İngiltere Norfolk’ta yemyeşil doğayla sarmaş dolaş olan bir bahçenin kapılarını aralıyoruz.

Çiçek tarhlarında dört mevsim çiçek olması için planlamaya dikkat ettiklerini ve bir bahçenin asla çiçeksiz olamayacağının altını çiziyor ev sahipleri. Bahçe sadece çim zeminden oluşmuyor elbet. Sert zemin malzemesi olarak evin dokusuyla uyumlu tuğla taş tercih edilmiş. Yürüme yollarının çevresi elbette yine çiçek deniziyle kaplı. Asterler, Dahlialar, çan çiçekleri, küpeler, Digitalis, kozmozlar, ekinezyalar renk denizine farklı bir hava katıyor. Mis gibi kokan İngiltere’ye özgü yabani gül çeşitleri, yemyeşil çalılar arasında mücevher gibi parıldıyor. İngiliz Bahçeleri’nin bir başka tipik özelliği olan sarmaşıklar da yine bu bahçede karşımıza çıkıyor. Evin giriş bölümünde ve oturma alanlarında da sarmaşığa yer verilmiş. Sarmaşık türleri arasında klematis, yasemin, hanımeli bahçede yer alıyor. Kiminin kokusu kiminin de rengi insanı büyülüyor.

Böyle bir bahçenin bakımlı olması gerekiyor elbet. Bunun için ailenin yardımcıları da var. Düzenli bakım sayesinde böylesine düzenli ve göz alıcı bir görüntüye sahip olduğunu öğreniyoruz. “Bahçede dört mevsim zaman geçirebilmek ve her sezonda çiçeklerin güneşle buluşmasına tanık olmak için dikkat etmek gerekiyor. Zahmetli bir iş gibi görünse de bahçede zamanın nasıl geçtiğini unutuyorsunuz” diye sözlerine ekliyor ev sahibesi.

Yeşilin binbir tonu RENKLİ ÇİÇEKLER ile bu güzel bahçede buluşuyor...





İngiliz bahçelerinin tipik özelliğidir; kendinizi doğanın içinde kaybolmuş hissedersiniz. Çünkü bahçede yer alan bitkiler en serbest halde formlarını özgürce sergilerler. Digitalislerle yaseminler, Asterlerle Amarylisler ve daha birçok farklı tür her dem yeşil bitkilerle sarmaş dolaştır. Bu görüntü sizi doğanın kalbine götürür. Norfolk’ta 17. yüzyıl zamanında yapılan Georgian mimariye sahip bu bina ve bahçesi de aynı duyguları hissettirdi. Abartıdan uzak, doğanın kalbine inmiş özgür bir bahçe... Fitzgeralds ailesi üç çocuğu ile bu evi ‘Aile Evi’ olarak dekore etmiş. Çocuklar Londra’da üniversite veya işe gitseler bile, hafta sonlarında yine bu eve dönebilmeleri için planlamışlar. Hafta sonları aile bu evde buluşuyor ve bunu gelenek halinde devam ettiriyorlar. Şehirle bağlarının kopmaması için ayrıca Londra’da da bir evlerinin bulunduğunu söylüyor fakat bu evin ruhunun bir başka olduğunun altını çiziyor ev sahipleri. Bahçede dolaşmaya başlıyoruz… Özgürce büyüyen ağaçlar, huzur dolu yeşillik, insanı sarhoş eden birbirine karışmış çiçek kokuları… Çiçeklerin renkleri birbiriyle adeta flört ediyor. İç içe geçmiş morlar, sarılar, kırmızılar, pembeler. Neredeyse her renk çiçek var ve bir arada o kadar mutlu görünüyorlar ki, tablodan fırlamış gibi… Bitki tarhlarında yer alan çiçekler karışık dikilmiş olsa da kendi içinde bir uyuma sahipler. Tipik bir İngiliz bahçesi burası, bu yüzden kendine has bir asilliği var. Kendine has cazibesi olan bahçenin ana girişinde geniş bir çim alan bizi karşılıyor. Çim alanın sınır bölgesinde de çiçek tarhları... Bize tanıdık gelen bitki çeşitlerini bir arada görmek heyecanlandırıyor elbet. Lavantaların mor rengiyle Rudbeckianın sarı tonu ahenkle dans ediyor… Bitkiler bir arada oldukça mutlu görünüyor. Çiçekli bitkilerin yanında Yucca, Phormium gibi kılıç yapraklara sahip bitkiler de unutulmamış. İngiltere’nin nemli havası sayesinde güneş bize bulutlar arkasından bakıyor. Herhalde bu bahçelerin sırrı da bu olsa gerek. Bol yağış ve dengeli güneş sayesinde bahçe günden güne coşuyor, güzelliğini de muhafaza ediyor. Acer türü ağaçlar, at kestanesi, meşe gibi boylu ağaçlar da yine bu planda karşımıza çıkıyor. Bahçenin arka bölümüne geçtiğimiz zaman ise burada yer alan göl bizi adeta kalbimizden vuruyor. Gölün kenarından çevreye göz süzdüğünüz zaman sizi başka bir manzara bekliyor. Bitkiler dört bir yanınızı sarıyor. Sık şekilde dikilmiş çiçek grupları asla sizi yormuyor. Lavanta çiçekleri, zambaklar, karanfiller, papatyalar, sarmaşık güller, Alliumlar ve diğerleri bu güzel bahçede buluşmuş. Kendinizi yeşil tonlarının huzurlu kollarına bırakmak isterseniz o zaman gölün diğer yanına sizi davet etmek isteriz. Monet’nin ünlü tablosunda yer alan görüntü gibi bir manzara burada sizi bekliyor. Dalları gölle buluşan söğüt ağaçları, nilüferler… Yeşilin binbir tonunu burada keşfetmeniz mümkün. Bu rengin insana huzur verdiği doğru, ne dersiniz? Kuş seslerinden başka kulağınıza gelen bir ses yok. Elbette rüzgarla buluşan ağaç hışırtısını da listeye eklemelisiniz. Zamanın donduğuna bu bahçede tanık oluyoruz. Yeni keşiflere doğru yelken açma zamanı geldi, rotamızı başka bir bahçeye çeviriyoruz. Bu yüzden bahçede doğanın renkleri arasında olmak gibisi yok. Ağaçların gölgesinde soluklanmak, renk cümbüşü çiçek tarhlarında yeni bitkiler keşfediyor olmak, kim kiminle mutlu bunu keşfetmek gibisi yok!





Gölde yer alan su BİTKİLERİNE SARKIK formlu söğüt ağaçları eşlik edİyor.

Ev cephesine yakın noktada oluşturulan oturma alanında soluklanıyoruz. Uzun dikdörtgen masa ve oturma grubu tik ahşap malzeme. Doğayla uyumlu her ayrıntıya özellikle dikkat ettiklerini hissediyoruz. Bahçenin farklı noktalarında da oturma alanları oluşturulmuş. Bu noktalar açık hava odası gibi, dört bir yanınız çiçek yataklarıyla çevrili. Bahçede dolaşırken kıvrılan yollar sizi güllerle kaplı bir gazeboya veya arkasını yeşile dayamış olan bir banka getirebilir. Bu bahçede hiç olmadığınız kadar özgür hissediyorsunuz kendinizi. Zorlama yok, planlı bir bahçe olmasına rağmen kendinizi o planın içine hapsolmuş gibi hissetmiyorsunuz. Çiçek bordürlerinden çiğdemler, Galanthuslar, nergisler, çuhalar ve Verbenalar buluştuğu zaman da ayrı bir güzellikte olduğunu belirtiyor. Fakat geniş bir araziye yayılmış olan bu bahçede keşfedilecek detaylar bununla sınırlı değil.









YAZI: SELEN OKAN • FOTOĞRAFLAR: Polly Eltes NARR ATIVES / SESKİMPHOTO

EvBahçe Dergisi Haziran 2013 Sayısı