Bu ilk murakabada İhlâs sûre-i şerif’inin tecelliyâtı husule gelir.

Allah-u Teâlâ buyurur ki:

“De ki: O Allah bir tekdir. Allah Samed’dir, her şey O’na muhtaç, O hiçbir şeye muhtaç değildir. Doğurmamış, doğurulmamıştır. Hiçbir şey O’nun dengi ve benzeri değildir.” (İhlâs: 1-3)

Gönül yolculuğunun ilk safhası başlar.

Allah-u Teâlâ’ya inanmış ve muhabbetini kazanmış olarak, İhlâs-ı şerif kapısından içeriye alınır, perde kapanır, orası bir gönül bahçesidir. Orada dikilen ve feyz-i ilâhî ile, nur damlaları ile sulanan marifet çiçeklerinin kokusunu almaya, birçok gizli tecellileri gönülde seyretmeye başlar ve tefekküre dalar.

Resul-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i şerif’lerinde:

“Tefekkür gibi bir ibadet olamaz.” buyururlar. (Münâvî)

Tabii ki bu iç âlemin tefekkürüdür, hususa âittir.

Orada o ekilen çiçeklerin kokusunu aldıkça, onu ekeni tefekkür eder ve Allah-u Teâlâ’yı yavaş yavaş gönülde arar.

Ve böylece murakabanın birincisini bitirmiş olur ve Hakk’a giden yolculuk başlar.

Nefsi secde mahallinden çıkarırken “Allah birdir” zikri verilmişti ve nefis oradan çıkarılmıştı. Bu noktada artık o talimat nefsin içine işler. Murakabaya geçince gerçekten Allah-u Teâlâ’nın varlığını ister istemez bilir.

Şeyh Es’ad Efendi -kuddise sırruh- Hazretleri bu murakaba ile ilgili olarak “Mektubat” adlı eserinde şöyle buyururlar:

“Mübarek ve hususi zamanlarda yirmidört saat zarfında birkaç defa kalbi bir çanak biçiminde tasavvur edip Cenâb-ı Hakk’ın nûrlarına ve feyizlerine karşı tutunuz, zikretmeyiniz. Bu Murakaba-i ehadiyet’i zikre bedel olarak kabul ediniz. Sükûnetle ve zikir yapmadan mütefekkir olunuz. İstediğiniz kadar devam ve takip ediniz. Kalp yukarı doğru müteveccih olsun. Çünkü rahmetin inmesi yukarıda olan arş cihetinden olur. Yoksa Cenâb-ı Hakk cihetlerden münezzehtir. Diğer zamanlarda zikir yapabilirsiniz. Fakat bu murakaba zikirden üstündür.” (43. Mektup)


ÖMER ÖNGÜT