Eyvah çocuğum bir 'indigo'
Eğer çocuğunuz normal çocuklar gibi davranmıyor, gün geçtikçe aranızdaki uçurum fazlalaşıyor, siz sinir küpü oluyorsanız ona bakışınızı değiştirin. Çünkü o henüz tanım konamayan “indigo” çocuklardan birisi olabilir. Çocukların yaramaz olması, söz dinlememesi yaygın ve kabul gören bir durumdur. Fakat düz duvara tırmanıyor, bir koltuktan diğerine uçarak gidiyor, yaşından önce konuşuyor, kendisine ‘çocuk’ muamelesi yapılmasına kızıyorsa hem aileler hem de doktorlar tarafından ‘hiperaktif’ olduğu varsayılır. Oysa ki aşırı yaramaz, yaşından beklenmeyecek kadar zeki ve ailesiyle kavga edecek kadar uyumsuz bir çocuksa o belki de bir ‘indigo’dur. Onlar bizim bildiğimiz tarzda çocuklar değil. Anne-babalardan çocuklarına geçerek nesilden nesile aktarılan klasik eğitim tarzını kesinlikle reddediyor. Kendi yöntemlerinizle bir şeyler yaptırmanız neredeyse imkansız. Saygı duymak ve görmek istiyor. Hiçbir zaman bebek muamelesi yapılmasından hoşlanmıyor. Çok küçük yaşlarda bile onlarla her şeyi konuşmanız gerekiyor. Duygusal sömürüye hiç gelemiyor. Onlar için her durum karşısında değişmeyen sevgi belirtileri çok önemli. Bakışları, olaylar karşısındaki duruşları çok net ve keskin. Algıları ve sezgileri yüksek. Enerjileri çok fazla. Uzmanların bir kısmı hiperaktif teşhisi koysa da hem kendileri hem de aileleri bunu kabul etmiyor.
Çünkü onlarda öğrenme problemi, dikkat eksikliği görülmüyor. Herhangi bir bilgiyi öğrenmesi için yapmanız gereken tek şey; mantıklı açıklamalarla bunun gerekliliğini anlatmak. İndigo çocukları araştıran kişilere göre de bırakın öğrenme bozukluğunu 21. yüzyılın kurtarıcısı olabilme potansiyeline sahipler. Sosyal ilişkileri ise güçlü.
Nereden çıktı bu indigolar?
İlk olarak 1982 yılında Nancy Ann Tappe “Yaşamınızı Renk Yoluyla Anlama” kitabında indigo kavramından bahsetti. Çocukların davranış kalıpları ilk kez bu kitapta tanımlandı. Doğruluğu ise yaşayan birçok kişi tarafından onaylandı. Bu kitap sayesinde “indigo çocuk” kavramı gündeme alındı. 1986 yılında da danışman ve konuşmacı Lee Carroll ve Jan Tober ‘İndigo Child-The New Kids Have Arrived’ isimli kitaplarında bu çocukları anlattı. Kitabı yazma nedenlerini ise şöyle açıklıyorlar: “Biz anne-babalardan yeni bir sorun türünü işitmeye başlamıştık. Zor ve garip yapıdaydılar. Onlar yetişkin ve çocuk rollerinde beklenmedik davranışlar gösteriyor ve kendi kuşağımızın deneyimlerine aykırı bir yer değiştirmeyi temsil ediyordu. Aynı şeyi uzmanlar da kendi aralarında konuşmaya başlamıştı. Sorunlu anne-babalar artık ne yapacağını şaşırmış durumdaydı. Bu çocukları incelemeye aldık. Çünkü anlaşılmaya ihtiyaçları vardı. Anlaşıldıkları takdirde de geleceğin en etkili bireyleri olacaklardı.”
İndigo çocuklar hakkında birbirine benzeyen değişik tanımlamalar var. Genel ve kesin bir tanımlama getirilemiyor. Çünkü, tıp dünyası bu çocukların var olduğunu kabul etmiyor. Bu tarz çocuklar için tek bir tanımlama var. O da hiperaktif. Fakat, indigo çocuklara sahip ailelerin çocukları hiperaktiflikten uzak.
Anormal olan onlar değil, bizleriz
Tanımlar arasında farklılıklar olsa da genel anlamda indigo çocuk; “bir dizi olağandışı psikolojik nitelik sergileyen, daha önce belgelenmemiş bir davranış biçimi gösterip özel davranış şekilleriyle muamele gerektiren ve klasik eğitim düzenini yıkmayı amaçladıklarına inanılan çocuklar” olarak tanımlanıyor.
Bebeğim Kreş’in 18 yıldır sahibi ve yöneticisi Ayla Özaygen de bir indigo çocuk annesi. Bu kavramı Türkiye’de ilk olarak gündeme getiren kişilerin başında geliyor. Kreşte bulunan çocukların bir çoğu da ingido çocuklardan oluşuyor. Özaygen, indigo çocukların bir yere kadar anlatılabiliceğini düşünüyor. İndigo çocukları araştırma nedenini de şöyle açıklıyor: “18 yıldır çocuklarla birlikteyim. Bir şeylerin iyi gitmediğini, yetmediğimi düşünüyordum. Bazılarının çok daha farklı olduğunu anlıyordum. Onların keskin tavırlarını çözemiyordum. Kroyon dizisini okudukça çocukları biraz daha çözümlemeye başladım. Anormal olan onlar değil, biziz demeye başladım.”
Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Sema Özörnek’in 2,5 yaşındaki oğlu Deniz, bir indigo. Özörnek, mesleği itibariyle birçok çocukla içiçe. Dolayısıyla Deniz’in farkını anlaması kolay olmuş. Özörnek, anne-babaların kendi aile sorunları yoksa ve ruhen rahatlarsa çocuklarının davranışlarını daha kolay analiz edebileceklerine dikkat çekiyor. “Daha 2 yaşındayken beni yönlendirmeye başladı. Konuşamıyordu, ama neyi nasıl istediğini anlatıyordu. Evde istediği düzenin nasıl olduğunu öğretiyordu. Eşyalarının kendi isteği dışında konmasına itiraz ediyordu.” diyor.
Ekonomist Yasemin Pınar Aktürk’ün kızı İlayda da 2,5 yaşında. Dokuzuncu aydan beri konuşuyor, yürüyor. Annesine göre yetişkin olarak yapması gereken her şeyi yapabiliyor. Büyük insanlar gibi olayları iyi ve net tanımlayabiliyor. Doğru kelimeleri doğru zamanlarda kullanıyor. Birçok indigo gibi onu ikna etmek çok zor ve yapacağınız her eylemin mantıklı bir nedenini sunmak zorundasınız. Yaşıtlarına göre fazlasıyla hareketli. Bir türlü öğle uykusuna yatırılamayan İlayda annesinin “Öğle vaktinde uyuman gerekiyor. Çünkü, senin büyümeni sağlayacak büyüme hormonu ancak bu şekilde görevini yerine getirebiliyor. Büyümek istiyorsan uyuman gerekir.” açıklamasından sonra uyumaya başlıyor.
İndigolar kişisel konforu bozuyor
Yasemin Pınar Aktürk, kızı İlayda sayesinde hayata bakış açısının değiştiği görüşünde; “İlayda’ya anlamsız, sizin bile tanımlayamayacağınız şeyleri kesinlikle söylememeniz, ağzınızdan çıkan her şeyin nedenini nasılını anlatmanız gerekiyor. Doğduğu andan itibaren böyleydi. Poposu pişikken altını değiştirmek istediğimde hiçbir açıklama yapmadan temizlemeye çalışırsam bağırıyor, engelleyici hareketler yapıyordu. Onun altını neden temizleyip krem sürmem gerektiğini anlattığımda sesini bile çıkarmıyordu.”
Burak Akkurt 18 yaşında ve lise son sınıf öğrencisi. “Keyifli Yaşam” isimli danışmanlık merkezinin ortaklarından ve reiki dersleri veriyor. Ayrıca indigo çocuklara da danışmanlık yapıyor. Onların problemlerine yardımcı olmaya çalışıyor. Çünkü, kendisi de bir indigo. Akkurt’a göre indigo çocuklar zor ve farklılar... Duygu sömürüsüne boyun eğmeyen, bilinen eğitim sistemini değiştirmeye gelen karakterist kişiler. Hatta alışılagelmiş, üstünde düşünülmeyen şeyleri düşündürerek insanların kişisel konforunu bozmaya çalışanlar olarak da tanımlanabilir.
Burak Akkurt da tüm indigolar gibi alışılagelmiş çocuk hallerinin dışındaymış. Daha 8 aylıkken konuşup yürümeye başlamış. Altı yaşındayken kendisinin bir indigo olduğunu öğrenmiş. Annesi kendisini tanımlamaya, anlamaya çalıştığı için büyük çapta problem yaşamamış. Burak’ın en katlanamadığı şey anlamsız kurallar ve klasik eğitim sistemi. Öğretmeni, öğretmeye çalıştığı şeylerin nedenini anlattığı sürece başarılı bir öğrenci olmuş. Aksi durumda ise öğrenememiş.
Şimdi üniversite sınavlarına hazırlanıyor ve psikoloji okumak istiyor. İlkokuldayken başından geçen bir olayı şöyle anlatıyor: “Matemetik derslerini hiç sevmezdim. Bana anlamsız gelirdi, kavramlar, formüller... Neden öğrenmem gerektiğini de öğretmenim anlatamıyordu, yapamıyordum. Sonra öğretmenim matematik dersinin beynimi, düşünme gücümü kuvvetlendirdiğini örneklerle açıkladı. O yıl okulda matematik birincisi oldum.”
Başka bir indigo da Larzan Aras’ın ilkokul dördüncü sınıfta okuyan oğlu Tuna. Tuna ilkokula başlayana kadar hiç konuşmamış. Bunun için Tuna’yla yaşamak Larzan Aras’a sıkıntılı günler getirmiş. Fakat Tuna, 2.5 yaşında iken onun bir indigo olma ihtimalini öğrenmiş. Tuna’yı annesi şu cümlelerle tanımlıyor: “Sınır çizilmesini istemeyen, saygı duymayı seven ve saygı bekleyen, karşı tarafın bir zayıflığını hissederse bunu sonuna kadar kullanan, asla zevzekleşmeyen, ciddiyetini hep koruyan, ona düzgün davranıldığında düzgün karşılık veren bir çocuk.”
Bir indigoya nasıl davranılmalı?
İndigolar, davranışları, duruşları, tepkileri ve duygularıyla sıradan çocuklardan farklı. Bu farklılık da ister istemez onlara karşı farklı muameleyi gerektiriyor. Eğer onları çözümleyip bir indigo olduğunu anlayabilir ve doğru davranabilirseniz sorunsuz; hatta mükemmel bir çocuğunuz olduğunu düşünmemek elde değil. Fakat, onu anlayamıyorsanız ya da gerekli değişimi yaşayamadıysanız sonu doktorda biten ve muhtemelen hiperaktif teşhisi konulacak bir çocuğa sahipsiniz demektir. Bundan dolayı indigolara karşı duruşunuz önemli.
Kreşte indigo çocuklara yardımcı olan Ayla Özaygen, bir indigoya karşı kesinlikle dürüst olmanız, eğer bir durum karşısında korkuyorsanız bunu ifade etmeniz ve birlikte hareket etmeyi istemeniz gerektiğini vurgulayarak, “Kendi nefsinizin arzusuyla davranış sergilerseniz bu size döner. Ama gerçekten onu düşünüyorsanız bunu hisseder. Asla şımartma seviyesinde olmamalı. Öyle bir şımarır ki bununla baş edemezsiniz.” diye anlatıyor.