[Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!]


Tam sekiz yıl olmuş; dile kolay..

Bu sekiz yıl içerisinde şampiyonluk coşkusunu tam 3 kez kılpayı kaçırmış olsa da 2 Türkiye Kupası, 1 Süper Kupa ve 3 lig 2 nciliğinin yanısıra asist krallığı ve Fatih Tekke’ ye adeta tek başına attırdığı 31 golle yaşattığı gol krallığını kazıdı Trabzonspor tarihine..
Ancak bir Gineli olmasına, bu kıtaya teninin renginden lisanına, kültüründen tarihine kadar yabancı olmasına rağmen yedi göbekten bir Trabzonlu, bir Türkiye vatandaşı gibi kusursuz bir uyum sağladı bizlere Yattara. En az Türkiye’ de top koşturan bir çok futbolcu kadar düzgün bir Türkçe öğrendi. Hatta o harika Türkçesiyle sadece derdini anlatmakla ya da röportajlarda basmakalıp cümleler kurmakla yetinmedi, yeri geldi espriler yaptı, yeri geldi kendisini bir türlü Türk vatandaşlığına kabul etmeyen merciilere zekice göndermelerde bulundu. İnanılmaz yeteneklerle donatılmış bünyesine adeta ihanet edercesine bir takım disiplin sorunları ve sakatlıklar yaşadıysa da sahaya sürüldüğü hemen her maçta yeteneklerini sergilemekten geri kalmadı. Kimi zaman en formda olduğu dönemlerde dahi basiretsiz teknik adam saplantılarının hışmına uğradı. Yeri geldi yıllar boyunca kendisinin çeyreği kalitesinde olmayan futbolcuların kazandığı paranın üçte birine oynadı, yeri geldi en çok para kazanan adamlardan oldu ama o hiçbir zaman parayı Trabzonspor sevgisinin önüne koymadı..




Kendisine kaptanlığın ve 61 numaralı formanın verildiği bu son sezonuna da gol ve asistleriyle müthiş bir giriş yaptıysa da Şenol Hoca tarafından ama haklı ama haksız sebeplerle ilkonbir dışına itildi. Takıma katkı sağladığı ilk devrede takım Fenerbahçe’ nin 9 puan önündeydi ancak ikinci yarı neredeyse forma yüzü göremedi. Takım halinde kötü oynanan maçların tüm faturası adeta salt ona kesilircesine ilk tırpanı yiyen her daim kendisi oldu. Forma giydiği sekiz yıl içerisinde şu takımda iki maç üst üste formsuz olmasına katlanılamayan tek adam olarak da Trabzonspor tarihine geçiverdi Yattara. Çünkü ondan hep maksimum fayda beklendi. Sekiz yıl içerisinde görüp görebildiği tek gerçek santrafor özellikleri taşıyan Fatih Tekke’ yi asistlere boğduğu yılların aksine neredeyse santraforsuz geçen 5 yılda yapmış olduğu onca muazzam asist sırf son vuruş beceriksizliğinden dolayı istatistiklendirilemedi..
Kendi ülkesinde kurmuş olduğu biri kendi lakabına öykünen FC Pokou ve diğeri çok sevmiş olduğu bordo mavi renklerle donatılmış Espaire adlı kulüplerinde kendi ülke futboluna da hizmet veren Yattara’ nın Trabzon’ da yaşadıkları sadece bunlardan ibaret değildi tabii ki. Sosyal hayatındaki çalkantılar ve bir takım aile içi sorunlar haricinde üç yıl kadar önce Katar’ a astronomik bir bedel karşılığında transfer olmasının gündeme gelmesiyle de taraftarın önüne atılan adam konumundaydı. Onca polemiğin, onca asılsız dedikodunun ardından insafsızca yıpratılmasına karşın gerçekler birer birer ortaya çıktı ve yönetimsel bazda gerçekleşen bu skandal ustaca örtbas edildi. Ancak bu sezon artık kaçınılmaz sona yaklaşıldığı aşikardı. Zira yaşı 31’ e gelmişti. Yeteneklerinden hiçbir şey kaybetmemiş olsa da, oynama şansı bulduğu kısıtlı sürelerde gene golle bir türlü sonuçlandırılamayan onlarca mükemmel asistler yapsa da artık eskisi kadar güçlü ve hızlı değildi Yattara. Hatta sırtındaki 61 numaraya ve kolundaki kaptanlık pazu bandında rağmen sahada mecbur kalınmadığı sürece pas verilmeyen, takımda hali hazırda frikiklerdeki gol yüzdesi en yüksek oyuncu olmasına rağmen top elinden adeta itilip kakılarak alınan bir futbolcu kıvamına gelmişti. Taraftarın büyük çoğunluğu onu hala çok seviyordu ancak istim üzerinde gitmekte olan bir takımdan dışlanmış olduğu gerçeği onu şiddetle yalnızlığa itiyordu. Nihayetinde son maçlarda sadece ilkonbirden değil kadrodan dahi dışlanmaya başladı ve fişi çekiliverdi..
Aslında Yattara’ nın bu takıma etkisi sadece yukarıda anlattıklarımla sınırlı değildi elbette. Diğer büyük takımlara karşı farklı kaybettiğimiz maçlarda dahi nice yıldız defans oyuncularına attığı biribirinden müthiş çalımlarla bu taraftarın gururu, bazen de avuntusu olmuştu. Takımın en formsuz olduğu dönemlerde bile rakip teknik adamların ilk olarak önlem almaya çalıştığı, ilkonbirde görmediklerinde rahatladıklarını açıkladığı, karşısında hemen her maç asgari iki defans oyuncusunun olduğu ve bu özellikleriyle taraftarın göğsünü kabartan bir kahraman haline gelmişti adeta. Sokak aralarında top oynayan diğer takım taraftarı çocukların bile top sürerken ismini haykırdığı bir adamdı o. Yeni neslin Trabzonsporlu olması adına rahatlıkla alay konusu haline getirilebilecek hamsi figürleri ve maskotları kullanmakta ısrar eden köhnemiş zihniyetin aksine bu amaca en uygun olan ve bu amaç doğrultusunda en çok faydası dokunan futbolcu profiliydi de ayrıca. Tüm bunların yanında taraflı tarafsız bütün futbolseverler tarafından gerek sempatik kişiliği gerekse seyir zevkine hitap eden o eşsiz stiliyle saygı ve sevgi gören ender futbolculardan biriydi..
Lakin şimdi artık Yattara yok. Tabii ki güzel olan hiçbir şey sonsuz değildir. Tabii ki her güzel filmin de bir finali vardır ancak bu filmin finali maalesef mutlu sonla bitmedi. Adını bu coğrafyanın futbol tarihine bir şekilde kazıyan, ülkeye gelmiş aynı takımda kesintisiz en uzun süre futbol oynayan ve nice seveni olan bir futbol sanatçısını Trabzon’ dan hak ettiği şekilde uğurlamayı beceremedik. Kendisinin Sürmeneli Yattara olmasını sağlayan can yoldaşı Hasan Üçüncü ve birkaç Trabzonspor taraftarı haricinde ne yöneticisi, ne hocası ne de adını her maç tribünlerden haykırdığı taraftarı orada değildi. Tüm bu vefasızlığa ve hatta bana göre nankörlüğe karşın sevgi dolu cümlelerle ağlayarak, ağlatarak ayrıldı o çok sevdiği Trabzon’ dan Yattara..


[Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!]

Velev ki Yattara tüm bu olanlarda baş suçlu olsun, varsın Trabzonspor’ u ve bu ülkeyi çok sevmemiş kabul edilsin. Tam sekiz yılın karşılığı böyle bir uğurlama olmamalıydı. Mazereti ne olursa olsun başta sevgili Şenol Hoca olmak üzere Yönetim’ den en az birkaç kişi orada hazır bulunmalıydı. Baş sorumlular bunu yapmıyorsa bile asıl bu tür organizasyonlarda varlıklarını göstermeleri gereken taraftar grupları onu orada yalnız bırakmamalıydılar. Şimdi önümüzde bir şans daha var. Her ne kadar Trabzon’ da yaşanan bu ayıbı tam olarak ortadan kaldırmayacak olsa da perşembe günü İstanbul’ dan onu adına yaraşır bir şekilde uğurlamak bizim borcumuzdur..
Bu taraftar nice başkanı, yöneticiyi, hocayı, futbolcuyu unutur belki ama Yattara gibiler asla unutulmayacaktır. Zira sanatçılar ölse de bıraktıkları eserler kalıcıdır ve ilelebet yaşarlar..

En kısa sürede seni tekrar burada görmek dileğiyle güle güle Yattara!
Sana şimdilik üstad Kızılok‘ dan küçük bir kupleyle veda edelim..
Yıllar geçse de üstünden, bu kalp seni unutur mu
Kader gibi istemeden, bu kalp seni unutur mu
Bir hasretlik yüzün vardı, içinde bir hüzün vardı
Söyleyecek sözün vardı, bu kalp seni unutur mu..



~ Soner Öztürk