Dosyada yapılan incelemede 4650 sayılı Yasa ile değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 10.maddesi uyarınca kamulaştırılmasına karar verilen taşınmazın bedelinin tesbiti ile taşınmazın idare adına tescili istemi ile dava açılmış ise de; davacı vekili 28.07.2004 tarihinde vermiş olduğu dilekçe ile davasını ıslah ederek 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 27.maddesi uyarınca acele kamulaştırılmasını talep etmiş mahkemece de ıslah dilekçesi doğrultusunda hüküm kurulmuştur. Bu kararın temyizi üzerine, davanın aynı Yasanın 10.maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin tesbiti ve tescili niteliğinde olduğu ve mahkemece de bu şekilde karar verildiğinden bahisle hükmün onandığı anlaşılmıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı idare vekilinin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 27.06.2005 gün ve 2005/3060 esas, 2005/7531 sayılı onama kararının kaldırılmasına karar verilip, dosya üzerinde yeniden yapılan inceleme sonucunda; dava, ıslah edilmesi nedeniyle, 2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 27.maddesi uyarınca kamulaştırılmasına karar verilen taşınmaz hakkında acele kamulaştırma kararı verilmesi, istemine dönüşmüştür. Mahkemece, ıslah edilen davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm taraf vekillerince temyiz edilmiştir.

2942 sayılı Kamulaştırma Yasasının 27.maddesi uyarınca verilen acele kamulaştırma kararlarının temyiz edilmesi mümkün bulunmadığından, bu husustaki taraf vekillerinin temyiz dilekçelerinin reddine, davalıdan peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde geri verilmesine, 18.10.2005 gününde oyçokluğuyla karar verildi.
KARŞI OY :
H.U.M.K.nun 83.maddesine göre iki taraftan her biri usule mütealik olarak yaptığı muameleyi tamamen veya kısmen ıslah edilebilir. Bu itibarla davacı dava dilekçesinden itibarenbütün usulü muameleleri ıslah ederek davasını değiştirebileceği gibi davasını kısmen dahi ıslah edebilir.
Ancak; kanaatimizce açılıp esastan incelenen ve temyize tabi olan bir davanın ıslah yolu ile ortadan kaldırılarak temyize tabi olmayan değişik işlere dahil ( esasa kaydedilmiş olsa bile ) hakim muamelesine dönüştürülmesi mümkün değildir.
Davacı idare 4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanunu uyarınca yaptığı kamulaştırmada taraflar arasında uzlaşma sağlanamayınca 01.03.2004 tarihinde aynı Kanunun 10.maddesi uyarınca kamulaştırma bedelinin tesbiti ve taşınmazın idare adına tescili davasını açmıştır.
Mahkeme davayı esastan incelemeye başlayarak delilleri toplayıp 16.06.2004 tarihinde mahallinde keşif yaparak bilirkişi kurulundan 13.07.2004 tarihli rapor ile 21.06.2004 tarihli fen bilirkişi raporu almıştır. Bu arada davacı idare vekili, 28.07.2004 tarihli ıslah dilekçesi ile ekte sunduğu Bakanlar Kurulunun 10.05.2004 tarih ve 2004/7255 sayılı, Kanunun 27.maddesine göre verdiği acele kamulaştırma kararı uyarınca ( davanın 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununun 27.maddesinde belirtilen usul uygulanmak suretiyle görülmesini ve belirtilen usul ile taşınmaza el konularak Hazine adına tesciline karar verilmesini ) talep etmiştir.
Bu ıslah dilekçesi mahkemece kabul edilmesine rağmen 05.08.2004 tarihli celsede kesif kararı verilerek mahallinde 11.08.2004 tarihinde 2. keşif yapılmış ve bilirkişi heyet raporu alınmış, daha sonra raporlardaki eksiklikleri gidermek amacıyla ek raporlar dahi alınarak dava her yönüyle esastan incelenmiş, neticede iki heyet raporu ortalaması olan 484.438.300.000.-TL kamulaştırma bedeli olarak belirlenerek kısmi ıslah nedeniyle kamulaştırılan taşınmaza el koyma kararı ile birlikte esastan tesbit ve tescil kararı verilecek yerde; hüküm kısmında sadece taşınmaza acele el konulmasına, tesbit edilen ortalama bedelin davalıya ödenmesine ve yargılama masraflarına hükmedilmiş, esasa ilişkin tescil kararı verilmemiştir.
Görülmektedir ki, davacı idare, dava esastan devam ederken Bakanlar Kurulunun acele kamulaştırma kararı vermesi nedeni ile taşınmaza bir an önce el koymak amacıyla talebini kısmen ıslah ederek mahkemeden bir ara kararı ile el koyma kararı verilmesini talep etmiştir. Burada 10.maddeye göre açılan bedel tesbiti ve tescil davasını tamamen ortadan kaldırma amacı yoktur. Davacı vekilinin böyle açık bir talebi olmadığı gibi, esasen ıslah yolu ile esas davanın böyle ortadan kaldırılması da mümkün değildir. Bu itibarla; mahkemece davanın esastan karara bağlandığı kabul edilmek suretiyle hükmün ve Dairemizce verilen onama kararının esastan incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.
Y.5. HD E. 2005/11331 K. 2005/11104 T. 18.10.2005