Al yalnızlığımı ört üzerine şiraze. Al şiraze yalnızlığımı, ört üzerine. Belki o vakit bırakıp her şeyi, gelirim biryerlerden başlamak için yeniden. Hani yalnızlığa pek alışmışların cesareti de gün gün kırılırmış da aydınlıktan dahi korkar olurlarmış. Bir yaprak hışırtısı, en şiddetli yağmurlardan birinde gökte damar damar çizilen şimşek ve ardından patlayan gürültü; konuşmalar, konuşmalar, konuşmalar... Korkular çok, bil ki korkular ille de sebepli şiraze. Al yalnızlığımı ört üzerine. Bitsin benliliğin hükmü üzerimde.

“Sevdiğini incitir insan” diyenleri haklı çıkaracak kadar kapanışım.

Rüzgar ektiğim günlerin sonrasında biçilen fırtınalarım.

Geceleri katettiğim menzillerim.

Bir şiire vurulup da hiçbir şiiri çözemeyişim.

Yapmak istediklerimi yaptıklarımla bir türlü örtüştüremeyişim.

Ve nerede, nasıl, ne zaman sonlanacağını bilemediğim hayatım.

Hepsi bir “yaşandı bitti” noktasının etrafında gezinen cümlelerim. Al yalnızlığımı ört üzerine şiraze.

Buralardayım uzun zamandır. Birgün’ü bekliyorum sanırım, birgün’ü. Öyle büyük fırtınalarım var ki, o fırtınaların birinde “artık yeter” feryadına kapılıp kaybolacağımı sanıyorum. Yutuluyorum şiraze. İzin vermeyeceğimi bile bile dik duruşların ardında bir söğüt eğikliği tavrında, hemen apartmanın ucunda kıvrılan sokak köşesinde, önümden gelip geçen her şeyi derin bir huşû içinde göz hapsinde tutuyorum. Sonbaharın yaprak dökümünde her yer sarı rengin hükmünde. Bu yüzden işte, al yalnızlığımı ört üzerine şiraze.

Orhan Pamuk’un dediği gibi, doğru olanı yapmak her zaman mutlu etmiyor şiraze. Mutlu olmak adına tüm düşüncelerimi bir kenara bırakma arzusuyla yırtarken yazılmışları, hani “niye mutlu olmaya bu kadar çaba” cümlesiyle kol kola geçiyorum ara yolları bir bir. Biliyorum ki artık, kendi istemedi mi gelmiyor, konuk olmuyor hayatımıza şiraze. Bu yüzden al yalnızlığımı ört üzerine. Al yalnızlığımı şiraze.

“İnsanın hiç unutmadığı şeyler var” diyor Jean-Christophe Grange. Ya unutamadığından, ya unutmaya meyli olmadığından, ya da hep hatırlatmaya hevesli ayrıntıların bir boşluk bulup gözlerle buluşuverdiğinden... Ben zihin çıkınımı karıştırdığımda öyle çok unutulmuşlarla karşılşıyorum ki, “Hayret” diyorum kendi kendime. “Nasıl olmuş da bir çizgi geçmişim üzerinden.” Bu bir zihin oyunu. Bu benim zihnimin bana oyunu şiraze. Oyunlarım. Ben oyun oynamayı sevdiğim günlerin peşine takıldım bak yine. Hemen. Bir cümlede kayıverdim anıların içine. Anılarda mutluluk göz kırparmış. Hani insan mutlu olduğunu mutluluk anında değil de sonraları anlarmış. Şiraze oyun oynayalım seninle. Oynayalım ama, içinde yalnızlık olmasın. Al yalnızlığımı ört üzerine şiraze. Al yalnızlığımı. Ört üzerine. Ve uyut ninnilerle.


Ş İ R A Z E