Kutalmışoğlu Süleyman Şah tarafından 1075'te kuruldu. 1071'deki Malazgirt Savaşın' dan sonra Türkler' in yerleşmeye başladığı Anadolu toprakları,1318'e kadar varlığını sürdüren Anadolu Selçuklu Devleti'nin egemenliğinde bir Türk yurdu haline geldi.
Süleyman Şah,babasi Kutalmiş' in Alp Aslan ile giriştigi taht mücadelesinde yenilerek öldürülmesi üzerine kardeşleri ile birlikte 1064'te Diyarbakir- Urfa yöresine sürülmüştü. Alp Aslan’in ölümünden sonra çikan karişikliklardan yararlanarak Anadolu'nun içlerine girdi ve Konya'yi alarak batiya dogru ilerledi.
1075'te İznik' i ele geçirince Anadolu Selçuklu Devleti'ni kurdu;İznik' i de başkent yaptı. Böylece Bizans'ın sınır komşusu olan Süleyman Şah bir süre sonra bu devletin taht kavgalarına karışmaya başladı.1078'de Botaniates'in tahta çıkmasına yardımcı olduğu için karşılığında Batı Anadolu'yu aldı. Anadolu Selçukluları'nın güçlenmesi Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ı tedirgin ediyordu.1078'de ordusunu Süleyman Şah' ın üzerine gönderdiyse de Anadolu Selçukluları'nı yenmeyi başaramadı Anadolu'daki egemenliğini ve gücünü giderek arttıran Süleyman Şah Bizans'taki taht kavgalarından yararlanarak devletinin sınırlarını genişletti. Bizans 1081'de yapılan bir antlaşmayla Maltepe'yi sınır olarak kabul etmiş,böylece Anadolu'yu Süleyman Şah'a bırakmıştı. bunun üzerine Abbasi halifesi de aynı tarihte Süleyman Şah'ın hükümdarlığını tanıdı.
Daha sonra Güney ve Güneydoğu Anadolu'ya yönelen 1.Süleyman Şah 1082'de Adana ve Tarsus kentleriyle birlikte bütün Kilikya'yı ele geçirdi;1084'te Antakya'ı aldı. Anadolu Selçukluları'nın yayılmasını önlemek isteyen Musul Emiri Müslim,Süleyman Şah'ın üzerine yürüdüğünde yalnızca savaşı değil yaşamını da yitirdi. Bu zaferden sonra Süleyman Şah,Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın kardeşi ve Suriye meliki olan Tutuşun topraklarındaki Haleb’e yöneldi. Ama 1086'da Tutuşun ordusuna yenilerek yaşamını yitirdi. Oğulları Kılıç Arslan ile Kulan Arslan da tutsak düştüler. Süleyman Şah doğu seferine çıkarken yerine Ebu'l-Kasım'ı bırakmıştı.Melikşah,Süleyman Şah'ın ölümünden sonra Anadolu
Selçukluları'nı denetim altına alabilmek umuduyla Porsuk Bey komutasındaki bir orduyu İznik üzerine gönderdi.Ama Bizans ile anlaşan Ebu'l-Kasım'ın direnmesi karşısında Porsuk Bey'in kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldı.Büyük Selçuklu Sultanı Melikşah'ın ölümünden sonraki karışıklıklardan yararlanarak tutsaklıktan kurtulan Kılıç Arslan 1092'de Anadolu Selçuklu tahtına oturdu.1.Kılıç Arslan'ın ilk işi Bizanslılar'ı Marmara kıyılarından uzaklaştırmak oldu.Ardından Bizans'la anlaşarak,Izmir yöresinde giderek güçlenen Çaka Bey'i ortadan kaldirdi.Bati sinirlarini böylece güven altina aldiktan sonra doguya yöneldi.1096'da Malatya'yi kuşatti.Kuşatma devam ederken Haçli ordularinin Anadolu'ya dogru ilerlemekte olduklarini haber alinca kuşatmayi kaldirmak zorunda kaldi.
Anadolu'nun ve arkasından da Filistin ve özellikle Kudüs'ün Müslümanlar tarafından fethi,Bizans imparatorlarının papalar nezdindeki girişimleri,yavaş yavaş Avrupa'da Müslümanlara karşı bir hareketin başlamasına neden oldu.Özellikle Bizans imparatoru 1.Alexios Komnenos'un 1091 yılında Papa 2.Urbain'e başvurarak yardım istemesi ve onunda çalışmaları sonucunda tarihin en büyük askeri harekatı olan Haçlı seferleri başlamıştır.Haçlı orduları 1096 yılında guruplar halinde Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden hareket ettiler.Bizans imparatoru Alexios Komnenos,gelen Haçlı birliklerini süratle Anadolu'ya geçiriyor ve onaları Türkler'e karşı tahrik ediyordu.
Pierre l'Ermit yönetimindeki çapulcu Haçlı grubu İzmit yakınlarında Kılıç Arslan'ın kardeşi Davud tarafından yok edildiler.Fakat kısa bir süre sonra,kontların,düklerin ve şövalyelerin yönetimindeki düzenli Haçlı birlikleri gelince,Türkler geri çekilmek zorunda kaldılar. Haçlılar Anadolu Selçuklu Devleti'nin merkezi İznik' i kuşattılar. Kuşatma devam ederken Kılıç Aslan yetişti,ancak sayı ve donatım bakımından çok üzüntü olan Haçlı kuvvetleri karşısında,düşmana ağır kayıplar verdirmesine karşın kuşatmayı kıramadı.Kuşatmanın uzamasını daha büyük kayıplara mal olacağını fark eden Türkler,Bizans imparatoru ile anlaşarak kenti ona teslim ettiler (-Haziran-1097-).
Kılıç Arslan da harp taktiğini değiştirerek Eskişehir'e doğru çekilmeye karar verdi.Haçlılar'ın ilerleyişi karşısında Danişmend Gazi ve Kayseri hakimi Emir Hasan ile ittifak yaparak onların kuvvetleriyle birlikte Eskişehir Ovası'na çıkan vadiyi tuttu.Eskişehir Ovası'nda Temmuz ayında cereyan eden bu meydan savaşında her iki taraf da kahramanca döğüştü.Fakat düşmanın ezici üstünlüğü ve özellikle Türk silahlarının zırhlı şövalyelere tesirsizliği karşısında Kılıç Arslan daha fazla kayıp vermemek için savaş alanını terk etti.Bundanböyle onlarla meydan savaşı yerine,onların geçeceği bölgelerde su kuyularını kapatarak,ekinleri tahrip ederk ve yerleşme alanlarını boşaltarak yıpratma taktiğine baş vurdu.Haçlılar Orta Anadolu'yu geçerken çok kayıp verdiler. Kılıç Arslan, Danişmend Gazi ve Emir Hasan ile birlikte Ereğli'de yeniden Haçlılar'ın karşısına çıktı,fakat yine başarılı olamadı. Haçlılar'ın İznik'i ele geçirmesi üzerine Konya'yı kendisine merkez yapan Kılıç Arslan,bu sırada harekete geçen Bizans İmparatoru Alexios'a karşı gerekli kuvvetleri göndermemiş ve Eskişehir-Antalya hattına kadar olan topraklar Bizans'ın eline geçmişti.Bu arada uzun bir kuşatmadan sonra Antakya,Haçlilar tarafindan ele geçirilerek burada bir kontluk kuruldu.Bununla beraber Antakya kontu Bohemond'un Danişmendliler tarafindan tutsak edilmesinden sonra 1101 yilinda harekete geçen Haçli birliklerini birbiri arkasindan Amasya yakinlarinda ve Ereglide yok edildi.(1102)
Haçlılar'a karşı kazanılan bu son zafer,Selçuklular'ın sarsılan güvenini, kazandırdığı gibi Haçlılar'a ve Bizanslılar'a Anadolu'dan geçmenin zorluklarını gösterdi. Bununla beraber Haçlılar'a karşı ittifak yapmış olan Kılıç Arslan ile Danişmend Gazi'nin arası açıldı.Danişment Gazi,Kılıç Arslan'ın uğraşından yararlanarak Malatya'yı ele geçirdi(1102).Bu arada Bohemont'dan alınan fidye sorunuda aradaki soğokluğuda iyice arttırdı.Sonunda 1104 yılında Danişmend Gazi'nin ölümü üzerine Kılıç Arslan iki ayrı kuşatmadan sonra Malatya'yı zaptetti(2-Eylül-1106).
Bundan sonra Bizans İmparatoru ile barış yapıp batı sınırlarını güvence altına aldıktan sonra Harran'ı ve Suriye meliki Dokak'ın elinde bulunulan Meyyafarikin'i ülkesine kattığı gibi Diyarbakır ve Musul bölgelerine de egmen oldu.Bu gelişmeler karşısında Emir Çavlı,Artık Oğlu ve Melik Rıdvan,Kılıç Arslan'a karşı ittifak yaptılar.İki taraf Habur Irmağı üzerinde karşılaştı.Temmuz 1107 tarihinde meydana gelen savaşta Kılıç Arslan'ın birlikleri yenildi;kendisi de tutsak olmamak için atıyla birlikte Habur Irmağı'na daldı,fakat zırhların ağırlığı nedeniyle boğuldu.Sultan 1.Kılıç Arslan Anadulu Selçuklu Devleti'nin kurucusudur.Bütün ömrü Bizans,Haçlılar ve Anadolu'da Türk birliğini sağlamak için mücadeleyle geçmiştir dönemin Müslüman ve Hıristiyan kaynakları onun adil ve cesur bir hükümdar olduğunda birleşirler.
Kılıç Arslan'ın ölümü sonucunda Anadolu'da yeni bir bunalım dönemi başladı.sonunda üstünlük Danişmendliler'in eline geçti.Bir süre boş kalan Anadolu Selçuklu tahtına 1110'da 1.Kılıç Arslan'ın oğlu Şahin Şah oturdu.Kardeşi Mesud ile iktidar kavgası ile geçen altı yıldan sonra tahtı Danişmendliler'in desteklediği 1.Mesut' a bıraktı 1.Mesut yitirilen toprakları geri alma için Antalya,Batı Anadulu ve Marmara çevresine sürekli akınlar düzenledi.Bir süre Danişmendliler'in gölgesinde kalan bu sultan,1142'de Danişmendli Mehmet Bey'in ölümü üzerine çıkan taht kavgalarından yararlanarak Anadolu'da yeniden üstünlük sağladı.1146'da Konya önlerine Bizans ordusunu yendi ve Anadulu'ya düzenlenen 2.Haçlı Seferi'nin kuvvetlerini bozguna uğrattı.Bu zaferler Anadulu Selçuklu Devleti'nin gücünü arttırdı.
1.Mesut ölmeden önce ülkesini üç oğlunun arasında paylaştırmış ve tahtını 2.Kılıç Arslan'a bırakmıştı.Ama onun ölümünden hemen sonra oğulları arsında taht kavgaları başladı.Bundan yaralanmak isteyen Danişmendliler,Bizanslılar,Musul Atabeyi Nureddin Mahmud Zengi ve Ermeni Dere Beyi Toros birleşerek Anadolu Selçuklu Devleti'ni dört yandan kuşattilar.Güç durumda kalan 2.Kiliç Arslan bütün düşmanlariyla ayni andan baş edemeyeceginin farkindaydi.Danişmendliler'e yenilmiş doguda ve batida toprak yitişmişti.Bunun için önce Bizans ile barişi saglamanin yolarini aradi ve Istanbul'da üç ay kalarak bir antlaşma imzaladi.Daha sonra Şahin Şah ile Danişmendler'in birleşik ordularini yenilgiye ugratarak 1175'te Danişmendliler'in varligina son verdi.
Anadolu Selçukluları'nın Anadolu'da birliği sağlayarak güçlenmesi Bizans'ı tedirgin etmeye başlamıştı.Öte yandan Bizans sınırlarına yığılmış olan Türkmenler bu devletin topraklarına sürekli akınlar düzenliyorlardı.Bu akınları ve Danişmendliler'den alınan bazı kalelerin kendilerine verilmemesinin bahane eden Bizans büyük bir orduyla Anadolu'ya yürüdü.2.Kılıç Arslan 1176'da Sandıklı ile Dinar'ın doğusunda Miryokefalon denen bir vadide Bizans ordusunu pusuya düşürerek bozguna uğrattı.Barış isteyen Bizans İmparator'u Eskişehir'deki askeri üslerini kaldırmayı ve yüklü bir tazminat ödemeyi kabul etti.
Malazgirt'ten sonra Miryokefalon'da ikinci kez büyük bir yenilgiye uğrayan Bizans artık Türkler'i Anadolu'dan çıkartabileceği umudunu tümüyle yitirdi.O tarihten sonra sürekli savunmaya geçerek elinde kalan son toprakları korumaya çalıştı.
2.Kılıç Arslan Miryokefalon Savaşı'ndan sonra doğuya yönelerek Malatya'yı aldı,ardından batıya doğru ilerledi.Ege ve Marmara kıyılarına kadar uzanarak bir çok kaleyi ele geçirdi.Ama artık iyice yaşlanmıştı.Bu yüzden 1186'da ülkesini onbir oğlu arasında paylaştırarak bu bölgelerin yönetimlerini oğullarına bıraktı.Kendisi sultan olarak Konya'da oturuyordu.Ne var ki,çok geçmeden oğulları arsında veliahtlık kavgaları başladı.Bu sırada Anadolu'ya giren 3.Haçlı Seferi orduları da Konya'yı kısa bir süre işgal ederek Filistin'e geçti
1192'de 2.Kılıç Arslan'ın ölümünden sonra oğullarından 1.Gıyasettin Keyhüsrev tahta çıkmasıyla da,1196'da yerini ağabeyi 2.Süleyman Şah'a bırakmak zorunda kaldı.Ülke içinde birliği sağlayan 2.Süleyman Şah Menderes havzasını ele geçirdi ve Eerzurum'u alarak Saltuklular'ın varlığına son verdi.1204'te hastalanarak öldüğünde Anadolu Selçuklu Devleti yeniden eski gücüne ulaşmıştı.
3.Kılıç Arslan'ın çok kısa süren hükümdarlığı sırasında Anadolu topraklarına 4.haçlı seferi düzenlendi.Bu orduların işgal edip yağmaladıkları İstanbul'dan kaçan Bizanslı bir ailenin Karadeniz kıyılarında kurduğu Trabzon Rum İmparatorluğu Karadeniz'deki ticaret yollarını kesmişti.Boşalan tahta ikinci kez çıkan 1.Gıyaseddin Keyhüsrev Trabzon'a bir sefer düzenleyerek bu yolu yeniden Anadolu Selçukluları'na açtı.Daha sonra Avrupa ve Mısır'a yönelik ticaretin önemli liman kentlerinden biri olan Antalya'yı aldı.Rusya ile Mısır arsındaki ticaretin Anadolu üzerinden yapılması devlete ve tüccarlara büyük bir gelir sağlıyordu.
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki girişimleriyle Anadolu birliğini güçlendiren 1.Gıyaseddin Keyhüsrev,siyasal örgütlenmede büyük bir yenilik yapan Anadolu Selçukluları'nda merkezi devlet yönetimini başlattı.O tarihten sonra şehzadeler merkezi yönetime bağlı birer vali durumuna getirilerek devletin bölünmüşlüğüne son verdi.
1.Gıyaseddin Keyhüsrev'in ölümü üzerine Selçuklu Devlet adamlarının kararıyla 1211'de tahta 1.İzzeddin Keykavus geçti.Yeni sultanın ilk işi Anadolu'da ticareti canlandırmak için bir takım önlemler almak oldu.Bu amaçla önce Kıbrıs kralı ile bir antlaşma yaptı ve her iki ülkenin tüccarlarının birbirlerini topraklarına serbestçe girip çıkmalarını sağladı.Ardından Sinop'u alarak Anadolu Selçukluları'na Kardeniz kıyılarında da önemli bir ticaret limanı kazandırdı.Daha sonra, Güney ticaret yolunu engelleyen Ermeni derebeyinin üzerine yürüdü ve Ermeniler'i yenerek Suriye ticaret yolunu açtı.Böylece Anadolu,Doğu-Batı Kuzey-Güney yönündeki bütün ticaret kervanlarının geçtiği canlı bir ticaret yolu oldu.Bu ticaretin önemini çok iyi bilen Keykavus bütün savaşlarını buna göre düzenliyor,Anadolu'nun kervanlar için güvenli bir yer olmasına özen gösteriyordu.
1220'de Keykavus'un ölümü üzerine tahta çıkan 1.Alaeddin Keykubad hükümdarlığını ilk yıllarında doğuda beliren Moğol tehlikesine karşı önlemler aldı.Anadolu kentlerinin kale ve surları onarttı;yaklaşan bu tehlikeye karşı Eyyubiler ile antlaştı.Daha sonra ticari ve askeri önemi büyük olan Kalonoros'u(bugünkü Almanya'yı)Rumlar'ın elinden alarak burada bir kale yaptırdı.Kendi adından ötürü Alaiye olarak anılan ve önemli bir liman olan bu kentte bir tersane kurdurdu.Böylece Anadolu Selçuklu Devleti Karadeniz'den sonra Akdeniz'de de gemilerin yapıldığı bir üsse kavuşmuştur.Karada Ermeniler'in,denizde Avrupalı korsanların tüccarlara saldırarak soyması üzerine güney'e yönelen Alaeddin Keykubad İçel'den Antalya'ya kadar bütün kaleleri aldı ve buralara Türkmenleri yerleştirdi.Doğuda ise yaklaşan Moğol tehlikesine karşı 1226'da Eyyubiler ile barış yaptı;aynı amaçla Mengücekliler'in topraklarını sınırlarına kattı.
Moğollar'ın Karadeniz'in kuzey kıyılarına yaptığı akınlar Karadeniz ticaret yolunun güvenliğini sarsmıştı.Ticarete çok önem veren Anadolu Selçuklu Devleti Kırım'a bir donanma göndererek Sudak'ı aldı ve bölgenin yeniden güvenliğini sağladı.
1.Alaeddin Keykubad Moğol istilasını önlemek için Eyyubiler ve Harezmşahlar ile birleşmeyi tasarlıyordu.Ama Harezmşahlar Ahalat'ı kuşatınca 1230'da bu devlete savaş açarak ordularını bozguna uğrattı.1.Alaeddin Keykubad Moğollar'ı Anadolu'ya girmeden önce durdura bilmek için Abbasiler ve Eyyubiler ile antlaşma yapmak üzereyken öldürüldü.
Alaeddin Keykubad'ın yerine oğlu 2.Gıyaseddin Keyhüsrev geçtiyse de,devletin yönetimi vezir Sadeddin Köpek'in elindeydi.Kötü yönetimden dolayı ülke karışıklıklar içinde çalkalanmaya başlamıştı.Horasandan gelerek Doğu Güneydoğu Anadoldu'da yığılan Türkmenler Baba İshak'ın önderliğinde ayaklandılar.
Bu sırada sınıra dayanan Moğollar,Selçuklular'ın gücünden çekindiği için saldıramıyorlardı.Bu ayaklanmanın güçlükle bastırılması Moğalların'ı yüreklendirdi ve 1243'te Kösedağ'a kadar ilerleyen Moğol ordusu2.Keyhüsrev'in komutasındaki Selçuklu ordusuyla karşılaştı.Kötü yönetilen Selçuklu ordusunun Kösedağ'da yenilmesi Anadolu Selçukluları'nın sonunu hazırladı.Bu yenilgiden sonra Anadolu beylikleri ve Trabzon Rum İmparatorluğu Selçuklular ile bağlarını kopardılar.Devlet üzerinde Moğol baskısının yoğunlaştığı bu dönemde başka kukla sultanların geçmesi ve taht kavgaları ülkenin içinde bulunduğu karışıklığı arttırdı.
1262-77 yılları arasında vezirlik yapan Süleyman Pervane,usta bir siyaset uygulayarak Moğollar'ın Anadolu'yu yağmalamasını engelledi.Moğol baskısına son vermek için bazı Anadolu beyleri Memluk Sultanı Baybars'ı Anadolu'ya çağırdılar.Baybars 1277'de Moğollar'ı yendi,ama Süleyman Pervane'nin desteğini kazanamadığı için Anadolu'dan ayrılmak zorunda kaldı.Moğollar Selçuklu Sultanlarını etkileri altına almışar ve gönderdikleri valilerle Anadolu'yu yönetmeye başlamışlardı.Bu arada Anadolu'da yığılan Türkmenler her yanda beylikler kuruyorlardı.Anadolu'ya gönderilen Moğol Valisi Timurtaş'ın 1318'de 5.Kılıç Arslan'ı tahttan indirmesiyle Anadolu Selçuklu Devleti tarihten silindi.
Devlet Yapısı ve Ordu Anadolu Selçukluları Türk devlet geleneklerini sürdürmekle birlikte Anadolu'nun toplumsal,ekonomik ve doğal yapısına uygun yenilikler getirdiler.Anadoluya iki yüzyıl egemen olan bu devlet,daha sonra kurulacak olan Osmanlı uygarlığınında temelini atmıştır.Osmanlılar devlet yöntiminde ,askeri örgütlenmede,toprak düzeni ve sanatta Anadolu Selçukluları'nı örnek aldılar.
Öbür Türk devletlerinde olduğu gibi Anadolu Selçukluları'nda da devlet hanedanın ortak malıydı.Bu anlayış taht kavgalarına ve şehzadelerin ayaklanmalarına yol açıyordu.Sultan olarak anılan Anadolu Selçuklu hükümdarları devletin ve ordunun başıydı.Devlet işleri Divan-ı Ali adı verilen ve vezirin başkanlığında toplanan bir kurulda görüşülürdü.Vezirden sonraki en yüksek devlet görevlisi, yokluğunda sultanın yerine bakan Niyabet-i saltanat'lık makamıydı.Ayrıca maliye işlerinde sorumlu olan bir müstevfi,divanin yaptigi atamalara ve dirliklerin dagitim işlerine bakan pervane.yazişmalari yürüten bir tugraci,hukuk işlerine bakan bir emir-i dad ve askeri işleriyle ilgili bir beylerbeyi bulunurdu.
Ülkenin yönetimini başkentteki büyük divan yürütür,eyaletlerde ise subaşi denen valiler kentin düzenini saglar ve bölgedeli askerlere komutanlik ederdi.Subaşilarca yönetilen eyaletlerden başka melikler'in yönettigi eyaletler de vardi.Selçuklu ailesinden olan melikler dogrudan sultana bagliydilar ve başkenttekine benzer bir divan kurarlardi.Anadolu Selçuklulari Bizans sinirlarina Türkmen boylarini yerleştirerek yari bagimsiz uçbeylikleri oluşturmuşlardi.Anadolu Selçuklulari'nda tümüyle devletin mali olan topraklar dirlik,vakif ve mülk olarak üçe ayrilirdi.Dirlik sultanin,kendisi için asker besleyip yetiştirmeleri koşuluyla Türkmen beylerine ve komutanlarina verdigi topraklardi.Mülk denen topraklar üstün hizmetlerde bulunanlara sultan tarafindan verilirdi.Vakif ise han,hamam,medrese gibi kurumlarin giderlerini karşilamasi için ayrilmiş topraklardi
Selçuklu ordusunun temeli,beylerin komutasında savaşa katılan Türkmenler oluştururdu.Ayrıca,dirlik sahiplerinin kendilerine verilen toprak karşılığında besledikleri tımarlı sipahiler ve kapıkulu askerleri vardı.Tımarlı sipahiler subaşıların buyruğunda savaşa katılır,kapıkulu askerli ise Türk ve Hıristiyan çocuklarını küçük yaşta alıp devlet eliyle yetiştirilmesiyle oluşurdu. Selçuklular'da devlet düzeni hiç bir zaman din temeline dayandırılmamıştır.Yargılama,merkezdeki Emir-i dad'a bağlı olan kadılarca görülürdü.Askerle arasındaki davalara ise Kadı-i leşker bakardı.
Toplumsal ve Ekonomik Yaşam Anadolu Selçuklu döneminde Anadolu'da Müslüman Türkler,Hiristiyan Rum ve Ermeni ile Süryaniler yaşiyordu.Özellikle Malazgirt Savaşi'ndan sonra dalgalar halinde gelen Türk çogunluktaydi.Bunlar yeni alinan bölgelere ve kentlere yerleştiriliyordu.
Selçuklular döneminde toplumsal yardımlaşmayı sağlayan birçok kurum oluşturuldu.Ülkenin hemen her yerinde yoksul halka,öğrencilere ve yolculara parasız yemek veren imarethaneler bulunurdu.Başta Konya,Sivas,Tokat ve Amasya olmak üzere bir çok kentte medreseler kurulmuştu.Divriliği,Sivas,Tokat,Amasya,Kayseri,Ko nya ve Kastomonu'da darüşşifa denen hasteneler vardı.Kent ve kasabaları birbirine bağlayan yolar üzerinde han ve kervansaray gibi konaklama yerlerinin kurulması ulaşım ve ticaretin gelişmesinde önemli bir etkendi.Bu toplumsal kurumların giderleri vakıflarca karşılanırdı.Vakıf o kadar yaygın bir kurumdu ki kışın aç kalan kuşlar için bile bir vakıf kurulmuştu.
Selçuklular'ın Anadolu'da birlik ve güvenliği sağlamalarından sonra uluslararsı ticaret yoları bu topraklardan geçmeye başladı. Ticaretin önemini bilen sultanlar siyasetlerini bile buna göre biçimlendiriyorlardı. Karadeniz ve Akdeniz'deki limanlar önemli birer dış ticaret merkezi durumuna gelmişti. Karada haydutların,denizde korsanların saldırılarına uğrayarak malları yağmalanan tüccarların zararlarını karşılamak için devlet bir tür sigorta oluşturmuştu. Kervanların yanına koruma kuvvetleri verilirdi. Ticaret ve kervan yollarının konaklama yerlerindeki kervansaraylarda tüccar ve yolcuların bütün gereksinimlerini ve güvenliklerini sağlayacak biçimde yapılmıştı. Burada konaklayanlar üç gün para ödemeden geceleyebiliyor,yedirilip içiriliyordu.
Anadolu Selçuklular'ında özellikle dokumacılık çok gelişmişti.Ayrıca Anadolu'nun çeşitli bölgelerindeki demir,bakır,gümüş gibi madenler işletiliyordu.
Selçuklu Sanatı Anadolu Selçukluları döneminde tasavvufta büyük gelişmeler oldu.Büyük bilgin Necmeddin İshak,Muhiddin Arabi,Sadreddin Konevi,özelliklede Mevlana Celaleddin Rumi ve Yunus Emre tasavvufun temellerini attılar.
Anadoldu'da büyük bir bayındırlık hareketine girişen Anadolu Selçuklu Devleti ülkenin her köşesindeki cami,han,kervansaray,imaret,köprü,çeşme ve medreselerle donattı.Bu dönemde 1.000'den fazla cami ve yapı işleri Emir-i mimar başkanlığında yürütülürdü.
Anadolu Selçuklu mimarisinin özelliklerini taşiyan Beyşehir'deki Eşrefoglu Camisi(1296) ahşap camilerin en güzel örneklerindendir.Agaç direkler üzerine kurulan bu tip camilerin içi çini mozaik ev agaç oyma işleriyle süslüdür.Selçuklu döneminin dini mimarisinde cami ve medreselerin yani sira türbelerin de önemli bir yeri vardir.Bu yapilarin dört duvarli ve üzeri kubbeyle örgülü olanlarina "türbe",silindir ya da çokken gövdesi koni biçiminde bir çatiyla örtülü olanlarina"kümbet" denir.
"Sultan Han" ya da yalnızca "Han" adıyla anılan kervansaraylar ise bu anıtı yaptıran sultanın gücünün ve büyüklüğünün göstergesi gibidir.Dinsel yapıların genellikle küçük boyutlarda,ama göz kamaştıracak kadar zengin bezemelerle süslenmiş olmalarına karşılık kervansaraylar çok büyük boyutlu,gösterişli yapılardı.
Anadolu Selçukluları'nda günümüze kadar en güzel yapılararsında Ankara'daki Aslanhane Camisi,Afyonkarahisar'daki Ulucami,Konya ve Niğde'deki Alaeddin camileri,Kayseri'deki Huand Hatun Camisi ve külliyesi,Erzurum'daki Çifte Minareli Medrese,Sivas'taki,Gök Medrese,Buruciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese,Kırşehir'deki Melil Gazi Kümbeti,Tercan'daki Mama Hatun Türbesi,Ahlat'taki Ulu Kümbet ile Çifte Kümbetler,Aksaray-Konya ve Kayseri-Sivas yoları üzerindeki Sultan Han'lar,Nevşehir yakınlarındaki Ağzı Kara Han'lar Nevşehir yakınlarındaki Ağzı Kara Han ve Avanos yakınlarındaki Sarıhan sayılabilir.


ANADOLU SELÇUKLU HÜKÜMDARLARI
1.Süleyman Şah 1075-1086
1.Kılıç Arslan 1092-1107
Şahin Şah 1110-1116
1.Mesud 1116-1155
2.Kılıç Arslan 1155-1192
1.Gıyaseddin Keyhüsrev 1192-1196
2.Süleyman Şah 1196-1204
3.Kılıç Arslan 1204-1205
1.Gıyaseddin Keyhüsrev 1205-1211
1.İzzeddin Keykavus 1211-1220
1.Alaeddin Keykavus 1237-1246
4.Kılıç Arslan 1262-1266
3.Gıyaseddin Keyhüsrev 1266-1284
2.Mesud 1284-1286
3.Alaeddin Keykubat 1298-1302
2.Mesud 1302-1310
5.Kılıç Arslan 1310-1318