Ahmet la mère et le père étaient pauvres. Ils vivaient dans une petite maison avec une seule chambre. Depuis son père poumons étaient malades, il a pris sa retraite obligatoire. Ahmet terminé l'école primaire en difficulté par la vente de bretzels du temps scolaire. Plus tard, avec l'aide de son voisin a commencé à travailler dans un restaurant pour faire la lessive. Ahmet a fait le premier pas pour réaliser ses rêves. Il avait rencontré le merveilleux repas dont il a autrefois utilisé pour voir derrière le restaurant fenêtres. Maintenant, il avait de trois cours par jour. Il avait gardé Veli oncle, qui était de cuisine dans le restaurant, d'observation. Il découvrez la cuisine de lui et il serait un cuisinier lui-même, mais trop Ahmet serait pas quelqu'un d'autre dans le restaurant mais dans son propre un.

Ahmet ouvert un restaurant dans le centre-ville après avoir fait son service militaire. Parce que ses repas sont très délicieux, le restaurant était plein de clients. Il gagnait bien. Parfois, les pauvres l'habitude de venir au restaurant et manger gratuitement repas.

Les serveurs qui travaillent dans le restaurant et les clients ne pourrions trouver aucun sens de Ahmet qui se passe et en laissant deux plaques de repas à une table vide pendant le déjeuner. Comment seraient-ils savent qu'ils ont été Ahmet la présenter à sa mère et son père, dont la pauvreté a fini ans? Ils ont également ne serait pas en mesure d'entendre que tout en mettant les assiettes sur la table a été Ahmet murmure "vous n'allez pas rester plus faim à partir de maintenant maman et papa. Demandez à vos repas et vous obtenez très complet. "

Ecrit par: Serdar Yıldırım


FAKİR AHMET

Annesi, babası fakirdi Ahmet’in. Tek göz odalı bir gecekonduda oturuyorlardı. Babasının ciğerleri hasta olduğundan zorunlu emekliye ayrılmıştı. Ahmet okul olmadığı zamanlar simit satarak zorlukla ilkokulu bitirdi. Daha sonra komşusunun yardımıyla bir lokantaya bulaşıkçı olarak girdi. Ahmet hayalini gerçekleştirmek için ilk adımını atmıştı. Eskiden lokantaların camları arkasında gördüğü o güzelim yemeklere kavuşmuştu. Artık günde üç öğün karnı doyuyordu. Lokantada yemek pişiren Veli dayıyı göz hapsine almıştı. Ondan yemek yapmayı öğrenecek ve kendi de bir aşçı olacaktı ama Ahmet başkasının lokantasında değil kendi lokantasında görevini yerine getirecekti.

Ahmet askerden geldikten sonra şehrin mevki yerinde lokanta açtı. Yaptığı yemekler çok lezzetli olduğu için lokanta müşterilerle dolup taşıyordu. Kazancı yerindeydi. Ara sıra muhtaç insanlar lokantaya gelirdi ve bedava yemek yerlerdi.

Lokantada çalışan garsonlar ve müşteriler Ahmet’in öğle vakitleri boş bir masaya giderek masanın üstüne iki tabak yemek bırakmasına bir anlam veremezlerdi. Onlar ne bileceklerdi yıllar önce sefaletin bitirdiği anne ve babasına Ahmet’in armağanını. Hem onlar duyamazlardı ki, tabakları masanın üstüne bırakırken Ahmet’in “ Bundan sonra aç kalmayacaksınız anneciğim ve babacığım. Alın yemeklerinizi karnınızı bir güzel doyurun “ diye mırıldandığını.

Yazan: Serdar Yıldırım