
Tek Adam’a biat var.
Cumhuriyet’ten önce durum yukarıda sıralamaya çalıştığım gibiydi. Adalet de
eşitlik de yoktu. Yukarıdakiler aşağıda halka hakaretle bakarlardı. Halk da
yukarıdakilere nefret beslerdi. Bütün vatan, saraya karşı bir malikhane, bütün halk, yönetenlere karşı köleydiler.
Cumhuriyet ilericiydi.
Vatanı iyiye taşıma ideali vardı.

* * *

Yeni bir vadi açıyordu.
Ruhu yeniydi.
Eskiyi depreme uğrattı.
Adımlarını dev gibi attı.
Hamlelerini dev gibi yaptı.
Eserlerini dev gibi yığdı.
Etkisini dev gibi gösterdi.
Doğuyu Batıyı birleştirdi.
Kürdü Türk’ü eşit saydı.
İkisini “bölünmez bütün” yaptı.
Bölünmeyelim.
Bölünmezsek gelişiriz.
Bir olalım: uygarlaşalım.
Cumhuriyet birleştirme projesiydi.
Birlikte zenginleşmeyi hedefledi.

* * *

Cumhuriyet’in kurucusu Mustafa Kemal, Birinci Dünya Savaşı yılları sırasında
tuttuğu güncesine “avam ile havas karşılaştırması” notunu düşmüştü.
Cumhuriyet kurulmalı.
Avam da seçkin olmalıydı.
Mustafa Kemal’in güncesini tuttuğu defterinde; “havasın (seçkinlerin) avamın (halkın) seviyesine inmesi yerine, avamın havasın seviyesine çıkartılmasının daha doğru olacağı” yazılmıştı.

* * *

Aslında bu görüş yeni değildi.
Tanzimatçılarda da vardı.
Meşrutiyetçiler de benimsemişti.
Tanzimatçılarla Meşrutiyetçilerin “Avamı havasın seviyesine yükseltmekteki” amacı İslam egemenliğini sürdürecek Osmanlı topraklarının bütünlüğünü korumak içindi.
Cumhuriyet bu görüşü; “din ve devlet işini birbirinden ayırmak, laikliği getirmek, tam bağımsızlığı ve bölünmez bütünlüğü Anayasasına değişmez maddeler olarak koymak” için çiçeklendirdi.
* * *


Yüksek büyüme hedeflendi.
Bugün ağzı olan konuşuyor.
Otoriter modernleşme diyorlar.
Halka rağmen diyorlar.
Jakoben. Askeri vesayetçi.
İçi boş kofti kavram kumkumalığı yapıyor, Cumhuriyetin devrimlerine dudak büküyor, itibarsızlaştırmaya çalışıyor, neredeyse “Sevr savunuculuğuna” soyunuyorlar. Oysa yeniçağ başında Avrupa ülkelerinin hemen tamamı uygarlık hedefine ulaşmak için “otoriter modernleşme” yolunu denemişti. Cumhuriyet de aynısını denedi.
1950’de çok partili yaşama geçti.
Bugün 89. yıldönümü kutlanıyor.
Seçimle gelen seçimle gidiyor.
Cumhuriyet sayesindedir.

* * *

Cumhuriyet’in faziletini küçültmek için olsa gerek; kutlanmasını pastaneye taşıyanlar ve yürüyüşünü yasaklayanlar çıkıyor. Cumhuriyet’in valisi olmak varken “Cumhuriyet kutlamasını sütlaç-kazandibi-dondurma satılan pastanelere taşıyan
sütlaç ve kazandibi valisi olmayı seçenler” çıkıyor. Bu hafiflikler, Cumhuriyeti küçültemez.
Bir sapan taşı.
Bir altın kâseyi kırsa.
Ne değeri artar taşın.
Ne değerden düşer kâse.
(Ziya Paşa)

* * *

Cumhuriyet altın kâsedir.
Gerici siyasal İslam’ın gücü Cumhuriyeti pastaneye kapatmaya yetmez. Cumhuriyet, seçkin azınlığın yönetimi olmadı. Halkı koyun olmaktan çıkardı.
Görünüşe aldanmayın.
Halk karar verirse: seçimle getirdiğini ve “2023’e kadar başkan olurum planı yapan Tek Adamları da ve onların “Benim valim… Benim Valim..” diye biatçı kul yaptıklarını da” seçimle gönderir.
Gönderecek. Ve biz göreceğiz.

* * *

Kazandibi valileri gidici.
Laik Cumhuriyet kalıcı.
Yeni bir Cumhuriyet arıyorlar.
Bunlar gericilerdir.
Ve bölücülerdir. Hiçbir şansları yoktur.
Bayramınız kutlu olsun.