YEDİ YAŞINA GELDİKLERİNDE ÇOCUKLARA NAMAZI ÖĞRETİN..
Hz. Peygamber:
(s.a.s.)
"7 yaşında çocuğa namazı öğretin. 10 yaşına geldiğinde (kılmazsa, hafifçe) dövün" buyurdu.
(Ebû Dâvud, Salât; Tirmizî, Salât; Müsned-i Ahmed, Dârekutnî, Dârimî)
Ebû Dâvud'un rivâyetinde Hadis şöyledir:
"Yedi yaşına ulaştığı zaman çocuğa namazı emredin."
Çocuklar yedi yaşına ulaşınca şahsi işlerini yapabilecek hale gelirler. Onları bu dönemde namaza alıştırmalıdır. Bu devrede onlara öğretilecek en faydalı şey namazdır. Namazın yanında akide ve ahlak esaslarını da vermelidir. On yaşında namaz kılmaya başlamalıdırlar; çünkü bir zaman sonra büluğ çağına ulaşacaklar ve namazla mükellef olacaklardır.
Çocuklarına iman, ahlak ve ibadet esaslarını öğretmek ebeveynin görevidir. Ebeveyn Allah'a itaat ve güzel ahlakta çocuğuna örnek olmalıdır. Baba ve anne çocuğuna eğitim-öğretimde yetersiz kalırsa; alimlere gönderip çocuğunun ilim öğrenmesini yada mümkünse ilim ehli olmasını sağlamalıdır.
Unutulmamalı ki, çocuklar için canlı örneklik kuru sözlerden daha etkilidir. Kendisi ibadette gevşek olanın sözü tesirli olmaz.
Kendi sigara içip çocuğuna sigaranın zararlarını anlatan babanın etkisizliği gibi! Çocuk sadece şunu düşünür: "Babam neden içiyor o zaman!"
Ebeveyn, kötü alışkanlıkları hiç olmazsa çocukları için bırakmalıdır. Onlara zarar vermemeli ve kötü örnek olmamalıdır.
Çocuğuna namaza alıştırmak, İslam akidesini ve ahlakını öğretmek, kötü örnek olmamak; ebeveynin evladına görevlerindendir..
Hadiste geçen dövme, şiddet anlamında değildir. Gerekirse, hafifçe dövmedir. Bu kayd, emrin önemine işarettir. "Mutlaka öğretin, emredin" demektir. Çocuğuna güzel örnek olan ailelerde zaten kızmaya hele de dövmeye hiç gerek olmaz. Sağlıklı temellere oturtulmuş ailelerde zaten asla şiddet ve kavga ortamı yoktur; kişiler arasında saygı ve sevgi vardır.
Amacı üzüm yemek olanlar sözü en iyi şekilde anlar; derdi bağcıyla olan ise lafı didikler, bir türlü anlamaz. Dayak, şiddet vs der, durur..!
Bunlar Peygamberimizin emri ve Sünnetidir.
"..Muhakkak namaz, mü'minler üzerine vakitleri belli bir farzdır.." (Nisâ: 103) Bu da bize namazı emreden Allah'ın sözüdür.. Bizi yaratan, bizi namaz kılmak ile sorumlu tutuyor. Ancak namazın öncesinde iman istiyor bizden..
Şimdi namaz kılmamak ve kıldırmamak için hak-özgürlük masallarıyla namaza engel olana mı yoksa Allah'a mı kulak vereceğiz?
Abdestli, namazlı bir nesil güzel ahlak ve temiz bir toplumun nümunesidir. Kılmak istemeyen kılmasın; ama imanı sebebiyle kılanlara saygı!
Bunları Allah emrediyor! Birazcık Kur'an'ı bilen herkes bunlardan haberdardır. Namazın aile halkına emredilmesi gerektiğini Allah söylüyor:
"Sen aile halkına (ve ümmetine) namazı emret. Kendin de sabırla ona devam et. Senden rızık istemeyiz. Sana rızkı Biz veririz. Güzel âkıbet ise takvâ sahiplerinindir." (Tâ-Hâ: 132)
Peygamberimiz: "Cennette sekiz kapı vardır" (Buhâri) buyurmuştur.
Bunlar; oruç tutanların gireceği "reyyân" kapısı, namaz kılanların gireceği namaz kapısı, cihâd kapısı, sadaka (zekat) kapısı. (Buhâri, Savm)
Peygamberimizin bu Hadisini dinleyen Hz. Ebû Bekir: "Babam, anam sana fedâ olsun yâ Rasûlullah!
Bu kapılardan çağrılan kimse üzerine bir zarar var mıdır? Bir kişi bu kapıların hepsinden davet olunur mu?" diye sordu.
Rasûlullah: "Evet hepsinden davet olunur. Ve ben, senin onlardan olmanı ümid ediyorum" buyurdu. (Buhâri, Savm)
Hz. Ebû Bekr'in İslam'ı yaşama konusunda ne kadar gayretli ve Allah'ın rahmetini ümid etme hususunda ne kadar istekli olduğuna dikkat edelim.
Buhâri'nin zikrettiği cennetin dört kapısını tekrar hatırlayalım: Namaz kapısı, Cihâd kapısı, Reyyân kapısı, Sadaka (zekat) kapısıdır.
Diğer dördü şunlardır: İnsanları affedenlerin gireceği "Affedenler kapısı", Hesap ve azabı olmayan, tevekkül ehlinin gireceği "Eymen kapısı".
İlim ehlinin gireceği "Zikir veya ilim kapısı", İbn Hacer'in açıklamasına göre "Hacc kapısı" da vardır..
Şu anda siz, cennetin hangi kapısından girmeye kendinizi aday görüyorsunuz? Rabbim bizlere hepsine layık olacak bir hayat bahşetsin! (Amin!)
Son olarak şu iki Hadis-i Şerif'i de hatırlatalım:
"İnsanın ehli, malı, komşusu yüzünden uğrayacağı fitneye namaz kılması, oruç tutması, sadaka vermesi keffâret olur" (Buhâri, Savm)
"Kıyamette kulun ilk sorguya çekileceği ibadet, namazdır." (Taberânî) Eğer namazı tam olursa; diğer işler kendisine kolaylaştırılacaktır.
Namazlarında huşû içinde olan ve namazlarını muhafaza eden mü'minler kurtuluşa ermişlerdir; Firdevs cennetine de mirasçı olanlar işte bu kimselerdir. (Bkz. Mü'minûn: 2, 9, 10 ,11)
Peygamberimiz, yedi yaşına gelmiş çocuklarımıza namazı emretmemizi buyururken, on yaşından itibaren beş vakit namaz kılmalarını emrederken; ana ve babaları kırkında, ellisinde -müslümanım, dedikleri halde- hâlâ abdestle, namazla, niyazla münasebetleri yoksa, bu halde peygamberin huzuruna nasıl varacaklar?
"Müslüman olan namaz kılar" diyerek kendini temize çıkaranlara da namazın Sünnete uygun şekilde, zâyi edilmeden ve Kur'an ifadesiyle ikâme edilmesi gerektiğini hatırlatalım. Rasûlün ve ashabının kıldığı gibi namaz kılmak zorundayız. Namazla dirilmeliyiz, namaz bizi, kötülüklerden alıkoymalıdır. Namazda rûhen ve mânen mi'rac'a çıkmalıyız. Huzursuzluklarımızı, sıkıntı ve streslerimizi namaz kılarak atmalıyız. Namazda huzur bulmalıyız. Namaz, hayatımızın maketi olmalıdır; namaz esnasında Allah'tan aldığımız ilâhi mesajları hayatımıza yansıtmalıyız. Namaz, kardeşlik, sevgi, saygı, merhamet, birlik ve beraberlik duygularını öğretmelidir. Namaz kılarak, emin, güvenilir ve dürüst insanlar olmalıyız. İnsanlar hakkımızda: "Bu adam namaz kılıyor; bundan kimseye zarar gelmez" diye düşünmelidirler.
Gaflet içinde namaz kılıp, namazda ne dediğini bilmeyen, namazı kendisine yük gibi gören, namazda gerilen, strese giren, namaz kıldığı halde kötülükleri terk edemeyen, namazlı olduğu halde namazcı olamayan, ahlakı düzelmeyen, merhamet, sevgi ve saygıdan mahrum olan; namazının ya bir kısmından yada tam******* gaflet içinde olanlardan Rabbimiz, hepimizi muhafaza etsin..
Bizleri musallîn'den ve namazı ikâme edenlerden, cennete namaz kapısından girenlerden kılsın, inşâallah.