Bir rüya mıydı yoksa seninle geçen yıllar?
Kalbimizde sürmeli geceler titreşirdi.
Ve yakamoz bakışlı denizlerde saykıllar,
Yüreğinden yansıyıp bize ümit verirdi.

Dağılmış zülüfleri sen tarardın her gece,
Yungularla ezilmiş duyguları okşardın.
Sonra onları tekrar dokurdun ince ince,
En derin yaraları yüreğinle sarardın.

Bak şimdi gecelerle gündüzler girdap gibi,
Mehtap sönük, yıldız yok, ay da kaybolup gitmiş.
Su diye koştuğumuz her muştu serap gibi,
Sensiz dikilen güller bahçede solup gitmiş.

O derin bakışların sonsuzluk bestesiydi,
İnci işlerdi daim okyanus diplerinde.
Dudağındaki nağme Cebrailıin sesiydi,
Haktan şule parlardı tahlil- terkiplerinde.

Şimdi sohbetler sönük, kandilsiz hasbihâller,
Yokluk rengi düşmüştür sensiz geçen yıllara.
Hep cevapsız kalıyor, dudaklarda sualler,
Binbir açlık zinciri dolanır akıllara.

En yorgun dakikalar dipdiriydi seninle,
Rasulden iz taşırdı gülüşün, ağlayışın.
Şimdi gel ey sevgili şu çığlığı bir dinle,
Her hâlde son bestesi alev alev yanışın.

Sensizlik kalbe oktur, yaralı ceylân olduk,
Suat sahili buldu biz vurulduk bir dağda.
Hasret gülleri gibi susuz kaldık ve solduk,
Çile dikenleriyle çit örülmüş bir bağda


Sensizlik kalbe oktur, Sür atını yeniden,
Zalimin hayhuyunu nefesinle yak ve geç.
Çıkıver karşımıza muştu gibi aniden,
Bitsin özlem yanışlı, elem dokulu süreç.