porno escort diyarbakır iskenderun escort
Sayfa 14/15 İlkİlk ... 489101112131415 SonSon
150 sonuçtan 131 ile 140 arası

Konu: dini sohbet

  1. #131
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Standart Cevap: dini sohbet

    Güzel Bir Ahlak Yaşamanın Sırrı: Kuran .

    Kuran ahlakı insanın fıtratına uygun olan tek yaşam şeklidir. İnsanı yoktan var eden Allah, onun nelere ihtiyaç duyacağını, hangi ibadetleri uygulamaya güç yetirebileceğini, nasıl sağlıklı, huzurlu ve mutlu olacağını en iyi bilendir.
    Din ahlakını yaşamak, insanların üzerindeki tüm külfeti, kısıtlayıcı ve insanlara zorluk getiren ağırlıkları kaldırır. İnsanın sadece sonsuz merhametli, şefkatli, bağışlayıcı, herşeyi hayırla yaratan, tüm gücün sahibi olan Allah'ın, kendisi için belirlediği kadere teslim olmasını, her şeyde sadece O'nun rızasını arayarak O'na yönelmesini bildirir.Evrendeki her varlığın ve gerçekleşen her olayın sahibi olan Allah'a güvenip dayanmak ve O'nu dost edinmek, bir insanın hayatındaki tüm korkuların, endişelerin, sıkıntıların ve zorlukların da sonu demektir.
    Bu gerçeği bilmeyen pek çok insan ise kendilerince din ahlakından uzaklaştıkları takdirde daha rahat yaşayacaklarını, ahlaki değerlere önem vermedikleri zaman özgür olacaklarını düşünürler. Ya da din ahlakının yaşamlarını zorlaştıracak birtakım kısıtlamalar getireceğini zannederler. Halbuki bütün bunlar insanların düştükleri çok büyük yanılgılar ve şeytanın aldatmacalarıdır. Çünkü Allah'ın buyurduğu din ahlakını yaşamak son derece kolaydır. Asıl zor olan, Allah'ın bildirdiği sınırları tanımayan insanlardan oluşan bir toplumda yaşamaktır. Böyle bir yaşantı son derece kötü sonuçları da beraberinde getirir.
    Din ahlakından uzak yaşayan toplumlarda veya iman etmeyen insanların hayatlarında genellikle kaos, kargaşa, huzursuzluk, korku, mutsuzluk ve stres vardır.
    Bununla beraber, bu topluluk içinde olup Allah'tan gerektiği gibi korkmayan bir insan her türlü ahlaksızlığı yapabilir, hiçbir konuda sınır tanımayabilir ve dejenere bir hayat sürebilir. Böyle bir hayatta insanlar birbirlerine karşı fedakarlık göstermez, sevgi, saygı bilmez, zor anlarında maddi ve manevi destek vermezler. Bu yüzden de böyle bir yaşam hiçbir zaman, hiçbir insana mutluluk getirmez. Din ahlakı yaşanmadığı zaman insanın huzur bulacağı ortamın tam tersi meydana gelir ve daha bu dünyadayken, cehennemin manevi azabı yaşanmaya başlanır.

  2. #132
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Standart Cevap: dini sohbet

    Bir Bilim Adamını Allah’a İnandıran Yedi Sebep

    New York Bilim Akademisi eski başkanı A. Cressy Morrison’un “İnsan Tek Başına değildir.†adlı eserinde yer alan “Bir Bilim Adamını Allah’a İnandıran Yedi Sebep†ünvanlı bahsi dikkatlerinize arzedelim:

    “Aşağıdaki şu yedi sebep şahsen beni Allah’ın varlığına inandırmaktadır;
    1. Cebinize, birden ona kadar numaralanmış on tane bir kuruş koyun ve şöyle bir iyice de karıştırınız. Şimdi, bu kuruşları teker teker birden ona kadar numara sırası ile çekmeye çalışın, her aldığınız kuruşu da tekrar cebinize koyup paraları yeniden bir iyice karıştırın. Matematiksel olarak biliyoruz ki, ilk çekişte bir numaralı kuruşu çekme ihtimaliniz onda birdir. Arka arkaya bir ve iki numaralı kuruşları çekme ihtimaliniz ise yüzde birdir. Bir, iki ve üç numaralıları müteakiben çekmek ihtimaliniz ise binde birdir ve bu, böylece devam eder gider. Bu kuruşların hepsini sırası ile birden ona kadar çekmek ise, inanılmayacak kadar uzak bir ihtimal, milyonda bir (on üzeri on) ihtimal olacaktır.
    Aynı şekilde, yeryüzündeki hayat için o kadar çok riyazi(Matematik, geometri vb. bilimlerle ilgili olan.) ve kat’i(kesin) şartlara ihtiyaç vardır ki, bütün bu şartların sırf tesadüfi olarak tam gerektirdiği gibi olmalarına ihtimal yoktur.
    Dünya, mihveri(ekseni) etrafında saatte bin mil yapar. Eğer böyle olmayıp da saatte yüz mil yapacak kadar dönseydi, gündüz ve gece şimdi olduğundan daha uzun olacak, öyle olunca da her uzun gün, nebat namına ne varsa hepsini yakıp kavuracak, uzun gecelerde eğer kalırsa kalanını dondurup mahvedecekti.
    Aynı şekilde, hayatımızın membaı(kaynağı) olan Güneşâ€™in dış tabakasında hararet on iki bin fahrenheittir. Dünya’mızın Güneşâ€™ten uzaklığı o şekildedir ki, sönmek bilmeyen bu ateş, bizi tam karar ısıtıyor o kadar!. Eğer Güneşâ€™in bu harareti yarı yarıya azalacak olsa, soğuktan donardık, yarısı kadar fazla olsa hepimiz kavrulurduk.
    Dünya’mızın 23 derece bir meyil ile eğri durması, mevsimleri meydana getirmektedir. Eğer Dünya’ya böyle bir meyil verilmeseydi, okyanustan yükselen buharlar kuzeye ve güneye akın ederler, kıtaları birer buz parçası yaparlardı.
    Ay da Dünya’ya şimdiki mesafede olacağına, mesela sadece elli bin mil ötede olsaydı, yeryüzündeki medd ü cezirler öyle müthiş olurdu ki, bütün kıtalar günde iki defa su altında kalırdı. Dağlar bile kısa bir zamanda aşına aşına ortadan silinirdi.
    Eğer Arz’ın kabuğu on kademcik kalın olsaydı, karbondioksitle oksijeni masseder(emer) bitki denen şeyden eser olmazdı. Yahut da dünyanın etrafındaki atmosfer tabakası daha ince olsaydı her gün bizden uzakta yanıp tutuşan milyonlarca meteor, dünya’mızın her tarafına çarpar ve her yeri ateşler, tutuştururdu.
    Bütün bunlardan ve daha bir sürü misallerden anlıyoruz ki, Dünya üzerinde hayat tesadüfi değildir. Buna milyonda bir bile ihtimal yoktur.

    2. Gayesine ulaşabilmek için hayatın ne yapıp yapıp var kuvveti ile imkanlar araştırması da, her şeyi içine alan o ilahi hikmetin bir tezahürüdür.
    Can denen şey nedir? Şimdiye kadar bunu kimse tamamıyla anlayamamıştır. Ne ağırlığı, ne eni, ne boyu var, fakat bir kudret olduğu muhakkak… Büyüyen bir kök, kayayı çatlatır. Bu kuvvet suyu da, toprağı da, havayı da fethetmiştir. Dört hayat unsuru (su, ateş, hava ve toprak) onun emri altındadır. Onların tertiplerini bozar ve tekrar birleştirir.
    Hayat denen bu heykeltıraş, bütün yaşayan şeylere vücut verir; bir ressamdır, her ağacın her yaprağına bir şekil verir ve her çiçeği boyar.
    Hayat, bir müzisyendir; her kuşa aşk şarkısını nasıl söyleyeceğini, böceklere bin bir ses müziği içinde nasıl anlaşacaklarını öğretmiştir.
    Hayat, yüksek bir kimyagerdir; meyvelere, baharata tat, güllere koku verir. Su ile karbonik asitten şeker ve odun yapar, bunu yaparken de mahlukatın teneffüs etmesi için oksijeni serbest bırakır.
    Adeta görülmeyecek kadar küçük olan bir protoplazma damlasını düşünün; şeffaf, pelte gibi, hareket kabiliyeti olan ve Güneşâ€™ten kudret alan bir şey… Bu bir tek hücre, bu şeffaf, bulanık damlacık, hayat denen şeyin tohumunu ihtiva etmektedir(içermektedir.) ve bu hayatı küçük küçük her yaşayan şeye geçirmek kudretindendir. Bu damlacıktaki kudret ve kuvvet bütün nebat, hayvan ve insanların sahip olduğu kuvvetten daha fazladır, çünkü bütün hayat ondan çıkmıştır. Bu hayatı yaratan, tabiat değildir. Ateş püsküren dağlarla tuzlu bir deniz böyle bir varlık yaratmaktan çok uzaktır.

    3. Hayvanlarda gördüğümüz anlatış, kendilerine yegane destek olarak sevk-i tabii(İç güdü.) denilen şeyi bahşeden iyi bir yaratan olduğunda hiç şüphe bırakmıyor.
    Yavru salamon balığı yıllarca denizde kaldıktan sonra kendi öz vatanı olan nehre döner, hem de tam doğduğu ırmağın nehre döküldüğü kıyıya…
    Onu, böyle noktası noktasına tam eski yerine getiren şey nedir? Eğer bu balığı alıp da aynı nehre dökülen başka bir ırmağa koyacak olursanız derhal yanlış bir yolda olduğunu anlayacak, tekrar gerisin geri dönerek asıl nehre çıkacak, sonra nehrin istikametin aksine dönerek doğduğu ırmağa doğru yol alacaktır.
    Yılan balığının sırrını çözmek ise daha güç… İnsanı hayretten hayrete düşüren bu mahluklar, nesli üretecek hale geldikleri zaman Dünya’nın her tarafındaki göl ve nehirlerinden; Avrupa’dakiler de dâhil olmak üzere binlerce mil, okyanusu aşarak kopup gelirler. Hepsi de Bermuda yakınlarındaki sonsuz derinliklerine gelip, orada yavrular ve ölürler.
    Sadece uçsuz bucaksız bir su içinde olduklarından başka bir şey bilmiyorlarmış sanılan mini mini yavrular gerisin geri yola çıkarlar. Sonunda da sadece kendi ana-babalarının geldiği aynı sahile ulaşmakla kalmayıp oradan da ana-babasının yaşadığı nehre, göle yahud gölcüklere giderler, öyle ki, su olan her yerde her zaman sürü sürü yılan balığı vardır. Şimdiye kadar Avrupa’da hiçbir Amerikalı yılan balığına rastlanmamıştır. Hatta Allah, Avrupalı yılan balıklarının ömrünü uzun yolculuklarına göre bir sene kadar yahut da biraz daha fazla uzatmıştır.
    Bu kadar kuvvetli bir istikamet hissinin menşei(çıkış yeri) nedir?
    Bir eşek arısı; bir çekirgeyi alt eder. Toprakta bir çukur açar. İğnesi ile çekirgeyi öyle bir yerinden sokar ki, böcek ölmez, fakat kendini kaybeder. Artık konserve edilmiş bir et gibidir. Sonra o şekilde yumurtlar ki, yavrular yumurtadan çıktığı zaman gıdalarını temin eden bu böceği öldürmeden ufak ufak koparıp ısırarak yiyecek vaziyettedirler. Ölü bir et yemek, yavrucuklar için ölüm demektir. Sonra ana uzaklara uçar ve ölür. Yavrularını hiç görmez. İlk eşek arısının da aynı şekilde hareket ettiği muhakkaktır. Yoksa şimdi yeryüzünde böyle bir hayvan mevcut olmazdı. Böyle esrarlı hareket ve teknikler, sonradan edinme ve intibak(uyum) kelimeleriyle izah edilemez. Bu, onlara bahşedilmiştir.

    4. İnsanda, hayvandaki sevk-i tabiden daha fazla bir şey vardır: Muhakeme kabiliyeti. Başka hiçbir hayvan yoktur ki; ona kadar sayabilsin. Yahut da on adedinin manasını kavrayabilsin. Sevk-i tabii, bir flütten çıkan tek ses gibidir; güzel, fakat mahdud… Halbuki insan kafası, orkestrayı teşkil eden bütün müzik aletlerinden çıkan sesleri ihtiva eder. Bu dördüncü noktayı anlamak için fazla uğraşmaya lüzum yok. Çok şükür ki, bu vaziyette olmamızı alemşümul zekadan bir nebze bize de vermiş olması ihtimali ile izah edecek kadar düşünme kabiliyetimiz var.

    5. Hayat için lazım ilk şart, bugün bizim bildiğimiz, fakat Darwin’in bilmediği birtakım hadiselerle kendini göstermektedir. Mesela gen harikası gibi… Bu “gen†denen şeyler o kadar küçüktür ki, yeryüzündeki mevcut bütün canlıları meydana getiren genlerin hepsini bir araya toplasak bir yüksüğü bile doldurmaz. Mikroskopla bile görülemeyen bu genler bu genler ve onların arkadaşları kromozomlar her canlı hücreye yerleşirler, bütün insan, hayvan ve bitkileri hususiyetlendirirler. Bir yüksük, iki milyarı aşan(şimdi altı buçuk milyar) insan nüfusunun ayrı ayrı bütün ferdi hususiyetlerini içine alamayacak kadar küçüktür, ama bu husustaki hakikatler tereddüde mahal bırakmamaktadır.
    Pekala, öyle ise “gen†denen bu şey nasıl olup da bir sürü ecdadın hususiyetlerini içinde gizliyor. Nasıl oluyor da bu kadar inanılmayacak kadar küçük bir yerde ayrı ayrı her birinin psikolojisini muhafaza edebiliyor?!

    İşte burada, geni ihtiva eden ve nesilden nesile geçiren hücrede asıl neşvünema(gelişme) başlar. Mikroskopla bile görülemeyen küçücük bir gen, içinde hapsedilen birkaç milyon atomun böyle yeryüzündeki bütün hayatı kesin olarak idare edebilmesi keyfiyeti, sadece yaratıcı bir bilginden sadır olabilecek derin bir ilim ve maharetin eseri olabilir, başka hiçbir nazariyeyle izahına imkan yoktur

    6. Tabiatın aldığı bazı tedbirler bizi, ileriyi görecek evvelden ona göre hazırlanarak çalışan, her şeyi bu kadar zekice idare edebilen bitip tükenmek bilmez bir zekanın varlığını kabul etmeye mecbur etmektedir.
    Seneler evvel Avustralya’da bir nevi Kakitos’tan çit yapmak istediler. Avustralya’da Kakitos düşmanı bir böcek olmadığından bitki dev adımlarıyla büyümeye başladı.
    Avustralyaları telaşa düşüren bu gelişme sonunda Kakitoslar enine ve boyuna İngiltere büyüklüğünde bir sahayı kapladılar. Yolu üstüne rastlayan şehir ve kasaba halkını yerlerini bırakıp gitmeye mecbur ettiler, çiftliklerini mahvettiler. Sonunda yalnız Kakitos üzerinde yaşayan ve başka bir şey yemeyen bir böcek buldular. Hem de bol bol ve süratle büyüyen ve Avustralya’da hiç düşmanı olmayan bir böcek. Çok geçmeden böcek bitkiye üstün geldi. Artık bugün Kakitos gayet mahdut(sınırlı) bir sahadadır. Ve bela olmaktan çıkmıştır. O kadar böcekten de ancak Kakitosu bir baskı altında tutmağa yetecek miktarda kalmıştır.

    Tabiatta böyle muvazeneler(dengeler) , umumiyetle(genellikle) önceden temin edilmiş bulunmaktadır. Çok çabuk ve süratle gelişen böceklerin Dünya’yı istila etmemeleri nedendir? Çünkü onların insanlar gibi ciğerleri yoktur, teneffüs cihazları boru şeklindedir. Böcekler gelişip büyürlerken nefes boruları aynı şekilde bir gelişme göstermemektedir. Bundan dolayıdır ki, daima küçük kalmaktadırlar. Böylece büyümeleri tahdid(sınırlama) edilerek yolları üstüne bir engel konmuştur. Eğer onların vücutça gelişmelerinin önüne geçilmeseydi, Dünya’da insan denen şey olamazdı. Aslan kadar kocaman bir eşek arısıyla karşılaştığınızı düşünün bir!..

    7. İnsanın Allah fikrini kavrayabilmesi bile başlı başına bir delildir.
    Allah fikri, insanda mevcud ve Yeryüzü’nde insana mahsus ilahi bir melekenin, “muhayyile†denen melekenin mahsülüdür. Bu melekenin kudret ve kuvveti sayesindedir ki, yalnız insanoğlu, görülmeyen şeylerin varlığına dair deliller bulabilir. Bu kuvvetin, insanın önüne serdiği mazi ve istikbal(geçmiş ve gelecek) bütün zamanları içine alan düşüncelerin ucu bucağı yoktur. Bütün tasavvur ve maksatlardan çıkardığı delillerle “Allah nerededir ve nedir?†büyük hakikatini sezebilir. Allah, her yerdedir ve her şeydedir. Fakat bize en yakın olduğu yer kalbimizdir. Bu, muhayyile zaviyesinden olduğu kdar ilmen ve fennen de doğrudur. Hazret-i Davud’un dediği gibi, “Semavat Tanrı’nın haşmetini ilan eer, gök kubbe de O’nun yaratmakta ki kudretini ispat eder.â€

  3. #133
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Standart Cevap: dini sohbet

    Davamızın hususiyetleri

    Ey Müslüman Kardeşler!.. Ey insanlar!..
    islâm Dinine uygun bir siyaset takip etmek dâvamızın esasından olmasına rağmen, biz bir siyasi parti değiliz.
    Hayır-hasenât yapma en büyük maksatlarımızdan olmasına rağmen, biz bir Hayır Cemiyeti değiliz.
    Bedenî ve ruhî eğitimler en önemli vasıtalarımızdan olmasına rağmen, biz bir spor kulübü değiliz.
    Biz bu teşkilatlardan değiliz. Çünkü bu teşkilatları belirli gayeler, kısa bir müddet için meydana getirir. Hattâ bazan idarecilik unvanlarını alabilmek ve birtakım insanları biraraya getirebilmek gayesiyle kurulurlar.
    Ey insanlar!.. Bizler hem düşünce, hem de inanç
    sahibiyiz. Hem nizâm, hem de metod sahibiyiz. Bizim
    ,, dâvamız muayyen bir yere mahsus değil, muayyen bir ırka ait değildir. Coğrafî hudutlar dâvamızın önüne duramaz. Bu dâva, yeryüzüne islâm hâkim oluncaya kadar sürecek olan bir dâvadır.
    Çünkü bu, Alemlerin Rabbı olan Allah'ın nizâmıdır. Allah'ın Resulü Muhammed'ül-Emîn (S.A.V.) in yürüdüğü yoldur.
    Ey insanlar!.. Biz, Resulullah (S.A.V.) in ashabının vârisleriyiz.Peygamberimiz ve O'nun güzide ashabından sonra islâm bayrağını yükseltenleriz Biz de Sahabe-i Kiram gibi O yüce Resulün (S.A.V.) dâvasını yayan Kur'an-ı Kerim'i ezber eden ve islâm dinini müjdeleyenleriz. «Yakında elbetteki onun haberini öğreneceksiniz.»(¦")
    Ey Müslüman Kardeşler!.. Dereceniz budur!.. Kendinizi küçümsemeyin. Kendinizi başkalarıyla ölçmeyin. Dâvanızı yayarken mü'minlerin yolundan başka bir yoldan gitmeyin. Allah'ın nurundan, Resulullah'ın sünnetinden aldığımz bu dâvayı, ihtiyaçların doğurduğu kı-s;ı ömürlü dâvalarla ölçmeyin.
    Şimdiye kadar Allah yoluna davet ettiniz. Durmadan oihad ettiniz. Bu mütevazi çalışmanızın meyvesi olarak, Resulullah (S.A.V.) rehberliğini ilan edep,
    (31) Sad Sûresi: 88.

    Kur'an Nizâmının hâkim olmasını isteyen, çalışmanın gerekli olduğunu ileri süren, gayenin sadece Allah için olmasını candan dileyen seslerin yükseldiğini gördünüz.
    Yine yaptığımız bu mütevazi çalışmanın semeresi olarak Allah yolunda gençlerden akan pâk kanları gördünüz. Allah yolunda şehid olmayı candan arzu edenleri duydunuz.
    Bunlar beklediğimizden daha üstün başarılardır. Gayretinizi sarfetmekte devam edin, çalışın. Allah (C.C.) sizinle beraberdir. O, yaptıklarınızı zayi etmeyecektir.
    Bugün bize katılanlar yarışı kazanacaklardır. Muhlis olup ta bizden geri kalanlar ise yarın bize ek olacaklardır. Her zaman şeref öncülerindir.
    Kim dâvamızı alay ederek veya küçümseyerek yahut başarıya kavuşacağından ümitsiz olarak yüz çevirirse: gelecek günler hatasının büyüklüğünü gösterecektir. Allah, hak olan dâvamızı onun güttüğü bâtıl dâvaya çarpıp, onu mahvedecektir!
    Ey çalışan' mü'minler!.. Ey ihlâslı mücahitler!.. Bize gelin bize! Doğru yol buradadır. Hakikat buradadır. Bizden ayrılarak kuvvetlerinizi parçalamayın.
    «İşte yolum budur!.. Doğrudur!.. Buna uyun. Bâtı lyollara* sapmayın ki, sizi Allah'ın yolundan ayırmasınlar. Allah bunu size tavsiye etmiştir. Umulur ki, sakınırsınız.»!

  4. #134
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Standart Cevap: dini sohbet

    Namaz sonrası yapılan tesbihat (tesbih çekmek)

    Namazı bitirdikten sonraki tesbihat şöyle yapılır;





    "Allahumme entesselamu ve minkesselam, tebarekte ya zel celali vel ikram." denilir.





    "Alâ Rasulina salavat" Anlamı:





    "Peygamberimiz üzerine salavat" (getirin) anlamında söylenir.





    "Subhanallahi vel hamdu lillahi ve la ilahe illellahu vallahu ekber. Ve la havle ve la kuvvete illa billahil aliyyil azim." Anlamı:





    "Allahı bütün noksan sıfatlardan tanzih eder, kemal sıfatlarla muttasıf olduğunu kabul ederim. Bütün hamd ve şükürler Allah'adır. Allah'tan başka hiç bir ilah yoktur. İhtiyaçları gideren ve zararları yok eden yalnız yüce ve güçlü olan Allah'tır."





    Ayet el Kürsi okunur.





    Allahü lâ ilâhe illâ hüvel hayyül kayyûm. Lâ te'huzühû sinetün ve lâ nevm. Lehû mâ fis-semâvâti vemâ fil erd. Menzellezî yeşfeu indehû illâ biiznihi. ya'lemü mâ beyne eydîhim vemâ halfehüm velâ yühîtûne bişey'in min ilmihî illâ bimâ şâe vesia kürsiyyühüssemâvâti vel erd. Velâ yeûdühü hıfzuhumâ ve hüvel aliyyül azîm.





    Anlamı: "Allah, O'ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyumdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi o'nundur. İzni olmadan O'nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. (O'na hiçbir şey gizli kalmaz.) O'nun bildirdiklerinin dışında insanlar O'nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O'nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür."





    "Ve hüvel aliyyül aziymizül celali subhanellah." 33 defa Sübhanalah:





    Allah noksanlardan uzaktır, kemal sıfatlarla muttasıf (sıfatlanmış) tır.





    "Subhanel bagiy daime nil hamdülillah." 33 defa Elhamdülillah: Hamd (şükür) Allah'adır





    "Rabbil alemiyne teala şanuhu allahu ekber." 33 defa Allahu ekber: Allah en büyüktür.





    "Lâ ilâhe illâllahü vahdehû lâ şerike leh. Lehü`l-mülkü ve lehü`l-hamdü ve hüve alâ külli şey`in kadîr"





    "Allah Teala'dan başka ilah yoktur, tek ilah sadece odur, ortağı da yoktur. Bütün mülk ona aittir. Bütün hamdü senalar onadır. Her şeye kadirdir."





    "Allahümmehşürna fi zümretis salihin" Anlamı: Bizi mahşerde salihler topluluğu ile yargıla.





    Burada dua edilir.





    "El Fatiha" denilir ve Fatiha suresi okunur. Böylece tesbihat sonra erer.


    (alinti)

  5. #135
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Standart Cevap: dini sohbet

    ON çalışma Prensibi
    Şehit Hasan el bennadan bizlere 10 çalışma prensibi

    1- Birlik en büyük hedeftir. Kalpler arasındaki bağ güçlü olsun, tek söz üzerine birleşsin.

    2- 'Lailahe İllallah' diyen herkes Tevhid çatısı altında beraberimizdedir.

    3- Kusuru nefsinde ara, muhalif hakkında iyi şeyler düşün.

    4- Tepki verirken bile ahlakı göz ardı etme

    5- Tartışma ve Kibir yok

    6- Bir meselede doğru birden fazla olabilir

    7- İttifak edilen şeylerde yardımlaş, farklı düşüncelere saygılı ol

    8- Ortak düşmanı ön planda tut

    9- İş ve üretim ufkunu aç. Her kardeş, -özel hayatındaki işlerine ilave olarak- hergün bir miktar Kur'an okumalı, yatmadan önce nefsini muhasebe etmelidir.

    10- Yanlış yoldakilere üzülürüz; üzerine çullanıp teşhir etmeyiz.

  6. #136
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Standart Cevap: dini sohbet

    Kaybettiklerimiz

    Bir gün insan virgülü kaybetti; o zaman zor cümlelerden korkar oldu ve basit ifadeler kullanmaya başladı. Cümleleri basitleşince, düşünceleri de basitleşti.
    Bir başka gün ise, ünlem işaretini kaybetti. Alçak bir sesle ve ses tonunu değiştirmeden konuşmaya başladı.


    Artık ne bir şeye kızıyor, ne de bir şeye seviniyordu. Üstelik hiçbir şey onda en ufak bir heyecan uyandırmıyordu.


    Bir süre sonra, soru işaretini kaybetti ve soru sormaz oldu. Hiç bir şey ama hiç bir şey onu ilgilendirmiyordu. Ne kainat, ne dünya, ne de kendisi umurundaydı.


    Bir kaç sene sonra iki nokta üst üste işaretini kaybetti ve davranış sebeplerini başkalarına açıklamaktan vazgeçti.


    Ömrünün sonuna doğru elinde yanlız tırnak işareti kalmıştı. Kendine has tek cümlesi yoktu, yanlız başkalarının düşüncelerini tekrarlıyordu. Son noktaya geldiğinde, düşünmeyi ve okumayı unutmuş vaziyetteydi

  7. #137
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Standart Cevap: dini sohbet

    Vasıtamız

    Ey insanlar!.! İşte gayemiz, işte metodumuz!.. Acaba gayemizi gerçekleştirmek için vasıtamız nedir? (İman ve Cihad)
    Bizim vasıtamız da ecdadımızın başvurduklarıvasıtalardır. Bizim silahımız da; liderimiz Hz. Muham-med (S.A.V.) ve Ashabının—sayıları ve servetleri az olmasına rağmen— büyük gayretle bütün inkarcılara karşı kullandıkları silahtır.
    Evet... Birinci vasıtamız imandır. Yeniden bütün dünyaya karşı cihad etmek için yükleneceğimiz silah «Hakiki iman» ve «Allah'ın yardımına güvenme» silahı olacaktır.
    Hz. Muhammed (S.A.V.) ile beraber cihad eden o Sahabe-i Kiram Allah'a, Allah'ın yardım ve desteğine
    — 85 —
    kalpten iman etmişlerdi. «Eğer Allah size yardım ederse hiçbir kimse size galip gelemez.»(13)
    Bu Sahabe-i Kiram, önderleri Hz. Muhammed'-(S.A.V.) e, onun doğruluğuna ve liderliğine iman etmişlerdi: Andolsun ki, sizler için Allah'ın Resulünden güzel numuneler vardır.»(ı(i)
    Sahabe-i Kiram islâm metoduna, islâmın üstünlüğüne ve faydalı olduğuna da iman etmişlerdi: «Doğrusu sizlere Allah'dan bir Nûr ve apaçık bir kitap gelmiştir. Allah, rızasına uyanları bu kitap vasıtasıyla kurtuluş yoluna sevkeder.»(1T)
    Sahabe-i Kiram islâmî kardeşliğe ve islâmî kardeşliğin icap ettirdiği hak ve hukuka ve bu kardeşliğin kudsiyetine de iman etmişlerdi:«Mü'minler ancak kardeştir.»('«)
    Sahabe-i Kiram Allah'ın kendilerine vereceği mü-kâfaatın büyüklüğüne ve çokluğuna da iman etmişlerdi:
    «Çünkü onların Allah yolunda karşılaşacakları herhangi bir susuzluk, yorgunluk, açlık; kâfirleri kızdıracak herhangi bir yere ayak basmaları ve düşmana verdikleri herhangi bir zarar mukabilinde kendilerine iyi bir amel yazılır. Doğrusu Allah iyilikte bulunanların mükâfatını zayi etmez.»{'«)
    Allah (C.C.) Sahabe-i Kiramı insanlığı kurtarmak için seçmiş ve bunları bu sebeple üstün kılmıştır. Sa habe-i Kiram insanlar için yaratılan en hayırlı ümmet olmuştur, imana davet eden Allah elçisini işitince hemen îman etmişlerdir.
    Allah'tan niyazımız odur ki, Allah, îmanı nasıl Sahabe-i Kirama sevdirmişse bizlere de sevdirsin. Kalplerini nasıl îmanla süslemişse bizim kalbimizi de îmanla tezyin etsin.
    (19) Tevbe Sûresi: 120.
    — 87 —
    İKİNCİ VASITAMIZ CİHADDIR
    Sahabe-i Kiram dâvalarının ancak cihadla, fedakârlıkla, can ve malı Allah yoluna kurban etmekle zafere kavuşacaklarını çok iyi bilmişler, canlarını ve mallarını Allah yoluna harcamışlar, Allah için hakikî cihadıyapmışlar, kendilerine seslenen şu ilâhî kelâmı dinlemişlerdir:
    «De ki: Babalarınız, oğullarınız, kardeşleriniz, eşleriniz, aşiretiniz, hazırladığınız mallar, durgunluğa uğramasından korktuğunuz alış-verişiniz ve hoşlandığınız yurtlar, sizin için Allah'tan, Onun Resulünden ve Allah yolunda cihad etmekten daha sevgili ise, o halde; AllaTıemrini gönderinceye kadar bekleyin.»(-°)
    Sahabe-i Kiram bu ilâhî nidayı duymuş, can-ü gönülden, kalpden herşeylerini Allah yoluna harcamış, Allah'ın kendileriyle yaptığıalış-verişe istekleriyle ka-
    (20) Tevbe Sûresi: 24.
    89 ¦-¦â€¢
    tılmışlardır. Bunlar ölümü karşılarken şöyle haykmnış-lardır: «Sadece Allah razısı için, Alah'a kavuşuyorum!..»
    Bunlardan biri (Ebu-bekr) bütün malını Allah yolunda sarfettikten sonra şöyle der: «Çoluk-çocuğuma Allah'ı ve Resulünü bıraktım.»Yine Sahabe-i Kiramdan biri boynu kılcın altında iken şöyle der:
    «Müslüman olarak öldürüldükten sonra, Allah rızası için ölümüm nasıl olursa olsun, benim için önemli değildir.»
    Evet... Sahabe-i Kiram böyle idi. Hakikaten cihad ediyorlardı. Büyük fedakârlıklara katlanıyorlardı. Büyük kurbanlar veriyorlardı. Biz de bunlar gibi olmaya çalışıyoruz. Bunların izinden yürümek istiyoruz. Bunların yaptıklarını yapmaya gayret ediyoruz.
    Allah'ın bize yardım edeceğine güveniyoruz. Bizi destekleyeceğinden şüphe etmiyoruz: Şüphesiz ki, Allah, dinine yardım edenlere yardım eder. Doğrusu Allah çok kuvvetlidir ve herşeye galiptir. Onlar ki eğer yeryüzünde kendilerini selahiyet sahibi kıisak namazlarını gereği gibi kılar, zekâtlarını verirler. İyiliği emrederler, kötülüğe mani olurlar, işlerin sonu Allah'a va-
    (21) Hacc Sûresi: 40-41

  8. #138
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Standart Cevap: dini sohbet

    Ne durumdayız

    Ey müslüman Kardeş!. Ey insanlar!..
    Allah size lider gönderdi. Kanun koydu. Hükümlerini açıkladı. Kitabını indirdi. İyi ve temiz şeyleri helâl kıldı. Murdar şeyleri de haram kıldı. Bize hayr ve saadet yolunu gösterdi. Doğru yola irşad etti.
    Acaba siz gönderdiği Peygamberine uydunuz mu? Kanunlarına hürmet gösterdiniz mi? Hükümlerini tatbik ettiniz mi? Kitabını takdis ettiniz mi? Helâl gördüğü şeyleri helâl, haram kıldığı şeyleri haram saydınız mı?
    Açıkça cevap verin, susmayın! Gözünüzü açıp bir bakın ne hale gelmişsiniz!
    Tatbik ettiğiniz tüm kanunlar islamla alakası olmayan,İslâmdan alınmayan, İslama dayanmayan ve taklid edilen bir takım kanunlardır.

    iç idarede, devletler arası münasebetlerde, adliye teşkilatında, savunmada, fert ve devletin iktisadî sisteminde, eğitim ve kültür siyasetinde, aile hukukunda, hattâ ferdin şahsî harekâtında bile tatbik ettiğimiz kanunlar islâmın ruhuna ters düşmektedir, idarecilere ve idare edilenlere'hâkim olan ruh, islâmdan ve emirlerinden çok uzaktır.
    Geriye ne kaldı ki? Söyleyin geriye kalanları.
    Sadece fakirlerin ve âcizlerin gittikleri şu muazzam camiler mi? Çok azları hariç, içlerinde huşu ve huzurdan uzak ibâdetler yapılan mescidler mi? Tembellik, ve yeme-içme için bir vasıta haline getirilen Mübarek Ramazan ayı mı? Çok az kişiler bu ayda nefislerini arındırır, ruhlarınıtemizlerler, «iman edip iyi âmel işleyenler hariç, bunlar da çok azdır ya!..»(*)
    islâm; riyakâr teşbihler, süslü elbiseler, aldatıcısakallar, çeşitli mevlidler-merasimler, klişeleşmiş ifadelerden mi ibaret?!..
    Allah'ın büvük rahmeti ve âlemler için yüce nî-meti olanİslâm bu mudur? Milletlerin hastalıklarını tedavi eden, insanların meselelerine çözüm yolu getiren, her şeyi düzeltmek için en muazzam ve sarsılmaz kaideleri ihtiva eden Kur'an-ı Kerim Nizamı bu mudur?

  9. #139
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Standart Cevap: dini sohbet

    İnsanı iki şey öldürür;

    Birincisi; sevmediği insanın silahından gelen mermi
    İkincisi; sevdiği insandan gelmeyen ilgi

    İki Şey;

    İki şey “Kalitesiz İnsan’ın†özelliğidir.
    1- Şikâyetçilik
    2- Dedikodu

    İki şey çözümsüz görünen problemleri bile çözer
    1- Bakış açısını değiştirmek
    2- Karşısındakinin yerine kendini koymak

    İki şey yanlış yapmayı engeller
    1- Şahıs ve olayları akıl ve kalp süzgecinden geçirmek
    2- Ham yememek

    İki şey kişiyi gözden düşürür
    1- Demogoji
    2- Kendini ağır satmak ( Övmek, vazgeçilmez göstermek)

    İki şey insanı “Nitelikli insan “ yapar
    1- İradeye hakim olmak
    2- Uyumlu olmak

    İki şey ilaveten değer katar
    1- Hitabet ve diksiyon eğitimi almak
    2- Anlayarak hızlı okumayı öğrenmek

    İki şey geri bırakır
    1- Kararsızlık
    2- Cesaretsizlik

    İki şey kâşif yapar
    1- Nitelikli çevre
    2- Biraz delilik

    İki şey ömür boyu boşa kürek çekmemeni sağlar
    1- Baskın yeteneği bulmak
    2- Sevdiğin işi yapmak

    İki şey başarının sırrıdır
    1- Ustalardan ustalığı öğrenmek
    2- Kendini güncellemek

    İki şey başarıyı mutlaka beraber yakalama sırrıdır
    1- Niyetin saf olması
    2- Ruhsal farkındalık

    İki şey milyonlarca insandan ayırır
    1- Sorunun değil, çözümün parçası olmak
    2- Hayat ve her şeye yeni ( çözüm, orijinal farklı) bakış açısıyla yaklaşabilmek

    İki şey gelişmeyi engeller
    1- Aşırılık ( Mübalağa, abartı, ifrat, tefrit)
    2- Felakete odaklanmış olmak

    İki şey çözüm getirir
    1- Tebessüm (Gülümseme)
    2- Sükut (Susmak)

    İki şey değeri kaybedilince anlaşılır
    1- Anne
    2- Baba

    İki şey geri alınmaz
    1- Geçen zaman
    2- Söylenen söz

    İki şey gerçek sondur
    1- Cennet
    2- Cehennem

    İki şey ulaşmaya değerdir
    1- Sevgi
    2- Bilgi

    İki şey özgürlüktür
    Vatan ve Bayrak

    İki şey “Hayatta önemli olan her şey†içindir
    1- Nefes alabilmek
    2- Nefes verebilmek

  10. #140
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    dυѕLєяfσяυм üує

    Standart Cevap: dini sohbet

    Hayatin Güneşi Sabir!!!!!!!

    Sabretmeyi öğrenmeliyiz.

    - Kimden?

    - Sabretmeyi en iyi bilenden.

    - Sabretmeyi en iyi bilen kimdir?
    - Şüphesiz Allah Teâlâ’dır.

    Çünkü, kendisine yapılan kötülüklere

    Cenâb-ı Hak’tan daha fazla sabreden yoktur.

    Peygamber Efendimiz böyle buyuruyor.

    Ve sözüne şöyle devam ediyor:

    İnsanlar O’na şirk koşar;

    (Allah’a değil de, başkasına tanrı diye tapar;

    kimi ‘Îsâ Allah’ın oğlu,

    kimi ‘melekler Allah’ın kızı’ diye ona iftira eder);

    Ama yine de Cenâb-ı Hak

    onlara sağlık, âfiyet ve rızık verir†(Müslim, Münâfikîn 49).

    Kendisine yapılan bu zulümlere sabrettiği içindir ki, Kâinatın Rabbi’nin bir adı da Sabûr’dur; çok sabredendir.

    Kendisine iftira eden zâlimleri,

    “Siz bana hakaret ediyorsunuz†diye

    hemen cezalandırmaz.

    Çünkü O’nun bir adı da Halîm’dir.

    Yani acele ile, kızgınlıkla hareket etmeyendir.

    İşte Sabûr ve Halîm olan Yüce Rabbimiz,

    Kur'ân-ı Kerîm’de,

    tam doksandan fazla yerde sabırdan söz eder.

    Bizim de sabırlı olmamızı ister.



    Sabredene cennet var

    Yüce Rabbimiz bize sabrı şöyle tavsiye eder:

    “Müminler! Sabırlı olun;

    sabırda düşmanlarınızı geride bırakın†(Âl-i İmrân 3/200).

    “Sabredin!

    Çünkü Allah sabredenlerle beraberdir†(Enfâl 8/46).

    “Sabretmeniz sizin için daha hayırlıdır†(Nisâ 4/25).

    “Sabret,

    sana zorluklara dayanma gücünü veren sadece Allah’tır†(Nahl 16/127).

    “Sabret;

    çünkü sonunda üstün gelecek olanlar, müttakîlerdir" (Hûd 11/49).

    “Sabredenlere ödülleri,

    hesapsız şekilde verilecektir†(Zümer 39/10).

    Ve yine Yüce Rabbimizin haber verdiğine göre,

    Cennete giren bahtiyarlara melekler şöyle diyecektir:

    “Sabrettiğiniz için selâm olsun size.

    Dünya hayatının ne güzel sonucudur bu!†(Ra‘d 13/24).



    Bize sabır tavsiye edildi

    Peygamber Efendimiz sabretmeyi Sabûr olan Rabbinden öğrendi.

    Yaşadığı sürece binlerce sıkıntıya göğüs gerdi.

    Bize, hayatın, sıkıntılardan ibaret olduğunu söyledi.

    Sıkıntılara tahammül etmenin,

    sıkıntısız bir hayat sürmekten daha iyi olduğunu öğretti.

    Gözleri görmeyen bir sahâbî birgün Efendimizin huzuruna geldi ve:

    “Allah’a dua et de beni iyileştirsin†dedi.

    Efendimiz ona:

    “İstiyorsan dua edeyim;

    ama derdine sabretmen,

    senin için daha hayırlıdır†buyurdu.

    Fakat adam sabretmek yerine iyileşmeyi tercih etti.

    Allah’ın Sevgili Elçisi de ona

    iyileşmek için okuyacağı duayı öğretti (Tirmizî, De'avât 119).

    Her devirde, bir an önce iyileşmek

    veya derdine sabretmek konusunda insanların tutumu birbirinden farklı olmuştur.

    Nitekim bir başka gün

    iri yarı ve siyah tenli bir hanım

    Resûl-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in huzuruna geldi ve:

    “Beni sar’a tutuyor†diye söze başladı.

    “O zaman da üstüm başım açılıyor.

    Ne olur iyileşmem için Allah’a dua ediniz†dedi.

    Sevgili Efendimiz de ona:

    “Eğer sabredeyim dersen,

    sana cennet var.

    Yok illa da iyileşmek istiyorsan,

    sana şifa vermesi için Allah’a dua ederim†buyurdu.

    Bunun üzerine o hanım:

    “Ben hastalığıma sabredeceğim.

    Ancak sar’a tuttuğu zaman üstüm başım açılıyor;

    açılmaması için dua buyurunuz†dedi.

    Peygamber Efendimiz de

    elbisesinin açılmaması için ona dua etti

    (Buhârî, Merdâ 6; Müslim, Birr 54).



    En hayırlı nimet

    Cenâb-ı Hakk’ın bize lütfettiği nimetlerin,

    hangisi daha üstündür?

    Zenginlik mi?

    Güzellik mi?

    Güç, kuvvet mi?...

    Hiçbiri değil.

    Peygamber Efendimiz bunu şöyle ifade etmiştir:

    “Hiç kimseye

    sabırdan daha hayırlı

    ve daha büyük bir nimet verilmemiştirâ€

    (Buhârî, Zekât 50, Rikak 20; Müslim, Zekât 124).

    Sevgili Efendimizin belirttiğine göre,

    başa gelen dert ve sıkıntılar birer nimettir.

    Çünkü “Allah Teâlâ,

    Sevdiği kimselerin başına sıkıntı verirâ€

    (Tirmizî, Zühd 56; Ahmed b. Hanbel, Müsned, V, 427-29).

    Yine Efendimizin buyurduğuna göre,

    en ağır sıkıntılar peygamberlerin başına gelir.

    Bir kimse çok dindarsa,

    derdi de çok olur.

    Az dindarsa, derdi de az olur.

    Allah Teâlâ kulunu günahlardan iyice arıtıncaya kadar,

    onun başından sıkıntıyı eksik etmez

    (Müslim, Fiten 23; Tirmizî, Zühd 57)

    Zaten Cenâb-ı Hak,

    sabreden kullarını ortaya çıkarıncaya kadar,

    onları sıkıntılarla denemeye devam edeceğini söylüyor

    (Muhammed 47/31).

    Halbuki biz, câhilce bir düşünceyle:

    “Allah’ım, benim ne günahım var da

    başımdan derdi eksiltmiyorsun?â€

    diye söylenip dururuz.

    Dert ve sıkıntıların günahkârların başına geleceğini zannederiz.

    Sabır hakkında bilmemiz gereken önemli bir şey daha var.

    Onu Peygamber Efendimiz,

    “Sabır ziyâdır†(Müslim, Tahâret 1)

    diye ifade buyuruyor.

    Yani sabır,

    tıpkı güneş gibi ışık kaynağıdır;

    ışığını kendisi üretir

    ve sabreden insanın yolunu aydınlatır.

    Onun hayatını güzelleştirir.



    Her işin başı sabır

    Sabrın ne olduğunu bilmiyoruz.

    Onun, başa gelen sıkıntılara katlanmaktan ibaret olduğunu sanıyoruz.

    Halbuki sabır, acılara, felâketlere tahammül etmekten ibaret değildir.

    Sabır, bütün hayatı kucaklayan bir şeydir.

    Meselâ savaşın zorluklarına katlanarak

    düşmanı yenip zafer kazanmak,

    ancak sabırla mümkündür.

    Ama biz bu yiğitliğe sabır demeyiz; ona

    kahramanlık deriz,

    şecaat deriz.

    Öte yandan nefsimiz zevkü safa içinde yaşamak ister.

    Fakat biz bu isteklere karşı direnir, sabrederiz.

    Ama biz bu direnişe sabır değil,

    zühd adını veririz.

    Nefsimiz yasak zevkleri de çok sever.

    Fakat din bu zevkleri yasakladığı için ona da direniriz.

    Ama bu direnişe de sabır değil iffet deriz.

    Bir de öfke vardır;

    baldan tatlı olan öfke.

    Öfkeye hâkim olmak zor iştir.

    Biz öfkesini frenleyen yiğitlerin bu sabrına hilim deriz.

    Sabır dediğimiz faziletler bunlardan da ibaret değildir:

    Biri bize sırrını emanet eder.

    Zaman olur o sırrı saklamak içimizi yakar.

    Onu biriyle paylaşmak isteriz.

    Ama bize düşen,

    kalbini sır kabristanı yaparak o emaneti korumaktır.

    Demekki sır saklamak da bir sabır işidir.

    Tok gözlü olmak, aza kanaat etmek de gücünü sabırdan alır.

    Nefsin daha çok yiyip içme isteğine karşı koymak da bir sabır işidir.

    Görüldüğü gibi,

    Müslümanca yaşayabilmek için,

    Nefsin sayısız isteğini frenlemek,

    onlara direnip sabretmek gerekir.

    Sabretmeden mükemmele erişmek mümkün değildir.

    Ne mutlu sabır sayesinde hedefine ulaşan

    yiğitlere…

    zâhidlere…

    namus ve iffetiyle yaşayanlara…

    hilim sahiplerine…

    sır saklamasını bilenlere…

    aza kanaat edenlere…

    Selâm olsun onlara…

Sayfa 14/15 İlkİlk ... 489101112131415 SonSon

Sistem Bilgileri

Bu sistem vBulletin® alt yapısına sahiptir!
Telif hakları, Jelsoft Enterprises Ltd'e aittir. Copyright © 2024

Uyarı

5651 Sayılı Kanun'un 4.cü maddesine göre üyeler yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Yer sağlayıcı olarak hizmet veren sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler ile ilgili iletişime geçilmesi halinde size dönüş yapacaktır.

gaziantep escort bayan gaziantep escort deneme bonusu veren siteler bahissitelerivip.com deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler mjsanaokulu.com Maltepe Escort deneme bonusu deneme bonusu veren siteler maltepe escort kartal escort ataşehir escort pendik escort ankara escort sincan escort eryaman escort bayan ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort eryaman escort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort yetişkin sohbet kameralı sohbet aresbet casino siteleri Grandpashabet moldebet efesbet efesbet giriş getirbet efesbet deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2021 grandpashabet bahis siteleri bahis siteleri bonus veren siteler bahis siteleri canlı casino siteleri deneme bonusu En güvenilir bahis siteleri ankara olgun escort mimarsinanokullari.com