vücudum buruştu ağlamaktan; çocukken de teneke oyuncaklarım paslanıyordu hep bu yüzden oyuncaklarımın kıymetini bilmediğimi düşünüyorlardı, yaramaz diyorlardı bana oysa benim yaram hiç az olmadı.
vücudum buruştu ağlamaktan; çocukken de teneke oyuncaklarım paslanıyordu hep bu yüzden oyuncaklarımın kıymetini bilmediğimi düşünüyorlardı, yaramaz diyorlardı bana oysa benim yaram hiç az olmadı.
*
*
sen benim sobaya değen ilk parmağımsın,
ellerimi acıtan ilk ısırgan,
bıçakla kesilen ilk yerim,
en çok ağladığım ilk aşım,
en küçük şeylerden korktuğum çocuk yaşım,
bıçak gibi kesilen ilk mektubumsun sen.
kıydığın ilk aşık çocuğum bende.
*
*
yazı o kadar güçlü ki, en silinebilir olan kaleme bile kurşun demişler. sana yazdıklarımı silerken dikkatli ol, yaşarken ve yazarken beni ıskaladılar ama silerken seni öldürebilirler.''
*
*
bazen kısa hikayelerin vedası daha uzun olur diğerlerinden. çünkü yarım kalan,yaşanmamış ne varsa,en çok onlar uzatır vedayı. yaşayamadığınız ne kadar şey varsa onunla aranızda, bir boşlukta hepsini yaşamış gibi tüketmeye çalışırsınız. veda en çok, sizin ona son dokunuşunuzla, başkasının ona ilk dokunuşu arasındadır. tüm hayatınız o iki dokunuşun arasında şekillenir. ya kendinizi kurtarırsınız ya da geç kalıp kaybolursunuz. veda uzar, uzar ve sihirli bir dokunuş gibi, bir başkası ona dokunduğunda sona erer. bir hikaye yarım kaldığında, tamamlansaydı ne olurdu merakının esiri olmakla,iyi ki daha çok yaralanmadım hissinin arasında bir yerde durursunuz.
aşk, bir suçluyu, suçtan daha çok sevmektir. evet onlar suçludur, çünkü bir kez tadına bakılmış her şey hayatta yarım bırakılmış demektir."
*
*
birilerini tanıdım; aşk yok deyip sevgilisini satan, hayat yok deyip aşkını satan, satacak bir sey kalmadı deyip ruhunu satan... üzerine naylon geçirip eskimemeye çalışan ama dokunduğu herkesin derisini kaldırıp bakan... içi taşlaşan, hayatın en sığ yerleriyle devamlı paslaşan... hayat belki de sadece onlara değmeden geçebilmek ve belki de o yüzden kimsenin bir hayatı yok...
*
*