İslâm'da ibâdetler çok çeşitlidir ve dindeki durumları farklıdır. İslâm'da kişi, yaptığı her ibâdetle sevap kazanırken şart olmasına rağmen yapmadığı ibâdetlerle günaha girer. Kur'an'da inananların yapması emredilen eylemler farz hükmündedir.

Kulluğun İslâm akîdesinin bir parçasını teşkil edip etmediği tartışılmıştır. Mâturîdîyye mezhebine göre ibâdet, imânın ve dolayısıyla akîdenin bir parçası değildir; kişinin ibâdetlerini aksatması veya ibâdet etmemesi onu dinden çıkarmaz. Bununla birlikte kişinin bağlılığının azalabileceği ve îmânının daha zayıflayacağı (korumasız bir hâle geleceği) benzeri fikirler de sık sık öne sürülür. Selefiyye mezhebine göre ibâdet, îmânın bir parçasıdır ve ibâdet etmeyen kişi mü'min (, yâni inanan) sayılamaz. Buradan hareketle ibâdetin seviyesine göre kişinin îmânının artıp azalabileceği fikri de ortaya atılmıştır. Kur'an'da ibâdetin îmânın bir parçası olduğuna dâir bir ifâde yoktur. İbâdetin îmânın bir parçası olmadığını savunan âlimler ve mezhepler, Kur'an'da geçen Müslüman ve Mü'min ayrımına dikkat çekmişlerdir.


İslâm'da kulluğun (ibâdetlerin) esasları: [İslâm dîninin emrettiği, yapılmasını farz (gerekli) kıldığı kullukların bütününüdür. İslâm dîni, kutsal kitabı olan Kur'ân-ı Kerîm'de farz olarak emredilen her ibâdet ve eylemin yapılması, inananlara şarttır.

Şehâdet etmek
Namaz kılmak
Oruç tutmak
Zekât vermek
Hacca gitmek