Merhaba Renkdaşlar‚ ben anadolunun küçük bir şehrinde dünyaya geldim ve 14 yaşına kadar çok istememe rağmen hiç Fenerbahçe formam olmadı ve 16 yaşına kadar Mabed de maç izleyemedim Bunun farklı sebepleri vardı ancak bu olay beni nasıl etkiledi bilmiyorum ama büyüyüp iş sahibi olduktan sonra yaklaşık 50ye yakın formam oldu ki her sene takımıma destek olmak için forma almaya devam ederim. Ayrıca içeride oynadığımız hiçbir maçı kaçırmam.


Konumuza gelecek olursak.. biraz acıklı ama sonucunda kulübümüzün/ çubuklu formamızın ne kadar asil olduğunu bir kez daha anladım.. Bu hikayeyi sizlerle de paylaşmak istedim ki çevrenizde olup bitenlere tepkisiz kalmayın ‚ belki de çok ama çok yakınınızda fark etmeseniz bile onlarca Zeki vardır Ayrıca gelecek nesile kulübümüzün sportif başarıları haricinde anlatmamız gereken çok daha fazla şey olduğunu düşünmekteyim.
Geçen sene zeki ile tanıştım. 6 yaşında ‚ abisi ile trafiğin yoğun olduğu caddelerde mendil satıyor. mendil satan ve bazen duygu sömürüsü yapan çok çocuk gördüm. zeki çok farklıydı.. çok..

Utana sıkıla‚ arabaya yanaştı. abi mendil ister misin? diye sordu.. hiç kafamı çevirip bakmadım bile.. bir kez daha titrek bir sesle abi! abi! dedi. ses tonu ve seslenme şekli nedeniyle dönüp gözlerinin içine bakmamla gözyaşlarım boşalmasındaki süre 30 saniyeyi geçmedi.. zeki´nin gözlerinde çocukluğumu gördüm. gözleri tıpkı çocukluğumdaki gibi ‚ eskimiş fotoğraflardan gördüğüm parlak gözler. anında dokunsalar ağlayacak ama bir o kadar gururlu ne istediğini bilen ve kendinden emin gözler. tıpkı ben.. tıpkı çocukluğum..

Zeki ve zeki gibi çocuklar bu işleri zorla yapıyor ya da yaptırılıyor. her ne kadar çocuk olsa da aynı soruları duymaktan bıktıklarını adım gibi biliyorum. ben diğer insanların yaptığını yapmamaya kararlıydım. neden zeki? neden mendil satıyorsun? kaçıncı sınıfa gidiyorsun? ailen ne iş yapıyor? üşümüyor musun ha üşüyormor musun? hayır.. bu soruları sormayacaktım.. trafik ışıkları kırmızıdan sarıya geçerken bir türkiye klasiği olan klaksonlar çalmaya başladı. gitmem gerekiyor.. sağ ayağım gaz pedalına gitmiyor.. gidemiyor.. ilk defa felçli insanları‚ bir daha asla yürüyemeyecek olan insanları tümüyle hücrelerimde hissettim. arkada geçmeyi bekleyen onlarca araç ve onların geçişini kapatan bir araç ama aracın içinde gözyaşlarına boğulmuş hıçkıra hıçkıra ağlayan 30 küsür yaşında ben.. bu bir tesadüf olamazdı. bu bir mucizeydi belki asla bir daha gerçekleşmeyecek olan bir mucize.

Kendimi toparladım. soru sormaya karar verdim ama bu sorunun cevabını biliyordum tıpkı güneşin her gün doğacağını bildiğim gibi. her an yaşların boşalabileceği bir durumda olan kocaman ela gözleri bana zaten bu sorunun cevabını verir nitelikteydi.

Zeki‚ sen bu mendil paralarını alınca ailene vermiyorsun sanırım çünkü sen öyle bir çocuk değilsin dedim. gözleri biraz daha parladı. evet abi dedi yine utana sıkıla.. sen bu paraları biriktirdiğinde birşey alacaksın ve hayalini gerçekleştireceksin dedim. şimdi hiç düşünmeden bana ne alacağını söyler misin diye sordum . hiç düşünmeden duymam gerekeni söyledi: bak abi şurada asılı olan formayı görüyor musun? işte onu alacağım ve sonra maça gideceğim.. Oradaki forma çubukludan başkası değildi!

Ayağımın gaz pedalına neden gitmediğini şimdi daha iyi anlıyordum. zaman ‚ mekan tamamen bir kaos oldu o anda.. yolumu keybettim.. kim olduğumu.. zeki´nin kurduğu bir cümle hayatımı alt üst etti.. zeki´nin orada olması ve benim o an oradan geçiyor olmam bir tesadüf değildi.. işte şimdi hayalimi gerçekleştirmenin zamanı gelmişti. uğruna ilkokul günlerimde ailemin verdiği okul harçlığının yarısını sakladığımın‚ bazı günler ailemden habersiz okuldan kaçarak bir fırıncıda elimin üstüne dizilen 10 ekmeği tarif edilen binaya götürmem karşılığında verilen bahşişin.. tüm arkadaşlarım lunaparka gittiğinde aynı anda 5-6 jeton alarak oynadıkları atarinin kenarında durarak uzun uzun hayaller kurduğum günlere beni götüren hayali şimdi gerçekleştirmenin tam zamanıydı.

Yıllar sonra küçük bir şehirden istanbul´a gelen ben‚ saraçhane´nin önünden geçerken çocukluğumla karşılacağım ve buna tepkisiz kalacağım ha? asla böyle birşeyi kaçırmazdım. zeki arabadan inmemle birlikte başına neler geleceğini tahmin eder gibi aslında nasıl bir duygu olduğunun tahmin bile edemeyeceği bir ruh haline büründü. hadi bakalım zeki bin seninle bir yere gideceğiz dedim. Akmerkez Fenerium a giderek çubukluyu aldım ve Zekiye giydirdik. Daha sonra evine doğru yol aldık.

Evine vardık ‚ arabadan dünyanın en mutlu insanı olarak indi sevinç çığlıkları atarak. köşede daha sonra tanışacağım bakkalı işleten babası büyük bir telaşla yanımıza geldi. baba bak .... abi bana çubuklu forma aldı dediğinde babası mahçup bir şekilde oğlum ben de alırdım dediğinde haddim olmayarak lafa girdim hayır beyefendi alamazsınız çünkü aslında zeki´nin ne istediğini bilmiyorsunuz çünkü siz hayat mücadeleniz nedeniyle oğlunuzla sohbet etmiyorsunuz belki de zeki´yi ciddiye bile almıyorsunuz dediğimde başını eğdi tıpkı geçen yıl yaz tatiline denk getirdiğim memleket ziyaretinde bir rakı sofrasında olayı anlatmamla babamın yaptığı gibi..

Sohbetimizin sonlarına doğru zekinin babasına izin vermesi halinde zekiyi 24 mayıs 2009 tarihinde iç sahada oynayacağımız son maç olan Konya maçına götürmek istediğimi bildirdim. Hiç düşünmeden kabul etti. Maçı gittik beraber izledik. 4-2 kazandık..

Hayalim gerçekleşmiş ‚ 14 yaşına kadar sahip olmadığım çubuklu forma yıllar sonra çocukluğumun kopyası olan zekinin olmuştu. Hemde 6 yaşında.. Tanrı şahidimdir geçen yıl bu olayı yaşayan zeki bir daha aynı zeki olarak kalmayacak. tıpkı benim gibi çok çalışacak ve ileride belki başka zekilerin hayalinin gerçekleşmesine katkıda bulunacak.

Demek istediğim şudur ki renkdaşlar‚ Fenerbahçe bir spor kulübünden çok ötededir. Fenerbahçe yaşamdır‚ yaşamak.. Hayattır hayat

çok yaşa zeki.. bir başkasın çubuklu.. Büyüksün Fenerbahçe!