porno escort diyarbakır iskenderun escort
Sayfa 2/3 İlkİlk 123 SonSon
22 sonuçtan 11 ile 20 arası

Konu: Edebiyat Sözlüğü

  1. #11
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    Hayalperest.

    Standart ---> Edebiyat Sözlüğü

    İBDA
    Yaşanılan dönemin sanat anlayışı içinde olağanüstü bir eser yaratma. Örneğin Fuzûlî’nin Leyla vü Mecnun’u Şeyh Galib’in Hüsn-ü Aşk’ı birer ibda kabul edilir. İbda eser verebilenlere mübdi ibdakâr eserleri de bedia olarak adlandırılır.

    İBHAM
    Bir edebi eserde isteyerek ve bilinçli olarak yapılan kapalılıktır. Sanatçı sözün anlamını hemen anlaşılmayacak şekilde kapalı tutarak okuyucusunu düşündürmeyi amaçlar. Sanatçının istemeden bilinçsiz olarak yaptığı kapalılığa ise "te’kid" adı verilir. Örnek:

    Nasıl istersen öyle dinle bakın:
    Dalların zirvesindeyiz ancak
    Yarı yoldan ziyade yerden uzak
    Yarı yoldan ziyade mâha yakın

    Ahmed Haşim

    İCAZ
    Bir düşünceyi çok az sözcükle özlü bir şekilde anlatmadır. Kısaltmanın anlamı güçleştirmemesine dikkat edilir. Buna icaz-ı muhil denir. Az söz yüklü anlamla ifadeye makbul icaz denir. Atasözleri vecizeler hikmetli sözler bu gruba girer. Makbul icaz iki türdür: Hafz yoluyla icaz: Anlama zarar vermeyecek şekilde bazı sözcükler atılır. Bu cümle çıkarılarak da yapılabilir. Sözcük çıkarmaya icaz bi’l-harf denir. Örnek:

    Bir pâreye bini âferinin
    Pâpûşu atıldu Gevherî’nin

    Ziya Paşa

    Şair burada "papucu dama atıldı’yı "papucu atıldı" diye kısaltmış.
    İcaz cümle çıkarılarak yapılırsa icaz bi’l cümel adını alır. Örnek:

    "Ahmet ders çalışsaydı…" Burada "başarılı olacaktı" cümlesi çıkarılmış.
    Tazammum yoluyla icaz: İfadeden sözcük ve cümle atılmadan yapılan icazdır. İki türü vardır.
    İcaz bi’t-takdîr: Amaç az sözcükle anlatılırken ihatalı anlam da çıkar. Örneğin "Ateş düştüğü yeri yakar".
    İvaz bi’l-kasr: Hiçbir sözcük atılmadan anlamca zengindir. Örneğin "Akacak kan damarda durmaz" gibi.

    İDGAM
    Birbirine yakın iki harfi tek yazarak vurgulu okumak. Örneğin çakal yazıp çakkal okuma gibi.

    İDİL
    Eski Yunan şiirinde mitolojik epik ve pastoral şiirlerin genel adı. Günümüzde sevgi ve mutluluk işleyen şiir türü.

    İDMAC
    Sözcük anlamı sıkıştırmak. Edebiyatta sözde ve yazıda övgü içinde övgü ya da aşagğılama içinde aşağılama yapmayı tanımlar. Övgü içinde övgü yapmaya istitbâ adı da verilir. Örnek:

    Sadrında seni eyleye Hak dâim ü bâki
    Hep âlemin etdikleri şimdi bu duâdır

    Nedim
    Şair sadrazama dua ediyor ama bu duanın herkes tarafından yapıldığını belirterek övgü içinde övgü yapıyor.

    İFRAT
    Bir sıfatı aşırı ölçüde şiddetlendirmektir. Mübalağa (abartma) sanatının bir türüdür.

    İGARE
    Bir şairin şirinin bir başka şair tarafından benimsenmesi anlamındaki sirkat’ın türü. Benimsenin şiirde bazı değişiklikler yapılır veya sadece bazı sözcükler alınırsa sirkat igare (nesh olarak da adlandırılır) olur. Şiirin sözcükleri değil anlamı benimsenmişse ilmâd ya da selh adı verilir. Örnek:

    Rıza Tevfik’in 1925’te yazdığı Cüniye başlıklı şiirin ilk dörtlüğü:
    O gece ne kadar güzeldi kâinat
    Havvâda bir safâ cereyânı vardı
    Dağlardan taşlardan taşıyordu hayat
    Guyibâr-I aşkın fezeyânı vardı

    Nihal Atsız’ın 1933’te yazdığı Dün Gece başlıklı şiirin ilk dörtlüğü:
    Dün gece ne kadar güzeldi âlem
    Göklerin şanlı bir mehtâbı vardı
    Sevdânın topraktan taştığı bu dem
    Günâh-I aşkın da sevabı vardı

    İHAM
    Anlamla ilgili edebi sanat. İki ya da daha fazla anlamı olan sözcüğün en uzak anlamıyla kullanılması. Eğer sözcügün iki anlamının da konuyla ilisi olursa "ilham"sözcüğün özellikle gerçekten çok mecaz anlamı kastedilirse "kinaye" yapılmış olur. Örnek:

    Sahn-ı çemende durma saalınsun sabâ ile
    Azâdedir nihâl bugün berg ü bârdan

    Bakî
    ("Fidan bugün yaprak ve bardan kurtulup serbet kaldı artık bahçenin ortasında rüzgarla salınsın." Bâr sözcüğü hem meyve hem yük anlamındadır. Bâr’dan kurtulmakla ağaçlar hem meyveden hem de yükten kurtulurlar. Şair burada bâr’ın bu iki anlamını kastederek iham yapıyor.

    İHTİRA
    Daha önce hiçbir şairin kullanmadığı sözcük deyim ve üslupları tanımlar.

    İHTİSAR
    Bir düşüncenin az sözle anlatılmasıdır. Geniş açıklamalara tanımlamalara girilmeden konu yalın ve doğal bir şekilde anlatılır. Bu bakımdan icaz’a benzer.

    İKMAL
    Bir cümledeki anlamı ardından gelen cümleyle tamamlamak. Her iki cümlenin öznesi de çoğunlukla ortaktır ve ilk cümlede yer alır. Örnek:

    Merd olan kizbe tenezzül etmez
    Zillet-i kizbe tahammül etmez

    Nabî

    İKSAR
    Kusur sayılan sanatlardandır. Bir düşünceyi gereksiz şekilde uzatılan ve tekrarlanan sözcüklerle anlatmaktır. Örneğin "Ali gitti mi?" sorusuna karşılık "evet" ya da "hayır" yerine "Ali gitti gelmedi" yanıtı vermek gibi.

    İKTİBAS
    Anlamı güçlendirmek için söze ayet ve hadisler katılmasıyla yapılan sanat. Ayet ve hadisler aynen kullanılabilir ya da çevirisinin bir bölümü tercih edilebilir. Örnek:

    Zalimlere bir gün dedirtir kudret-i Mevlâ
    "Tallahi lekad âsereke’llahü aleyna"

    Ziya Paşa
    (Yusuf Suresi ayet 91: Tanrı hakkı için Allah seni bize üstün kıldı.)

    İLMAM
    Bir şairin başka bir şairin şiirini biraz değiştirerek sahiplenmesi. Örnek:

    Şâdî-i vuslat niçin tahammîl-i nâz eyler bana
    Rind-i şâdî-düşmenim ben gam niyâz eyler bana

    Nâil-î Kadîm

    Tiğ-ı istisnâ çekip gamzen ne nâr eyler bana
    Afet-i aşkın kazâ arz-ı niyâz eyler bana

    Namık Kemal

    İLTİFAT
    Sözü konuyla ilgili bir başka yöne çevirme şeklindeki edebi sanat. Bir yeri olayı duyguyu düşünceyi anlatırken birden söz yine konuyla ilgili başka bir yere olayadüşünceye duyguya çevrilir.

    İLTİZAM
    Şiirde kafiyeyi sağlayan ya da düzyazıda "seci" olarak kullanılan sözcükten önce gelen ve kafiye ile aynı sayıda harf içeren benzer sözcükler kullanarak yapılan sanattır.Örnek: Merasim-i tevkîr-i tevfirinde ihmal-ü taksîr olunmayup hıl-i fâhire ve in’âmât-ı zâhire ve ziyâfât-ı vâfire ile Zülkadiroğlu tâifesi muğtenem oldular.

    İNSİCAM
    Sözün düzgün tutarlı ve birbirine bağlanak söylenmesi. Sözcükler titizlikle seçilir art arda gelen cümlelerde anlamlı bir diziliş aranır.

    İNŞA
    Divan edebiyatında edebi sanatlarla yüklü süslü düzyazılara verilen isim. İnşa yazanlara "münşi" denir. Günümüzdeki anlamı kompozisyon.

    İNTİHAL
    Başkasına ait eserlerden parçalar alıp kendisininmiş gibi gösterme. Aşırma veya ahz u sirkat tabirleri de aynı anlama gelir. İntihal şiirde olursa şirkat-ı şi’r bu işi yapan da düzd-i sühan (söz hırsızı) diye anılır. Sünbülzâde Vehbi Sirkat-ı şi’r (şiir çalma) olayı için şu beyti söylemiştir:

    Sirkat-ı şi’r edene kat’i zeban lâzımdır
    Böyledir şer-i belâgatle fetâvâ-yı sühan.

    İRSAL-I MESEL
    Anlamla ilgili sanatlardandır. Söylenen fikri kuvvetlendirmek için araya atasözü veya atasözü değerinde örnekler katmaya denir. İleri sürülen düşünce kendisiyle ortak nokta bulunmayan başka bir düşünceyle birlikte kullanılır. İrad-ı mesel de denir. Örnekler genellikle herkes tarafından bilinen söylenen kabul edilen atasözleri vecizeler ve hikmetli sözlerden seçilir.

    Örnek:
    Tok olanlar bilemez çektiğini aç kalanın
    Sırtı pek kimseye ahvâl-i şita yaz görülür

    Samî

    İSTİDRAD
    Uygun bir yerde konu dışında bir şey anlatmak. Konuya açıklık getirmek okuyucunun veya dinleyicinin istifadesini sağlamak için bu yola başvurulur. Bu tür ara girişler "İstidrad" başlığı ile yazılır bitiş yeri ayrıca belirtilirdi. Sonra bu yöntem bırakıldı başlık koymadan açıklama yapıp "Sadede gelelim" sözüyle asıl konuya dönülmeye başlandı. Zamanımızda istidradlar kısa olmak kaydıyla parantez veya iki çizgi arasında yapılır.

    İSTİDRÂK
    Anlamla ilgili sanatlardandır. Över gibi görünerek yerme ve yerer gibi görünerek övmek.
    1. Övme yoluyla yerme: Eskiler te’küdü’z-zemm bi-mâ yüşebbihü’l medh derlerdir. Kişi övmeye benzer sözlerle kuvvetle yerilir.
    Ali Paşa’nın Girit’teki başarısızlığını dile getiren Ziya Paşa’nın Zafernâme’sinden alınan şu beyitler bu sanatın en güzel örneklerinden.

    Bârek-Allah zehî kevkebe-i âlel’al
    Levhaş-Allah aceb nusret-i feyz ü ikbâl!

    Hak bu kim görmedi ağaz edeli devre elek
    Böyle bir tefh ü zafer böyle şükûh ü iclâl.

    Lerze saldı feleğe nâre-i "Hayyâk Allah"
    Râşe verdi küre’yi gulgule-i "Ya Müteâl"

    Kimseler olmadı bu feth-i mübîne mazhar
    Ne Skender ne Hülâgâ ne Sezar ü Anibal.

    Âferin himmetine âsaf-ı âli-kadrin
    Oldu şâyeste-I tevfik-i Cenâb-I Müteâl

    Girid’I aldı geri himmet-i seyf ü kalemi
    Hakkına gelmiş iken dâiye-i istiklâl

    Devleti eyledi bir öyle belâdan âzâd
    Yoksa pek müşkil olurdu şu zamânda ahvâl.

    İhtiyar eyledi bu kışda şu müşkil seferi
    Yoksa kim etmiş idi kendisini istiskâl!

    2. Yerme yoluyla övme: Eskiler te’kîdü’l-medh bi-mâ yüşebbıhü’z-zemm derlerdi. Kişi yermeye benzer sözlerle kuvvetle övülür. Örnek:

    Dehrde anlamayup bilmediği varsa meğer
    Tama’u buğz u nifak u hased u gadr u sitem
    Nabî

    İSTİFHAM
    Anlamla ilgili sanatlardandır. Cevap alma gayesi gütmeksizin art arda sorulan sorularla yapılır. Sevgi nefret teessür üzüntü öfke kin kıskançlık ümitsizlik aczşaşkınlık hayret ve hayranlık gibi heyecan verici duygular bu yolla ifade edilir. Şair duyguya bağlı olarak kendi kendisine herkese veya her şeye soru yöneltebilir. Düşünce ve kavram üzerine dikkati çekmek için bu sanata başvurulur. Aşırı heyecan ve gerilim istifham’ı alelâde soru cümlelerinden ayrılır. Örnek:

    Şakaklarıma kar mı yağdı ne var?
    Benim mi Allah’ım bu çizgili yüz?
    Ya gözler altındaki mor halkalar?
    Neden böyle düşman görünürsünüz
    Yıllar yılı dost bildiğim aynalar?

    Cahit Sıtkı Tarancı

    İSTİHDAM
    Anlamla ilgili sanatlardandır. İki anlamı olan bir kelimeyi bu iki anlama gelecek şekilde kullanmak. Birinde gerçek diğerinde mecazlı anlam kasdedilir. Örnek:

    Bahar erdi açıldı sevdiğim hem fasl-ı dey hem gül
    Bir sahn-i gülistandan biri fasl-ı gülistanda.
    Muallim Naci
    Bu beyitte açıldı fiili birinci mısrada fasl-ı dey (kış mevsimi)nin uzaklaşması sona ermesi; ikinci mısrada ise çiçeğin açılması anlamına geliyor.

    İSTİHLAF
    Türkçedeki sesli harfleri bazı durumlarda uzatmak. Örnek:

    Verseydi âh-ı mecnûn feryadumun sedâsın
    Kuş mı karâr iderdi bâşımdaki yuvâda

    Fuzûlî
    "başındaki" ve "yuvadaki" kelimelerinde "a"lar uzun okunur.

    İŞTİKRAR
    Sözle ilgili sanatlardandır. Aynı kökten türeyen veya aynı köke bağlı harflerin benzerliğinden dolayı aynı kökten türemiş gibi görünen seslerin birarada kullanılmasına denir. Örnek:
    Kılmagıl muhkem gönül dünyaya akd-i irtibât
    Sen bir avâre müsafirsen bu vîrân ribât

    Fuzûlî
    Ribât ve irtibât aynı kökten gelir.

    ÎTİLÂF
    Uygunluk. Kelimenin anlamla uygunluğu kelimelerin vezinle uygunluğu kelimelerin diğer kelimelerle uygunluğu anlamının vezinle uygunluğu ve anlamın anlamla uygunluğu.

    İTNAB
    Sözü gerektiğinden fazla kelime veya cümle ile uzatma. İcaz’ın karşıtı. İkiye ayrılır:
    1. İtnab-ı makbul: Makbul sayılan söz katmadır. Bu çeşitte anlam pekiştirilir anlatılacak şey abartılır kastedilen husus fazla tasvir edilir ve üçü birden sağlanır. Örnek:
    "Yalıların en tabii ve en lüzumlu gezinti vasıtası sandallar! Sade yalıların mı? Boğaziçi’nde herkesin her an en çok onlar işine yarıyor. Mehtapla gezginci sâzende köşkü onlar saz dinleyicilerin mevkibi onlar yerine göre madrabazların balık deposu onlar sebze dükkanı dondurmacı dükkanı onlar; yörük manav sergisi onlartatlı su damacanalarının ambarı onlar hasta sedyesi onlar."
    Ruşen Eşref Ünaydın

    2. İtnâb-ı mümel: Makbul sayılmayan söz katmadır. İtnab-ı mühil de denir. Haşv-ı kabih’ler ve tekrarlar makbul sayılmayan söz katmanlarıdır. Örnek:
    Duâ ile sözü hatmedelim zîrâ hakikatte
    Sözün gevher olursa yeğdir itnâbından îcâze Nef’î
    Konu TaTLı-CaDı tarafından (08 Temmuz 2012 Saat 22:38 ) değiştirilmiştir.
    .





    Ben gidip hayal kuracağım
    Siz oturup gerçeğinizi sevin.

  2. #12
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    Hayalperest.

    Standart ---> Edebiyat Sözlüğü

    KALB
    Sözle ilgili sanatlardandır. Arap harflerine göre bir kelimenin harflerinin yerleri değiştirilerek yapılır. Cinas sanatının bir çeşididir. Cinas-ı kalb tecnis-i kalb ve maklûb adlarıyla da bilinir. İkiye ayrılır:
    1. Kalb-i kül: Tersinden okunduğu zaman da anlamlı olan kelime çıkan sanattır. Buna kalb-i muntazam veya aks-i müfred de denir. Örnek:

    Mûr gibi emrine kılmış itâat halk-ı Rûm
    Râm olupdur nitekim Mûsâ’ya ey şeh şihr-i mâr

    Sururî Kadim
    Mûr: Karınca Rûm: Anadolu Râm: İtaat etme Mâr: Yılan anlamına gelir.

    2. Kalb-i ba’z: Bir kelimenin harfleri değiştirilerek kelime yazma sanatıdır. Buna maklûb muavvec de denir. Örnek:

    Tahlîsine yok mu duâcı
    Câniler içinde kaldı Nâcî

    Muallim Naci
    Câni: Katil Nâci: Şairin adı.

    KARAVELLİ
    Asıl hikaye arasına katılan küçük müstakil hikayeler. Hikayelerin içinde manzum parça bulunmaz. İbret verici veya güldürücü niteliktedirler. Genellikle uzun hikayelerin anlatıldığı toplantılarda zaman zaman dikkatleri başka noktaya çevirmek ve sahneyi değiştirmek için söylenirler.

    KAT
    Anlamla ilgili sanatlardandır. Susmanın söylemekten etkili olacağı yerde sözü kesmeye denir. Heyecanın doruğa ulaştığı noktada bu yola başvurulur. Genellikle nesirde kullanılan bir sanattır. Örnek:

    Bu dağın çilesi dolmaz
    Bu dağın çilesi solmaz
    Bu dağ bir.
    Sus şair
    Hepsini demek olmaz!

    Halide Nusret Zorlutuna

    KATAR
    Halk edebiyatında alt alta sıralanan dörtlüklerin hepsine birden katar denir.

    KAYABAŞI
    Halk edebiyatımızda bir koşma türü. Özel ezgiyle okunur. Türkülerin ezgilerine göre bölümlenmesinde usulsüz okunan türküler bölümüne girer. Konuları kır ve köy hayatıyla ilgilidir. Çobantürküsü olarak da bilinir.

    KELAM-I KİBAR
    Ulu söz demektir. Velilerin büyük kişilerin ahlakçıların özlü sözlerini tanımlamak için kullanılır.

    KEREM HAVALARI
    Saz bağlama bozuk düzenler eşliğinde özel bir ezgiyle söylenen türkülerdir. Adını öykü kahramanı Kerem’den aldığı sanılıyor. Akıcılığından dolayı çok tutulan bir üsluptur. Anadolu’nun hemen bütün bölgelerinde söylenir. Kerem yanık Kerem kesik Kerem kandilli Kerem gibi bölümlere ayrılır.

    KESİK
    Halk edebiyatımızda hece sayısı 7 ve 8 olan şiirlerin genel adı.
    .





    Ben gidip hayal kuracağım
    Siz oturup gerçeğinizi sevin.

  3. #13
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    Hayalperest.

    Standart ---> Edebiyat Sözlüğü

    LÂEDRİ
    Arapça sözcük anlamı "bilmiyorum" demek. Yazarı bilinmeyen eserler için kullanılır.

    LEBDEĞMEZ
    İçinde "dudak sessiz harfleri" (yani b f m p v) diye tanımlanan harfler bulunmayan sözcüklerle yazılmış şiirlerdir. "Dudakdeğmez" adı da verilir. Divan edebiyatında az başvurulan bir yöntemdir. Asıl halk edebiyatımızda kullanılır. Bu türde şiirler söylemek bir ustalık işareti sayılır. Örnek:

    Tarik-i aşka gir ehl-i Hüdâ ol
    Gönül gel layık-i her itilâ ol

    Dilersen dehrde âzâde serlik
    Gurur-i câhı terk eyle gedâ ol

    Cidâl-i kîl ukale yok nihâyet
    Ricalû’llah ile hâl-âşina ol

    Çekil izzetle uzlet gûşesine
    Azîz ol derd-î şöhretten cûda ol

    Dokunmaz leb lebe Remzi okurken
    Dehân-i dil-bere nükte nümâ ol

    Ahmet Remzi Dede
    (Sadece son beyitte dudak sessiz harfleri var)


    LİRİK ŞİİR
    Din doğa aşk özlem gurbet vatan ölüm gibi konularda kişisel duygulanımların dile getirildiği çoşkulu bir anlatımın kullanıldığı şiirlerdir. Eski Yunan edebiyatında şairler şiirlerini genellikle lir eşliğinde söylediği için isim buradan kaynaklanır. Türk edebiyatında bir dönem bir tür telli saz olan rebab ile şiir söylendiği için lirik şiire "rebabi" denildi. Divan edebiyatında gazel murabba şarkı halk edebiyatımızda koşma ve semailer lirik şiire örnek verilebilir.
    .





    Ben gidip hayal kuracağım
    Siz oturup gerçeğinizi sevin.

  4. #14
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    Hayalperest.

    Standart ---> Edebiyat Sözlüğü

    MAKLUB
    Harfleri tersten sıralandığında yine aynı sözcük çıkan sözcükler. Örneğin mum bab aba gibi.

    MAZMUN
    Bir dizenin bir ifadenin taşıdığı ve onlardan herkesin anladığı gerçek ya da mecaz anlama asıl anlamı yanında taşıyan bir isme bir atasözüne âyete hâdise olaya bir şeyi onun özelliklerini çağrıştıracak sözcük ya da sözcük gruplarının veya dizelerin içine yerleştirmeye mazmun denir. Örnek:

    Çıhma yârim giceler ağyar te’nından sakın
    Sen meh-i evc-i melâhatsin bu noksândır sana

    Fuzulî
    (Sevgilim gece yarıları dışarı çıkma yabancıların ayıplarından sakın. Sen güzellik göğünün en yüksek yerindeki dolunaysın gece çıkmak sana yakışmaz kusur sayılır.)
    Fuzuli’nin bu beytinde sevgili güzelliğin doruğundaki aya benzetiliyor. Ayın en güzel hali dolunaydır. Dolunay güneşin batmasından önce doğar. Dolunayın gece yarısı çıkması ay tutulmasıyla olabilir. Ay tutulduğunda noksandır kusurludur güzelliğini kaybeder. Fuzulî bu beytinde "noksan" ve "ta’n" sözcükleriyle bir ay tutulması mazmunu yapıyor.

    MEKTUP
    Birbirinden uzakta bulunanların haberleşmesini sağlayan bir yazı türü. En eski haberleşme araçlarından biri. Sözcük anlamı Arapça "yazılmış şey." Farsçası nameeski Türk dillerindeki karşılığı bitig betik ya da bittidir. Tarihte rol oynamış ünlü kişilerin yazar bilimadamı ve sanatçıların mektuplarıyla birlikte bir edebi eserler türü olarak kimi zaman ele alınmıştır. Sadece mektuplardan oluşan kitaplar da vardır.

    MELHAME
    Divan edebiyatında gelecek olayları anlatan nazım ya da nesir eserlerin ortak adı.

    MENKUT
    Divan edebiyatında sözcüklerinin tümü noktalı harflerden oluşan şiirler.

    MENSURE (Mensur şiir)
    Duygu düşünce yaşam ya da hayalleri şiir inceliğinde anlatan düzyazı türü. İç uyuma önem verildiği için dilbilgisi kurallarına uygunluk aranmaz. 19. Yüzyılda Fransız edebiyatında ilk örnekleri görüldü. Şinasi’nin Fransız edebiyatından yaptığı şiir tercümeleri edebiyatımızdaki ilk örneğidir.

    MESEL
    Atasözleri öğretici ahlaki özellikleri bulunan küçük hikayelerdir.

    MEŞTÜR
    Divan edebiyatında dört cüzlü (yani 4 mefâ’ilün 4 müstef’ilün) ile yazılmış vezinleri ikişer cüze indirerek yazılmış şiirlerdir.

    MONOGRAFİ
    Bir kişi ya da bir konu ile ilgili özel bir görüşle yazılmış incelemeler. Ele alınan konu ya da kişiyi her yönüyle açıklamaya çalışır.

    MONOLOG
    Tek kişinin konuşması tiyatro oyunlarında kahramanlardan birinin sahnede kendi kendine yaptığı uzun konuşmaların tamamı. Tek kişinin oynaması için yazılmış komedilere de monolog adı verilir.

    MUAMMA
    Başta Esmâ’yı Hüsnâ (Allah’ın doksan dokuz güzel ismi) olmak üzere konusu insan ismi olan manzum bilmeceler. Kelime "gizli örtülü anlaşılması güç veya işaret remiz yoluyla söylenmiş söz" anlamlarına gelir. Muammalar lügazlardan farklıdır. Muammalar Allah’ın isimlerinden biri veya insan ismi için düzenlenirken lügazlar her şey hakkında düzenlenirler. Yalnız muammaların bazen lügaz hatta âşık edebiyatında bir çeşit bilmece (âşkı -muamma) karşılığı olarak da kullanıldığı görülür. Muamma alanında en çok eser veren şairimiz Emri (Edirneli Emrullah Çelebi) olmuştur. Muammanın düzenlenmesinde ebced hesabı kullanılır. Örnek:

    Bende yok sab-ü sükun sende vefadan zerre
    İki yoktan ne çıkar fikr edelim bir kerre

    Nâbi

    MUAŞŞER
    Onar mısralık bendlerle kurulan musammatlar. Divan edebiyatı nazım şeklidir.

    MUCEM
    Arap alfabesindeki noktalı harfler. Alfabetik olarak düzenlenmiş sözlük hâl tercümesi ansiklopediler böyle adlandırılır. Mucem tarih ebced hesabı ile sadece noktalı harflerin hesap edilmesine dayanılarak düşülen tarihlerdir.

    MUHAMMES
    Beş mısralık bendlerden oluşan divan edebiyatı nazım şekli. Kelime "beşlik" anlamındadır. En az 4 en çok 8 bend arasında yazılmıştır.

    MUKABELE
    Aralarında tezat ve karşıtlık bulunan kelime tamlama ve sözleri birarada kullanmak. Örnek:

    Safa-yı aşkın dide gamınla pürnem
    Bir evde ayş u şâdî bir evde ye’s ü mâtem

    (Safa ile gam ayş u şâdi ile ye’s u mâtem arasında karşıtlık bulunmasına rağmen birarada kullanılmıştır.)

    MUKATTA
    Arap alfabesinde kendisinden sonra gelen harfle bitişmeyen harfler (elif dal zel rı ze vav) kullanılarak söylenen söz.

    MUKTEZA-YI HÂL
    Uslûpta zamana yere duruma ve hitâp edilen kişilere göre dili ayarlama sözün söylendiği yerin zamanın gerçek ve gereklerine uygun olması. Mukteza-yı makam itibar-ı münasib sözleri de aynı anlamda kullanılır.

    MURAFAKAT
    Üslûbun ele alınan konuya göre düzenlenmesi dile getirilen düşünce duygu ve hayallare uygun düşmesine üslûp ile içerik arasında bir ilişki kurulması. Anlatılan konuya uygun kelime kelime grubu ve isimler seçilir.

    MURASSA
    Nesirde iki ibarenin nazımda ise iki mısranın kelimelerinin sayıca denk karşılıklarıyla vezin ve kafiye bakımından birlik olması. Örnek:

    Şâh melekût arş-pâye
    Mâh-ı ceberût perş-sâye

    Şeyh Gâlib

    MUSARRA
    Mısraları birbiri ile kafiyeli olan beyitler. Beyt-i musarra gazellerin ilk beyitleri (matla’) musarra’dır. Her mısrası aynı kafiyede olan şiirlere de musarra denir. (Musarra tuyuğ gibi) Bu şekilde düzenlenen şiirlerin bir başka adı müselseldir.

    MUTABAKAT
    Anlatım içinde kullanılan kelime ve deyimlerin içeriğe uygun seçilmesi. Karşıtı mübayenet’tir (aykırılık zıtlık).

    MUVAFAKAT
    Kelimenin anlamla kelimenin vezinle kelimenin kelimeyle anlamın vezinle anlamın anlamla uygunluğu.

    MUVAZENE
    Nesirde seci nazımda kafiye yerindeki sözcüğü yalnız vezin bakımından eşit olması. Örnek:

    Münderic nüsha-i zâtında kemâlat-i vücûd
    Mündemic tıynet-i pâkinde havass-i icâd

    Nâdî
    (Münderic ve mündemic kelimeleri arasında muvazene vardır.)


    MÜLEMMA
    Bir şiirin bazı mısraları bölümleri veya bir mısranın bazı sözcüklerin değişik dillerde yazılması. Divan edebiyatında Arapça Farsça Yunanca’nın Türkçe ile birlikte kullanıldığı şiirler yazılmıştır. Tanzimat’tdan sonra bu dillere Fransızca da eklenmiştir. Örnek:

    Eyyüha’r-rağibûne fi’l-evkat!
    Edrikûhâ fe-mâ madâ kad fât.

    Fevt-i fursat me-kün çü vakt-i safâst
    Ki besî hestder-cihân âfât.

    İrdi bir dem ki behcetinden anın
    Sekiz Uçmâğ’a döndü Altı Cihât.

    İş ke-mâ âşe âşikun va’lem!
    Tâvet in-nefsü tâbet il-evkat.

    MÜNAKKAHİYET
    Gereksiz sözlerden arındırılmış özlü ifade konuyu gerektiği kadar işleme; anlamlı sözcükler arasında eşitlik bulunması.

    MÜNŞEÂT
    Mensur yazı veya mektupların bir araya getirdiği dergiler. Divan edebiyatında edebi değeri olan yazılar bir defterde toplanır ve meraklıları okurdu. Münşeatlardaki nesirlerde konu birliği aranmaz. Bu eserlerde çeşitli tarih belgeleri yanında edebi metinler ve özel mektupların biraraya getirildiği görülür. Münşeât-ı Feridun BeyNergisi ve Veysi’nin münşeatları ünlüdür. Son münşeât örnekleri arasında Münşeât-ı Akif Paşa önemlidir.

    MÜNŞÎ
    Sanatlı düzyazı yazan kişiler. Münşilerin yazılarını toplayan dergiler münşeat’tır.

    MÜNTEHABÂT
    Seçilmiş şeyler. Çokluk aynı türde kaleme alınmış bir veya daha fazla yazarlara ait yazılar arasından yapılan seçmelerle meydana getirilmiş eser; seçmelerantoloji.

    MÜSTEŞRİK
    Doğulu milletlerin tarih din dil edebiyat ve kültürlerini araştırıp inceleyen Batılı bilginler. Şarkiyatçı oryantalist doğubilimci kelimeleri de aynı anlamda kullanılır.

    MÜŞAARE
    Karşılıklı şiir söyleme. Edebiyat araştırmacıları müşaareyi üçe ayırır:
    1. Bir divan şairinin manzum eserine diğer bir şairin aynı vezin ve kafiyede nazire yazması.
    2. Âşıklar arasında karşılıklı şiir söyleme. Bir âşığın okuduğu beyit veya kıtaya diğer bir şair aynı vezin ve kafiyede şiir söyleyerek cevap verir.
    3. Edebiyat meraklılarının şiir okumaları herhangi bir mazmunu ihtiva eden beyitler okunur veya birinin okuduğu beyte karşılık onun son kelimesiyle başlayan bir beyti başkası okur.

    MÜŞAKELE
    Birden fazla anlamı olan sözcüklerin art arda gelecek şekilde iki anlamı ile kullanılması birinin söylediği bir sözü bir başkasının değişik anlama gelmek üzere tekrarlaması. Karşılıklı konuşan iki kişiden birinin gerçek veya mecazi anlamda söylediği bir sözü diğeri başka bir düşünceye yanıt olacak şekilde tekrarlar. Birinci anlamı gerçek olursa çoklukla ikinci kullanıştaki anlamı mecazidir. Örnek:

    "Tezer
    Yine mi kanmıyorsunuz sözüme
    Ne için bakmıyorsunuz yüzüme
    Beni bir kere okşasanız ne çıkar?
    Melik
    Sen çıkarsın. Demek ki fitne çıkar!"

    Abdülhak Hâmid Tarhan

    MÜTAKARRİN
    Kafiyeleri birbirinin peşinden gelen ve iki kafiyeli olan şiir. Örnek:
    Hangi âkıl der ki ancak râh-i gülşenden geçin
    Bir de gafiller şu nâilgâh-i şîvenden geçin

    Muallim Naci

    MÜTEKERRİR
    Murabba muhammes müseddes gibi nazım şekillerinde bendlerin sonlarında tekrarlanan mısra veya beyitler.

    MÜTELEVVİN
    Divan edebiyatında bir beytin okunuşu sırasında küçük bir değişiklikle veznin bir başka vezne çevrilmesi.

    MÜZDEVİC
    Murabba muhammes müreddes benzeri nazım şekillerinde bendlerin sonundaki mısraların birinci bend ile kafiyeli olması.
    .





    Ben gidip hayal kuracağım
    Siz oturup gerçeğinizi sevin.

  5. #15
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    Hayalperest.

    Standart ---> Edebiyat Sözlüğü

    NAKARAT
    Şiirlerde bendlerin sonunda tekrarlanan mısra veya mısralar. Bu bölüm anlam bakımından her bendi şiirin ana duygusuna bağlar. Şiirin nakarat bölümlerinde ifade olunan duygu ve düşünce etrafında gelişmesini sağlar. Nakarat halk şiirinde bağlama veya kavuştak diye bilinir. Sözlü musiki eserlerinde aynı söz ve ezgi ile tekrar edilen bölüm de nakarattır.

    NÂME
    Mektup kitap risâle ferman gibi anlamlar taşıyan Farsça bir kelime. Eskiden kitap türü olarak çok kullanılmıştır. Kıyafetnâme kâbnâme Hamzanâme gibi. Resmi nitelikteki kağıt ve mektuplar da nâme diye bilinirdi.

    NÂT
    Hazreti Muhammed’i övmek için yazılan şiirler.

    NAZIM
    Dizelerden oluşan vezinli ve kafiyeli anlatım şekli. Kelime "dizmek ipliğe inci dizmek" anlamlarını taşır. Nazımda sadece anlam değil seslerin musikisi de önemlidir. Akılda kolay kaldığı için ezberlenmesi istenen bilgilerin çoğu bu yolla ifade edilir. En küçük birim dizedir (mısra). Ayrıca beyit kıta bend gibi nazım birimleri de vardır. Şiirler de nazım şeklinde yazılır ancak her nazım şiir değildir.

    NAZİRE
    Bir şairin şiirine başka bir şair tarafından aynı şekil vezin kafiye ve redifle yazılan şiir. Divan edebiyatı nazım türüdür. Kelime Arapça "eş değer" anlamlarındaki nazir’den gelir. Nazire yazma tanzir tanzir etme diye anılır. Nazire geleneği Türk edebiyatına İran edebiyatından geçmiştir. İranlı şairler nazireye cevâb adını verirler. Alay ve şaka yollu yazılmış nazirelere tezhil veya hezl denir. Örnek:

    Fuzûlî’nin gazeli
    Hayret ey büt sûretin gördükte lâl eyler meni
    Sûret-i hâlim gören sûret hayâl eyler meni

    Mihr salmazsın mana rahm eylemezsin munca kim
    Sâye tek sevdâ-yı zülfün pây-mâl eyler meni

    Za’fı tâli mân-i tevfik olur her nice kim
    İltifâtın ârzû-mend-i visâl eyler meni

    Men gedâ şahâ yâr olmak yok ammâ neyleyem
    Ârzû ser-geşte-i fikr-i muhâl eyler meni

    Tir-i gamzen atma kim bağrım deler kanım döker
    Akd-i zülfün açma kim âşüfte-hâl eyler meni

    Dehr vakf etmiş meni nev-res civanlar aşkına
    Her yeten meh-veş esîr-i hatt u hâl eyler meni

    Ey Fuzûlî kılmazsam terk-i tarîk-i aşk kim
    Bu fazilet dâhil-i ehl-i kemâl eyler meni

    Fuzûlî

    Nedim’in Fuzuli’nin bu gazeline yazdığı nazire:

    Bûs-ı la’lin şöyle sîr-âb-ı zulâl eyler beni
    Kim gören âb-ı hâyât içmiş hayâl eyler beni

    Şâire söz bulmağa minnet yok amma neyleyim
    Âh kim hâyret seni gördükçe lâl eyler beni

    Sevdiğim câm-ı meye hâcet nedir la’l-i lebin
    Bir şeker handeyle mest-i bî mecât eyler beni

    Bağda zülf ü ruhun andıkça bu kimdür deyü
    Sünbül ü gül birbirinden sûal eyler beni

    Nükhet-î zülfünle geldikçe nesîm-i nev-bâhar
    Turra-i sünbül-sıfat âşüfte-hâl eyler beni

    Nâ-tüvânım şöyle çeşmin hasetinden kim gehî
    Sâye-i müjgân-ı âhü pây-mâl eyler beni

    Gerdişin gördükçe sâkî-mülâyım meşrebin
    Arzû ser-geşte-i fikr-i muhâl eyler beni

    Hasret-i çeşminle ben hâk-i siyâh olsam dahi
    Baht âhir sürme-i çeşm-i gazâl eyler beni

    Güldürür ya ağlatır ya lütf eder yâhud itâb
    Hâsılı neylerse ol ruhsâr-ı âl eyler beni

    Arz-ı hâlim çok efendim hak-i pây devlete
    Lütfun ammâ bî-niyâz-ı arz-ı hâl eyler beni

    Ben kulun lâyık değildir aslına ammâ yine
    İltifâtın ârzü mend-i visâl eyler beni

    Gûyyâ bilmez efendim bende-i dîrinesin
    Kim Nedîmâ bu mudur deyü suâl eyler beni

    Nedîm

    NESİR
    Duygu düşünce ve hayallerin dilgilgisi kurallarına uygun cümleler içinde anlatılması şeklindeki edebi eser. Edebiyatın iki anlatım yolundan biridir. Diğeri nazımdır. Nesirde aklın kontrolü altında duygu düşünce ve hayallere yer verilir. Nazımdan daha geç doğmuştur. Düşüncelerin fadesi için nazımdan çok daha zengin imkanlara sahiptir. Hikaye roman tiyatro masal hatırat makale sohbet deneme gezi yazısı biyografi gibi edebiyat türlerinde hep nesir kullanılır. Nesrin en küçük birimi tek başına bir anlam ifade eden cümledir. Nesir kullanılan üslûba göre sade nesir orta nesir ve süslü nesir olmak üzere çeşitlere ayrılır.

    NİDA
    Divan edebiyatımızda bir sanat türü. Şairin korku sevinç şaşkınlık acı ızdırap öfke gibi pekiştirilmiş duygu ve düşüncelerini okuyucuya hissettirebilecek şekilde işlemesi. Çokluk "ey! hey! vay!" gibi ünlemlerle seslenilir. Tekrîr ve teşhis sanatlarıyla birlikte kullanılır. Örnek:

    Ey mi’delerin zehr-i tekazası önünde
    Her zilleti bel’eyleyen efvâf kadide;
    Ey fazl-ı tabiatle en âmâde ve mün’im
    Bir fıtrata makrûn iken aç âtıl ve âkim
    Her ni’meti her fazlı hep esbâb-ı rehâyı
    Gökten dilenen züll-ı tevekkül ki.

    Mürâyî
    .





    Ben gidip hayal kuracağım
    Siz oturup gerçeğinizi sevin.

  6. #16
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    Hayalperest.

    Standart ---> Edebiyat Sözlüğü

    OTOBİYOGRAFİ
    Bir kimsenin kendi hayatını yazdığı eser. Biçim ve içeriğiyle bir edebi değer taşımalıdır.

    OTOGRAF
    Yazarın kendi el yazısı. Eskiden hatt-ı dest (el yazısı) deyimi kullanılırdı.

    OTTOVA RİMA
    Sekiz mısralı bir nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış sonra Fransız edebiyatında buradan da Türk edebiyatına geçmiştir. Batı edebiyatında kafiye şeması abababcc’dir. Bu şema bizde değişikliğe uğrayrak ababcccb şeklini almıştır. Aabbccdc şekli de görülür. Bu nazım şekli lirik tür için elverişlidir. Ottova Rima’yı edebiyatımızda daha çok Abdülhak Hamid kullanmıştır. Örnek:
    (MAKBER’den)
    Bu makberdir o bâba makdem
    Bilmem ne duyar girince adem?
    Sûzişlerimin budur esâsı
    Hep şüphelerin bu en fenâsı
    Benlik acebâ kalır mı ol dem?
    Sönmüş erimekte o nûr-i dîdem.
    Ben gözler idim bu hâli ey yâr
    Senden daha çok zaman akdem.
    Abdülhak Hâmid

    OZAN
    Kopuzla türkü söyleyen en eski Türk şairleri. Osmanlı döneminde halkı şairleri için kullanılırdı. Âşık sözünün karşılığı olduğu gibi meddah anlamını da taşıyordu. Ozanların toplumda önemli yerleri vardı. Beylerin huzurunda dini törenlerde elindeki kopuzunu çalarak kahramanlık destanları okurlar halk arasında kıssa söylerlerdi. Memluk ordusunun mızıka takımında ozan denilen çalgıcılar olduğu tarihi kaynaklarda yazar. Selçuklular’da da benzer durum görülür.

    ÖNSÖZ
    Eserin niçin ve ne amaçla yazıldığını belirtmek için kitabın başına eklenen yazı. Bu bölümde yazar ya kitabın özetini verir veya hangi nedenle yazdığını açıklar. Eskiden "sebeb-i telif-i kitab" (Kitabın yazılışının sebebi) sözü kullanılırdı. Tanzimat’tan sonra edebiyatçılar mukaddeme başlığı altında yazdıkları önsözlerde edebiyat anlayışlarını belirleyici açıklamalar yaptı. Namık Kemal’in Celaleddin Harzemşah Recaizade Mahmud Ekrem’in Zemzeme Abdülhak Hamid Tarhan’ın Makber mukaddemeleri bunlardandır.
    Konu TaTLı-CaDı tarafından (08 Temmuz 2012 Saat 23:05 ) değiştirilmiştir.
    .





    Ben gidip hayal kuracağım
    Siz oturup gerçeğinizi sevin.

  7. #17
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    Hayalperest.

    Standart ---> Edebiyat Sözlüğü

    PARAGRAF
    Bir fikrin işlendiği yazı bölümü. Bir veya birkaç cümleden meydana gelebilir. Satırbaşı yapılmış her bölüm bir paragraftır.

    PASTORAL
    Çoban ve kır hayatını köylerdeki yaşayış şeklini anlatan şiir. Grekler’in bukolik dedikleri bu türü Edebiyat-ı Cedide’ciler eş’ar-ırâiyâne (Çoban şiirleri) diye adlandırmışlardır. Pastoral şiir süsten kelime oyunlarından yapmacılıktan uzak sade bir dille yazılır. Eski Yunan edebiyatında Theokrites ile Latin edebiyatında Vergillius pastoral şiirin ilk ve en güzel örneklerini verdi.

    PELTEKNÂME
    Kekeleme şiiri. Lisan-i pepeği adı da verilir. Halk edebiyatı nazım şeklidir. Âşık kelimelerin ilk hecelerini bazen de kelimelerin çoğunluğunu kekeleyerek söyler. Bu tekrarlar ölçüye dahildir. Örnek:
    Bu bu bugün gö gö gördüm yü yü yüzün dilberâ
    Ba ba baktım gö gö gönlüm oluptur ziyaâ
    Di di dilim pe pe peltek sö sö söyler zebanımı
    Ne ne ne derse de de desin dimesin tek sana
    Abdi İmam

    PLOT
    Roman hikaye tiyatro gibi eserlerde baştan sona devam eden hareketlerin yapısı. Bir bakıma eserin planıdır. Kahramanların ve olayların meydana getirdiği devamlılığı ifade eder. İkinci üçüncü derecedeki kişi ve olaylar görünüp kaybolan bir başka zaman mekan ve olayla ortaya çıkan kişiler duygusal davranışlar plotu tamamlar ve zenginleştirir. Plot yapısına göre çeşitlere ayrılır. Bazı plotlar trajik olayları bazıları komedi masal ve hiciv gibi konuları göstermek için kurulur. Eser bu plota göre kimlik kazanır.

    POETİKA
    Şiir üzerine düşüncelerin ve teorilerin bütünü. Bu kelime eskiden Fransızca’da yalnız şiirin değil güzel sanatların teorisini güzelliğin feslefesini bir bakıma estetiği ifade ederken bugün şiir sanatı anlamına gelen bir terim olmuştur. Batı dillerinde poetika konusuna giren birçok eser var. Türkçe’de ise bazı şiirlerin ve grupların bildiri niteliğindeki genellikle savunmaya dayalı birkaç önsözü görülür. Necip Fazıl Kısakürek’in de bir Poetika’sı var.

    PROZODİ
    Kelimelerin taşıdıkları seslerin değerlerine ve hecelerin taşıması gereken seslere göre söylenmesi. Tonlamaya hecelerin vuruşuna kelimelerin uzunluk ve kısalıklarına dikkat edilerek söylenir.
    .





    Ben gidip hayal kuracağım
    Siz oturup gerçeğinizi sevin.

  8. #18
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    Hayalperest.

    Standart ---> Edebiyat Sözlüğü

    RAKTA
    Arap harflerine göre bir harfi noktalı bir harfi noktasız kelimeleri kullanarak şiir yazma.

    REKÂKET
    Kelime veya cümlelerin düzensiz sıralanmasından ileri gelen okumayı zorlaştırıcı durum. Divan edebiyatında yazıda kusur sayılırdı.

    RİKKAT
    Anlatımda söylenişleri kulakta ince hafif hoş etki bırakan sözcüklerin kullanılması. Sanatçı sevgi şefkat muhabbet güzellik gibi konuları anlatırkenn sözcükleri de uygun düşecek şekilde ince sesle kurulanlardan seçer. Bu sözcükler kelimâ-ı rahika taşıdıkları özellik de rikkatdiye adlandırılır.

    RİSALE
    Küçük kitap broşür. İlim veya sanata dair yazılar. Önceleri çokluk dini konuları ele alan küçük hacimli kitaplar bu adla anılırlardı.

    RİTM
    Şiirde hecelerdeki vurgu uzunluk kısalık kalınlık incelik yükseklik gibi ses özelliklerinin ve duraklarının düzenli bir şekilde tekrarlanmasından doğan uyum.

    RONDELET
    Yedi mısralı ek bendden meydana gelen Fransız nazım şekli.

    RÜCÛ
    Divan edebiyatı sanatlarından. Bir düşünceyi daha güçlü hale getirmek için söylenen sözden vazgeçer gibi davranılır. Espri üzüntü sevinç dehşet hayret durumlarında ifadeyi daha güçlü ve canlı kılmak için kullanılır. Vazgeçme döngü halinde de yapılabilir. Örnek:

    Eder isyanıma gönlümde nedâmegalebe
    Neyleyeyim yüz bulamam ye’s ile afvime talebe
    Ne dedim? Tövbeler olsun bu dafi’i şerdir
    Benim özrüm günehimden iki kat beterdir
    Nûr-i rahmet niye güldürmeye rûy-i siyehim
    Tanrı’nın mağfiretinden de büyük mü günehim?
    Şinasi
    .





    Ben gidip hayal kuracağım
    Siz oturup gerçeğinizi sevin.

  9. #19
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    Hayalperest.

    Standart ---> Edebiyat Sözlüğü

    SADR
    Bir beyitte birinci mısranın ilk parçası ile nesirde cümlenin ilk parçası.

    SAGU
    İslamiyet öncesi Türk edebiyatında ölen kimselerin arkasından söylenen şiirler. Sevilen sayılan özellikle gösterdiği kahramanlıklarla tanınmış kimselerin ölümü üzerine ozanlar tarafından yuğ adı verilen cenaze törenlerinde okunur ölen kişinin yiğitliği iyiliği cömertliği faziletleri dile getirilirdi.

    SAKİNAME
    Sakiye (içki sunana) seslenmek yoluyla içkiyi (çokluk şarabı) ve içki meclislerini adetlerini içkiyle alakalı bütün düşünce duygu ve kavramı bazan tasavvufibazan da dünyevi işleyen şiirler. Mesnevi şeklinde yazılır. Terkib-i bend terc-i bend veya kaside şeklinde de görülür.

    SALİYE
    Divan edebiyatımızda yeni yılı kutlamak için yazılan şiirler. Bu şiirlerde daima girilen yılın tarihini tespit eden bir beyit de bulunur.

    SARMA KAFİYE
    Dört mısralık bendlerle kurulan nazım şekli. Her dörtlükte birinci ile dördüncü ikinci ile üçüncü mısralar kendi aralarında kafiyelidir. Kafiye şeması şöyledir: Abbacddc effe. Örnek:

    Rûhumu bu çarmıha kendi ellerimle gerdim:
    Bir nebi ızdırabı kaynıyor her yerimde.
    Ölüm siyah bir tütsü yakıyor gözlerimde
    Aldığım her nefesi son nefes gibi verdim!
    Yusuf Ziya Ortaç

    SATRANÇ
    Saz şairleri tarafından aruzun müfte’ilün müfte’ilün müfte’ilün kalıbıyla ve musammat gazel şeklinde yazılan şiirler. Musammat beyitlerden oluştuğu için her mısra kafiyeli iki eşit parçaya bölünür. Bu parçalar alt alta yazıldıklarında dörtlüklerden meydana gelen yeni bir şekil ortaya çıkar. Bu şeklin kafiye şeması şöyledir: abab cccb dddb. Örnek:

    Sevdi gönül bir püsteri / Sanatı terzi güzeli
    Hüsnünü bir muhtasarı / Şerh ederek söylemeli

    Matlanın fâikını / Sohbetinin lâyıkını
    Ben gibi bir âşıkını / Eylemiş aşkıyle deli

    Düştü gönül çâresine / Kaşlarının karesine
    Çehre-i menâresine / Yandı derûnum göreli

    Vardı ellerim eline / Tutuldu dilim diline
    Kâkülünün bir teline / Bağladı bu cân ü dili
    Emrahî

    SAYA
    Aşık edebiyatında nesir. Mensur karşılığı olarak da sayalı kullanılır. Secili (müsecca) nesre ise ayaklı saya adı verilir.

    SEBK-İ HİNDÎ
    Divan edebiyatında kullanılan bir üslup. Terim "Hint tarzı Hint üslûbu" anlamına gelir. Türk edebiyatına XVII. İran şairlerinin etkisiyle girdi. Bu nedenle sebk-i İsfahâni diye de bilinir. İran edebiyatına ise Hindistan’dan geçmiştir.

    SECİ
    Cümlelerin veya bir cümle içinde birden çok kelimenin sonlarındaki ses benzerliği. Nesirde kullanılan bir çeşit kafiyedir. Secili nesre müsecca adı verilir. Edebiyatımıza Arap edebiyatından geçmiştir.

    SEHL-İ MÜMTENİ
    Söylenmesi kolay görülen ama benzeri yapılmak istendiğinde güçlüğü ortaya çıkan söz. Bu tür sözler sade ve derin anlamlıdırlar. En güzel örneklerini Yunus EmreSüleyman Çelebi Mehmed Akif Ersoy vermişlerdir. Örnek:

    Ete kemiğe büründüm
    Yunus diye göründüm
    Yunus Emre

    SELÂMET
    Cümlelerin doğru ve sağlam olması. İfadenin düşük eksik olmaması gerekir.

    SELÂSET
    Bir yazıda cümle ve kelimelerin akıcı âhenkli kolay ve anlaşılır olması. Selâset sözüklerin birbirine uygun seçilmesiyle sağlanır.

    SELH
    Başkasına ait bir şiirin anlamını alıp kelimelerini değiştirerek yeniden yazmak. Selh intikal’in bir çeşidi sayılır.


    SELİS
    Halk şiiri nazım şekli. Aruzun fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilâtün fe’ilün kalıbıyla gazel şeklinde yazılır. Murabba muhammes müseddes şeklinde yazılmış selislere de rastlanır. Kafiye düzeni divan semai ve kalenderi nazım şekilleri ile aynıdır. Örnek:

    Benden özge sana yok âşık-ı âvâre güzel
    Sûziş-ı firkat ile yakma beni nâre güzel

    Dün gece dîde-i hunkâr ile ettikte nigâh
    Ciğerim başına açtın yine bir yâre güzel
    Nûrî

    SERBEST NAZIM
    Bend vezin ve kafiye kurallarına bağlı olmayan nazım şekli. Bendlerin mısraların ve hecelerin sayıları belli düzene bağlı değildir. Şair isterse kafiyeli yazar. Bendleri sınırlayabilir veya sınırlamaz. Önce Fransız sembolistleri arasında yayıldı. Türk edebiyatına Servet-i Fünûn döneminde Batı edebiyatından girdi. Serbest nazmın uygulanışı üç aşama geçirdi:
    1. Vezinli-kafiyeli serbest nazım: Servet-i Fünûn ve Fecr-i Âti döneminde görülür. Mısralar bir kelimeye kadar kısaldı kafiye belli bir kurala göre sıraland. Aruz veznine yer verildi bir şiirde birkaç aruz kalıbı veya bu kalıpların çeşitli cüzleri kullanıldı.
    2. Vezinsiz-kafiyeli serbest nazım: 1925-1930 yıllarında görülmüş 1930’dan sonra yaygınlık kazanmıştır. Vezin bırakılmış bir heceye kadar küçülen dizeler kurulmuştur. Bu dizeler hiçbir dış düzene bağlı değildir. Şair belirtmek istediği fikri taşıyan kelimeyi öne çıkarır. Büyük harfler sadece cümle başlarında kullanılabilir. Kafiyeli mısraların arası açılarak kafiye örgüsü gevşetilir.
    3. Vezinsiz-kafiyesiz serbest nazım: 1940 yılından sonra yaygınlaşan bu anlayışta vezin ve kafiye tamamen bırakıldı şiirde iç uyum önem kazandı. Örnek:

    Yolcu Yolunda Gerek

    Hastalar
    Kar isterler
    Kafdağının ardından
    Ve buluttan döşek
    Onlar
    Yaramaz çocuklardır
    Sallar durur
    Dünyanın balkonundan
    Düştü düşecek!
    Gölgen kaçıyorsa senden
    Düşmüşse gökte yıldızın
    Kavga başlar canla ten arasında
    Ne bilelim;
    Hangi pınarın suyu
    Ya da çiçeğin özünde derman
    Büyük yerden geldi ferman
    Yolcu yolunda gerek
    Ali Akbaş

    SONE
    İlk iki bendi dörtlük son iki bendi üçlük on dört mısradan oluşan nazım şekli. Önce İtalyan edebiyatında kullanılmış sonra Fransız edebiyatına oradan da diğer Avrupa edebiyatlarına geçmiştir. Edebiyatımızda ilk Cenab Şahabeddin’in sone şeklinde şiir yazdığını görüyoruz. Servet-i Fünûn şairlerinin hemen hepsi bu nazım şeklini benimser. Sone kafiye sistemi üçe ayrılır.
    1. İtalyan tipi: Kafiye şeması abba abba ccd ede
    2. Fransız tipi: Kafiye şeması abba abba ccd eed
    (İtalyan ve Fransız tipi sone arasındaki tek fark son üçlüğün düzenindedir.)
    3. İngiliz tipi: Mısra sayısı değişmemekle beraber ilk on iki mısra tek bir bend son iki mısra da ayrı bir bend halinde yazılırlar. Kafiye şeması: a b a b c d c d e f e f g g. Örnek:

    Yüksük

    Yüksüğün ince şeklini yazmak
    Bana pek güç gelir kadınlardan
    Sorunuz belki bir güzel parmak
    onu tersim için bulur imkan

    Bunu bir çekmenin içinde gören
    Mu’teber bir refik-i hane sanır;
    Kadrini pek bilirler elde iken
    Düştüğü anda mutlaka alınır.

    O da layık nezâketin eline:
    Tenine saplanır iken iğne
    Yine pekçok sever iş işlemeyi;

    Bin letâfetle çırpınır her ân.
    Sanki bir nahl-i nev-hayâta konan
    Küçücük bir kuşun küçük yüreği!
    Ali Ekrem (Bolayır)

    SÖZLÜK
    Bir dilin veya dillerin kelime haznesini (sözvarlığını) söyleyiş ve yazılış şekilleriyle veren kelimenin kökünü esas alarak bunların başka unsurlarla kurdukları sözleri ve anlamlarını değişik kullanışlarını gösteren eser. Sözlükler tek dilli veya çok dilli olabilir. Madde başlarını a-be-ce sırası takip eder. Genel veya özel alanlarla ilgili sözlükler hazırlanabilir. Arap harfli eski sözlüklerde madde başı Arapça kelimenin üç harfli kökünün son harfi esas alınarak sıralanırdı. XIV.-XV.yüzyıllar arasında yaşamış olan el-Kamûsü-ı-Muhît (Okyanus Sözlüğü) adlı eseri Türkçeye çeviren Mütercim Asım bu sistemi kullandı. İlk sözlük olarak İskenderiye Müzesi kütüphanecisi Bizanslı Aristophanes’in hazırladığı eser kabul edilir. İslam dünyasında en önemli sözlük X. yüzyılda yaşayan Fârâblı İsmail Cevheri’nin Sihâh adlı Arapça eseri. Vankulu Lügatı diye bilinen Müteferrika’nın bastığı ilk kitap da bir Sihâh çevirisidir. Türk kültüründe ilk sözlük ise Kaşgarlı Mahmud’un Türkçe’den Arapça’ya Divanü Lügati’t-Türk’üdür.

    ŞAHESER
    Nesilden nesile geçen benzeri yazılamayan yüksek değerdeki edebi eser. Şaheserlerin başlıca özellikleri şöyle sıralanır: Zengin bir kültür birikimi sonucu yazılır her devrin okuyucusu tarafından aranır okunur ve takdir edilir zamanla yayılır ulusal ve uluslararası unsurlar içerir pekçok yabancı dile çevrilir türünde yazılan yeni eserlere örnek olur.

    ŞİVEYE MUGAYERET
    Şivesizlik. Dili kuralları dışında kullanmak. Türk dilini iyi bilmemekten dilimizin özelliklerini gözönüne almaksızın yabancı dillerdeki bazı kullanış şekillerini tercüme edip uygulamaktan doğar. "Meşrubat içmek" yerine "meşrubat almak" "banyo yapmak" yerine "banyo olmak" gibi.
    .





    Ben gidip hayal kuracağım
    Siz oturup gerçeğinizi sevin.

  10. #20
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    Hayalperest.

    Standart ---> Edebiyat Sözlüğü

    TA’KİD
    İfadeye açıklık getirememe anlatamama halidir. İkiye ayrılır.
    1. Lafzi ta’kid: Bir cümlede kelimelerin yerli yerine kullanılmamasından doğar. Örnek:

    Ben fakîrî etme terk memnûn-i ebnâ-yı zaman
    Hasıl etmezsen değil gam matlabım yâ Rab bana
    Râgıp Paşa

    2. Manevi ta’kid: Bir cümlede kelimeler yerli yerince kullanılmakla beraber bir anlam çıkmamasına denir.
    Örnek: Âlemin cânı değilsin cân-ı âlemsin sen
    Nef’î

    TA’RİFAT
    Mevki sahipleri ve bazı görevlileri tasvir eden şiirler. Divan edebiyatı nazım türüdür. Birkaç beyitlik bendler halinde yazılırlar. Sâfi Kasım Paşa’nın Kalkandelenli Fikri’nin Gelibolulu Mustafa Ali’nin Yenişehirli Avni’nin ta’rifatı vardır. Örnek:

    Nedür bildüm mi defter-dâr efendi
    Eğerçi bir iki üç var efendi
    Kiminün işini altun iderler
    Kimin ma’zül kimin mağbûn iderler
    Olardur sâ’i-i genc ü hazînle
    Olardur sâhib-i mâl u define
    Kalkandelenli Fikri

    TA’ŞİR
    Bir gazelin her beytinin veya bir beytinin üzerine sekiz mısra eklenerek yapılan mu’aşşerdir. Divan edebiyatı nazım şeklidir. Edebiyatımızda örneği fazla görülmez. Yahya Bey’in Muhibbî’nin (Kanunu Sultan Süleyman) gazeline yaptığı ta’şiri örnek olarak verilebilir.

    Haste olmak gûşmâl-i Hazret-i İzzet gibi
    Her kişinün yalımın alçak ider gurbet gibi
    Değme bir kimse göre gelmez refahiyyet gibi
    Nâleler gûyâ derây-ı rıhlet-i râhat gibi
    Dâr-ı dünya cây-ı fürkat menzil-imihnet gibi
    Devleti bir âlet-i hengâme-i zahmet gibi
    Sağlıgun bünyâdı yok âyinede sûret gibi
    Matla’ı şâh-ı cihânun maşrık-ı hikmet gibi
    Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi
    Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi
    Yahya Bey

    TAŞTİR
    Bir gazelde her beytin iki mısrasının arasına iki veya üç mısra ekleyerek manzume meydana getirmek. Divan edebiyatı nazım şeklidir. Kelime Arapça "bir şeyin yarısı iki cüzünden bir cüzü" anlamındaki şatr kökünden gelir. Taştirde aynı vezin ve kafiyede araya iki mısra girerse terb-i mutarraf üç mısra girerse tahmis-i mutarraf olur. Edebiyatımızda XVIII. yüzyıldan sonra örnekleri görülen taştir çok az kullanılan bir şekildir. En çok Halveti şeyhlerinden Aydi Baba yazmıştır.


    TAZMİN
    Bir şairin bir mısra veya bir beytin bir başka şairce kullanılması. Divan edebiyatı nazım türüdür. Tazmin edilen mısra veya beytin sahibinin zikri şarttır. Tazmin eden şair şiiri herhangi bir nazım şekline tamamlar ve aldığı sahibini belirtir. Örnek: Recaizade Ekrem’in şiirini tanzim:

    Sanırım ismini kuşlar heceler
    Seni söyler bana dağlar dereler
    Su çağıldar kuzular kırda meler
    Seni söyler bana dağlar dereler

    Hep seni aşkın eserken serde
    Hüsn ü ânın görünür her yerde
    Gezdiğim duygulu vâdilerde
    Seni söyler bana dağlar dereler
    Yahya Kemal Beyatlı

    TECÂHÜL-İ ARİF
    Anlamla ilgili sanatlardandır. Bilinen bir gerçeği bilmez görünerek söylemek yöntemiyle yapılır. Bilinen şey bilinmiyormuş gibi anlatılırken genellikle bir espriye dayandırılır. Bu yapılırken mübalağa ve istifham sanatından da yararlanılır. Örnek:

    Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
    Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su
    Fuzulî

    (Bilmiyorum dönen kubbe mi su rengindedir yoksa gözyaşlarım mı gökyüzünü kaplamıştır.) Fuzuli kubbenin yani gökyüzünün mavi renkte olduğunu bilmiyor gibi görünüyor. Aslında gözyaşlarının gökyüzünü kaplayacak kadar çok ağladığını belirtmek için bu yola başvurmuştur.

    TEFRİK
    Anlamla ilgili sanatlardandır. Aynı çeşide giren iki şey arasına birbirine aykırı taraflar (tebâyün) sokularak bir farklılık meydana getirilmesidir. Örnek:

    Budur farkı gönül mahşer rûz-ı hicrândan
    Kim ol cânım verir cisme bu cismi ayırır cândan
    Ortak çeşit gün aykırı taraflar ise cisme can verme cisimden canı ayırmadır.

    TEHZİL
    Alay ve şaka yollu yazılmış nazire. Hezl diye de bilinir. Çokluk tanınmış şairlerin şiirlerine vezin ve kafiye taklit edilerek yazılır. Tehzil ciddi şiirleri bayağılıktan uzak ciddi bir duruma soktuğu için edebiyatın güzel ve eğlenceli örnekleri arasında kabul edilir. XVII. yüzyıldan sonra yaygınlık kazanan bu tür şiirin örneklerini daha çok Sürûri Havâyi Sünbülzade Vehbi Hüseyin Kâmi (Dehri mahlasıyla) Fazıl Ahmet Aykaç Halil Nihat Boztepe vermişlerdir.

    TEKRAR
    Bir ifadede aynı sözcük ya da söyleyişi estetik kaygı gütmeden birkaç kez tekrar etmek. Aşırı tekrar sözkonusu ise buna kesret-i tekrar denir.

    TELMİH
    Divan edebiyatı sanatlarından. Söz sırasında bilinen bir olaya bir kişiye kıssaya ya da atasözüne işaret etmektir. Ama bu kişi ya da şey uzun uzadıya değil bir iki sözcükle anlatılır. Örnek:

    Ey nâme sen ol mâh-likâdan mı gelirsin
    Ey Hüdhad-i ümmid Saba’dan mı gelirsin
    Nabî
    (Şair beytinde Süleyman-Belkıs kıssasını hatırlatıyor.)


    TENÂFÜR
    Bir ifadede birbirleriyle uyuşmayan harf hece sözcük ya da tamlamaların kulağa hoş gelmeyen etki yapmasıdır. İkiye ayrılır:
    Harflerle tenâfür: Çıkış noktaları aynı ya da birbirine yakın harflerin aynı sözcükte toplanması. Örneğin: Yaptırttık
    Sözcüklerle tenâfür: Söylenişleri zor olan dinlenmesinden zevk alınmayan ağır vurgulu sözcüklerin art arda sıralanması: Örnek:
    Şu köşe yaz köşesi şu köşe kış köşesi

    TENASÜB
    Divan edebiyatında anlamları arasında bağlantı bulunan sözcüklerin aynı ifadede kullanılmasıyla yapılan edebi sanat. Örnek:

    Asîb rûzigârı gülistân-ı dehre
    Sen serv-i gül-izârı hevâdar olan bilür
    Bakî

    Tenasüb ilham ve tezat sanatlarıyla da birlikte kullanılır. Bu yönüyle de ikiye ayrılır: İlham-ı tenasüb: İlham ve tenasüb sanatlarının birlikte kullanılmasıyla yapılır. İki anlamı olan bir sözcüğün dize ya da beyit içinde belirtilmemiş anlamıyla diğer bazı sözcüklerin arasında anlam bakımından bağlantı kurularak yapılır. Örnek:

    Ne güzel vâkıadır bu ki asup can gözünü
    Hâb-ı gaflette geçen ömrümü rü’yâ gördüm
    Zatî
    (Can gözünü açıp gaflet uykusunda geçen ömrümün bir rüya olduğunu görüp anlamam ne güzel bir olaydır. Rüya düş kelimelerinin kastedilmeyen ikinci anlamının hâb ve rüya sözcükleriyle ilişkisi vardır.)

    İlham-ı tezad: İlham ve tezat sanatları birlikte kullanılır. İki anlamı olan bir sözcüğün dize ya da beyit içinde belirtilmemiş anlamıyla anlamlı bir sözcük arasında ilişki kurmak şeklinde yapılır. Belirtilmeyen anlam cinas yoluyla sağlanır. Örnek:

    Serverlik ister isen üftâdelik şiâr et
    Kim düşmeden ayağa çıkmadı başa bâde
    Fuzulî
    (Burada ayak önce kadeh sonra gerçek ayak anlamlarıyla kastediliyor. Fuzulî beyitte sözcüğün vurgulamadığı ayak anlamı ile baş sözcüğü arasında tezat yapıyor.)


    TERDİD
    Bir anlatımda sözü dinleyici ya da okuyucunun ilgisini yoğunlaştırdıktan sonra konuyu hiç beklenmedik bir sonuca götürme yoluyla yapılan edebi sanat. Sözün ciddi bir sonuca varması haline terdid-i sâdık varmamasına terdid-i mutâyip denir. Örnek:

    Dizilirler ayakta
    Ana baba ve kardeş
    Hayal ırak. Irakta
    Eder fiillerle güreş

    Başından kayar yastık
    Nura döner karanlık
    Sırlar çözülür artık
    Kırka çıkınca ateş
    Necip Fazıl Kısakürek



    TERZA RİMA
    Üçer mısralık bentlerle kurulur. Bend sayısı belirsizdir. Tek bir mısra ile sona erer. Kafiye şeması şöyledir: Aba bcb cdc ded e.
    İlk olarak İtalyan edebiyatında görüldü. Dante İlahi Komedya’sını bu nazım şekliyle yazdı. Edebiyatımızda terza rima’yı Tevfik Fikret Şehrâyîn adlı tek şiirinde denemiştir. 1908’den sonra pek kullanılmamıştır. Bu biçimde yazılmış kısa şiirlerin son mısrasının kuvvetli olmasına dikkat edilir.

    TESBİ
    Bir gazelin beyitleri önünü beş mısra eklenerek yapılan müsebba’dır. Müsebba musammatlardan bir nazım şeklidir. Kafiye şeması şöyledir: Aaaaa (aa) bbbbb (ba) ccccc (ca). Tesbi Türk edebiyatında çok az görülür. İzzet Molla’nın Fuzuli’nin bir beytini Leyla Hanım’ın da İzzet Molla’nın bir beytini tazmin yoluyla oluşturduğu tesbi’ler de vardır.

    TETABU-I İZÂFÂT
    İkiden fazla ismin meydana getirdiği zincirleme tamlama. Edebiyatımızda Türkçe Farsça Arapça kaidelere göre kurulmuş üç çeşit tetâbu’ı izâfâta rastlanır. Türkçe kurala göre iki Farsça kurala göre üç kelimeden meydana gelen tamlamalar anlatımı bozmaz. Türkçe tetâbu’-ı izâfât’a örnek:

    "Ahmet’in söylediklerinin doğruluk derecesinin araştırılması."
    Farsça tetâbu’-ı izâfât’a örnek:

    Ey vucûd-ı kâmilün âyin eclâr-ı feyz-I Hak
    Âsitânım kıble-ı hâcât-ı erbâb-ı yakîn
    Fuzulî

    TEVÂRÜD
    İki şairin birbirinden habersiz aynı mısrayı veya beyti tesadüfen yazması.

    TEVKİYE
    Anlamla ilgili sanatlardandır. İki veya ikiden fazla anlamı olan bir kelimenin yakın anlamını söyleyip uzak anlamını kasdetmek. Birçok edebiyatçı bu sanatı iham sanatıyla aynı kabul etmiştir. Fakat ihamda ikiden fazla anlamı olan kelimenin bir mısra veya beyitte bütün anlamları kasdedilirken tevriyede uzak anlamına işaret edilir. Örnek:

    Kûyunda nâle kim dil-i müştâkdan kopar
    Bir namedir Hicaz’da uşşakdan kopar
    Nâili-Kadim

    TRİYOLE
    On mısralı bir nazım şeklidir. Önce iki mısralı kısım sonra dörder mısralı iki kısım gelir. Birinci kısmın ilk mısrası birinci dörtlüğün sonunda yine birinci kısmın ikinci mısrası ikinci dörtlüğün sonunda tekrarlanır. Dört mısralı kısımlarda eklenen mısraların ilk üç mısra ile anlam bütünlüğü sağlaması gerekir. Kafiye şeması şöyledir: Ab aaaa bbbb. Örnek:

    Yüzünde hasta-i sevdâ gibi melâlet var
    Nedir bu hâl-i perişanın ey hilâl-seher?

    Sabâh-ı feyz-i bahâride mübtesem ezhâr
    Çemen çemen mütemevvic nesîm-i anber-bâr:

    Niçin? Ben anlamadım kimden etsem istifsâr?
    Yüzünde hasta-i sevdâ gibi melâlat var!

    Dem-i seherde yanında şu parlayan ahter
    Hazan içinde solan bir çiçek gibi dil-ber

    Sürûr fec ile şâdân iken bütün yerler
    Nedir bu hâl-i perişanın ey hilâl-i seher?
    Tahsin Nuhid
    .





    Ben gidip hayal kuracağım
    Siz oturup gerçeğinizi sevin.

Sayfa 2/3 İlkİlk 123 SonSon

Sistem Bilgileri

Bu sistem vBulletin® alt yapısına sahiptir!
Telif hakları, Jelsoft Enterprises Ltd'e aittir. Copyright © 2024

Uyarı

5651 Sayılı Kanun'un 4.cü maddesine göre üyeler yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Yer sağlayıcı olarak hizmet veren sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler ile ilgili iletişime geçilmesi halinde size dönüş yapacaktır.

gaziantep escort bayan gaziantep escort deneme bonusu veren siteler bahissitelerivip.com deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler mjsanaokulu.com Maltepe Escort deneme bonusu deneme bonusu veren siteler maltepe escort kartal escort ataşehir escort pendik escort ankara escort sincan escort eryaman escort bayan ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort eryaman escort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort yetişkin sohbet kameralı sohbet aresbet casino siteleri Grandpashabet moldebet efesbet efesbet giriş getirbet efesbet deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2021 grandpashabet bahis siteleri bahis siteleri bonus veren siteler bahis siteleri canlı casino siteleri deneme bonusu En güvenilir bahis siteleri ankara olgun escort mimarsinanokullari.com