HazırLık:
1)
Kaside

Divan edebiyatı [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] şekillerinden biri. Övgü şiirleridir. Bir kasidede en az 30, en fazla 99 [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] bulur. Birinci beytin mısraları kendi aralarında kafiyelidir. Öbür beyitlerin birinci mısraları serbest, ikinci mısraları, birinci beyitle kafiyelidir. İlk beyte “matla”, son beyte “makta” denir. Son beyitler, den birinde şairin adı geçer, buna “tac beyit ” denir.

Kasidelerin bir takım bölümleri vardır. Bunlar, belli bir plâna göre sıralanırlar:

a -Nesîb (ya da Teşhib), başlangıç bölümüdür. Burada asıl konu ile ilgisi bulunmayan başka bir şey, başka bir olay anlatılır. Bu bölümün [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] sayısı çok olabilir,
b- girizgâh, asıl amaca geçmek için uygun bir fırsat düşürülerek söylenen “geçit beyti” dir. Bir [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] olur
c - Medhiye, Tanrıyı, Peygamberi ya da ileri gelen kişileri övme bölümüdür. [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] sayısı çok olabilir,
d - [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!], şairin kendi kendisini övgü bölümüdür,
e - Tegazzül, aynı vezin ve [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] ile araya sıkıştırılan bir gazeldir. .
f - [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!], övülen kişi hakkında, Tanrıdan iyi dileklerde bulunulan bölümdür.

Kasideler, konularına göre şu çeşitlere ayrılırlar: Tevhîd (Tanrının birliğim anlatan kasideler) Münâcât (Tanrıya yalvarmak için yazılan kasideler), Na't (Peygamberi övmek için yapılan kasideler), Medhiye (Devrin ileri gelen kişilerini övmek için yazılan kasideler).

Türk edebiyatının en önemli [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] şairi, XVII. yüzyılda yetişen Nef'î'dir


2) Hayır çünkü o zamanlarda Robot gibi bir seyden soz etmek biraz saçma olur o donemlerde sanayi devrimi yaygınlaşmış ancak sanayi şuan ki dönemlerdeki kadar deildir.
3) Bu yoruma dayalı bir sorudur bu sizin işinize kalmış ancak ben olsam
Tanzimat dönemini anlatır ondan sonra tanzimat döneminin önemini ve bu devirde yetişen şairleri anlatırdım ve bunların ortak özellikleri olan Siyasi alanda etkili olmaları vs..

Sayfa 38-39-40soruları
1) a) Bu tür ses benzerliklerime şiire has bir ahenk yakalanmıştır. Şiirlerde bu tür ses benzerlikleri redif ve kafiye şeklinde isimlendirilirler. Tekrar eden "-den" ler redif, "-etler tam kafiyedir.
b) Bu kelimeler, kendine özgü bir söyleyiş tarzı, ritim oluşturacak şekilde şiirde kullanılmıştır. Dik*kat edilirse bütün kelimelerde ünlü harflerin uzun okunması gereklidir. Kelimelerin bu şekilde kullanıl*ması "şiirdeki söyleyiş tarzı ve ses değerlerinin bir arada düşünüldüğünü bize gösterir. Bu şekilde kullanımla birlikte şiirin ahenginin, ses akışı, söyleyiş, ritim ve her türlü ses benzerlikleriyle sağlandığını göstermektedir.
2) a) Kasideler övgü şiiridir. Divan edebiyatı geleneğine mensup şairler, genellikle padişahlara, sadrazamlara ve devlet büyüklerine bu tür şiirler yazmışlardır. Nefî'nin kasidesi de Sultan Murad Han'a yazılmıştır. Bu kasidedeki dil, söz sanatları, kullanılan kelime ve tamlamaların Arapça ve Fars-çayla yüklü olması şiirin yazıldığı dönemle ilişkilidir. Namık Kemal'in kasidesi ise şekil açısından Divan şiiri geleneğine bağlıdır. Fakat bu kaside, geleneğin körü körüne devam ettiricisi olamaz. Öncelikle bu kaside ne padişaha ne de devlet ileri gelenlerine yazılmıştır. Soyut bir kavram olan "hürriyet'e yazıl*mıştır. Divan şiirinin kasidecilik geleneğinde kasideler hep "somut" konular üzerinde yazılmıştır. Ayrı*ca, bu kasidenin kendine has bir başlığı vardır. Divan şiiri geleneğinde kasidelerin özel bir başlıkları da bulunmaz. İki kaside de övüleceklerin niteliğine uygun şatafatlı bir üslupla yazılmıştır. Söyleyiş özellik*leri bakımından da iki kaside de ses tekrarları, ritim ve ses akışı bakımından ortaktır.

b) Bu kasidelerin söyleyiş tarzları ile yazıldıkları dönemlerin edebî, siyasi ve sosyal özellikleri ara*sında bir ilişki kurulabilir. Nefî'nin yaşadığı çağda kasideler bu şekilde yazılıyordu. Bu tarzdan o devrin zihniyetine ulaşabiliriz. Kaside bir Osmanlı Padişah'ına sunulduğu için şair, söz sanatlarını padişah'ın övülmesi için çok fazla kullanmıştır. Şiirin iç akışında, kasidenin sunulduğu kişinin özelliklerini yansıtan kelime ve tamlamalar seçilmiştir. Namık Kemal'in kasidesi ise soyut bir konuya yazıldığı için şair çok fazla mübalağa sanatını kullanmamıştır. Bu durum, şiirlerin yazıldığı ortamın zihniyetiyle, yani edebî, siyasi ve sosyal özelliklerime yakından ilgilidir.

3)
a) Hürriyet Kasidesi'ni oluşturan birimlerin yerleri değiştirildiğinde, şiirin akışında ve anlamında bir değişme ve bozulma meydana gelir. Bu birimler ahenkli bir biçimde kasidenin yapısını oluşturmak*tadır. Bu yapıdan herhangi bir birimi çıkarır ya da bu yapıya onunla ilgisiz bir birim eklersek şiirin ken*dine has sistemi mutlaka bozulur. Edebiyat eserleri, kendilerine özgü bir sisteme sahiptir. Bu sistem, dışarıdan yapılacak müdahalelerle çabucak bozulur veya değişikliğe uğrar.

b) Hürriyet Kasidesi'ni oluşturan birimleri anlamlı bir bütün hâline getiren unsur, şiirin temasıdır. Çünkü tema etrafında anlamlı birimler birbirleriyle ahenkli bir bütün oluşturarak, temaya birleşirler.

4. a)
Hürriyet Kasidesi'nin Yapı Özellikleri

1.31 beyitten oluşmuştur.
2.Aruz ölçüsüyle yazılmıştır.
3.Kafiye düzeni "aa/ba/ca..." şeklindedir.
4.Şair son beyitte mahlasını kullanmamıştır.
5.Hürriyet teması işlenmiştir.

b) Hürriyet kasidesi'nin kaside nazım şekliyle yazılması divan edebiyatının devam ettiğini ancak hürriyet temasının işlenmesi nazım şeklinin içeriğinde bir yenilik yapıldığını göstermektedir.

6)Hürriyet kasidesindeki hürriyet teması tanzimat döneminin ana unsuru olması dolayısıyla dönemin gerçekliği yönüyle farklıdır.

7) a) Hürriyet KAsidesinin teması hürriyettir bu tema divan şiirinde işlenen
temalardan dönemin gerçekliği yönüyle farklıdır.
b) Bunu yapmadım

8)Hürriyete doğru ve hürriyet adlı şiirlerdeki hürriyet teması , şiirin bütününe yayılarak işlenmiştir. Hürriyet kasidesinde ise hürriyet teması birimleri içinde işlenmiştir.


10) tabLoya sırasıyla :
Hürriyet ,Vatan yolunda toprak olmak , Hamiyyet kanıyla yoğrulmak,Gayret Cevher, Vatan Sevgisi


12) Bu na kişisel Cevaplar
13) Bunuda yapmadım
14) a ) Namık Kemal, döneminin yenilikl yanlısı ve ilerici şahsiyetlerinden biridir. Günlük konuşma dilinden yaptığı alıntıların yanı sıra, Türk şiirinde o zamana kadar görülmemiş hürriyet, esaret, vatan, kalb-i millet gibi kavram ve temaları işlemiştir
Düz yazılarında etkili bir üslüp kullanmıştır.
1- Kafiye redif vs. eklemek uzun sürecek o yüzden bu soruyu size bırakıyorum.
2- Terkibent devrin söyleyiş tarzından çok farklıdır. Şiirin şekli ve dili tamamen eski şiir geleneğiyle ilgilidir. Tanzimat dönemi sanatçıları halkı eğitmek istedikleri için genel olarak halkın anlayacağı kelime ve ifadelere yer verirler. Bu şiirde şair tümüyle süslü ve sanatlı şiir dilini kullanmıştır.
3- Birimler birbirine beyitlerle bağlanmışlardır. Bu birimler bir araya gelerek şiirin temasını oluşturmaktadır. Şiirin bütün beyitlerinde neredeyse birbirine yakın anlamlar işlenmiştir. Sadece şiirin son dizesinde dünyayı anlamanın akılla olmayacağını belirterek tezatlık oluşturulmuştur.
2. Etkinlik:
Ziya Paşa’nın Terkibibenti: Şiirin birimleri beyittir. Kafiye ve redifler vardır. Bu birimler birleşerek temayı ortaya çıkarır.

Terkibibentin Yapısal Özellikleri:
a) bentlerle kurulan uzun bir nazım biçimidir.
b) Her bent, sayısı 5-10 arasında değişen beyitlerden oluşur.
c) Bent sayısı 5-10 arasındadır
d) Genellikle talihten şikayet, dini, tasavvufi ve felsefi konular işlenmiştir.
Bu yapısal özellikler divan şiirinin ana damarıdır. Yukarıda ki eserlerde bu özellikleri yapılarında barındırmaktadırlar.
4- 9. Beyit hariç diğer beyitler bir şekilde sosyal yapı ve tarihi değerler ile ilişkilidir.
5- Tema: bu dünyanın insanları sınamak için yaratılmış olduğu ve akılla bu dünyanın tam anlamıyla kavranamayacağıdır. Şiirin yazıldığı dönemde bazı şairler iki arada bir derede kalmışlardır. Eski ile yeni çatışması içine düşmüşlerdir. Bu yüzden bazı şairler hak adalet hürriyet gibi kavramlar üzerine şiir yazarken, bazıları da bu şekilde felsefi konularda şiirler yazarak eski geleneği devam ettirmeye çalışmışlardır.
6- Ziya Paşa terkibibentinde tasavvufi bir konuyu işlemiştir. Bu dünyanın insanı sınamak için yaratıldığını, ve insanın sadece kalbiyle anlayabileceğini belirtmiştir. Bağdatlı Ruhi ise aşk temasını işlemiştir. Bu yüzden iki eser arasında büyük farklılıklar vardır.
7- Ziya Paşanın terkibibentinin teması günümüzde de geçerli olabilir. Şair aklı kullanarak bu dünyanın anlaşılamayacağını belirtmiştir. Bu kuram günümüzde de geçerlidir. Akıl bazı şeyleri kavrayabilir. Bu yüzden akıl günümüzde ne kadar önemli görünse de kalple birleşmeden pek bir anlam ifade etmez.
8- ilk beyitte insanların birbirlerini kıskanmalarından bahsedilmiştir. Cahil insanlar yarasaya benzetilmiş ve bu kişilerin bilgili ve olgun kişileri kıskandıkları söylenmiştir. Akıllı insanlar ise ışığa benzetilerek bu kişilerin çevrelerini aydınlattıkları belirtilmeye çalışılmıştır. Bu dönemde Osmanlı Devletinde cahil insanlar önemli yerleri işgal ettikleri için yazar devlet büyüklerine atıfta bulunmuştur. İkinci beyitte akıl iyi ile kötüyü tartan bir teraziye benzetilmiştir. Beyin şeklen de vücudun en ufak organlarından olmasına rağmen yaptığı iş boyutuyla tamamıyla ters orantılıdır. İnsan dünyayı aklıyla kavrar o olmadan ceza ve mükafat sisteminin tamamen dışında kalır şair dünyayı anlamanın ne kadar zor olduğunu belirtmek için anlamı terazide tartılamayacak kadar ağır bir varlık gibi düşünerek somutlaştırmıştır. İnsan dünyayı akılla kavramaya çalışırken bile dünyanın kavranamayacağını anlatarak beyitin anlamını tasavvufi yoruma açık hale getirmiştir.
3.Etkinlik:
• Ziya Paşanın metni tasavvufi ve felsefi bir anlama sahiptir Bağdatlı ruhinin metni daha çok aşk konusuyla ilgilidir.
• İki metinde de kafiye redif söz sanatları gibi ahenk unsurları görülmektedir.
• İki metnin de nazım birimleri aynıdır
• İki metinde devrin zihniyetini yansıtan ifadelere rastlanılmaktadır.
o 2. Grup
• Sadullah paşanın manzumesi zihniyet bakımından bu metinlerden çok farklıdır.
• Bu manzume batı zihniyetinin değerlerini yüceltmek eskinin düşünce sisteminin çarpıklıklarını ortaya çıkarmak için yazılmıştır.
• Diğer metinler, eskiyi, eskinin dünya ve aşk anlayışlarını yansıtmaktadır.
• Ziya Paşa dünyanın gidişatıyla ilgili kötümser Sadullah Paşa iyimserdir.
9- Ziya Paşanın terkibibenti hayatın muammasını tezadını ortaya koyar. Şair dünyayı anlamak için kendince bir sürü yorum yapar onun bu yorumları kendisini rahata ulaştırmaz. Şair dünyanın bu kötü durumu karşısında şaşkın bir halde değer verdiği aklında işe yaramayacağını fark ederek varlıkları inceleyen ona hayret eden bir aciziyette kendini konumlkandırmıştır.
10- Ziya paşa hakkında gerekli olan bilgi internet ortamında zaten mevcuttur