Abdullah b. Amr b. EI-Âs (r.a.) da şöyle demiştir:

Peygamberimize bir adam geldi ve:

– Ey Allah’ın Resûlü, mükafatını Allah’tan dilemek üzere hicret ve savaş için emrinize girmek istiyorum, dedi. Peygamberimiz:

– Annen-babandan sağ olan var mı? diye sordu. Adam:

– Evet, hatta ikisi de sağdır, dedi. Peygamberimiz:

– Sen Allah’tan ecir mi istiyorsun? diye sordu. Adam:

– Evet, (hicret ve savaşla Allah’tan ecir istiyorum) dedi.

Peygamberimiz:

– Öyle ise annene ve babana dön de onların gönüllerini al (umduğun mükafat onlara hizmet etmektedir) buyurdu.

Değerli müminler, dinimiz anne ve baba hakkına o kadar önem vermiştir ki, kişinin anne ve babası müşrik dahi olsalar yine onlara iyi davranılmasını ve hizmette kusur edilmemesini tavsiye etmiştir.

Hz. Ebû Bekir’in kızı Esmâ (r.a.) anlatıyor: Annem müşrike olduğu halde (benden bir şey istemek için) geldi. Ben de Peygamberimize:

– Annem geldi, görüşmek istiyor, onunla görüşeyim mi? diye sordum. Peygamberimiz:

– Evet, annen ile görüş, buyurdu.

Ancak anne ve babanın, Allah’ın emirlerine aykırı olan isteklerine uyulmaz. Nitekim Kur’an-ı Kerim’de şöyle buyrulmuştur:

“Eğer onlar seni, hakkında bilgin olmayan bir şeyi (körü körüne) bana ortak koşman için zorlarlarsa onlara itaat etme, onlarla dünyada iyi geçin.”

Sa’d İbn Ebî Vakkas (r.a.) “Bu ayet özellikle benim hakkımda nazil olmuştur.” diyerek sebebini şöyle açıklamıştır: “Ben anneme iyilik ve itaat eden bir evlâttım. Ben müslüman olunca annem bana:

– Oğlum Sa’d, bu yaptığın nedir? Ya sen bu dinini bırakırsın, yahut ta ben açlık grevine başlar ölürüm. Sen de benim yüzümden: “Ey anasının katili” diye ayıplanırsın, dedi. Ben de.

– Anneciğim, böyle yapma, iyi bil ki, ben bu dini bırakmam, dedim ve iki gün iki gece bekledim. Annem bu süre içinde ne yedi ne içti. Bunun üzerine ben:

– Anne, vallahi iyi bil ki, senin yüz canın olsa da bunlar birer birer çıksa, ben bu dinimi yine bırakmam, artık sen ister grevden vaz geç, ister greve devam et, dedim. Annem benim bu kesin kararımı görünce grevden vazgeçti ve yedi. Bunun üzerine bu ayet-i kerime nazil oldu.

Evet, anne ve baba kafir de olsalar onlara iyilik ve ihsanda bulunmak dinî bir görevdir. Ancak, Allah’ın emirlerine aykırı olan isteklerinin yerine getirilmemesi, Kur’an ve Sünnetin emridir.

Ayet-i Kerîme ve hadis-i şeriflerde anne ve babaya iyilik yapılması emrediliyor, Bizim burada kısaca çocukların anne ve babalarına karşı görevlerine işaret etmemiz yerinde olur:

– Anne ve babaya karşı güler yüzlü ve tatlı dilli olmak. Çünkü asık surat ve sert sözler onları incitir. Onları incitici söz ve davranışlardan sakınmak.

– Çağırdıklarında bekletmeden hemen koşmak.

– Allah’a itaatsizlik olmadıkça isteklerini yerine getirmek.

– Yanlarında yüksek sesle konuşmamak.

– Yolda yürürken bir zarûret olmadıkça önlerine geçmemek.

– Geçim sıkıntısı içerisinde iseler yardım etmek ve ihtiyaçlarını gidermek.

– Hastalık veya yaşlılık sebebiyle hizmete ihtiyaç duyuyorlarsa seve seve hizmet etmek.

Öldükten sonra da onlar için yapılması gereken bazı hizmetlerimiz daha vardır.

– Onları rahmetle anmak, bağışlanmaları için dua etmek.

– Ruhları için hayır yapmak, yoksullara ve kimsesiz çocuklara yardım etmek.

– Vasiyet yapmışlarsa yerine getirmek.

– Dostlarına iyilik etmek ve onları kırıcı davranışlardan sakınmak.

Ebû Saîd Malik b. Rebi’a es-Saidî (r.a.) şöyle demiştir.

Beni Seleme kabilesinden gelen bir adam Peygamberimize:

– Ey Allah’ın Resûlü, anne ve babamın ölümlerinden sonra onlara yapabileceğim bir iyilik var mı? diye sordu. Peygamberimiz. Evet, onlar için Allah’tan af dilemek, vasiyetlerini ve taahhütlerini yerine getirmek, onlar vasıtası ile olan yakın kimseleri (amca,hala, dayı, teyze gibi) ziyaret etmek ve onların dostlarına ikramda bulunmaktır” buyurdu.

Ayet-i Kerime’de özellikle annenin bu fedakârlığının hatırlatılması, onun evlât üzerindeki hakkının, babadan daha çok olduğuna delâlet eder.

Çetin KILIÇ