Camın ardında benimle yarışan bir yağmur var. Hemen önümde ise, nefesimin buğusuna yazdığım, onca zamandır unutmaya yeminli olduğum adın...

Yazık ki, hayat süreklilik hızını durduramadığın bir enstantane. Yanı başımda duruyor fotoğraf albümleri. Donuk zannedilen yüzlerde canlanıyor bin bir anı. Sarıldığın kollarında ağlıyor özlemler, tebessümlerinden damlıyor şebnemler...

Kendine vücut bulsa ayrılık, şüphesiz herkesi korkutan bir canavara dönüşüverirdi. Kızgındım sana, öfkeliydim. Göz yaşlarım kadar bile yanımda değildin çünkü. Gök kuşağının renk paletinde bırakmıştın tüm işgüzar izlenimleri, ihtiyacımdın oysa. Fotoğraf karelerinde unuttuğun, o gülümseyen yüzünü gördüğüm an, seni affettim... Önceden tasarlanamayan, belki de bunca zamandır göz ardı edilmiş bir özlem nöbeti bu. İliklerime kadar ürperdim. Başımda sevda askerlerin...

Yeteneksiz olan dünlerimin inadına hançer gibi saplanıyordu gözlerin, fotoğrafların boşluğunda. Elim, yüzüm ve odada ki her şey titriyor yokluğunda. Susup, kabullenmediğim her gerçeğin sırası gelmiş gibi çığlıkları yankılanıyor sokaklarda. ‘Üzgün rolüne soyunduğunda yazılır en şahane yazılar’ derdi bir dostum. Sanırım gerçekten üzgün olduğum için bir türlü toparlayamıyorum rehin aldıklarını...

Penceremin gölgesinde saklanıyor yarasalar. Tıpkı benim gibi kaçıyorlar ışıklardan. Işıkların yaratmış olduğu o saydamlıktan...

Kapalı zarflarında bıraktım hüznümü. Kent postacılarının yarı açık çantalarında diyar diyar sahip arıyorlar kendilerine, o içten yoğunluğu bulaştırabilsinler diye... Hüzünler bilmezler gönüllü alıcılarının olmadığını. O tanrının ücretsiz armağanıdır kullarına. Çünküsü yok, nedeni yok. Gözümden akanlardan daha çok derdim...

Suç kimdeydi bilmiyorum. Ya da en çok hatayı hangimiz yaptık? Hangimiz daha fazla yara aldık, kanadık? Hangimiz bundan haz, hangimiz darbe aldık? Farkında mıydın bilmiyorum ama, kişisel olmayan her hedefin gölgesi geçmişimize ışık tutuyordu.Hatalı bensem bile, gidişine hiçbir sinema karesinin ezberlenebilir replikleri yakışmıyordu. Ben bu filmde zoraki el sallayan bir figürandım sadece...

Yoktun... Ve bir daha hiçbir zaman olmayacaktın belki de...

Yıldızları kucakladın, güneşi bırakıp. Beni ise kimsesiz kimliklerin hüzünlerine. Fotoğraflarında yaşadım hayatı, gittikten sonra elimde kalan enerji kırıntılarıyla. Aktı gitti zaman. Poz verirken ben yeni resimlere, yanımda ki insan suretleri değişip durdu. İçimde ki insan ise, o fotoğraflara hiç renk vermedi...

Yoksun... Ve yoksun diye fotoğraf makinaları gülümsemelerimden hep yoksun...


Elif SEZGİN