Gelişin öyle güzeldi ki,
Sevdim seni gelişi güzel.
Gamzelerinde baharlar neşv-ü nema buluyor,
Adeta kafa tutuyor gülüşün güze.

Biliyorum kendi arzunla gitmedin benden,
Seni şeytan aldı götürdü,
Yıllar sonra satamadan getirdi,
Çünkü biz ayrılmaz bütündük.

Narın kenetlenmiş taneleriydik,
Nârın arsızların haneleriydi,
Tokata müstahaktım, zamanla anladım ki;
O arsızlardan daha deliydim.

Yoksundum edepten, hayâdan,
Taki kaderi yazan seni yollayıncaya dek ayağıma,
Tutunuyordum bir kaç sebeple hayata,
Senin sığamayacağın kadar ömrüm dar.

Sığdıramam seni on asıra,
Ey Rabbim, iyi ki ölümden sonrası var,
Yarın gece yıldızlarla davetlisiniz,
Gönlümde ki son fasıla.

Gel, birbirimize hatmedelim,
Sanki gözlerine nakşedilmiş cennetin katreleri,
Işık hızıyla kibrimizi affedelim,
Belli olmaz, belki Azrail yakın bir vakte gelir.

Şiirlerimi atın, öldüğün gün meşaleme,
Sen bana nur saçıyorsun, Güneş âleme.
Hangimiz saflığını koruyabildi ki,
Dünya adı verilen şu leşhânede ?

Yanlışımız kirlenmek değil,
Daha kötüsü temizlenmemek..
Misafiri olduğumuz kainatı tanıyamıyorum,
Orman nerede ? Şu denizler ne renk ?

Biz ne ara bu hale geldik ?
Ben ki; böceklerle dahi hasbihâl ederdim.
Şimdi ise ümitsizim ve az biraz kederli,
Birden imdadıma üstad Sâdi Şirazi geldi.

Ümitsizliğime sürdüm nasihatlerini,
Umudun üzerine sürdüm asil atlarımı,
Gözlerinden yüreğime nasıl atladığını,
Yıllardır dile getirme çabasındayım ben.

İlhamım yaşatandan, öldürenden,
Gece ve güzdüzü nizâm içinde döndürenden,
Ağlatandan, güldürenden,
Bugünlerde hafızamı alt üst ediyor dün gidenler.

Sanki her dakikam zarar ziyan,
Aydınlık için gözüm Güneş'ten evvel seni arardı yâr,
Yüzümü yakan şu Güneş, içimi yakan sendin,
Şimdi ise hasretinin ateşi ile yanar diyar.

Bir gidişin vardı ki;
Farkı yoktu film şeridinden.
Bilinmez, hangi esbab böylesi uzaklaştırdı,
Beni senden, seni dinden.

Gel ki; ardımsıra şerler son bulsun,
Gelsin beti benzi atmış halime renk.
Gel ki; şeytan bizi zor bulsun,
Belki yarı yolda geliriz bir âlime denk.

Gönülhâneme gel, günümüzü gün edek,
Kıyametin kopacağı güne dek,
Gel ki; ilham ver Güneş'e,
Versin karanlığa hapsolmuş düne renk.

Gel ki; bekleyeyim ölümü gülerek,
Gül ki; bahar gelsin, gelsin şu güle renk.
Annenin evladından kaçacağı güne dek,
Beraber papatyalar toplayalım gülerek.

Burgaz'ın eteklerinde,
Gel; buralardan kaçalım, saklanalım.
Minik dostlarımızın peteklerinde,
Harama bulanan ağzımıza bal çalalım.

Bundan gayrı tatlı konuşalım,
Sevdamızdan hayırlı bir sonuç alıp,
Derdime ortak olduklarından beridir,
Ezmiyorum karıncayı, kırkayağı, solucanı.

Birbirimize kıymet verelim,
Verelim ki; kıymetlenelim.
Birbirimizi bir an olsun unutmayalım,
Hakkımızda sabahlara kadar gıybet edelim.

Umrumda değil elâlem ne der ?
Bir ömür geçip gidiyor seni yâd ederek.
Naz etme; gönülhâneme gel, âlem edek.
Bir sen, onsekiz bin âleme denk.

Güneş ve Ay sana musahhar,
Öyle ki; ayak izlerinin yegâne hayranı bu sahra,
Bir seher vakti Aşk, musallat,
Olacaktır her kim adım atarsa şehre,

Aklımın almadığı şerler var,
Bilmiyorum kim bilir, belki de bu şerler hayr,
Aklımın almadığı şerhler var,
Onlar aklımı almadan sen gel, birşeyler yap.

Çıkış yolunu bulamadığım hengâmemde,
Uzak dur ey gam, benden !
Yollar dikenliyse ayağından vazgeçeceksin.
Zirâ böyle öğütlemişti nice peygamberler.

Anlayan yok, sevginin dinarından,
Yanında tüysüz yetim kalır o firavunlar,
Ey zâlim, dönmüyorsun ya inadından,
Koca kâinat şikayetçi zirâ bundan.

Ey yüz hatlarından çok yüreği buruşan,
Bu gece tehecüdde dualarda buluşak,
Sevgiden bihaber yetiştirildi bu kuşak,
Allah'ım taşlaşan yüreklerimizi yumuşat.

Üzerimize sabır yağdır,
Zira şu sıralar yağmurdan daha çok muhtacız.
Elim kolum bağlı, ruh aciz,
Zifiri karanlıktı sevene dek dünya.

Bir mektup yaz memleketime gönder elçileri,
İnşallah ölmezssin görmeden çilemi,
Gel; şiirlerimin altından gölgelen ciğerim,
İçimdekini söndürecekse göl demem içerim.

Kuruturum akarsuları, nehirleri,
Dibine kadar sünnetlerim ırmakları,
Günahların sağanak halde yağdığı şu şehirlerin,
Enkazında seni aramaktan kırıldı tırnaklarım.

Yıldızlara senden bahsettikçe,
Bir huşuyla eşlik ediyor hepsi naatıma,
Şahit oluyorum mevcudâtın tesbihâtına,
Oturduğundan beri gönlümün eşsiz tahtına.

Hükmün sürecek ebede dek,
Kaderin, bensizliğe gebe demek ?
Kor topu gibi yanlızlık doğuracaksın,
Ardından bütün neşem çığlıklar içinde geberecek.

Zihnimi gidişlerini sayıp sayıp yordum,
Şeytanın bile böyle ayıpları yoktur.
Adını sayıklıyorum diye ayıplanıyordum,
Haliyle bende buna hayıflanıyordum.

Ki haklıydım, biraz daha zorlasaydım,
Dağlar, taşlar benimle hayıflanıcaktı.
Ah şu dualarda olmasaydı,
Kaderin karşısında zap zayıf kalıcaktım.

Yolundan dönersem eğer, nâmerdim,
Zaten her fırsatta yokluğunu öne sürdün,
Yüreğime yeterince gözdağı versin,
Korkudan aylarca etrafında döne durdum.

Halimle taş çıkarttım Mevlevilere,
Aşk'ı Hak'tan alıp, sana sundum,
Dokunma; yüreğim yanadursun,
Zaten yanmak değil midir sevdâda ana unsur ?

Yalnızca seni diliyor şu acil kul, Hak'tan,
Çünkü; canım, canınla can bulmakta,
Sıkılmadınmı bulutlar da durmaktan ?
Yüreğime yağ artık, savrul aktan.

Kendi yağımda kavrulmaktan,
Aynı kaderi paylaşıyor Bilâl-i Habeş ile tenim.
Ey yüreğimin majesteleri,
Ne güzel terbiye ediyorsun kısık ateşle beni.

Sen geçmişten gelen elemim,
Gelecekten duyduğum endişemsin.
Aşk'ın gücü ki Kamer'i ikiye böldü,
Denizi ortadan yardı, ayaklarına serdi Şems'i.

Böylesi bir kudret görmemiş kendi,
Gafilliği böyle gelmiş böyle işlerdi,
Ağzından o cümle çıktı bir kere,
Silahtan fırlayan mermi yön değiştirmez ki !

Dünyaya hırsımdan kibrimden,
Mâsiva dudak payı dahi bırakmamış ibriğimde.
Tiksiniyorum benliğimden,
Seni unutmak, günahına her girdiğimde.

Nefsimizi zorlayalım,
Zorlayalım ki; olmayalım şeytana kul.
Gözlerinden bir ihtişam peyda olur,
O da tek başına semâvata meydan okur.

Öyle ki; bulutlar vecde gelip, irkilirlerdi.
Aşk'ı istiyorsan gafletinden silkinip gel bir.
Yaratılanların gözü doyduğu hiç görülmemiştir,
Bu yüzden daha fazla koyundur tilkinin derdi.

Ceviz zihne, şiir kalbe faydalıdır.
Senin kadar nurlu bir Güneş ve bir de Ay tanırım,
Gecem olacaksan, Güneş olup kaytarırım,
Ecel olacaksan, görülmez günleri saymadığım.

Canımın yanmasına alıştığımdan beri,
Ediyorum o hârdan bu hâra seyit,
Benimle aynı safta savaşmayacaksan,
Terk et içimde ki muharebeyi !

Miğferini bırak, süngünü at,
Saadete nasıl kavuşur harama sürdüğün at ?
İçimde kelebekler horon teper,
Birbir sırra vakıf olan ellerini yarama sürdüğün an.

Gözlerin cennet bana, ellerin şifa.
Kim bilir, sana aşık kaç milyar kişi var ?
Al bu gönlü yarim, nârında iyice pişir at,
Zaten gönlümün yanmaktan başka ne işi var ?

İnsan işçidir, gönül mâden,
Gayem; eşsiz mâdenlerle dolup taşsın gönülhânem,
Beni sana kavuşturacak tek şey ölüm mâdem,
Dört gözle sıramı bekliyorum, ey öbür âlem.