Sebe ahalisi büyük bir nimete ermiş bolluk ve bereket içerisinde yaşıyorlardı. Şehirleri mamur, köyleri birbirine yakın, ekinleri meyve sebzeleri oldukça boldu.
Bu bolluk bir müddet sonra onların azmasına sebep oldu :
- "Köylerimiz şehirlerimiz birbirine çok yakın, biz bunların birbirine uzak olmasını istiyoruz.
Biz bu köşkleri, bağ ve bahçeleri, bu güzel kadınları istemiyoruz.
İçinde canavarlar dolaşan çöller bizim için daha iyidir. " demeye başladılar.
Yaz olunca yazı, kış olunca kışı beğenmiyorlardı.
Hatta bazıları :
- "Bizim için veba hastalığı, bu esen seher yelinden daha iyidir." diyorlardı.
Sebelilerin iyiliğini isteyenler onlara nasihatler etti :
- "Yapmayın etmeyin, sizin bu yaptığınız küfran-ı nimettir. Allah'a (c.c) şükredin yoksa helak olursunuz." dediler.
Sebeliler o nasihatçıları dinlemedikleri gibi onları öldürmeye kalktılar.
Bunun üzerine Allah'ın azabı geldi. Şehirlerin de bulunan su barajı yakıldı. Birçok insan boğuldu, şehir yıkıldı. Kalan Sebeliler dağılıp perişan oldular..