AHMET ALTAN
TARAF
02-09-2012


Eğitim sopasıyla öyle bir vurdular ki toplumun belkemiğini kırdılar.

İki büklüm bir hâle getirdiler.

Cumhuriyetin yarattığı bu sakatlığın başlangıç noktasında ise Atatürk propagandası vardı.

Atatürk bu ülkeyi bir diktatör olarak yönetti.

“Yarın cumhuriyeti ilan ediyoruz” diyebilecek bir iktidara sahipti.

Bir gecede cumhuriyete geçtik.

Bir gecede kurulan cumhuriyet de bir türlü büyüyüp güçlenip “demokrat” bir olgunluğa sahip olamadı.

Atatürk’ü yüceltirken kaçınılmaz olarak “diktatörlüğü” de yücelttik, insanlar “tek adam” yönetiminin gücüne iman ettiler.

Bugün bile hâlâ “bir Atatürk gelse” diyen milyonlarca insan var bu ülkede, bir toplum olarak bir şey yapamayacağımıza inanan, milyonlarca insanın yapamadığını bir insanın yapabileceğini kabul eden zihnen mefluç bir toplumuz.

Düşünün ki 2012 yılında “Atatürk ilke ve inkılâplarını” üniversitelerde okutan ve bu dersin okutulmasından medet uman bir ülkeyiz.

Bunu okuturken Atatürk’ün bir diktatör olduğunu söylemez ama diktatörlüğü överek çocukları “diktatörlere biat etmenin” bir görev olduğuna inandırırız.

Diktatörlük övgüleriyle yetişen, sorunları ancak “tek adamların” çözebileceğine inanan, kendine ve kendisine benzeyenlere hiç güvenmeyen, biat etmeyi kutsallaştıran, kul hâline gelmeyi yücelten bir toplum sorunları çözecek bir iradeye sahip olabilir mi?

Sorunları çözebilir mi?

Kimlik ve kişilik sahibi olabilir mi?

Özgürlüğün önemini anlayabilir mi?

Sanırım Bernard Lewis’in bir sözüydü, “Batılılar özgürlük, Doğulular adalet ister” demişti.

Doğru bir saptama bence.