Şimdi kim bilebilir zakkumun
o kekre tadını bizim kadar.
Tenimize sinmiş sülfür kokusunu..
Soluğumuzdaki cıvayı kim duyar?
Ahmet Telli
-------------------------------------------------------------------------------
‘Kalbini saran’ adamlarla, ‘kalbini ağartan’ kadınlar!
Kendi kendine oynanan oyunlar bilirdiniz değil mi,
düştüğünde yakıp kavuran ateş parçaları,
hücrelerinden çıkmasına müsaade edilmeyen hayatlar bir de...
Ay dolunaydır o gece,
ay paramparça... Sonra ellerinizde / ay kudurmuş,
içinize çektiğiniz tütünün kokusu ağır. / Kalbiniz kadar...
Ve şimdi Ankara'yı ağır bir tütün kokusu sarar...
-Çekin içinize tütünü, çekin damarlarınıza, çekin iliklerinize kadar.
Şehir yâriniz olana dek,
tutunana dek ılık rüzgarlara,
dumanını savurana dek dudaklarınızdan,çekin.
Şehir altüst olsun sonra...
- Evet şimdi bırakın..! -
-Kekre gülüşler eşliğinde-
Kadınlar ağlaşır, kadınlar sızlanır, kadınların dilinde ağıt..
Ah kadınlara ağıt ne de çok yakışır...
Kalbinizi saran adamlar, kalbinizi ne de çok kanatır.
Birkaç dakikalık mutluluk, bir ömür hüzne satılır...
-Korkulur dumanından şehrin, göz göze muhtaçtır, söz söze,
sürmeli kız sevgilisine...
Sürmeli kız, ela gözlü dilber, bu kentte buluştuğum, yürüdüğüm, nefes aldığım...
Islak gözlerinden akan kalbinin demi midir, sözlerindeki ateş denizi avutur mu ki?
Sonra sevda caddesinin kırmızı ışıkları, yayaları, kurnaz adamları, hepsi hepsi çingeneler,
kalbine hançer saplayan, sonra rahatça dolanan, sonra çekip giden o eşkiyalar.
Tüketir mi ayın ışığını, gecenin soluğu azalır mı ki?
Kıdemli acılar direnir mi daha çok..?
En çok kutsal bir belde gibidir sevgilinin bedeni.
Tütsülenir, sükuta yemin içilir, kırbaçlanır duygular, ellerinin hasreti artar..
Sürmeli kız, gözlerin mimlenir, tanınırsın, asma suratlar geçirirler yüzüne.
Asılırsın duvarlara, duvara karşı konulmaz bir istekle asılırsın...
-Sakin bir ordu gibi, tek başına, olanca yalnızlığında,
birilerini bularak ağıta başlarsın-
Sus(a)mamak ağartır yüreğini... Ne çok benzeşirsin, ne çok kül gibisin...
-Son durağa bir kala / az evvel-
Rahat ol, az kaldı, yürü yağmura, üzerinde beyaz elbisen tutuşsun.
Yansın beyaz elbisen küle dönsün..
Sen çırpınma, sen soluğunu tut, sen bekle vapur kaçsın küçük kız...
Büyü sonra, annenin şefkatli sözleri çamurlara bulansın..!
Uçurumlar uyansın.
Sonsuzluk kucak açsın sonra, kalbin ağarsın...
Kalbin şenlik yerini andırsın, dinmek bilmesin heyecan.
Tutun kollarındaki tüm çaresizliğinle,
ellerinle, tırnaklarınla; derisi incinsin...
Tutun hayata, yak ateşinle tütünü, al dudaklarına...
-Hayat mı?-
-Kendi bilir ama, bırak gitsin...
Alıntı