Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki:
“Fânîyim, fânî olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahmân’a teslim eyledim, gayrı istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâkî isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcûdâtı umumen isterim.”
O Bâkîdir.
O, hükümleri hikmetli olandır; biz Onun hükmünün kabzasındayız.
O, Hakem ve Adl’dir; yer ve gök yalnız Onundur.
O, mülkündeki gizlilik ve gaybları bilendir.
O, Kâdir ve Kayyûm’dur; Arş ve yer Onundur.
O, san’atındaki meziyet ve nakışlar latîf olandır.
O, Fâtır ve Vedûd’dur; güzellik ve kıymet Onundur.
O, yaratıklarındaki aynaları ve şuûnâtı büyük olandır.
O, Melik ve Kuddûs’tür; izzet ve kibriyâ Onundur.
O, mahlûkatı emsalsiz güzellikte olandır; biz Onun san’atının nakışlarındanız.
O, Dâim ve Bâkî’dir; saltanat ve bekâ ona mahsustur.
O, ihsanları cömertçe olandır; biz Onun misafir kafilesindeniz.
O, Rezzâk ve Kâfî’dir; hamd ve senâ Ona mahsustur.
O, hediyeleri güzel olandır; biz Onun ilminin dokumasının eseriyiz.
O, her şeye bedel yeten Yaratıcıdır; cömertlik ve ihsanlar Ona mahsustur.
O, şikâyet ve yakınmaları ile mahlûkatının duâlarını çok iyi duyandır.
O, şifâ veren Merhametkârdır; şükür ve senâ Ona mahsustur.
O, kusurları ve kullarının günahlarını bağışlayandır.
O, merhametli olan Gaffâr’dır; af ve hoşnutluk Ona mahsustur.
Bediüzzaman Said Nursi