Okurum Esin Ayral’dan bir not aldım:

“Dün sabah Akatlar Kültür Merkezi’nde İKKB Başkanı Nazan Moroğlu’nun açılışını yaptığı ve Sayın Ümit Kocasakal’ın konuşmacı olduğu toplantıya gittim. Erken vardığım için kapıda bir sigara içiyordum ki, elinde Cumhuriyet gazetesi ile bir bey yanaştı ve‘Bekir Coşkun’un (Kadının Duruşu) yazısını okudunuz mu’ diye sordu.

Cevabımı beklemeden yazınızı okumaya başladı, son satırlara gelince gözyaşlarına hâkim olamadı. Özür dileyerek yanımdan ayrıldı.

Saati gelince ben salona indim, az sonra bu bey de geldi, benim bir üst sıramın ilk koltuğuna oturdu.

Bu değişik bir söyleşiydi.

Dinleyicilere de soru sorma imkânı verilecekti. Bu bey daha söz verilmeden söz istedi, çok heyecanlı olduğu için lafını anlayamadım, ama: ‘Bekir Coşkun’un yazısını okuyun’ dedi, aslında ilk paragrafı okunmuş olmasına rağmen, ısrarla tamamının salonda okunmasını talep etti.

Bu yerine getirilemedi ama Ümit Kocasakal sorusuna cevap verdi… O arada arkamda bir hareketlilik oldu. Bu bey kendinden geçmiş, orada bulunanlar yardıma koşmuşlardı…

Ambulans gelince salonu boşaltmamız istendi.

Bugün Cumhuriyet gazetesinin 8. sayfasının sağ alt köşesinde vefat ilanını gördüm.

Size olan hayranlığından sizi haberdar etmek istedim.

Sevgilerimle…”

*

Not böyle…

Gazeteyi açıp tek gözümle ölüm ilanını bulup baktım…

“…1952 Tıp Fakültesi mezunu… Cumhuriyet âşığı… Dr. Hüseyin Nazım Oğuz…”

*

Uzaktaydım, keşke onu yolculamaya yetişebilseydim…

Kendisi gibi Türk aydını yetiştirdiği çocuklarıHülya, Haldun ve Ahmet Oğuz’u arayarak başsağlığı dileyebildim…

*

Yaşamının son anında “yazının öbür yarısını”istemişti…

Cumhuriyetimizin yaşaması için yaralı kalbiyle savaşmaktan vazgeçmeyen uzaktaki dostumun son arzusuydu, yazının öbür yarısı…

Yüreğimdeki sızıyı, minneti, saygıyı, tüm yazılanları, yazılacakları… Gittiği sonsuzluğunun ilk gününde göndermeye çalıştım ona…

Dün gecenin karanlığında boynuna sarıldım…

Bu kadarını söyleyebildim uzaktan:

“Güle güle dostum…”