Konu: Hermonie ve Draco Aşkı!! (Harry Potter)

NEHRİN KARŞISI (Dramonie // Draco - Hermonie) (Tanıtım)


Nehrin karşısında gördüğünüz kişi eski bir dost ya da yeni bir sevgili olabilir mi?

Savaş bitmiş, üzerinden yıllar geçmiştir. Hermione bütün o günlerin yorgunluğunu sadece basit bir garson olarak yaşamına devam ederek geçirmektedir. Bir gün nehrin karşısında gördüğü delikanlı hayatını nasıl etkileyecektir?

Arkadaşlar bugüne kadar yayınlanan birçok Dramonie’den farklı bir hikâye yazmak istedim. Niagara şelalesinin bulunduğu iki ülkeyi hem birleştirip hem de ayıran Niagara nehrinin eşsiz doğa ortamında gelişecek bir aşk hikâyesi…

Bu hikâye sihir dünyasından olan 2 insanın muggle dünyasında birleşmelerini konu alıyor. Bahsedeceğim ortam gerçekte var olan bir yerdir. Sadece kişi ve olaylar tamamen hayal ürünüdür. Umarım beğenirsiniz. Sorularınız olursa da cevaplamaya hazırım.

Bu hikaye de ancak Dramonie gibi bir çifte gidebilirdi. İlk bölümü bitirdim Öncelikle tanıtımı yapma amacım hikayenin diğerlerinden farklı bir konuya sahip olduğunu belirtmek istemem.


ORTAM=Niagara Şelaleleri Kuzey Amerika'nın doğusunda, ABD ile Kanada sınırı arasında, Niagara Nehri'nin üzerinde bulunur. 3 büyük şelaleden oluşur. Horseshoe(At nali) bunlarin en büyükleridir. American Falls ve Bridal Veils Fall diğer iki küçük şelalelerdir. Niagara Şelalesi'nden yarım dakikada 168,000 m³ su akar.[1] Kuzey Amerika’nın en büyük şelalesi olan Niagara, 10.000 yil once Kuzey Kutbu'ndan gelen buz kütlelerinin yol açtığı çöküntülerdir. Şelalenin çevresi Niagara Şelaleleri Parkidir ve kardeş şehirler olan Niagara Falls-Ontario ve Niagara Falls-New York tarafindan doğal koruma altindadir. Niagara isminin yerli dilindeki "Onguiaahra" (düz) kelimesinden geldiği sanılmaktadır. Nehir çevresindeki Nikola Tesla tarafından yapılan birkaç hidroelektrik santrali hem ABD hem Kanada için elektrik üretmektedir. Şelale çevresinde yapılabilecek aktiviteler, Niagara Parkından büyük şelaleyi ve havaya uçan suların oluşturduğu gökkuşağını izlemek, şelalenin altına kadar ilerleyen bot gezilerine katılmak, ortası sınır kabul edilen Rainbow köprüsünden diğer ülkeye geçmek veya gümrüksüz mağazalardan alışveriş yapmaktır. Niagara Şelalesi 1932 yılında tamamen donarak buz olmuştur..

İLK BÖLÜM AŞAĞIDA...

[Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!]


1. Bölüm : Rüya ve Tesadüf

—İşte siparişiniz geldi efendim. Bu sizin… Bu sizin… İşte bu da senin ufaklık…

Uzun, gür kahverengi saçları olan genç kız bir elinde dengesini sağlamayı çalıştığı tepsiden içinde küçük bir tepeyi andıran patates yığınını zarif bir hareketle masadaki küçüğün önüne bıraktı. Biçimli ve düzgün vücuduyla bir manevra yapıp diğer tarafa geçti. Son tabak da masaya yerleştikten sonra fiyat fişini imzalayıp yavaşça tabakların bir köşesine sıkıştırdı. Biraz ilerisinde hesabı ödedikleri anlaşılan çiftin gidişini izlerken gözü diğer garson arkadaşına takılmıştı. Doğrusu genç kızın her halinden aldığı paydan memnun kaldığı anlaşılıyordu. Yanına yaklaşıp kulağına hiç kimsenin ancak kendileri alıştıkları şekilde duyabileceği şekilde fısıldadı.

—Ne kadar?

—20 dolar

—Vay canına hadi iyisin Kate

Kate doğrusu bugün iyi bahşiş yaptı diye geçirdi içinden genç kız. Onun adına sevinmişti. Kate hem üniversitede okuyor, bir yandan da çalışıp harçlığını çıkarıyordu. Eğer elinde olsa ona kendi evinde kalmayı bile teklif edecekti ancak bir büyücü ve muggleın aynı evde yaşaması imkânsız gibiydi.

Hermione Granger… Hogwarts’ın gelmiş geçmiş en iyi, başarılı öğrencilerinden birisinin, Sağ Kalan Çocuk’un en yakın arkadaşının, muhteşem üçlünün beyninin bir gün sadece basit bir garson olabileceği kimin aklına gelebilirdi ki? Elbette hiç kimsenin… Ne kadar zaman geçmişti? 3 yıl… 5 yıl… Belki daha uzun… Artık bunu umursamıyordu. Onun için önemli olan tek şey savaşın bitmesi ve huzuru bulmuş olmasıydı. İşte huzur da onun için birkaç sene evvel geldiği bu yerde kendini göstermişti. O günden beri de artık Hermione Granger buraya aitti.

Bir yandan az önce giden müşterilerinin masasını temizleyip, kirlileri toplarken gözü dışarıdaki manzaradaydı.

Niagara Şelaleleri… İki büyük ülkeyi hem ayıran hem de birleştiren Niagara Nehri’nin tam ortasında bulunuyordu. Nehrin Kalbi… Çağlayan şelale yeşilin, mavinin her tonunu taşıyordu içinde. Nehir başta çok sakin gibi görünse de tam düşme noktasında insanı çıldırtacak derecede büyük bir hızla akıyordu kayalıkların üzerinden. İnsan buraya ilk baktığında ayrı kalmış iki eski dost ancak şimdi kavuşamayan iki sevgili canlanırdı aklında. Her zaman diğer yakadan birbirlerine bakan ancak hiç kavuşamayacak iki sevgili… Çok farklı ama aslında aynı…

Gürül gürül akan şelaleye her baktığında su sanki bugüne kadar yaşadıklarını bir bir hayatından çıkarıp götürüyordu. Acılarını, hüzünlerini, ayrılıkları… Harry Ginny ile evlenmiş, Potter ve Black mirasını da kullanarak uzun süreli bir dünya seyahatine çıkmışlardı. Ne zaman döneceklerini Merlin bilirdi. Ron… O da savaştan sonra artık hayatında hiçbir sorun oluşturabilecek iş yapmak istemediği için sadece abisi George’ye yardım ederek yaşamını sürdürüyordu. Herkes halinden gayet memnun görünüyordu.

Şimdilik…




*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*



Vücudu etrafındaki birçok genç kızı kendine hayran bırakacak kadar biçimli ve gelişkin, giyimi özenli ve gayet şık, tavırları ise ancak onun soyundan gelen insanların sahip olduğu edayla yürüyen genç adam elinde tuttuğu makineyi önünde uzanan manzaraya odakladı. Odak noktasını ayarlayıp, açılarını belirledikten sonra düğmeye bastı. Sonunda istediğine ulaşmanın verdiği keyifle makinenin ekranına baktı. Muggle ya da büyücü parasına denk olarak az bir miktar vermemişti bunun için ama değdiğine emindi. Birçok büyücü makinesinden çok daha kaliteli ve daha rahat çekim yapılıyordu. İş sadece bunları sihirli suda banyo yaptırmaya kalmıştı.

—Bay Malfoy isterseniz artık otele dönelim efendim. Bu bölge yazları bile çok yağmurlu oluyor.

Draco Malfoy az önce kendisine uyarıda bulunan sözde burada uşak adıyla anılan adama şöyle bir göz attı. Adam yanında gezerken sanki fotoğraf makinesinin dışında bir başka çantaya sahipmiş gibi hissediyordu kendini ki görünüşe bakılırsa hiç de yanılmıyordu.

Yanında artık ev cini gezdiremezdi değil mi? Annesi zorla onu yanına katmış, en azından kendisi yanında olmadığı için suçluluk duygusunu azaltmış olacaktı. Saçmalık diye geçiriyordu içinden. Koca bir savaşı geride bırakmışken Draco’nun hala çocuk kaldığını düşünmüyorlardı değil mi?

Draco Malfoy, artık 24 yaşında büyük Malfoy şirketlerinin sahibiydi. Babası Lucius savaşta öldükten sonra bütün sorumluluk ona devredilmişti. Küçük Malfoy da kimsenin beklemeyeceği bir şekilde hepsinin üstesinden gelmiş babasının bıraktığından daha iyi bir şekilde şirketleri yönetmeyi başarmış, hatta daha da ileri giderek onun üstüne yenilerini eklemişti. Artık çalışmaları sadece İngiltere’de değil dünyanın neredeyse dört bir yanında devam ediyordu. Şu anda 2 ülke sınırında bulunduğu Amerika, Kanada, dünyanın öbür ucundaki Avustralya bunlardan sadece bir kaçıydı. Ancak onca şirketi yönetmeyi başaran o genç adam sadece annesine söz geçiremiyordu.

Narcissa, Lucius öldükten sonra hayatta kalan tek aile ferdine biricik oğluna sarılmıştı. Ona çok düşkün olan Draco da onu memnun etmek için ne gerekiyorsa yapıyordu ama annesinin çok korumacı yönü onu sık sık zor duruma sokuyordu. Şimdi bulunduğu tatilde onlardan biriydi.

Bir toplantı için geldiği Toronto’da onca kişinin tavsiyesi üzerine buraya gelmişti ama doğrusu oldukça memnun kalacağını bilse daha önce gelirim diye geçirmişti içinden. Şelale bir doğa harikasıydı. Etraf turistler için oldukça eğlenceli mekânlara sahipti. Bunlardan en ilginci korku tüneli adını verdikleri şeydi. Dolaştığı sokakta en azından 3–5 tane görmüştü. Merakına yenilip girdiğinde Hogwarts’ta gördüğü hayaletlere benzer ancak çok adi çarşaflara bürünmüş, yüzüne yamuk yumuk maske geçirmiş adamlara rastlamıştı. Doğrusu onlara sadece Yasak Ormanı’nın küçük bir parçası gelse yeter diye geçirmişti içinden. Etrafında onca çığlık atan genç kız varken onun bu halini görenler çok şaşırıyor, etkilenmediği için hayran hayran bakıyorlardı. Eh bu da genç adamı az memnun etmemişti.

Başını kaldırıp buraya geldiğinden beri binmek istediği ancak bir türlü fırsat bulamadığı bir cafenin tepesinde kurulu asansöre ve onun tam karşısında bulunan dönme dolaba göz attı. Mugglelara bakılırsa binen herkes oldukça memnun ayrılıyordu. Draco da en kısa zamanda denemeyi kafasına koyup yavaşça yoluna devam etti. O da eğleneceğinden emindi. Her ne kadar muggle yapımı olsa da…

Genç adam makineyi tekrar eline alıp muhteşem şelalenin, eşsiz manzarasını çekmeyi denedi. Bir kez… Bir kez daha… Flaş patlayıp, görüntüleri bastıkça ne kadar keyif aldığını hissediyordu. Gözü hala makinenin lensinde etrafı incelerken bir yandan da düşünüyordu. Seyahatleri boyunca en eğlendiği zamanlar elinde makinesinin olduğu anlardı. Bir de-

Tam şelalenin manzarasına sahip bir cafeye geldiğinde durakladı. Cafe Amerika yakasındaydı. Makineyi indirip gördüğü şeye bakmak istedi ancak çok uzaktı. Tekrar baktığında ise ona görünen sadece cafenin camları ve içerideki müşterilerdi. Bunca yıl sonra burada onun ne işi olabilirdi ki?

Başını eğip iki yanına salladı. Sanırım bu sıcakta o kadar gezmek yaramamış, başına güneş geçmişti. Makineyi hırsla çantasına tıkıp, arkasında ne olduğunu soran adamla otele doğru ilerledi. Yapacağı ilk iş duş alıp yatağa serilmek olacaktı. Bu tür hayaller görmek büyücü dünyasında bile hoş karşılanmazdı.




*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*--*

Alıntı!

bunlara partları eklicem...

bunlara partları eklicem... düzenle ile sığmıyacak kdr uzun olabilr//(yetkililerin bilgisine)

--------------------------------------------------------------------------------

bunlara partları eklicem... düzenle ile sığmıyacak kdr uzun olabilr//(yetkililerin bilgisine)

edit

Ne Zaman Ekleyeceksiniz??

2.bölümü nerden bulabilirim ?

Ahh RPG !

Çok sağoL hayatım + (: