porno escort diyarbakır iskenderun escort
4 sonuçtan 1 ile 4 arası

Konu: Midedeki Detaylı Tasarım

  1. #1
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Arrow Midedeki Detaylı Tasarım

    Vücudumuzdaki yaşamsal etkinliklerin sürmesi yani organlarımızın çalışması ve hücrelerimizin yenilenmesi için gerekli olan temel maddeleri çeşitli yiyecek ve içeceklerden sağlarız. Ama yediğimiz her yiyeceğin bu temel maddelere ayrışması ve vücutta kullanılabilecek duruma gelmesi için çok köklü değişikliklerden geçmesi yani sindirilmesi gerekir. Bu işlemde önemli bir rolü olan mide dikkat çekici bir özelliğe sahiptir. Kendisi de et olan mide, etleri sindiren asitler salgılarken kendi kendisini sindirmez. Bunun için midede özel bir sistem kurulmuştur.

    Midedeki Tıraş Bıçağını Sindirecek Güçteki Asitler Nasıl Etkisiz Hale Gelir?

    Mide her aşaması kompleks bir amaca hizmet eden üstün bir tasarıma sahiptir. Yediğimiz besinler yemek borusundan geçtikten sonra mideye ulaşır. Midedeki sindirim işlemi ağızdaki sindirim hareketlerinden farklıdır. Burada çok kuvvetli asitler devreye girer. Besinler yemek borusundan mideye iner inmez, mide yüzeyindeki hücreler gastrik asit adında bir sıvı salgılamaya başlar. Bu sıvıyla aynı anda pepsin ve hidroklorik asit adında kimyasal öğütücü sıvılar da salgılanır. Bu asitler bir tıraş bıçağını bile sindirebilecek kadar güçlüdür. Protein benzeri sindirimi zor maddeler için bu asitlerin olması zorunludur. Ancak burada çok önemli bir detay vardır. Midenin kendisi de yapı olarak proteinden oluşmuştur. Peki o zaman nasıl olup da tıraş bıçağını bile sindirebilen bir asit, midenin kendisine zarar vermemektedir?

    Bu da insan vücudundaki benzersiz tasarım örneklerinden biridir. Midenin girintili çıkıntılı duvarlarının derinlikleri sayesinde mide kendi kendini sindirmez. Mide duvarlarındaki derin çukurlarda birbirinden farklı özelliklere sahip hücreler yer alır. Hassas bir denge içinde, midedeki birtakım hücreler asit salgılarken, bu hücrelerin yanıbaşında bulunan başka hücreler de yapışkan bir sıvı salgılar. "Mukus" isimli bu sıvı midenin yüzeyini örter ve mide duvarını asitlere karşı bir kalkan gibi korur ve enzimlerin mideye zarar vermesini engeller. Parçalayıcı enzimler kadar enfeksiyon yapan virüs ve diğer mikroorganizmaların da hücrelerin içine girmelerini engelleyen mukus, aynı zamanda yiyeceklerin kanal içindeki hareketlerini kolaylaştıran bir kayganlaştırıcıdır da.

    Mide Asidi Halıyı Delebilecek Güçtedir

    Bu işlemler nasıl gerçekleşmekte, midedeki bu koruyucu ortam nasıl oluşmaktadır? Midedeki hücreler kendi kendilerine bu maddelerin üretimini yapmaya karar vermiş ve bir şekilde koruyucu maddelerin formülünü bulmuş olabilirler mi? Hücrelerin böyle bir şey yapabilmek için nelere ihtiyacı olacaktır düşünelim:

    Öncelikle sindirim için gerekli olan maddenin üretimi için, birtakım hücreler, yiyeceklerin sindirilmesi gerektiğinin şuurunda olmalıdırlar. Aynı hücreler sindirim için asit gibi bir maddeye ihtiyaç olduğunu bilmelidirler. Daha sonra hücrelerin, en uygun asitin formülünü bulup, bu formül doğrultusunda üretim yapmaları gerekir. Koruyucu maddenin üretimi içinse, birtakım hücrelerin, bu asitin midenin kendisine zarar verebileceğini tespit etmeleri, sonra bu hücrelerin asit örneklerini alıp laboratuvarda incelemiş ve asidin etkisini durduracak formülü geliştirmiş olmaları gerekir. Bu arada bu asitin bir damlası dahi halıda koca bir delik açabilecek kadar etkilidir. Bu nedenle herhangi bir formül hatasının, midenin asitler tarafından eritilmesi anlamına geleceği de unutulmamalıdır.

    Elbette ki midedeki birbirini dengeleyen maddelerin oluşumu o kadar kolay değildir. Maddelerin formüllerinin tutturulması bile başlı başına bir olaydır. Kaldı ki gözle görülemeyecek kadar küçük bir varlık olan hücrenin kimyasal formüller oluşturup, bu formülleri bir araya getirip bir madde oluşturmasının imkanı yoktur. Şuursuz atomlardan oluşan bir hücrenin böyle bir akla ve yeteneğe sahip olduğunu iddia etmek akılcılıktan uzaklaşmak olacaktır.

    Bununla birlikte akıl ve mantık sınırlarından uzaklaşmayı kabul ederek bir insanın midesinde asitin bir şekilde ortaya çıktığını varsaysak bile, onu dengeleyecek maddenin zaman içinde ortaya çıkmasının beklenmesi de söz konusu dahi olamaz. Çünkü tıraş bıçağını eritebilecek kadar güçlü olan asitler, mideyi çok kısa bir süre içinde tahrip edecektir. Asitlerin değil milyonlarca yıl, 2–3 gün hatta daha da kısa bir süre için bile midede beklemesi imkansızdır. (Harun Yahya, İnsan Mucizesi)

    Vücudumuzdaki dengelerden herhangi birinde oluşabilecek değişiklikler tüm kompleks sistemlerin bozulmasına, görevini tam yapamamasına, kimi zamanda vücuda zarar vermesine sebep olur. Ancak Rabbimiz'in üstün yaratışı sayesinde bu işleyiş sürekli ve düzenli olarak büyük bir uyum içinde devam eder. Tüm bu işlemler, Allah'ın üstün yaratışındaki düzenin ve kusursuzluğun sayısız örneğinden sadece biridir.

    Allah insan bedenini, bir bütün olarak kusursuz bir tasarımla yaratmıştır. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır:

    "Göklerde ve yerde büyüklük O ' nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Casiye Suresi, 37)
    Www.DuslerForum.ORG

    Not: Kontrol Panelinizden Bu Alanı Değiştirebilirsiniz.
    ( msn / rekLam / video / Link / yaSaktır)

  2. #2
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart

    Mideyi İçte ve Dışta Koruyan Mucize Sıvılar

    Yeni doğmuş 2-3 kilogramlık bir bebeğin zaman içinde gelişerek yaklaşık 20 yıl sonra 1.80 cm boyunda, 75-80 kilo ağırlığında bir insan olmasını sağlayan, besinlerin sindirilerek vücudun gelişimine yön vermesidir. Bu besinlerin bir kısmı yaşam için gerekli olan enerjiyi sağlar, bir kısmı ise vücuda eklenir ve insanın eti, kemiği haline gelir. Kuşkusuz midenin bu işlemlerde önemli bir rolü bulunmaktadır.ancak kendisi de etten oluşan bu organın içte güçlü asitlerden, dışta ise diğer organlarla oluşan sürtünmeden etkilenmemesi için sıvılarla sağlanan özel bir korumaya ihtiyacı vardır.

    Halıyı Delebilecek Güçteki Asitler Midede Nasıl Etkisiz Hale Gelir?

    Yediğimiz besinler yemek borusundan geçtikten sonra mideye ulaşır. Midedeki sindirim işlemi ağızdaki sindirim hareketlerinden farklıdır. Burada çok kuvvetli asitler devreye girer. Besinler yemek borusundan mideye iner inmez, mide yüzeyindeki hücreler gastrik asit adında bir sıvı salgılamaya başlar. Bu sıvıyla aynı anda pepsin ve hidroklorik asit adında kimyasal öğütücü sıvılar da salgılanır. Bu asitler, bir tıraş bıçağını bile sindirebilecek kadar güçlüdür. Protein benzeri sindirimi zor maddeler için bu asitlerin olması zorunludur. Ancak burada çok önemli bir detay vardır. Midenin kendisi de yapı olarak proteinden oluşmuştur. Peki o zaman nasıl olup da tıraş bıçağını bile sindirebilen bir asit, midenin kendisine zarar vermemektedir?

    Bu da insan vücudundaki benzersiz yaratılış örneklerinden biridir. Midenin girintili çıkıntılı duvarlarının derinlikleri sayesinde mide kendi kendini sindirmez. Mide duvarlarındaki derin çukurlarda birbirinden farklı özelliklere sahip hücreler yer alır. Hassas bir denge içinde, midedeki birtakım hücreler asit salgılarken, bu hücrelerin yanı başında bulunan başka hücreler de yapışkan bir sıvı salgılar. "Mukus" isimli bu sıvı midenin yüzeyini örter ve mide duvarını asitlere karşı bir kalkan gibi korur. Böylece enzimlerin mideye zarar vermesi engellenmiş olur. Parçalayıcı enzimler kadar enfeksiyon yapan virüs ve diğer mikroorganizmaların da hücrelerin içine girmelerini engelleyen mukus, aynı zamanda yiyeceklerin kanal içindeki hareketlerini kolaylaştıran bir kayganlaştırıcıdır.

    Midedeki Özel Yağlama Sistemi

    Yemek yedikten kısa bir süre sonra midede büyük bir hareketlilik yaşanır. Mide kasları 3 farklı yöne doğru dizilmişlerdir. Bu şekilde mide aşağı yukarı, sağa sola ve çapraz şekilde hareketleri kolaylıkla yapar. Bu da besinlerin mide sıvılarıyla daha iyi temas etmesini sağlar. Midedeki özel süspansiyon sistemi sayesinde ise bu hareketlerin farkına varılmaz. Ancak bu tarz hareketler her zaman bir tehlikeyi de beraberlerinde getirecektir: Sürtünme…

    Mide, bağırsakların hemen yanı başında bulunan bir organdır. Sürekli hareket etmesi, bağırsaklara sürtünmesi anlamına gelir ki bu, insan sağlığında ciddi problemlere yol açabilecek bir durumdur.

    Ancak üstün bir yaratılışa sahip olan midede bu tehlikeye karşı da bir önlem alınmıştır. Midenin en dış dokusu, "periton" isimli bir zarla kaplıdır. Bu zarın salgıladığı kaygan sıvı, mide ve bağırsaklara "dıştan yağlama" olarak nitelendirilecek bir işlem yaparak bu organların kayganlaşmasını ve dolayısıyla çalışırken birbirlerine sürtünerek zarar görmelerini önler.(Eldra Pearl Solomon, Introduction to Human Anatomy and Physiology, s.211-212)

    Rabbimiz'in üstün yaratışı sayesinde midedeki bu işleyiş sürekli ve düzenli olarak büyük bir uyum içinde devam eder. Çünkü Yüce Allah insan bedenini, bir bütün olarak kusursuz bir şekilde yaratmıştır.Bir ayette şöyle buyrulur:


    "Göklerde ve yerde büyüklük O ' nundur. O, üstün ve güçlüdür, hüküm ve hikmet sahibidir." (Casiye Suresi, 37)

    Mide bezleri pepsin bakımından zengin mide suyunu üretir, pepsin sindirimi hızlandıran bir enzimdir.
    Www.DuslerForum.ORG

    Not: Kontrol Panelinizden Bu Alanı Değiştirebilirsiniz.
    ( msn / rekLam / video / Link / yaSaktır)

  3. #3
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart

    Mide Öncesi Adım Adım Sindirim

    Beslenme yaşamımızın çok önemli bir parçasıdır. Ancak bunun için tek yaptığımız, birbirinden faydalı ve lezzetli yiyecekleri yalnızca çiğnemek ve yutmaktır. Peki bir yiyeceği yemeye başlamakla birlikte, yeryüzünün en üstün rafinerisini harekete geçirdiğinizin farkında mısınız?

    Vücudumuzdaki yaşamsal etkinliklerin sürmesi, başka bir ifadeyle, organlarımızın çalışması ve hücrelerimizin yenilenmesi için gerekli olan temel maddeleri çeşitli yiyecek ve içeceklerden sağlarız. Ama yediğimiz her yiyeceğin, örneğin etin, ekmeğin, sebze ya da meyvenin bu temel maddelere ayrışması ve vücutta kullanılabilecek duruma gelmesi için çok köklü değişikliklerden geçmesi, sindirilmesi gerekir.

    Yeni doğmuş 2-3 kilogramlık bir bebeğin zaman içinde gelişerek yaklaşık 20 yıl sonra 1.80 cm boyunda, 75-80 kilo ağırlığında bir insan olmasını sağlayan, besinlerin sindirilerek vücudun gelişimine yön vermesidir. Bu besinlerin bir kısmı yaşam için gerekli olan enerjiyi sağlar, bir kısmı ise vücuda eklenir ve insanın eti, kemiği haline gelir. İşe yaramayan kısımlar ise vücuttan atılır.

    Sindirim sistemi yeryüzünün en üstün rafineri sistemini içerir. Bu rafinerinin içine alınan maddeler önce hammaddelerine ayrılır, daha sonra bu hammaddeler kullanılmak üzere vücudun gerekli bölgelerine gönderilir. Parçalanan maddeler birbirlerinden çok farklı olduğu gibi, ortaya çıkan yeni maddeler de birbirlerinden çok farklıdır.

    Sindirim sisteminin işleyişini bir petrol rafinerisinin çalışmasına benzetmek mümkündür. Bir petrol rafinerisinde hammadde olarak rafineriye giren petrol, çeşitli işlemlerden geçerek aşamalı olarak parçalanır ve bu sırada birbirinden farklı ürünler elde edilir. Rafineride gerçekleşen kompleks işlemler sonucunda arabanıza enerji veren benzinin yanı sıra üzerinde yürüdüğünüz asfaltın hammaddesi ve kullandığınız plastik ürünler de üretilir. Aynı şekilde sindirim sonucunda da çok çeşitli maddeler ortaya çıkar. Ancak sindirim sisteminde gerçekleşen olaylar, bir rafineride gerçekleşen olaylardan çok daha komplekstir ve çok daha üstün bir çalışma sistemi sayesinde meydana gelmektedir. Ayrıca bu işlemler son teknoloji ile donatılmış bir rafineride değil, sizin bedeninizin içinde gerçekleşir. Sabah kahvaltıda yediğiniz besinler siz günlük işlerinizle meşgulken; okulda ders dinlerken veya yolda yürürken, size hiç hissettirilmeden bu muazzam rafinerinin içinde binlerce değişik kimyasal işleme tabi tutulur.

    Vücut İçinde Paketlenmiş Sindirim Kanalı

    Sindirim sistemini oluşturan tüm kimyasal işlemlerin gerçekleşmesi için uzun bir kanala ihtiyaç vardır. Kanalın her noktasında da kanal içinde yer alan maddeleri değişime uğratacak özel rafine sistemlerinin bulunması gerekir. Söz konusu kanalın uzunluğu en az 8-10 metre olmalıdır.

    Ancak insan vücudu ortalama 1.70-1.80 metre uzunluğundadır. Bu durumda 10 metrelik bir kanal sisteminin, kendisinin yaklaşık beşte biri uzunluğundaki bir bedenin içine sığdırılması gerekmektedir. Bu da şüphesiz özel bir endüstriyel tasarım gerektirir. Nitekim insan vücudu bu tasarıma sahip olarak yaratılmıştır. Söz konusu kanal (ağız, yemek borusu, mide, ince bağırsak ve kalınbağırsak) insan bedeninin içine özel bir plan doğrultusunda yerleştirilmiştir. Bu plan dahilinde 10 metrelik sindirim sistemi 1.70 m. uzunluğundaki bir bedenin içine özenle paketlenmiştir.

    Yenilen her besin, vücudunuza girdikten sonra sindirim kanalı içinde yaklaşık 10 metrelik bir yolculuğa çıkar. Bu yolculuk sırasında besinler bir dizi mekanik ve kimyasal olaya tabi tutulurlar. Yiyecekler beş bölümlü 10 metre uzunluğundaki kanaldan sırayla geçerken, bir yandan öğütme, yoğurma ve çalkalama gibi mekanik hareketlerle, bir yandan da çeşitli salgı bezlerinin bu kanala boşalttıkları özsuların kimyasal etkisiyle sindirilirler.

    Sindirim ağızda başlayıp midede ve incebağırsakta sürer. Besinlerdeki yararlı maddelerin kan damarlarıyla emilip dolaşıma karışması ise incebağırsaklarda gerçekleşir. Kalınbağırsak ise sindirilmeyen yararsız maddelerdeki suyun emilip geri kalan posanın vücuttan dışarı atıldığı yerdir. Sindirim deyince insanların ilk aklına gelen organ midedir. Oysa yiyecekler mideye ulaşıncaya kadar, sindirim sisteminin başka öğeleri tarafından sindirim işlemlerine tabi tutulurlar. Bu öğeler, sindirimin ilk başladığı yer olan ağız ve boğazda bulunmaktadır.

    Rafineri Girişi

    Yemeği ağzınıza götürmenizle beraber sindirim sistemi harekete geçer. Ağızdaki yiyecek dişler tarafından parçalanır ve öğütülür.

    Dişler bu işlem için özel olarak tasarlanmışlardır. Bilinen en sert organik madde olan diş minesi ile kaplanmışlardır ve aynı zamanda da kimyasal maddelere karşı da çok dayanıklıdırlar.

    Her diş görevine uygun bir şekle sahiptir. Örneğin ön dişler keskindir, yiyeceği koparır. Kesici dişler sivridir, besini yırtar, parçalar. Azı dişleri ise besini öğütebilecek şekilde tasarlanmıştır. Eğer ağzımızdaki dişlerin hepsi aynı cins olsaydı, örneğin 32 azı dişine veya 32 kesici dişe sahip olsaydık yemek yiyebilmemiz mümkün olmayabilirdi.

    Dişlerdeki tasarımın bir başka örneği de dişlerin diziliminde görülür. Her diş olması gerektiği yerdedir. Kesiciler olmaları gerektiği gibi ön tarafta, azılar yine olmaları gerektiği yerde arka taraftadır. Bunların yerinin değiştirilmesi bile dişleri tamamen kullanışsız hale getirebilir.

    Birbirinden bağımsız olan üst ve alt dişler arasında da kusursuz bir uyum vardır. Her iki bölgedeki dişler, çene kemiği kapandığı zaman tam olarak birbirlerinin üzerine oturacak şekilde tasarlanmıştır. Örneğin tek bir azı dişiniz diğer dişlerden daha uzun olsa veya üzerinde fazladan bir çıkıntı bulunsa, ağzınızı kapayamazdınız. Bu durumda konuşma ve yemek yeme gibi en temel ihtiyaçlarınızı dahi karşılayamaz duruma gelirdiniz.

    Dişlerin dayanıklı yapısı, diziliş sıralaması, sahip oldukları şekiller ve görevlerinin uyumlu olması gibi detaylar dişlerdeki tasarımı açıkça göstermektedir. Dişleri oluşturan hücrelerin şuurlu hareketlerinin ise tek nedeni vardır. Vücuttaki bütün hücrelere olduğu gibi bu hücrelere de sahip oldukları özellikleri veren üstün güç sahibi Allah’tır.

    Ağızdaki Kimyasal Saldırı

    Besinler bir yandan dişler tarafından öğütülürken, bir yandan da kimyasal bir saldırıya uğrarlar. Bu saldırıyı gerçekleştiren ise tükürük sıvısıdır.

    Günlük hayatta hiç kimse ağzındaki bu sıvının farkında olmaz; salgılanıp salgılanmadığını, miktarının çokluğunu azlığını kısacası bu konuyla ilgili hiçbir detayı çoğu zaman düşünmez. Önemsiz bir salgı zannedilen tükürük salgısı, aslında çok hassas oranlara sahip çeşitli kimyasal maddeler içeren özel bir karışımdır.

    Bu sıvı öncelikle besinlerdeki tadı almamızı sağlar. Besinlerin içindeki tat veren moleküller, tükürük içinde çözülerek dilin üzerinde bulunan tat algılayıcı sinir uçlarıyla birleşirler. Ancak bu şekilde yediğimiz yiyeceklerin tadını alabiliriz. Kuru bir ağızla yenen yiyeceklerin tatlarının alınmaması da bu yüzdendir.

    Ağzımız adeta bir kimya laboratuvarı gibi çalışır ve ağızda birbirinden farklı özelliklere sahip iki farklı tükürük sıvısı salgılanmaktadır. Bunlardan biri karbonhidratları çok ince bir şekilde parçalar ve kısmen şekere dönüştürür. Örneğin ekmek bir karbonhidrattır. Eğer ağzınıza bir parça ekmek alır ve birkaç dakika yutmadan bekletirseniz, parçalanan karbonhidratın şeker tadını dilinizde hissedersiniz. Tükürükte bulunan ve pityalin adı verilen enzim bu iş için özel üretilmiş bir kimyasaldır. Pityalin, nişastayı ayrıştırarak şekere dönüştürür. Diğer tükürük sıvısı ise çok yoğun bir kıvama sahiptir. Bu yapışkan sıvı sayesinde yemek yerken ağzın her tarafına yayılmış olan yiyecek parçaları biraraya getirilerek lokma halini alır.

    Peki tükürük salgısı olmasaydı ne olurdu? Elbette ki ağzımızdaki kuruluktan dolayı ne yediklerimizi yutabilir, ne besinlerin tadını alabilir, ne de doğru düzgün konuşabilirdik. Katı hiçbir besini yiyemez, sadece sıvı olanlarla beslenmek zorunda kalırdık. Bu da insan için oldukça zor bir durum olurdu.

    Üç ayrı salgı bezinden salgılanan tükürük, bir yandan yiyecekleri nemlendirerek yutulmasını kolaylaştırırken, diğer yandan da içerdiği kimyasal maddeyle yiyeceklerin içinde vücuda faydalı olan parçaların çözünmesini sağlar.

    Ağızda yapılan sindirim sadece kimyasal değildir. Aynı zamanda dişlerin yaptığı mekanik bir sindirim de söz konusudur. Bu iki sindirim çeşidi de birbirlerini tamamlayacak şekilde uyumlu çalışırlar.

    Dilin Sindirimdeki Rolü

    Mekanik öğütmede dilin de önemli bir rolü vardır. Çok hassas bir tat ölçme özelliğine sahip olan dil, aynı zamanda yiyeceklerin ağızda yuvarlanarak boğazdan geçişinde kolaylık sağlar.

    Dilin üst yüzeyinde ve yanlarında bulunan dört farklı tada; acıya, tatlıya, tuzluya ve ekşiye duyarlı 10.000’e yakın tat noktası vardır. İşte bu tat tomurcukları her gün yediğimiz onlarca çeşit besinin tadını birbirlerine hiç karıştırmadan algılamamızı sağlar. Öyle ki dil daha önce hiç tanımadığı bir besinin tadını da kolaylıkla ayrıştırabilir. Bu sayede hiçbir zaman bir karpuzun tadını greyfurt gibi ekşi olarak algılamayız veya tatlı bir pastaya tuzlu demeyiz. Üstelik tat tomurcukları milyarlarca insanda aynı besinde aynı tadı algılar. Herkes için tatlı, tuzlu, ekşi gibi kavramlar aynıdır. Bazı bilim adamları dilin bu yeteneğini “olağanüstü kimya teknolojisi” olarak adlandırırlar.

    Peki dilin üzerinde daha az tat noktası olsaydı ne olurdu?
    O zaman yediğimiz yiyeceklerin hiçbirinin tatlarını alamazdık. Ne tatlının, ne etin, ne ekmeğin, ne de başka bir yiyeceğin tadını bilemezdik. Her ne yersek yiyelim, hep aynı yavan tadı alırdık. Yemek yemek zevkli bir nimet olmaktan çıkarak, her gün yapmak zorunda olduğumuz zorunlu bir iş haline gelirdi. Ancak Allah’ın kullarına olan şefkati ve lütfu olarak yarattığı dildeki özel tat tomurcukları sayesinde yediğimiz bütün yiyeceklerin tatlarını ayırt edebiliriz. Bu sayede zevk alarak yemek yeriz.

    Yemek Borusu

    Sindirimin ikinci aşamasında yiyecekler yemek borusundan geçerek asıl sindirimin başlayacağı yer olan mideye giderler. Yemek borusunda herhangi bir sindirim işlemi gerçekleşmez. Biz yutkunduktan sonra, boynun arkasındaki düz kasların, besini yemek borusuna itmesiyle birlikte hareketli bir yolculuk başlar. Yiyecekler yemek borusunun ritmik kasılmasıyla aşağı doğru hareket eder. Peristaltis (sağımsal) adı verilen bu ritmik kas kasılmaları o denli kuvvetlidir ki, siz yatarken dahi besinlerin aşağı doğru itilmesini sağlar. Besinlerin 25 cm uzunluğundaki yemek borusundan geçişi yalnızca 12 saniye sürer.

    İnsan ağzını hem yemek yemek hem de nefes almak için kullanabilir. Çünkü yiyeceklerin itildiği yemek borusunun hemen yanında, havanın ciğerlere çekildiği nefes borusu bulunur. Fakat burada çok önemli bir nokta vardır. İnsan her gün yüzlerce kez yutkunur. Herhangi bir durumda yanlışlıkla soluk borusuna çiğnenmiş besin parçası kaçsa insanın ölümüne neden olacaktır. Ancak solunum borusunun sürekli kapalı durması da bir çözüm değildir. En akılcı ve pratik çözüm, solunum borusunun açılır kapanır bir kapağa sahip olmasıdır.

    İnsan vücudundaki tasarım kusursuzdur ve nefes borusunda da olabilecek en mükemmel ve en güvenli sistem vardır. Nefes borusunun üstünde yer alan ve küçük bir dokudan oluşan bir kapak, yutkunurken otomatik olarak nefes borusunu kapatır. İşte bu sayede yemek yerken nefes borusuna su veya yiyecek kaçması engellenmiş olur. Yutkunmadan sonra ise bu kapakçık tekrar yerine gider ve böylece nefes borusundan hava geçmesi sağlanır.

    Günlük yaşamda hiç kimse yemek yerken böyle bir tehlikenin kendisini beklediğinden haberdar değildir. Hiç kimse “Ya yediklerim soluk boruma kaçarsa”, “nefes borumda bir kapakçık olsa da yemek yerken boğazıma yemek kaçmasa” diye düşünmez. Ya da “Acaba kapakçığım çalışıyor mu, beni boğulmaktan koruyabilecek mi?” gibi bir endişesi de olmaz. Muhtemelen pek çok insan da bu yazıyı okuyana kadar boğazındaki kapakçığın öneminden haberdar değildir. Ancak bu kapakçık her an, -birkaç saniye önce siz yutkunurken bile- hayatınızı korur.

    Görüldüğü gibi, vücudumuzdaki herşeyi en ince detayına kadar Yüce Allah tasarlamıştır. Yeryüzündeki tüm canlılar gibi insanlar da Allah’a muhtaçtırlar; O’nun dilemesiyle var olmuşlardır ve O’nun dilemesiyle yaşamlarını sürdürebilirler. Rabbimiz ise hiçbir şeye ihtiyaç duymayandır. Bir ayette şöyle buyrulmaktadır.

    Ey insanlar, siz Allah’a (karşı fakir olan) muhtaçlarsınız; Allah ise, Ğaniy (hiçbir şeye ihtiyacı olmayan)dır, Hamid (övülmeye layık)tır. (Fatır Suresi, 15)
    Www.DuslerForum.ORG

    Not: Kontrol Panelinizden Bu Alanı Değiştirebilirsiniz.
    ( msn / rekLam / video / Link / yaSaktır)

  4. #4
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart

    emeğine sağlık.
    GüLmEk İçİn MuTlU OlMaYı BeKlEmE
    BeLkİdE mUtLuLuK GüLüŞüNdE SAKLIDR....!!

    ..HaNö..

    yaşamaksa sevmek ben hiç ölmedim.

    Bir Gün HERKES BeŞiKtAşLı OLMASIN Bırakın O Ayrıcalık BİZDE KALSIIINNN!!!!!!!!!

    =>Düşkünsém, Kötüysém, Déliysém Kimé Né ßundan ? HaTiCe_öZcaN


    TeK İsTeĞiM.......;
    eMeĞe SaYgI

    SaKaRYa

Sistem Bilgileri

Bu sistem vBulletin® alt yapısına sahiptir!
Telif hakları, Jelsoft Enterprises Ltd'e aittir. Copyright © 2024

Uyarı

5651 Sayılı Kanun'un 4.cü maddesine göre üyeler yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Yer sağlayıcı olarak hizmet veren sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler ile ilgili iletişime geçilmesi halinde size dönüş yapacaktır.

gaziantep escort bayan gaziantep escort deneme bonusu veren siteler bahissitelerivip.com deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler mjsanaokulu.com Maltepe Escort deneme bonusu deneme bonusu veren siteler maltepe escort kartal escort ataşehir escort pendik escort ankara escort sincan escort eryaman escort bayan ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort eryaman escort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort Antalya Seo tesbih yetişkin sohbet kameralı sohbet aresbet casino siteleri Grandpashabet moldebet efesbet efesbet giriş getirbet efesbet deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2021 grandpashabet bahis siteleri bahis siteleri bonus veren siteler bahis siteleri canlı casino siteleri deneme bonusu En güvenilir bahis siteleri ankara olgun escort mimarsinanokullari.com