Osmanlı Devleti'nin son dönemleri, birçok sosyal ve iktisadi alanda olduğu gibi bankacılık alanında da Türkiye'ye temel oluşturmuştur. Cumhuriyetin ilanı ve sonrasıyla gelişmeye başlayan bankacılık sektörü, İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'de özel sektörün desteklenmesiyle birlikte hızla yayılma fırsatı yakalamıştır.

Osmanlı Dönemi Bankacılığı

Osmanlı Devleti'nin ayakta kalmaya çalıştığı dönemlerde yerli bankacılık sektörünün ilk adımları atılmıştır. Osmanlı'nın Avrupa ülkelerinde yaşanan kadar sanayileşme ve gelişme yaşamaması, bankacılıkta da Osmanlı'yı Avrupa'nın gerisinde bırakmıştır. Devlet tarafından herhangi bir teşvik de olmadığı için, ilk bankanın kuruluşu 1847'leri bulmuştur. Bundan önce yalnızca sarraflar ve bankerler tarafından yürütülen bankacılık işlemleri, yavaş yavaş bankalara devredilme aşamasına girmiştir. Bu bağlamda açılan ilk banka olan İstanbul Bankası, Osmanlı parası olan "kayme"nin değer kaybını önlemek amacıyla 1847'den 1852'ye kadar faaliyet göstermiştir. Yaptığı bazı işlemler ve piyasada oluşturduğu spekülasyonlar kapanmasına sebep olmuştur.

Bu bankanın ardından İngiliz sermayesiyle kurulan Osmanlı Bankası, Osmanlı hükümeti ile yabancı sermayeler arasındaki sorunları çözme amacını taşımaktadır. Bu bankanın en önemli özelliği, para basma yetkisine sahip olmasıdır. Bunun yanında bankanın sahip olduğu diğer yetkiler ise devletin dış borçlarını ödeme, parasını tutma ve bütçesini belirlemedir. Ulusal bankacılık akımının ortaya çıkmasıyla, banka sayısı artış göstermiştir. Bu akımın ürünü olarak 1888 yılında kurulan Ziraat Bankası, Türk bankacılığının en önemli bankası olup, günümüzde de önemini korumaktadır. Osmanlı'nın son döneminde kurulan çok sayıda banka iflas ve tasfiyeler nedeniyle uzun soluklu olamamış, bunların yalnızca 18 tanesi Cumhuriyet dönemini görebilmiştir.

Cumhuriyet Dönemi Bankacılığı

Cumhuriyet'in kurulması, birçok alana olduğu gibi bankacılık sektörüne de çeşitli yenilikler getirmiştir. Sanayi ve ticaret alanlarıyla ekonomik kalkınmayı hedefleyen Türkiye Cumhuriyeti, ulusal bankacılığı geliştirmiş; Türkiye İş Bankası, Türkiye Sanayi ve Maadin Bankası gibi bankaların kurulmasında rol önemli oynamıştır.

1930'larda başlayan ekonomik buhran tüm dünyada olduğu gibi Türkiye'de de etkisini göstermiş, bankacılık da en büyük darbeyi alan sektörlerden biri olmuştur. Ülkedeki banka ve şube sayısında düşüşler yaşanmıştır. Buna önlem olarak "devletçilik" ilkesi benimsenmiş ve bu politika doğrultusunda Etibank, Halk Bankası, Sümerbank gibi bankalar kurulmuştur. Bunun ardından Türkiye, dahil olmadığı İkinci Dünya Savaşı'ndan etkilenmiş ve devletçilik ilkesinden vazgeçip özel sektörü destekleme kararı almıştır.

Osmanlı Devleti'nin son dönemlerinden Türkiye Cumhuriyeti'nin 30'lu yaşlarına kadar süren Türk bankacılığı, ilerleyen yıllarda izlenen çeşitli politikalarla gelişmiş ve bugünkü halini almıştır.