Kurbağa Hakkında Detaylı Bilgi

Kurbağa Kurbağa, iki yaşamlılar (Amphibia) sınıfındaki türlerin %88'ini ve Anura takımını oluşturan hayvanlardır. Anura, Yunanca'daki "yokluk" ön eki olan "an-" ile yine Yunanca'da "kuyruk" anlamına gelen "oura" sözcüklerinden türetilmiş bir terimdir ve "kuyruksuz" demektir. Familyası: Kara kurbağasıgiller (Bufonidae) Su kurbağasıgiller (Ranidae). Yaşadığı yerler: Suda, karada ve ağaçlarda. Avustralya ve çevre adaları hariç, bütün dünyaya yayılmışlardır. Özellikleri: Vücutları çıplak ve tıknazdır. Kuyrukları yoktur. Uzun arka bacakları sıçramaya elverişlidir. Erginleri akciğer, larvaları solungaç solunumu yapar. Ömrü: 10-40 yıl. Çeşitleri: 2000 kadar türü bilinmektedir.
Su kurbağası,
kara kurbağası,
göl kurbağası, ağaç kurbağası,
petekli kurbağa,
Amerikan **** kurbağası ünlü türleridir.

Vücudu sıçramaya elverişli kuyruksuz amfibyumlara verilen genel ad. Amfibyum, suda ve karada yaşayan demektir. Üçgen biçimli kafaları, patlak gözleri vardır. Çoğunun üst çeneleri dişlidir. Ön bacakları 4, arka bacakları 5 parmaklıdır. Çoğunlukla suda yaşayan türleri vardır. Boyları genellikle 7-15 cm arasında değişir. Burun delikleri çok öndedir ve bunları zar gibi bir kapakla istediği zaman kapatabilirler. Ucu yapışkan dilleri uzun ve geriye doğru kıvrıktır. İleriye hızla fırlatarak böcek avlarlar. Deri solunumları güçlüdür. Başlarının yanlarında balon gibi şişen ses keseleri vardır. Kurbağalar böcek, solucan ve sümüklü böcekleri severek yerler. Kurbağalar işitmede en duyarlı canlılardandır. İşitme duyuları görme duyularından çok daha hassastır. Dış kulakları bulunmaz. Ancak hareket eden avlarını fark ederler. İnce ve çıplak derilerinde müküs ve zehir bezleri vardır. Müküs yapışkan bir sıvıdır. Vücudu su kaybına karşı korur. Derilerindeki zehir tahriş edicidir.


Yılan ve
kuşlar zehirlerinden etkilenmezler. Tehlike anında suya dalarlar. Kara kurbağaları gündüzleri gizlenir, gece avlanmaya çıkarlar.

Erişkin kurbağaların hepsi
akciğerleriyle solur ve suda yumurtlar. Nadir bazı türler yumurtalarını vücutları üzerinde taşır. Yumurtadan çıkan siyah renkli ve kuyruklu larvalarına “tetari” veya “iribaş” denir. Solungaç solunumu yapar, sudaki küçük bitki ve böceklerle beslenirler. Kendilerinden küçük tetarileri de yerler. Gelişme devrelerinde önce arka ayaklar, sonra ön ayaklar belirir. Kan dolaşımları balıklara çok benzer. Akciğerler gelişince solungaçlar kaybolur. Daha sonra kuyruk da körelir. Sudan karaya sıçrayarak barınacak yer ararlar. Üç yılda erginleşirler. Renkleri yaşadıkları çevrelere uygundur. Renk değiştirenleri de vardır. Ağaç kurbağaları yeşil renkli olduğundan düşmanları tarafından fark edilmezler. Ön ve arka ayakları arasında perde olanları ağaçtan yere planör uçuşu yaparak inerler. Yarı geçirgen derileri, yaprakların terleyerek çıkardığı suyu emer. Üreme dönemlerinde suya dönerler.


Afrika ve
Güney Amerika’da yaşayan pipalar (petekli kurbağalar) suda beslenir. Dilleri ve göz kapakları yoktur. Erkek tarafından döllenen yumurtalar dişinin sırtındaki peteklere yerleştirilir. Kurbağa yavrusu tamamen gelişmiş olarak anasının sırtındaki odacığı terk eder.

“Rheobatrachus silus” kurbağa türü yavrularını midesinde geliştirir. Yumurtadan çıkmak üzere olan yavrularını yutar. Mide, besinleri barsağa iterek ifrazatını durdurur. Genişleyerek yavruların gelişmesi için emniyetli bir beşik olur. Kuluçka devresi tamamlanıncaya kadar iki ay hiçbir şey yemez. Genişleyen mide, akciğerlerin faaliyetlerini durdurunca, deri solunumuyla hayatını devam ettirir. Yumurtadan çıkan yavrular gelişimlerini tamamlayınca yemek borusundan tırmanarak ağızdan dışarı çıkarlar. Bundan sekiz gün sonra mide eski haline dönerek faaliyete başlar.