2011 ilkbahar- yaz sezonunda podyumlar biz moda düşkünleri için şeker dükkanlarından farksızdı… Hepimiz rengarenk kıyafetlere doya doya baktık ve hangini istediğimize bir türlü karar veremedik!

2011 yaz modasının en dikkat çeken trendi kuşkusuz canlı renkler. Bu trendin üzerinde oldukça çok duruyoruz, çünkü bahsettiğimiz şey kırmızı bir elbise giyip dışarı çıkmak değil; biz mor pantolonla turuncu ceket giymek istiyoruz…

Modacılar, ilkbahar koleksiyonlarında canlı kırmızılara, asil morlara, parlak mavilere yöneldiler ve bu sayede bize cesaret aşıladılar. Güçlü tonlar, artık sadece risk almayı sevenlerin tekelinde olmaktan çıkıyor ve herkese uygun hale geliyor. Şu gerçeği kabul edelim: Renk artık yeni siyah.

İngiliz tasarımcı Christopher Kane, ‘İlkbahar, insanın kendini pozitif ve hafif hissetme zamanıdır,” diyor. “İçgüdülerimi dinledim ve bana ilhanı veren renklerle çalıştım.” Kane. kafasındakileri neon renkli takımlarla hayata geçirmiş. Yeni siluet oldukça derli toplu ama canlı bir renge sahip olduğu için aynı zamanda son derece modern.



Bu tasarımların daha yumuşak tonlu monokrom versiyonları. Akris ve Nina Ricci’de karşımıza çıktı (Akris’de deniz mavisi pantolonlar. Nina Ricci’de menekşe rengi etek-ceket takımlar). Her iki versiyon da nötr tonlardan çarpıcı renklere geçiş yapan her kadın için en uygun seçenekler arasında.

RENK İPUCU:
Takımınızı, uyumlu bir desenli tişört ya da sade bir gömlekle tamamlayın.

Ama sezonun canlı renkli takımları arasında işi bir adım ileri götürenler de var. örneğin Proenza Schouler’in kombinleri, karışık desenleriyle adeta Jackson Pollock’ın boya damlatma tekniğiyle yaptığı resimleri andırıyor. Markanın tasarımcıları Jack McCollough ve Lázaro Hernández benzer bir tekniği elbiselere uygulamış. İkili. “Güçlü, keskin ve yoğun renklerin saf grafik siyahla birleşimi bize bahar için en doğru seçim gibi geldi,” diyor.
Ekspresyonist tasarımlara, Etro ve Versace de kabile desenleriyle katılıyor.
Chanel ve Erdem’de abartılı çiçek desenleri, Jason Wu’dan Prada’ya ve Celine’e kadar pek çok markada ise renkli çizgiler dikkat çekiyor.
Eğlenceli desenler bu sezon aksesuarlarda bile karşımıza çıkıyor. Michael Kors, kıyafetimizi hareketlendirmek için canlı renkte bir aksesuar kullanmamızı öğütlüyor. “Renkli çantalar, ayakkabılar ve kemerler, tepeden tırnağa siyah bir görünümün risksiz klasik havasını kırmak için en doğru seçeneklerdir.”
Fendi’deki parlak çantalar ve Louis Vuitton’daki rugan el çantaları uygun alternatifler arasında.
Ayrıca, Marc Jacobs‘da çiçekli topuklu ayakkabılar. Dior‘da boya kalemi renklerinde bağcıklı ayakkabılar ve Miu Miu‘da başka bir dünyaya aitmiş gibi duran neon stilettolar da gördük.

RENK İPUCU:
Desenli parçaları sıradışı aksesuarlarla kombinlemekten çekinmeyin.
Renkle oynamanın başka yolları var mı? Cevap: Michael Kors’un önerisinin bir başka versiyonu olarak, canlı renkte tasarımları nötr bir parçayla dengelemek. Gri renkli bir triko ya da beyaz bir gömlekle tamamlandığında, bu çarpıcı görünüm biraz yumuşuyor. Bu tarz kombinleri başarıyla kotaran bir başka tasarımcı da Jil Sander’ın kreatif direktörü Raf Simons. Simons, sezon defilesinde hem tasarımları, hem de renkleriyle oldukça iddialı olan parçaları (beli fırfır detaylı etekler ve palazzo pantolonlar) siyah ve beyaz renkte sade tişörtlerle kombinledi.
Karl Lagerfeld
ise Fendi‘de sade gömlekleri renkli pantolonlarla tamamlayarak harika bir denge oluşturmuştu.
Sonuçta, mor renkli bol pantolonları bir palyaçoya benzemeden başka nasıl giyebilirsiniz ki? Kane de aynı fikirde; “Canlı renklerin beyaz ya da krem gibi daha yumuşak tonlarla ve hatta siyahla tamamlandığı, ‘az daha çoktur’ felsefesine uygun görünümleri seviyorum.” Kane, neon renkli dantel eteklerinden birini sade beyaz bir gömlekle kombinlemiş. “Böylece hem kendinden cinin, hem de rafine bir görüntü yarattım.”

RENK İPUCU:
Çarpıcı tonları, yosun yeşili veya beyaz gibi nötr olanlarla kombinleyerek daha giyilebilir hale getirin.
Aslında, her türlü kombinin anahtar kelimesi özgüven. McCollugh ve Hernandez, “Tarzını çok beğendiğimiz hiçbir kadın oyunu kural larına göre oynamaz,” diyor. “Şimdiye kadar tepeden tırnağa tek bir canlı renkle yaratılan ya da farklı birçok tonun birleşiminden oluşan pek çok harika siluet gördük.”
Birden fazla renkle oluşturulan görüntüler ilkbahar podyumlarında da sıkça görüldü. Gucci‘de, zümrüt yeşili pantolonları portakal rengi ceketler bir aradaydı.
Louis Vuiton
‘da, yeşil, kırmızı ve morun bir arada kullanıldı elbiseler göze çarpıyordu. Ayrıca, New York’tan Paris’e kadar tüm defilelerde 1970′li yılların esintilrini görmek mümkündü.

Belki de tüm bunlar sonbaharın minimalizm akımına karşı bir tepkiydi. Kors durumu özetliyor; “Birkaç sezondur hüküm süren lüks nötrlerin ardından, bu kez canlı ve muhteşem renkleri denemeye karar verdim. Sonuç mu? Renk üstüne renk. Desen üstüne desen. Ve tek bir parça üzerinde bir sürü renk.

Max Mara
‘da ki beysbol tişörtlerinden Versus‘daki yamalı elbiselere kadar pek çok versiyonu bulunan bu son trend, direkt olarak Yves Saint Laurent’in 1955 yılında yarattığı blok renkli Mondrian elbiseden ilham alıyor.
Sezon koleksiyonu için gelincik, safran ve turkuvaz tonlarını blok olarak kullanarak, şık diz boyu sweatshirt elbiseler yapan Prabal Gurung, “Rengin gücünü yadsımak zor. Sizin ve çevrenizdekilerin ruh halini etkiliyor ve vermek istediğiniz bütün mesajları bir çırpıda veriyor,” diyor.