Üretim faktörlerinden biri olan emeğin iş piyasasına çıkışını ifade etmektedir.
18. ve 19. Yüzyılların liberal iktisadi görüşlerine göre emeğin fiyatı da diğer mallar gibi, piyasadaki Arz ve Talep Kanununa göre teşekkül edecektir. Nitekim Cobden'in meşhur formülüne göre iki işveren bir işçinin peşinde koşarsa ücretler yükselecek, ihtiyaçtan iki kat fazla işçinin bir işverene başvurması halinde ise ücretler düşecektir.

Günümüzde ücretlerin iç piyasada kurulması bu kadar basit kaidelerle olmamaktadır. İşverenler arasında tam rekabet şartlarını gerçekleştirmek mümkün olmadığı gibi, işçilerin kuvvetle teşkilatlanmaları, hatta emek monopolleri kuracak kadar güç kazanmaları; emek arzını diğer malların arzından farklı kanunlara yöneltmiştir. Esasen asrımızın sosyal görüşleri de emeğin bir mal sayılmasını artık kabul etmemektedir. Nitekim Uluslararası Çalışma Teşkilatı statüsünde emeğin bir mal olmadığı açıkça ifade edilmiştir.

Artık üretimin beşeri faktörü olarak emek üzerinde önemle durulmaktadır.

Bir ülkede emek arzını tayin eden başlıca faktörler şunlardır;

i) Nüfus miktarı, emek arzının kaynağını teşkil etmesi bakımından büyük bir önem taşımaktadır.

ii) Aktif nüfus, emek arzı açısından üzerinde en fazla durulan hususlardandır. Toplam nüfus içinde yaşlılık veya çocukluk sebebiyle çalışma çağı dışında kalanlarla, çalışma istek ve iktidarına sahip olamıyanlar çıkartıldığı zaman, geriye aktif nüfus veya işgücü miktarı kalmaktadır.

Aktif nüfusu tayine esas olan bu faktörler, ülkeden ülkeye değişmektedir. Mesela çocukların çalışma hayatına atılma yaşı, tarımsal niteliği hakim olan az gelişmiş ülkelerde küçüktür Buna mukabil eğitim imkanlarının genişlediği sosyal mevzuatın koruyucu hükümlerinin geliştiği ülkelerde çocukların daha ileri yaşlarda işe başladıkları görülmektedir. Diğer taraftan bu gibi ülkelerde emeklilik hakkı daha erken başlamaktadır.

Ülkeler arasındaki bu arklara rağmen uluslararası istatistiklerde 0—74 yaşlarındaki işçilerin henüz çalışma çağına girmediği, 65 yaşını bitiren kimselerin de çalışma çağı dışına çıktığı kabul edilmekte ve buna göre aktif nüfus hesaplanmaktadır.

iii) İşgücü katılma oram, faaliyet halindeki işgücünün toplam nüfus içindeki yeridir. Bu oran toplumların iktisadi gelişmesine sosyal ve kültürel seviyesine göre değişmektedir. 1965 sayımına göre Türkiye'de işgücü katılma oranı % 43 olarak hesaplanmıştır.

Bir ülkede nüfus miktarı ve bunun içindeki aktif nüfus, emek arzına tesir eden ana faktörler olmakta beraber, fiili emek arzı istihdam hacmine bağlı kalmaktadır. Zira çalışma çağında, arzu ve iktidarında olmakla beraber iş bulamayan açık işsizler o ülkenin iktisadi hayatına olumsuz etkiler yapmaktadırlar. Şu halde emek arzını incelerken emek talebini de gözden uzak tutmamak gerekmektedir. Esasen İkinci Dünya Savaşından sonra bütün ülkelerin en önemli iktisadi hedefi haline gelen tam istihdam, toplam emek arzını tamamen karşılayabilecek emek talebi yaratmak şeklinde özetlenmektedir.

iv) Göç hareketleri, işgücü katılma oranı emek arzına tesir eden faktörlendendir. Göç hareketleri yüzbinlerce kişinin doğrudan doğruya aktif nüfusa katılması suretiyle emek arzında ani ve önemli değişmeler yaratabilmektedir. Böylece işgücü katılma oranında göç kabul eden ülkeler lehine önemli artışlar meydana gelmektedir. Buna mukabil dış ülkelere işgücü gönderen ülkelerin emek arzında hissedilir bir düşme kendini göstermektedir. Mesela 1951-1955 yılları arasında Federal Almanyada faal erkek nüfusun % 30 dan fazla artışının en önemli sebebini Doğu Almanya'dan gelenler teşkil etmiştir. 1914 yılına kadar A.B.D. ne ve bugün belli başlı Avrupa ülkelerine doğru devam eden işgücü akımını bu arada zikretmek mümkündür.

Şu halde denilebilir ki emek arzının tabii kaynağı bir ülkenin nüfusudur. Ancak iktisadi bakımdan önemli olan faal nüfus ve bunun toplam nüfusa oranıdır. Emek arzının arızi kaynağı ise göç hareketleridir.

Almancası : Arheitsangchor.

Fransızcası : ülire do travail

İngilizcesi : labour cupply.

(Bk; Ücret Teorileri).