porno escort diyarbakır iskenderun escort
Sayfa 3/4 İlkİlk 1234 SonSon
39 sonuçtan 21 ile 30 arası

Konu: SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

  1. #21
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    AKDENİZ BÖLGESİ






    KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
    Bölge yurdumuzun güneyinde, Akdeniz boyunca bir şerit halinde uzanır. Komşuları Ege, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güney Doğu Anadolu Bölgeleri, Suriye, Kıbrıs Adası ve Akdeniz ile komşudur. Gerçek Alanı 122.927 Km2'dir. Ülkemizin % 15'ini kaplar ve Alan bakımından 5.sırada yer alır.
    Nüfusu 2000 sayımına göre 8.7 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2'ye 83 kişi). Kentsel nüfus % 60'tır (Türkiye ortalaması %65). Nüfus artış hızı %o 22'dir (Türkiye ortalaması %o 18.3)
    BÖLÜMLERİ:
    1.Adana Bölümü
    2.Antalya Bölümü
    YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
    Dağları: Bölge genel olarak Toros Dağları ve yüksek platolarla kaplıdır. Batı Toroslar, Bey Dağları, Çiçekbaba ve Barla Dağları, Sultan Dağı, Dedegöl ve Geyik Dağları, Orta Toroslar, Bolkar Dağları, Aladağlar, Tahtalı ve Binboğa Dağları, Nur Dağları. Karadeniz Bölgesinde olduğu gibi dağların uzanış yönü ulaşıma elverişli olmadığı için ulaşım ancak geçitlerden sağlanır. Bu geçitler Çubuk, Gülen ve Gürbulay Geçitlerdir.

    Platoları: Taşeli ve Teke Platoları
    Ovaları: Çukurova, Amik, Antalya, Göller Yöresindeki Çöküntü Ovaları.
    Akarsuları: Bölgedeki akarsular iklim sebebiyle düzensiz akışa sahiptir. Akarsuları kışın kabarır, yazın ise çok azalır. Asi, Seyhan, Ceyhan, Göksu, Manavgat, Aksu ve Dalaman başlıca akarsularıdır. Manavgat ve Aslantaş Baraj Gölleri de bulunmaktadır.
    Gölleri: Beyşehir, Eğirdir, Burdur, Kovada, Acıgöl, Suğla, Söğüt, Salda, Elmalı ve Avlan başlıca gölleridir.
    İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
    Bölgenin Akdeniz yamaçlarında Akdeniz İklimi ve Maki Bitki Topluluğu görülür. Yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlıdır.
    Dağların kuzey yamaçlarında ve göller yöresindeyse iklim karasallaşır. Bitki örtüsü de bozkırdır. Bu alanlarda yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. Yer yer ormanlara da rastlanır.
    TARIM VE HAYVANCILIK:
    Buğday: Bölgenin dağların kuzey yamaçlarındaki karasal iklimin görüldüğü alanlarda görülür.
    Pirinç: Amik Ovasında ve Maraş çevresinde görülür.
    Pamuk: Çukurova ve kıyı ovalarında. Türkiye'de 2. Sırada görülür.
    Tütün: Burdur ve Göller Yöresinde yetiştirilir.
    Turunçgiller: Akdeniz İkliminin görüldüğü kıyı kesiminde görülür.
    Muz: Mersin ve Anamur çevresinde yetiştirilir. Türkiye'de 1 sıradadır.
    Zeytin: Kıyı kesiminde yetiştirilir.
    Göller Yöresinde: Ananas, Haşhaş, Gül ve Şekerpancarı yetiştirilir.
    Seracılık: Akdeniz Bölgesi ilk sırada yer alır.
    Sebzecilik: Mersin ve Antalya çevresinde turfanda sebze yetiştirilir.
    Bölgenin hayvancılığı fazla gelişmemiştir. Genelde yaylacılık faaliyetiyle birlikte yapılır. Sığır, Koyun ve Kıl Keçisi yetiştirilir.
    YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
    Krom: Adana, Denizli ve Muğla'da (Türkiye'de 1.)
    Barit: Antalya, İçel ve Konya'da (Türkiye'de 1.)
    Boksit (Alüminyum): Antalya, Konya, Adana ve Hatay (Türkiye'de 1.)
    Kükürt: Isparta-Keçiborlu
    Demir: Adana ve İçel
    Amyant: Hatay-İskenderun
    Manganez: Adana, Muğla ve Burdur
    Petrol: Adana
    ENDÜSTRİ:
    Adana Bölümünde: Dokuma, Tütün, Gıda, Kimya, Tarım Araçları, Çimento, Madeni Eşya, Tuğla, Ataş-Mersin'de Ataş Petrol Rafinerisi, ve Mersin Limanı bulunmaktadır.
    Antalya Bölümünde: Ferro Krom, Yağ, Gülyağı, Çimento, Tuğla, Tarım Araçları, Halıcılık, faaliyeti yapılmaktadır.
    TURİZM:
    Burdur'da İnsuyu Mağarası, Alanya'da Damlataş Mağarası, Tarsus'ta Yedi Uyuyanlar Mağarası, Mersin'de Cennet ve Cehennem Obruğu, Plajları bulunmaktadır.
    NÜFUS VE YERLEŞMESİ:
    Nüfusu 2000 sayımına göre 8.7 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2'ye 83 kişi). Kentsel nüfus % 60'tır (Türkiye ortalaması %65). Nüfus artış hızı %o 22'dir (Türkiye ortalaması %o 18.3)
    Fakat tarım alanlarının ikliminde uygun olması nedeniyle verimli olması nüfusun bu alanlara toplanmasına neden olmuştur. Bunun yanında Toroslar ve Platolarda nüfus çok seyrektir. Bölge nüfusun %70'i Adana Bölümüne toplanmıştır.
    BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
    * Yüzölçümü bakımından % 15 ile 4. Sıradadır.
    * Orman bakımından % 21 ile 2. Sıradadır. Ama Maki olduğu için ekonomik değeri yoktur
    * iklimin etkisi ile orman yangınları çok görülür.
    * Ekili-Dikili alanlar bakımından % 18 ile 5. Sıradadır.
    * Dağların uzanış yönü nedeniyle Boyuna Kıyı Tipi görülür.
    * Ekonomisi tarıma dayanır ve Sanayi 2. Sırada gelir.
    * Sanayi bakımından Türkiye'de 3. Sırada gelir.
    * Susam, yerfıstığı, turunçgiller, muz, gül ve soya fasülyesi üretiminde Türkiye'de ilk sırada gelir.
    * İklimi nedeniyle tropikal bir bitki olan muz sadece bu bölgede yetiştirilir.
    * Karstik Yer şekillerine en çok bu bölgede yetiştirilir.
    * Kışları en ılık bölgemizdir.
    * Üçüncü büyük Kapalı Havzamız olan Göller Yöresi Antalya Bölümünde yer alır.
    * Çukurova en büyük delta ovamızdır ve Seyhan ve Ceyhan Nehirleri tarafından oluşturulmuştur.
    * İklim sayesinde yılda birden fazla ürün alınabilmektedir.
    * Sıcaklık ve buharlaşma nedeniyle en tuzlu denizimiz Akdeniz'dir.
    * Kışları en kısa süren bölgemizdir.
    * Sebze ve Meyvenin en erken olgunlaştığı bölgemizdir.
    * Don olaylarının en az olduğu bölgemizdir.
    * Mevsimlik işçi göçünün en fazla olduğu bölgemizdir.
    * Göl bakımından en zengin bölgemizdir.
    * Platolarında nüfus çok seyrektir.
    * Toroslar ulaşımı olumsuz yönde etkiler.
    * Yıl içinde gölge uzunluğunun en kısa olduğu
    * Güneşlenme süresinin en fazla olduğu bölgedir.
    * Derece ortalama sıcaklık ile en sıcak bölgemizdir.

  2. #22
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİ






    KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI: Ülkemizin güney doğusunda yer alan bölge nüfus ve yüzölçümü en küçük bölgemizdir. Akdeniz, Doğu Anadolu Bölgeleriyle, Suriye ve Irak Devletleriyle komşudur.
    Gerçek Yüzölçümü 59.176 km2'dir. Alan bakımından ülkemizin % 7,5'ini kaplar en küçük bölgemizdir.
    Nüfusu 2000 sayımına göre 6.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 112 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının üstündedir (Türkiye ortalaması Km2'ye 83 kişi) BÖLÜMLERİ: 1.Dicle Bölümü 2.Orta Fırat Bölümü YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ: Dağları ve Düzlükleri: Bölgenin yüzey şekilleri sadedir. Genellikle platolarla ve ovalarla kaplıdır. Yer şekilleri tarıma elverişlidir. Batıdan doğuya gidildikçe yükseklik artar. İki bölümün ortasında Karacadağ Sönmüş Volkan dağı bulunur. Bu bölgenin tek ve en yüksek dağıdır. Dicle Bölümünde Gaziantep ve Şanlıurfa Platoları vardır. Orta Fırat Bölümünde Diyarbakır Havzası ve Mardin Eşliği (Yüksek bir düzlüktür.) vardır.
    Akarsuları Ve Gölleri: Fırat ve kolları Göksu ve Nizip, Dicle ve kolları Botan, Garzan ve Batman kolları başlıca akarsularıdır.
    Bölgede doğal göl yoktur. Akarsularının hidroelektrik gücü fazladır. Bu nedenle bir çok baraj gölü vardır. Fırat Nehri'nin üzerinde Atatürk, Karakaya, Hancağız Baraj Gölleri, Dicle nehri üzerinde Kıralkızı, Ilısu, Cizre Baraj Gölleri. İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ: Bölgenin batısında Akdeniz ikliminin etkileri hissedilir. Yazları sıcak ve kurak geçer. Fakat kışları Akdeniz Bölgesine göre daha serindir. Bu bölümde don ve karada rastlanır. Yağışların çoğu kışın düşer. Yıllık yağış 500-600 mm'dir. Yağışın az olmamasına rağmen sıcaklık ve güneyden esen çöl rüzgarları yüzünden buharlaşma meydana gelir ve bu da kuraklığa sebep olur. Ülkemizin en yüksek sıcaklıkları bu bölgede ölçülür. Tarımda sulama ihtiyacı çok olur. Bölgenin doğusuna gidildikçe deniz etkilerinden uzaklaşılır ve yükseklik artar, sıcaklıklar düşer. Kar ve don olayları daha çok görülmeye başlar.
    Bölgenin alçak kesimlerinde ve batısında bozkır görülür. Dağ yamaçları, yüksek yerler ve akarsu kenarlarında orman ve çalılık ağaçlara da rastlanır. TARIM VE HAYVANCILIK: Bölgenin ekonomisi tarıma dayanır. Ülke ekonomisine katkısı da bu alandadır. Tarıma elverişli tarım alanları ve düzlüklere sahip olmasına rağmen yaz kuraklığı ve sulama ihtiyacı nedeniyle tarım zorlaşır. GAP Projesinin yapılması ile birlikte artan sulama imkanları bölgenin tarımını artırmaya başlamıştır.
    Bölgenin tarıma karasal iklim ürünlerine daha çok elverişlidir. En çok yetiştirilen ürünler şunlardır.
    Mercimek: Türkiye üretiminde ilk sırada yer alır.
    Buğday, Keten, Pamuk, Çeltik (Pirinç), Nohut ve Susam yetiştirilen bazı ürünlerdir.
    Gaziantep Platosunda Antepfıstığı, Zeytin ve Üzüm yaygıdır.
    Siirt'te Antepfıstığı üretimi başlamıştır.
    Akarsu kenarlarındaki sulanabilen ovalarda sebze ve meyvede (Başta Karpuz olmak üzere) yetiştirilmektedir.
    Bölgede platolar ve bozkırlar çok görüldüğü için küçükbaş Hayvancılık (Koyun, Keçi) çok yapılır. Keçi daha çok yüksek alanlarda yaygındır. Bu sayede bölgede hayvansal ürünler ticareti de yapılmaktadır. YER ALTI KAYNAKLARI: Fosfat: Mardin-Mazıdağı, Doğalgaz: Mardin-Çamurlu
    Petrol: Batman- Beşiri ve Batman, Siirt-Kurtalan-Baykan ve Barzan, Adıyaman-Kahta ve Diyarbakır.
    Linyit: Adıyaman-Gölbaşı, Manganez: Kilis NÜFUS VE YERLEŞME: Nüfusu 2000 sayımına göre 6.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 112 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının üstündedir (Türkiye ortalaması Km2'ye 83 kişi). Yoğunluk bakımında en yoğun 2. bölgedir. Nüfus artış hızı %o 25'tir (Türkiye %o 18.34). Bölgede kentsel nüfus % 62'dir (Türkiye ortalaması %65). Bölgede toplu yerleşme ve kerpiç evler yaygındır. Nüfus batı kesiminde, dağ etekleri ve akarsu boylarında yoğunlaşmıştır. TURİZM: Adıyaman-Nemrut Dağı, Şanlıurfa- Balıklı Göl ve Tarihi Eserler. TÜRK EKONOMİSİNE KATKISI: Türkiye Petrolünün 1/7'si bu bölgeden sağlanır. Geri kalanı dış ülkelerden ithal edilir. Batman'da Petrol Rafinerisi vardır. GAP Projesinin bitirilmesi ile tarımdaki su ihtiyacı karşılanacak ve bölge ekonomisi daha zenginleşecektir. Bunun ülke ekonomisine büyük katkısı olacaktır. BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ: * Alan bakımından en küçük bölgedir.
    * Nüfus bakımından sonuncu olmasına rağmen alanı küçük olduğu için yoğunluk fazladır.
    * Orman bakımından % 1 ile son sırada yer alır.
    * Ekili-Dikili alan bakımından % 20 ile 4. Sıradadır.
    * Ekonomisi tarıma dayanır. Hayvancılık 2. Sırada yer alır.
    * Antepfıstığı, mercimek ve karpuz üretiminde ilk sırada yer alır.
    * Fosfat ve Petrol üretiminde ilk sıradadır.
    * Buharlaşma ve yaz kuraklığının en fazla olduğu bölgedir.
    * Hiç doğal gölü yoktur.
    * En yüksek yeri Karacadağ Sönmüş Yanardağıdır.
    * GAP Projesi bölgede halen sürmektedir.
    * Türkiye'nin en büyük ve önemli baraj gölleri bölgede yer alır.

  3. #23
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    DOĞU ANADOLU BÖLGESİ






    KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
    Ülkemizin doğusunda yer alan bölge kabaca üçgene benzer. Marmara ve Ege Bölgeleri hariç her bölge ile komşudur. Suriye hariç bütün doğu komşularımızla sınırı vardır.
    Alanı 165.436 Km2'dir. Bu gerçek alanı ile ülkemizin %21'ini kaplar ve en büyük bölgemizdir.
    Nüfusu 2000 sayımına göre 6.1 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 37 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının çok altındadır. (Türkiye ortalaması Km2'ye 83 kişi)
    BÖLÜMLERİ:
    1.Yukarı Fırat Bölümü
    2.Yukarı Murat Van Bölümü
    3.Erzurum-Kars Bölümü
    4.Hakkari Bölümü
    YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
    Dağları: En yüksek bölgemizdir. Ortalama yükseltisi 2000-2200 metredir. Bölgede dağlar üç sıra halinde uzanır.
    Kuzeyde: Çimen, Kop, Esence, Karasu, Allahuekber Dağları
    Ortada: Mercan (Munzur), Karasu-Aras Dağları
    Güneyde: Güneydoğu Toroslar ve Buzul (Cilo) Dağları bulunmaktadır.
    Van Gölünün kuzeyinde volkanik dağlar vardır. Bunlar Ağrı, Tendürek, Aladağ, Süphan, Nemrut Dağlarıdır.
    Düzlükleri: Kıvrım dağları arasında çöküntü ovaları vardır. Bu ovalar: Elbistan, Malatya, Elazığ, Bingöl, Muş, Van, Başkale, Hakkari, Yüksekova güneydekilerdir. Kuzeyde ise Erzincan, Tercan, Aşkale, Erzurum, Pasinler, Horasan, Kağızman ve Iğdır vardır. Tunceli ve Erzurum-Kars Platoları da diğer düzlüklerdir.
    Akarsuları: Karasu ve Murat birleşerek Fırat Nehrini oluşturur. Bu nehir Dicle Nehri ve onunla birleşen Büyük Zap Kolu ile yabancı topraklara giderek Basra Körfezinden denize dökülmektedir. Aras ve Kura nehirleri de yine başka topraklara giderek Hazar Denizine dökülmektedir. Bu akarsuların yüzey şekilleri ve engebe nedeniyle hidroelektrik enerji üretme güçleri fazladır.
    Gölleri: Van Gölü ülkemizin en büyük gölüdür ve suyu sodalıdır. Bölgenin diğer gölleri şunlardır: Erçek, Nazik, Çıldır, Hazar ( Tektonik Göllerdir), Balık, Haçlı, Nemrut (Krater Gölleri), ve Akgöl.
    Ayrıca bölgede Keban ve Karakaya Baraj Gölleri de bulunmaktadır.
    Değerlendirme: Bölgeye Yurdumuzun çatısı diyebiliriz. Bölgeyi kaplayan yüksek dağlar bölgenin her özelliğini yakından etkilemektedir. Dağlar doğudan batıya uzandığı için kuzey-güney doğrultusunda ulaşım zordur. Tarım alanları azdır iklimi çok serttir. Tarım ürünleri çeşitli değildir. Sanayi ve ticareti de gelişmemiştir.
    İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
    Bölgenin iklimine yükselti ve karasallık hakimdir. Sert karasal iklim yaşanır. Kışları uzun, soğuk ve kar yağışlıdır. Don olayı çok görülür. Yazları sıcak, kurak ve kısadır. En fazla yağış ilkbaharda görülür. Erzurum-Kars Bölümünde ise yazın görülür.Günlük ve yıllık sıcaklık farkları fazladır. Yıllık yağış miktarı 500-600 mm dir. Buharlaşma az olduğu için bu yeterlidir. Yıllık sıcaklık 5-6 derecedir ve en soğuk bölgedir. Bölgeye kuzey rüzgarları (Poyraz) hakimdir. Bölgenin doğal bitki örtüsü bozkır (Step)'tir. Dağ yamaçlarında bozulmuş orman ve dağların yükseklerinde dağ çayırlarına rastlanır.
    TARIM VE HAYVANCILIK:
    Yükselti ve engebeli yer şekilleri nedeniyle tarım alanları azdır. Tarım en çok güneydeki çöküntü ovalarında yapılır. Bölgede en çok arpa ve buğday yetiştirilir. Bitlis, Malatya, Elazığ'da Şekerpancarı, Iğdır'da Pamuk, Malatya'da Kayısı (1.), yetiştirilir. Patates ve lahana diğer ürünlerdir. Sıcaklık çok düşük olduğu için sebze üretimine en az elverişli bölgemizdir.
    Kars ve Bitlis'te arıcılık yapılır. Türkiye bal üretiminin % 20'si buradan sağlanır.
    Bölgede tarım alanları az otlak ve meralar fazla olduğu için hayvancılık en önemli faaliyettir. Yüksek yerlerde büyükbaş, çöküntü ovalarda küçükbaş hayvancılık yaygındır. Bölge halkının % 80'i tarım ve hayvancılıkla uğraşır.
    YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
    Demir: Sivas-Divriği, Malatya-Hekimhan ve Hasançelebi (1.) , Krom: Diyarbakır-Ergani, Elazığ-Guleman-Alacakaya (1.), Bakır: Elazığ-Maden, Malatya-Pötürge (2.), Kalay: Elazığ ve çevresinde, Kurşun-Çinko: Elazığ-Keban, Malatya-Darende, Oltu Taşı: Erzurum-Oltu (1.), Linyit: K.Maraş-Afşin-Elbistan, Erzurum-Aşkale, Barit: Muş, K.Maraş-Elbistan, Amyant (Asbest): Erzincan-İliç, Kayatuzu: Kars-Kağızman, Erzurum, Ağrı, Iğdır,
    ENDÜSTRİSİ:
    Fazla gelişmemiştir. Olanlarda tarıma dayanır. Bir çok ilde et kombinaları vardır. Et üretimimizin % 25'i bu bölgeden sağlanır.Malatya ve Bitlis'te sigara, Elazığ'da gübre, Erzurum ve Malatya'da deri sanayisi bulunmaktadır. Bir çok ilde şeker ve çimento fabrikası da bulunmaktadır. Malatya ve Erzincan'da dokuma ve iplik fabrikası vardır. Keban'da simli kurşun işletmeleri, Divriği'nde Demir-Çelik Fabrikası, Elazığ'da Ferro-Krom Fabrikası vardır.
    Kahramanmaraş'ta Afşin, Elbistan ve Sivas Kangal'da termik santral bulunmaktadır.
    NÜFUS VE YERLEŞME:
    Nüfusu 2000 sayımına göre 6.1 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 37 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının çok altındadır. (Türkiye ortalaması Km2'ye 83 kişi) Yoğunluk bakımında en az bölgedir.
    Yani nüfusu en seyrek bölgemizdir. Nüfus çöküntü ovalarında toplanmıştır. Toplu yerleşme görülür.Nüfusun % 48'i kırsal kesimde yaşar ve tarım ve hayvancılıkla uğraşır. Nüfus artış hızı %o 14 ile Karadeniz'den sonra en az bölgedir (Türkiye ortalaması %o 18.34). Sanayisi çok az olduğu için Karadeniz Bölgesinden sonra en çok göç veren bölgemizdir. Malatya, Erzurum ve Elazığ en kalabalık illeridir.
    TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI:
    Bölgenin sanayisi ve tarımı geridir. Ekonomimize katkısı daha çok hayvancılık alanındadır. Hayvan ürünlerinin ekonomimize katkısı % 25'tir.
    TARİHİ ÖNEMİ:
    Erzurum Kongresi bu bölgede yapılmıştır.
    BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
    * En büyük bölgemizdir. Ülkemizin % 21'ini kaplar.
    * Nüfus yönünden 6., yoğunluk yönünden 7. sıradadır.
    * Orman bakımından % 7 ile 6. sıradadır.
    * Ekili-Dikili arazi bakımından % 10 ile sonuncudur.
    * En fazla enleme sahip bölgedir.
    * Sanayisi en geri bölgedir.
    * Ekonomisi ve ülke ekonomisine katkısı hayvancılık alanındadır.
    * Kayısı üretiminde Malatya 1. sıradadır.
    * En zengin yer altı kaynakları Yukarı Fırat Bölümünde yer almaktadır.
    * '2000-2200 metre ile en yüksek bölgedir.
    * Göl yönünden zengindir hatta en büyük göle sahiptir (Van Gölü)
    * En çok göç veren 2. bölgedir.
    * Tarım ürünlerinin en geç olgunlaştığı bölgedir.
    * En soğuk ve kışları en uzun bölgedir.
    * Hidroelektrik üretiminde 1. tüketiminde 7. sıradadır.
    * Günlük ve yıllık sıcaklık farkının en fazla olduğu bölgedir.
    * Turizm gelirleri en az ve ulaşımı en kötü bölgedir.

  4. #24
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    İÇ ANADOLU BÖLGESİ






    KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
    Doğu Anadolu'dan sonra 2. büyük bölgemizdir. Anadolu Yarımadasının ortasında yer alır. G.Doğu Anadolu Bölgesi hariç her bölgeyle komşudur. Alanı 163.057 Km2 dir. Ülkemizin % 20'sini kaplar.
    Nüfusu 2000 sayımına göre 11.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2'ye 71 kişi)
    BÖLÜMLERİ:
    1.Konya Bölümü
    2.Yukarı Sakarya Bölümü
    3.Orta Kızılırmak Bölümü
    4.Yukarı Kızılırmak Bölümü
    YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
    Dağları: Yer şekilleri sadedir. Engebeli arazi fazla olmadığı için arazi ulaşıma uygundur. Ortalama Yükselti 800-1000 metredir. Bölgenin en yüksek yeri doğu bölümüdür. Kıvrım dağları da bu bölümde yer alır. Akdağlar, Hınzır Dağları, Tecer Dağları, Yıldız Dağları bu kıvrım dağlarıdır. Bölgenin güneyinde volkanik dağlar vardır.Bunlar Erciyes Dağı (3917 m en yüksek yeri), Melendiz, Hasandağı, Karacadağ, Karadağ'dır.
    Platoları: Haymana, Cihanbeyli, Obruk, Bozok (Kızılırmak), Yazılıkaya, (Bayat), Uzunyayla platoları vardır.
    Ovaları: Konya Ovası (Türkiye'nin en büyük ovası), Ereğli, Aksaray, Sakarya, Eskişehir, Ankara, Kayseri ve Develi Ovaları
    Akarsuları: Kızılırmak, Sakarya, Porsuk Çayı, Delice Irmağı.
    Gölleri: Bölgenin güneyinde kapalı havzalar vardır. Tuz Gölü (2.Büyük Gölümüz), Akşehir, Eber, Ilgın (Çavuşçu), Tuzla, Seyfe, Mogan, Sultan Sazlığı vardır. Sakarya Nehri üzerinde Sarıyar ve Gökçekaya, Kızılırmak Nehri üzerinde de Hirfanlı ve Kesikköprü baraj gölleri vardır.
    İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
    Bölge dağlarla çevrili olduğu için yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlıdır. Don olayları çok görülür. En az yağış alan bölgedir. Ortalama yağış 400 mm'dir. Bunun en önemli sebebi bölgenin dağlarla çevrili olmasıdır. Doğal bitki örtüsü bozkırdır. Bölgede özellikle doğudaki dağlık alanlarda ormanlara da rastlanır. Orman bakımından % 9 ile 5. sıradadır. Akarsu boylarında kavakçılıkta yapılır.
    TARIM VE HAYVANCILIK:
    Bölgenin ekonomisi tarıma dayanır. Ekili-dikili alanlar bakımından Marmara Bölgesinden sonra 2. sırada yer alır (% 27). Çalışan nüfusun büyük bölümü tarımda çalışır. Fakat tarımın en önemli sorunu sulama ihtiyacıdır. Bölgede en çok üretilen ürün buğdaydır. Diğer ürünler şekerpancarı ( şeker fabrikaları bölgede fazladır.), Üzüm, Mercimek, Yulaf, Çavdar, Ayçiçeği, Haşhaş, çeşitli meyveler ve sebzelerdir.
    Bölgede küçükbaş hayvancılık yaygın olarak yapılır. Ankara çevresinde tiftik keçisi, Sivas ve Konya çevresinde koyun çok yetiştirilir.
    YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
    Krom: Eskişehir-Mihalıççık, Kayseri ve Sivas. Kayatuzu: Kırşehir, Çankırı, Nevşehir, Yozgat. Linyit: Sivas-Kangal. (Burada bir de termik santralde bulunmaktadır.) Demir: Kayseri-Develi, Sivas-Kangal, Ankara-Haymana. Toryum: Eskişehir-Sivrihisar. Çinko: Konya-Bozkır, Niğde-Bor (Türkiye'de 2. sırada). Lületaşı: Eskişehir (Türkiye'de ve Dünya'da 1.). Volfram: Kırıkkale-Keskin, Niğde (Türkiye'de 2. sırada).
    ENDÜSTRİSİ:
    Sanayi Yukarı Sakarya Bölümünde gelişmiştir.
    Eskişehir: Lokomotif, besin, motor, çimento, inşaat, malzemeleri, şeker, et deri sanayisi vardır.
    Ankara: Dokuma, besin, tarım araçları, çimento, alkollü içki, mobilya, selüloz, kağıt, karton, deri ve et sanayisi vardır.
    Konya: Tarım araçları, besin, motor, çimento, süt ürünleri, inşaat malzemeleri, selüloz, kağıt ve şeker s.
    Kayseri: Halıcılık, meyve suyu, pamuklu dokuma, pastırma ve sucuk sanayisi.
    Kırıkkale: Silah sanayi, Orta Anadolu Rafinerisi.
    Sivas: Besin, Yem, Çimento, demir-çelik, et entegre, demiryolları bakım ve onarım tesisleri vardır.
    NÜFUSU VE YERLEŞMESİ:
    Nüfusu 2000 sayımına göre 11.6 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 71 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2'ye 83 kişi). Nüfus artış hızı %o 16'dır (Türkiye ortalaması %o 18.34).
    Nüfusun % 69'u kentte yaşar (Türkiye ortalaması % 65). Yukarı Sakarya Bölümü en yoğun nüfuslu alandır. Nüfus genellikle bölgenin çevresindeki dağ eteklerindeki ovalara yoğunlaşmıştır.
    Ülkemizin başkenti ve 2.büyük kenti Ankara bölgede yer almaktadır.
    TÜRKİYE EKONOMİSİNE KATKISI:
    Ekonomisinde tarım hakim faaliyettir. Bölge yurdumuzun tahıl ambarıdır. Yurdumuzda Buğday (%35), Arpa (%45), Şekerpancarı (%40), Baklagiller (%30), Meyvecilik (%20) oranında yapılır. Bölgede Ankara, Eskişehir, Konya, Kayseri, Kırıkkale ve Sivas gibi sanayi kentleri vardır. Türkiye Endüstri üretiminin % 15'i bu bölgemizden sağlanmaktadır. Bölgenin turizm gelirleri de fazladır.
    TARİHİ ÖNEMİ:
    Sivas Kongresi Sivas kentinde yapılmıştır. Ankara'da da ilk TBMM açılmıştır. Bu tarihten sonra Milli Mücadelenin merkezi olmuştur.
    BÖLGENİN GENEL ÖZELLİKLERİ:
    * En fazla nadasa bırakılan bölgedir.
    * En büyük kapalı havzamız buradadır (Tuz Gölü)
    * En tuzlu gölümüz %o ile Tuz Gölüdür.
    * Lületaşının tek çıkarıldığı yer Eskişehir'dir.
    * Karstik şekillere en çok rastlanan 2.bölgemizdir. (Sivas, Çankırı)
    * İklimden dolayı kerpiç en çok kullanılan yapı malzemesidir.
    * Ulaşımı yeryüzü şekilleri sayesinde çok uygundur.
    * En az yağış alan bölgemizdir
    * Ortalama yükseltisi 1000 metredir. En yüksek yeri Erciyes Dağıdır.
    * Küçükbaş hayvan sayısı en fazla olan bölgedir.
    * Nüfus bakımından 2. olmasına rağmen alanı büyük olduğu için yoğunluk azdır.
    * Tek uçak fabrikamız Eskişehir'dedir.
    * Ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayanır.
    * İklimi sert ve karasaldır.
    * Kentleşme oranı düşük, kırsal yerleşme topludur.
    * Yaz kuraklığının erken başlaması sebze üretimini olumsuz yönde etkiler.
    * Bölgede endüstri bitkilerinden şekerpancarı, tahıllardan buğday çok yetiştirilir.
    * En uzun akarsuyumuz Kızılırmak nehrinin büyük kısmı bölgededir.

  5. #25
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    DOĞAL AFETLER VE KORUNMA YOLLARI

    DEPREM





    Deprem Hakkında Teknik Bilgiler
    Deprem Nedir '
    Yerkabuğu içindeki kırılmalar nedeniyle ani olarak ortaya çıkan titreşimlerin dalgalar halinde yayılarak geçtikleri ortamları ve yeryüzeyini sarsma olayına 'DEPREM' denir. Deprem, insanın hareketsiz kabul ettiği ve güvenle ayağını bastığı toprağın da oynayacağını ve üzerinde bulunan tüm yapılarında hasar görüp, can kaybına uğrayacak şekilde yıkılabileceklerini gösteren bir doğa olayıdır. Depremin nasıl oluştuğunu, deprem dalgalarının yeryuvarı içinde ne şekilde yayıldıklarını, ölçü aletleri ve yöntemlerini, kayıtların değerlendirilmesini ve deprem ile ilgili diğer konuları inceleyen bilim dalına 'SİSMOLOJİ' denir.
    Depremin Oluş Nedenleri ve Türleri
    Dünyanın iç yapısı konusunda, jeolojik ve jeofizik çalışmalar sonucu elde edilen verilerin desteklediği bir yeryüzü modeli bulunmaktadır. Bu modele göre, yerkürenin dış kısmında yaklaşık 70-100 km. kalınlığında oluşmuş bir taşküre (Litosfer) vardır. Kıtalar ve okyanuslar bu taşkürede yer alır.Litosfer ile çekirdek arasında kalan ve kalınlığı 2.900 km olan kuşağa Manto adı verilir. Manto'nun altındaki çekirdeğin Nikel-Demir karışımından oluştuğu kabul edilmektedir.Yerin, yüzeyden derine gidildikçe ısının arttığı bilinmektedir. Enine deprem dalgalarının yerin çekirdeğinde yayılamadığı olgusundan giderek çekirdeğin sıvı bir ortam olması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Manto genelde katı olmakla beraber yüzeyden derine inildikçe içinde yerel sıvı ortamları bulundurmaktadır. Taşküre'nin altında Astenosfer denilen yumuşak Üst Manto bulunmaktadır.Burada oluşan kuvvetler, özellikle konveksiyon akımları nedeni ile, taş kabuk parçalanmakta ve birçok 'Levha'lara bölünmektedir. Üst Manto'da oluşan konveksiyon akımları, radyoaktivite nedeni ile oluşan yüksek ısıya bağlanmaktadır. Konveksiyon akımları yukarılara yükseldikçe taşyuvarda gerilmelere ve daha sonra da zayıf zonların kırılmasıyla levhaların oluşmasına neden olmaktadır. Halen 10 kadar büyük levha ve çok sayıda küçük levhalar vardır. Bu levhalar üzerinde duran kıtalarla birlikte, Astenosfer üzerinde sal gibi yüzmekte olup, birbirlerine göre insanların hissedemeyeceği bir hızla hareket etmektedirler. Konveksiyon akımlarının yükseldiği yerlerde levhalar birbirlerinden uzaklaşmakta ve buradan çıkan sıcak magmada okyanus ortası sırtlarını oluşturmaktadır. Levhaların birbirlerine değdikleri bölgelerde sürtünmeler ve sıkışmalar olmakta, sürtünen levhalardan biri aşağıya Manto'ya batmakta ve eriyerek yitme zonlarını oluşturmaktadır. Konveksiyon akımlarının neden olduğu bu ardışıklı olay taşkürenin altında devam edip gitmektedir. İşte yerkabuğunu oluşturan levhaların birbirine sürtündükleri, birbirlerini sıkıştırdıkları, birbirlerinin üstüne çıktıkları ya da altına girdikleri bu levhaların sınırları dünyada depremlerin oldukları yerler olarak karşımıza çıkmaktadır. Dünyada olan depremlerin hemen büyük çoğunluğu bu levhaların birbirlerini zorladıkları levha sınırlarında dar kuşaklar üzerinde oluşmaktadır. Yukarıda, yerkabuğunu oluşturan 'Levha'ların, Astenosferdeki konveksiyon akımları nedeniyle hareket halinde olduklarını ve bu nedenle birbirlerini ittiklerini veya birbirlerinden açıldıklarını ve bu olayların meydana geldiği zonların da deprem bölgelerini oluşturduğunu söylemiştik. Birbirlerini iten ya da diğerinin altına giren iki levha arasında, harekete engel olan bir sürtünme kuvveti vardır. Bir levhanın hareket edebilmesi için bu sürtünme kuvvetinin giderilmesi gerekir. İtilmekte olan bir levha ile bir diğer levha arasında sürtünme kuvveti aşıldığı zaman bir hareket oluşur. Bu hareket çok kısa bir zaman biriminde gerçekleşir ve şok niteliğindedir. Sonunda çok uzaklara kadar yayılabilen deprem (sarsıntı) dalgaları ortaya çıkar.Bu dalgalar geçtiği ortamları sarsarak ve depremin oluş yönünden uzaklaştıkça enerjisi azalarak yayılır. Bu sırada yeryüzünde, bazen gözle görülebilen, kilometrelerce uzanabilen ve FAY adı verilen arazi kırıkları oluşabilir. Bu kırıklar bazen yeryüzünde gözlenemez, yüzey tabakaları ile gizlenmiş olabilir. Bazen de eski bir depremden oluşmuş ve yerüzüne kadar çıkmış, ancak zamanla örtülmüş bir fay yeniden oynayabilir. Depremlerinin oluşumunun bu şekilde ve 'Elastik Geri Sekme Kuramı' adı altında anlatımı 1911 yılında Amerikalı Reid tarafından yapılmıştır ve laboratuvarlarda da denenerek ispatlanmıştır. Bu kurama göre, herhangi bir noktada, zamana bağımlı olarak, yavaş yavaş oluşan birim deformasyon birikiminin elastik olarak depoladığı enerji, kritik bir değere eriştiğinde, fay düzlemi boyunca var olan sürtünme kuvvetini yenerek, fay çizgisinin her iki tarafındaki kayaç bloklarının birbirine göreli hareketlerini oluşturmaktadır. Bu olay ani yer değiştirme hareketidir. Bu ani yer değiştirmeler ise bir noktada biriken birim deformasyon enerjisinin açığa çıkması, boşalması, diğer bir deyişle mekanik enerjiye dönüşmesi ile ve sonuç olarak yer katmanlarının kırılma ve yırtılma hareketi ile olmaktadır. Aslında kayaların, önceden bir birim yerdeğiştirme birikimine uğramadan kırılmaları olanaksızdır. Bu birim yer değiştirme hareketlerini, hareketsiz görülen yerkabuğunda, üst mantoda oluşan konveksiyon akımları oluşturmakta, kayalar belirli bir deformasyona kadar dayanıklılık gösterebilmekte ve sonrada kırılmaktadır. İşte bu kırılmalar sonucu depremler oluşmaktadır. Bu olaydan sonra da kayalardan uzak zamandan beri birikmiş olan gerilmelerin ve enerjinin bir kısmı ya da tamamı giderilmiş olmaktadır. Çoğunlukla bu deprem olayı esnasında oluşan faylarda, elastik geri sekmeler (atım), fayın her iki tarafında ve ters yönde oluşmaktadırlar. FAYLAR genellikle hareket yönlerine göre isimlendirilirler. Daha çok yatay hareket sonucu meydana gelen faylara 'Doğrultu Atımlı Fay'denir. Fayın oluşturduğu iki ayrı blokun birbirlerine göreli olarak sağa veya sola hareketlerinden de bahsedilebilinir ki bunlar sağ veya sol yönlü doğrultulu atımlı faya bir örnektir. Düsey hareketlerle meydana gelen faylara da 'Egim Atımlı Fay'denir. Fayların çoğunda hem yatay, hem de düsey hareket bulunabilir.
    Deprem Türleri
    Depremler oluş nedenlerine göre degişik türlerde olabilir. Dünyada olan depremlerin büyük bir bölümü yukarıda anlatılan biçimde oluşmakla birlikte az miktarda da olsa başka doğal nedenlerle de olan deprem türleri bulunmaktadır. Yukarıda anlatılan levhaların hareketi sonucu olan depremler genellikle 'TEKTONİK' depremler olarak nitelenir ve bu depremler çoğunlukla levhalar sınırlarında oluşurlar.Yeryüzünde olan depremlerin %90'ı bu gruba girer. Türkiye'de olan depremler de büyük çoğunlukla tektonik depremlerdir. İkinci tip depremler 'VOLKANİK' depremlerdir. Bunlar volkanların püskürmesi sonucu oluşurlar.Yerin derinliklerinde ergimiş maddenin yeryüzüne çıkışı sırasındaki fiziksel ve kimyasal olaylar sonucunda oluşan gazların yapmış oldukları patlamalarla bu tür depremlerin maydana geldiği bilinmektedir. Bunlar da yanardağlarla ilgili olduklarından yereldirler ve önemli zarara neden olmazlar. Japonya ve İtalya'da olusan depremlerin bir kısmı bu gruba girmektedir. Türkiye'de aktif yanardağ olmadığı için bu tip depremler olmamaktadır. Bir başka tip depremler de 'ÇÖKÜNTÜ' depremlerdir. Bunlar yer altındaki boşlukların (mağara), kömür ocaklarında galerilerin, tuz ve jipsli arazilerde erime sonucu oluşan boşlukları tavan blokunun çökmesi ile oluşurlar. Hissedilme alanları yerel olup enerjileri azdır fazla zarar getirmezler. Büyük heyelanlar ve gökten düşen meteorların da küçük sarsıntılara neden olduğu bilinmektedir. Odağı deniz dibinde olan Derin Deniz Depremlerinden sonra, denizlerde kıyılara kadar oluşan ve bazen kıyılarda büyük hasarlara neden olan dalgalar oluşur ki bunlara (Tsunami) denir. Deniz depremlerinin çok görüldüğü Japonya'da Tsunami'den 1896 yılında 30.000 kisi ölmüstür.
    Deprem Parametreleri
    Herhangibir deprem oluştuğunda, bu depremim tariflenmesi ve anlaşılabilmesi için 'DEPREM PARAMETRELERİ' olarak tanımlanan bazı kavramlardan söz edilmektedir. Aşağıda kısaca bu parametrelerin açıklaması yapılacaktır.
    ODAK NOKTASI (HİPOSANTR)
    Odak noktası yerin içinde depremin enerjisinin ortaya çıktığı noktadır.Bu noktaya odak noktası veya iç merkez de denir.Gerçekte , enerjinin ortaya çıktığı bir nokta olmayıp bir alandır , fakat pratik uygulamalarda nokta olarak kabul edilmektedir.
    DIŞ MERKEZ (EPİSANTR)
    Odak noktasına en yakın olan yer üzerindeki noktadır.Burası aynı zamanda depremin en çok hasar yaptığı veya en kuvvetli larak hissedildiği noktadır.Aslında bu , bir noktadan çok bir alandır.Depremin dış merkez alanı depremin şiddetine bağlı olarak çeşitli büyüklüklerde olabilir. Bazen büyük bir depremin odak noktasının boyutları yüzlerce kilometreyle de belirlenebilir.Bu nedenle 'Episantr Bölgesi' ya da 'Episantr Alanı' olarak tanımlama yapılması gerçeğe daha yakın bir tanımlama olacaktır.
    ODAK DERİNLİĞİ :
    Depremde enerjinin açığa çıktığı noktanınyeryüzünden en kısa uzaklığı, depremin odak derinliği olarak adlandırılır. Depremler odak derinliklerine göre sınıflandırılabilir.Bu sınıflandırma tektonik depremler için geçerlidir.Yerin 0-60 km.derinliğinde olan depremler sığ deprem olarak nitelenir.Yerin 70-300 km.derinliklerinde olan depremler orta derinlikte olan depremlerdir.Derin depremler ise yerin 300 km.den fazla derinliğinde olan depremlerdir.Türkiye'de olan depremler genellikle sığ depremlerdir ve derinlikleri 0-60 km.arasındadır.Orta ve derin depremler daha çok bir levhanın bir diğer levhanın altına girdiği bölgelerde olur.Derin depremler çok genis alanlarda hissedilir , buna karşılık yaptıkları hasar azdır.Sığ depremler ise dar bir alanda hissedilirken bu alan içinde çok büyük hasar yapabilirler.
    EŞŞİDDET (İZOSEİT) EĞRİLERİ :
    Aynı şiddetle sarsılan noktaları birbirine bağlayan noktalara denir. Bunun tamamlanmasıyla eşşıddet haritası ortaya çıkar. Genelde kabul edilmiş duruma göre, eğrilerin oluşturduğu yani iki eğri arasında kalan alan, depremlerden etkilenme yönüyle, şiddet bakımından sınırlandırılmış olur. Bu nedenle depremin şiddeti eşşiddet eğrileri üzerine değil, alan içerisine yazılır.
    ŞİDDET :
    Herhangi bir derinlikte olan depremin, yeryüzünde hissedildiği bir noktadaki etkisinin ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Diğer bir deyişle depremin şiddeti, onun yapılar, doğa ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Bu etki, depremin büyüklüğü, odak derinliği, uzaklığı yapıların depreme karşı gösterdiği dayanıklılık dahi değişik olabilmektedir. Şiddet depremin kaynağındaki büyüklüğü hakkında doğru bilgi vermemekle beraber, deprem dolayısıyla oluşan hasarı yukarıda belirtilen etkenlere bağlı olarak yansıtır. Depremin şiddeti, depremlerin gözlenen etkileri sonucunda ve uzun yılların vermiş olduğu deneyimlere dayanılarak hazırlanmış olan 'Şiddet Cetvelleri'ne göre değerlendirilmektedir. Diğer bir deyişle 'Deprem Şiddet Cetvelleri' depremin etkisinde kalan canlı ve cansız herşeyin depreme gösterdiği tepkiyi değerlendirmektedir. Önceden hazırlanmış olan bu cetveller, her şiddet derecesindeki depremlerin insanlar, yapılar ve arazi üzerinde meydana getireceği etkileri belirlemektedir. Bir deprem oluştuğunda, bu depremin herhangibir noktadaki şiddetini belirlemek için, o bölgede meydana gelen etkiler gözlenir. Bu izlenimler Şiddet Cetveli'nde hangi şiddet derecesi tanımına uygunsa, depremin şiddeti, o şiddet derecesi olarak değerlendirilir. Örneğin, depremin neden olduğu etkiler, şiddet cetvelinde VIII şiddet olarak tanımlanan bulguları içeriyorsa, o deprem VIII şiddetinde bir deprem olarak tariflenir. Deprem Şiddet Cetvellerinde, şiddetler romen rakamıyla gösterilmektedir. Bugün kullanılan batlıca şiddet cetvelleri değiştirilmiş 'Mercalli Cetveli (MM)' ve 'Medvedev-Sponheur-Karnik (MSK)' şiddet cetvelidir. Her iki cetvelde de XII şiddet derecesini kapsamaktadır. Bu cetvellere göre,şiddeti V ve daha küçük olan depremler genellikle yapılarda hasar meydana getirmezler ve insanların depremi hissetme şekillerine göre değerlendirilirler. VI-XII arasındaki şiddetler ise, depremlerin yapılarda meydana getirdiği hasar ve arazide oluşturduğu kırılma, yarılma, heyelan gibi bulgulara dayanılarak değerlendirilmektedir.
    MAGNİTÜD :
    Deprem sırasında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü olarak tanımlanmaktadır. Enerjinin doğrudan doğruya ölçülmesi olanağı olmadığından, Amerika Birleşik Devletleri'nden Prof.C.Richter tarafından 1930 yıllarında bulunan bir yöntemle depremlerin aletsel bir ölçüsü olan 'Magnitüd' tanımlanmıştır. Prof .Richter, episantrdan 100 km. uzaklıkta ve sert zemine yerlestirilmis özel bir sismografla (2800 büyütmeli, özel periyodu 0.8 saniye ve %80 sönümü olan bir Wood-Anderson torsiyon Sismografı ile) kaydedilmiş zemin hareketinin mikron cinsinden (1 mikron 1/1000 mm) ölçülen maksimum genliğinin 10 tabanına göre logaritmasını bir depremin 'magnitüdü' olarak tanımlamıştır. Bugüne dek olan depremler istatistik olarak incelendiğinde kaydedilen en büyük magnitüd değerinin 8.9 olduğu görülmektedir(31 Ocak 1906 Colombiya-Ekvator ve 2Mart 1933 Sanriku-Japonya depremleri). Magnitüd, aletsel ve gözlemsel magnitüd değerleri olmak üzere iki gruba ayrılabilmektedir. Aletsel magnitüd, yukarıda da belitildiği üzere, standart bir sismografla kaydedilen deprem hareketinin maksimum genlik ve periyod değeri ve alet kalibrasyon fonksiyonlarının kullanılması ile yapılan hesaplamalar sonucunda elde edilmektedir. Aletsel magnitüd değeri, gerek hacim dalgaları ve gerekse yüzey dalgalarından hesaplanılmaktadır. Genel olarak, hacim dalgalarından hesaplanan magnitüdler (m), ile yüzey dalgalarından hesaplanan mağnitüdler de (M) ile gösterilmektedir. Her iki magnitüd değerini birbirine dönüştürecek bazı bağıntılar mevcuttur. Gözlemsel magnitüd değeri ise, gözlemsel inceleme sonucu elde edilen episantr şiddetinden hesaplanmaktadır. Ancak, bu tür hesaplamalarda, magnitüd-şiddet bağıntısının incelenilen bölgeden bölgeye değiştiği de gözönünde tutulmalıdır. Gözlemevleri tarafından bildirilen bu depremin magnitüdü depremin enerjisi hakkında fikir vermez. Çünkü deprem sığ veya derin odaklı olabilir. Magnitüdü aynı olan iki depremden sığ olanı daha çok hasar yaparken, derin olanı daha az hasar yapacağından arada bir fark olacaktır. Yine de Richter ölçeği (magnitüd) depremlerin özelliklerini saptamada çok önemli bir unsur olmaktadır. Depremlerin şiddet ve magnitüdleri arasında birtakım ampirik bağıntılar çıkarılmıştır. Bu bağıntılardan şiddet ve magnitüd değerleri arasındaki dönüşümleri aşağıdaki gibi verilebilir. Siddet IV V VI VII VIII IX X XI XII

    Richter Magnitüdü 4 4.5 5.1 5.6 6.2 6.6 7.3 7.8 8.4

    DEPREMİN DİĞER ÖZELLİKLERİ :
    Bazen büyük bir deprem olmadan önce küçük sarsıntılar olur. Bu küçük sarsıntılara 'ÖNCÜ DEPREMLER' denilmektedir. Büyük bir depremin oluşundan sonra da belki birkaç yüz adet küçük deprem olmaya devam etmektedir. Bu küçük depremler 'ARTÇI DEPREMLER' olarak isimlendirilir ve büyük depremin oluş anına göre bunların şiddetinde ve sayısında azalım görülür.
    DEPREM ŞİDDET CETVELİ :
    Şiddet cetvellerinin açıklamasına geçmeden önce, burada kullanılacak terimlerin belirtilmesine çalışılacaktır. Özel bir şekilde depreme dayanıklı olarak projelendirilmemiş yapılar üç tipe ayrılmaktadır: A Tipi : Kırsal konutlar, kerpiç yapılar, kireç ya da çamur harçlı moloz taş yapılar. B Tipi : Tuğla yapılar, yarım kagir yapılar, kesme taş yapılar, beton biriket ve hafif prefabrike yapılar. C Tipi : Betonarme yapılar, iyi yapılmış ahşap yapılar. Siddet derecelerinin açıklanmasında kullanılan az, çok ve pekçok deyimleri ortalama bir değer olarak sırasıyla, %5, %50 ve %75 oranlarını belirlemektedir. Yapılardaki hasar ise beş gruba ayrılmıştır : Hafif Hasar : İnce sıva çatlaklarının meydana gelmesi ve küçük sıva parçalarının dökülmesiyle tanımlanır. Orta Hasar : Duvarlarda küçük çatlakların meydana gelmesi, oldukça büyük sıva parçalarının dökülmesi, kiremitlerin kayması, bacalarda çatlakların oluşması ve bazı baca parçalarının aşağıya düşmesiyle tanımlanır. Ağır Hasar : Duvarlarda büyük çatlakların meydana gelmesi ve bacaların yıkılmasıyla tanımlanır. Yıkıntı : Duvarların yarılması, binaların bazı kısımlarının yıkılması ve derzlerle ayrılmış kısımlarının bağlantısını kaybetmesiyle tanımlanır. Fazla Yıkıntı : Yapıların tüm olarak yıkılmasıyla tanımlanır. Şiddet çizelgelerinin açıklanmasında her şiddet derecesi üç bölüme ayrılmıştır. Bunlardan: a) Bölümünde depremin kişi ve çevre, b) Bölümünde depremin her tipteki yapılar, c) Bölümünde de depremin arazi üzerindeki etkileri belirtilmistir.
    · MSK Siddet Cetveli :
    I- Duyulmayan
    (a) : Titreşimler insanlar tarafından hissedilmeyip, yalnız sismograflarca kaydedilirler.
    II- Çok Hafif
    (a) : Sarsıntılar yapıların en üst katlarında ,dinlenme bulunan az kişi tarafından hissedilir.
    III- Hafif
    (a) : Deprem ev içerisinde az kişi, dışarıda ise sadece uygun şartlar altındaki kişiler tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen hafif bir kamyonetin meydana getirdiği sallantı gibidir. Dikkatli kişiler, üst katlarda daha belirli olan asılmış eşyalardaki hafif sallantıyı izleyebilirler.
    IV- Orta Şiddetli
    (a) : Deprem ev içerisinde çok, dışarıda ise az kişi tarafından hissedilir. Sarsıntı, yoldan geçen ağır yüklü bir kamyonun oluşturduğu sallantı gibidir. Kapı, pencere ve mutfak eşyaları v.s. titrer, asılı eşyalar biraz sallanır. Ağzı açık kaplarda olan sıvılar biraz dökülür. Araç içerisindeki kişiler sallantıyı hissetmezler.
    V- Şiddetli
    (a) : Deprem, yapı içerisinde herkes, dışarıda ise çok kişi tarafından hissedilir. Uyumakta olan çok kişi uyanır, az sayıda dışarı kaçan olur. Hayvanlar huysuzlanmaya başlar. Yapılar baştan aşağıya titrerler, asılmış eşyalar ve duvarlara asılmış resimler önemli derecede sarsılır. Sarkaçlı saatler durur. Az miktarda sabit olmayan eşyalar yerlerini değistirebilirler ya da devrilebilirler. Açık kapı ve pencereler şiddetle itilip kapanırlar, iyi kilitlenmemiş kapalı kapılar açılabilir. İyice dolu, ağzı açık kaplardaki sıvılar dökülür. Sarsıntı yapı içerisine ağır bir eşyanın düşmesi gibi hissedilir. (b) : A tipi yapılarda hafif hasar olabilir. (c) : Bazen kaynak sularının debisi değişebilir.
    VI- Çok Şiddetli
    (a) : Deprem ev içerisinde ve dışarıda hemen hemen herkes ratafından hissedilir. Ev içerisindeki birçok kişi korkar ve dışarı kaçarlar, bazı kişiler dengelerini kaybederler. Evcil hayvanlar ağıllarından dışarı kaçarlar. Bazı hallerde tabak, bardak v.s.gibi cam eşyalar kırılabilir, kitaplar raflardan aşağıya düşerler. Ağır mobilyalar yerlerini değiştirirler. (b) : A tipi çok ve B tipi az yapılarda hafif hasar ve A tipi az yapıda orta hasar görülür. (c) : Bazı durumlarda nemli zeminlerde 1 cm.genişliğinde çatlaklar olabilir. Dağlarda rastgele yer kaymaları, pınar sularında ve yeraltı su düzeylerinde değişiklikler görülebilir.
    VII- Hasar Yapıcı
    (a) : Herkes korkar ve dışarı kaçar, pek çok kişi oturdukları yerden kalkmakta güçlük çekerler. Sarsıntı, araç kullanan kişiler tarafından önemli olarak hissedilir. (b) : C tipi çok binada hafif hasar, B tipi çok binada orta hasar, A tipi çok binada ağır hasar, A tipi az binada yıkıntı görülür. (c) : Sular çalkalanır ve bulanır. Kaynak suyu debisi ve yeraltı su düzeyi değişebilir. Bazı durumlarda kaynak suları kesilir ya da kuru kaynaklar yeniden akmaya başlar. Bir kısım kum çakıl birikintilerinde kaymalar olur. Yollarda heyelan ve çatlama olabilir. Yeraltı boruları ek yerlerinden hasara uğrayabilir. Taş duvarlarda çatlak ve yarıklar oluşur.
    VIII- Yıkıcı
    (a) : Korku ve panik meydana gelir. Araç kullanan kişiler rahatsız olur. Ağaç dalları kırılıp, düşer. En ağır mobilyalar bile hareket eder ya da yer değiştirerek devrilir. Asılı lambalar zarar görür. (b) : C tipi çok yapıda orta hasar, C tipi az yapıda ağır hasar, B tipi çok yapıda ağır hasar, A tipi çok yapıda yıkıntı görülür. Boruların ek yerleri kırılır. Abide ve heykeller hareket eder ya da burkulur. Mezar taşları devrilir. Taş duvarlar yıkılır. (c) : Dik şevli yol kenarlarında ve vadi içlerinde küçük yer kaymaları olabilir. Zeminde farklı genişliklerde cm.ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Göl suları bulanır, yeni kaynaklar meydana çıkabilir. Kuru kaynak sularının akıntıları ve yeraltı su düzeyleri değişir.
    IX- Çok Yıkıcı
    (a) : Genel panik. Mobilyalarda önemli hasar olur. Hayvanlar rastgele öte beriye kaçışır ve bağrışırlar. (b) : C tipi çok yapıda ağır hasar, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda yıkıntı, B tipi az yapıda fazla yıkıntı ve A tipi çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Heykel ve sütunlar düşer. Bentlerde önemli hasarlar olur. Toprak altındaki borular kırılır. Demiryolu rayları eğrilip, bükülür yollar bozulur. (c) : Düzlük yerlerde çokça su, kum ve çamur tasmaları görülür. Zeminde 10 cm. genişliğine dek çatlaklar oluşur. Eğimli yerlerde ve nehir teraslarında bu çatlaklar 10 cm.den daha büyüktür. Bunların dışında, çok sayıda hafif çatlaklar görülür. Kaya düşmeleri, birçok yer kaymaları ve dağ kaymaları, sularda büyük dalgalanmalar meydana gelebilir. Kuru kayalar yeniden sulanır, sulu olanlar kurur.
    X- Ağır Yıkıcı
    (b) : C tipi çok yapıda yıkıntı, C tipi az yapıda yıkıntı, B tipi çok yapıda fazla yıkıntı, A tipi pek çok yapıda fazla yıkıntı görülür. Baraj, bent ve köprülerde önemli hasarlar olur. Tren yolu rayları eğrilir. Yeraltındaki borular kırılır ya da eğrilir. Asfalt ve parke yollarda kasisler olusur. (c) : Zeminde birkaç desimetre ölçüsünde çatlaklar oluşabilir. Bazen 1 m. genişliğinde çatlaklar da olabilir. Nehir teraslarında ve dik meyilli yerlerde büyük heyelanlar olur. Büyük kaya düşmeleri meydana gelir. Yeraltı su seviyesi değişir. Kanal, göl ve nehir suları karalar üzerine taşar. Yeni göller olusabilir.
    XI - Çok Ağır Yıkıcı
    (b) : İyi yapılmış yapılarda, köprülerde, su bentleri, barajlar ve tren yolu raylarında tehlikeli hasarlar olur. Yol ve caddeler kullanılmaz hale gelir. Yeraltındaki borular kırılır. (c) : Yer, yatay ve düşey doğrultudaki hareketler nedeniyle geniş yarık ve çatlaklar tarafından önemli biçimde bozulur. Çok sayıda yer kayması ve kaya düşmesi meydana gelir. Kum ve çamur fışkırmaları görülür.
    XII- Yok Edici (Manzara Değişir)
    (b) : Pratik olarak toprağın altında ve üstündeki tüm yapılar baştanbaşa yıkıntıya uğrar. (c) : Yer yüzeyi büsbütün değişir. Geniş ölçüde çatlak ve yarıklarda, yatay ve düşey hareketlerin yön miktarları izlenebilir. Kaya düşmeleri ve nehir versanlarındaki göçmeler çok geniş bir bölgeyi kaplarlar. Yeni göller ve çağlayanlar oluşur. Aşağıdaki teknik bilgiler Kandilli rasathanesinden alınmıştır.
    Depremle İlgili Sıkça Sorulan Sorular
    Dünyada kaydedilen en büyük deprem hangisidir'
    1900 den bu yana kaydedilen en büyük deprem, 22 Mayıs 1960'ta Şilide olmuştur (magnitude 9.5 Mw). Yeryüzünde en az sallanan kıta hangisidir'
    Depremi en az olan kıta Antartikadır. Magnitüd ve Şiddet arasındaki fark nedir'
    Magnitüd depremin kaynağında açığa çıkan enerjinin bir ölçüsü, şiddet ise depremin yapılar ve insanlar üzerindeki etkilerinin bir ölçüsüdür. Depremin Magnitüdü Nedir'
    Depremin Magnitüdü, belli bir zaman diliminde kaydedilen sismogram üzerindeki deprem dalgalarının genliğinin logaritması olarak tanımlanır. Artçı Deprem (Aftershock) nedir'
    Ana depremi izleyen daha küçük sarsıntılar dizisidir. Artçı Depremler (Aftershocklar) ne kadar süre ile devam eder'
    Belli bir süresi yoktur, 1 ay da olabilir 2 yıl da... Depremin Şiddeti Nedir'
    Depremin yer yüzeyindeki etkileri depremin şiddeti olarak tanımlanır. Şiddetin ölçüsü, insanların deprem sırasında uykudan uyanmaları, mobilyaların hareket etmesi, bacaların yıkılması ve toplam hasar gibi çeşitli kıstaslar göz önüe alınarak yapılır. Şiddeti tanımlamak için birçok ölçek geliştirilmiştir. Bunlardan en yaygın olarak kullanılanı Değiştirilmiş Mercalli Şiddet Ölçeğidir (Modified Mercalli (MM) Intensity Scale). Bu ölçek, Romen rakamları ile belirlenen 12 düzeyden oluşur. Hiçbir matematiksel temeli olmayıp bütünü ile gözlemsel bilgilere dayanır Depremler önceden belirlenebilir mi'
    Var olan koşullarda depremin önceden belirlenmesi olanaksızdır. Fay nedir'
    Yerkabuğunu oluşturan kayaçların bir yüzey boyunca kırılması ve oluşan iki parçanın birbirine göre göreceli olarak yerdeğiştirmesidir. Kuzey Anadolu Fay Hattı nedir'
    Doğuda Karlıova ile batıda Mudurnu vadisi arasında doğu-batı doğrultusunda bir yay gibi uzanır. Dünyanın en aktif ve en önemli kırık hatları arasında yer alan Kuzey Anadolu fay zonunun uzunluğu yaklaşık 1200 km dir, genişliği ise 100 m ile 10 km arasında değişir. Deprem nerelerde oluşur'
    Deprem herhangi bir yerde ve herhangi bir zamanda oluşabilir. Genel olarak depremlerin kaboğu oluşturan levhaların sınırlarında oluştuğu söylenebilir. Dünyanın çeşitli yerlerinde benzer nitelikte depremlerin tekrarlandığı gözlenmiştir ve bu kesiler hep levha sınırlarıdır. Depremlerin yoğun olarak gözlendiği bölgeler yeryüzünde üç ana kuşak oluşturur. 1. Kuşak (Pasifik Deprem Kuşağı): Şiliden kuzeye doğru Güney Amerika kıyıları, Orta Amerika, Meksika, ABD nin batı kıyıları ve Alaskanın güneyinden Aleutian Adaları, Japonya, Filipinler, Yeni Gine, Güney Pasifik Adaları ve Yeni Zelandayı içine alan en büyük deprem kuşağıdır. Yeryüzündeki büyük depremleri %81'i bu kuşak üzeride gerçekleşir. 2. Kuşak (Alpine): Endonezyadan (Java-Sumatra) başlayıp Himalayalar ve Akdeniz üzerinden Atlantik okyanusuna ulaşan kuşaktır. Yeryüzündeki büyük depremlerin %17'si bu kuşakta oluşur. 3. Kuşak (Atlantik): Bu kuşak Atlantik Okyanusu ortasında yer alan levha sınırı (Atlantik Okyanus Sırtı) boyunca uzanır.

  6. #26
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    EROZYON





    Erozyon, su ve rüzgar gibi doğal etkenlerle toprağın bulunduğu yerden koparılıp başka yerlere taşınmasıdır. Yağmur taneleri, toprağa düştükten sonra birleşerek eğimli yamaçlar boyunca akmaya başlar. Yamaçları kaplarcasına akan bu yüzey sularına selinti suları denir. Selinti suları, aktıkları yamaç boyunca beraberlerinde toprak tanelerini de sürükleyerek götürür. Bu durum, yamaçlardaki toprak tabakasının süpürülmesine ve yamaçların çıplak kayalıklar haline gelmesine yol açar. Akarsular da tıpkı selinti suları gibi geçtikleri yerlerdeki topraklan aşındırıp sürükler. İnsanların bitki örtüsünü tahrip etmesi, erozyonun meydana gelmesinin ve büyük zararlara yol açmasının en önemli nedenidir. Çünkü bitki örtüsünden yoksun yerlerde toprak tabakası, selinti suları ve akarsular tarafından çok daha kolayca süpürülüp götürülür. Oysa bitki örtüsüyle kaplı yerlerde durum, tam tersinedir. Otlar ve ağaçlar kökleriyle toprağı tuttukları için buralarda toprak kaybı daha az olur. Rüzgar da özellikle çıplak arazilerde, toprağın kuru ve taneli olduğu yerlerde erozyona neden olur. Rüzgar süpürmesi yoluyla ince taneli ve verimli topraklar taşınıp başka yerlere götürülür. Ülkemizde dağ kuşakları geniş yer tutar. Bu nedenle arazi oldukça engebeli ve yamaç eğimleri oldukça fazladır. Ayrıca doğal bitki örtüsü büyük ölçüde yok edilmiştir. Bu nedenlerle erozyon yurdumuzda yaygın olarak görülmektedir. Öyle ki ülkemizde her yıl yüzlerce kamyon dolusu toprak erozyonla yok olmaktadır. Yurdumuzda bir yılda erozyonla kaybolan bu toprak ile Kıbrıs adası 10 cm toprakla kaplanabilir. Erozyonun ülkemize verdiği zarar bununla da kalmamaktadır. Erozyonun etkisiyle tarımsal verim azalmakta, taşkınlarla ve millenmeyle tarım arazileri bozulmaktadır. Ayrıca akarsuların taşıyıp getirdiği binlerce ton toprak, çakıl, kum vb. maddelerle baraj göllerimiz dolmaktadır.
    Erozyonu önlemek ve toprağı korumak için alınabilecek başlıca önlemler şunlardır:
    Doğal bitki örtüsü korunmalı ve çıplak yerler ağaçlandırılmalıdır.
    Yamaçlar basamaklandırılmalı ve ağaçlandırılmalıdır.
    Yamaçlardaki tarlalar, bayır aşağıya değil. enlemesine sürülmelidir.
    Mera alanları korunmalı, aşırı otlatma yoluyla meraların bozulması önlenmelidir. Ülkemizde erozyonu önleme konusunda gerekli tedbirler alınmazsa, özellikle bitki örtüsünün yok olmasına bağlı olarak, yağışlar azalacak ve kurak bir iklim başlayacaktır. Bu durum ise ülkemizin yakın bir gelecekte çölleşebileceği anlamına gelmektedir. Yurdumuzda erozyonla mücadele konusunda çeşitli devlet kuruluşlarının yanı sıra, dernek ve vakıflar da çalışmalar sürdürmektedir. Bu kuruluşlar içerisinde erozyonla ilgili en etkili çalışmayı, Türkiye Erozyonla Mücadele, Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA) yürütmektedir. Bu vakfın kuruluş amacı ulusumuza, toprak erozyonunun sonuçlarını ve ülkemizin çöl olma tehlikesini anlatmak, erozyonu önleme çalışmalarına destek sağlamaktır. TEMA, kamuoyunu erozyon tehlikesi konusunda bilgilendirmek için çeşitli çalışmalar yürütmektedir. Bunun yanı sıra, erozyonu önleme çalışmalarına da etkin olarak katılmaktadır. TEMA, bu amaçla yurdun çeşitli yerlerinde ağaçlandırma ve meraların iyileştirilmesi çalışmalarını sürdürmektedir. TEMA Vakfının yanı sıra amaçları arasında erozyonla mücadelenin bulunduğu ulusal ve uluslar arası sivil kuruluşlar da vardır. Yeşil barış anlamına gelen Greenpeace (Grinpis) adındaki örgüt ve Doğal Hayatı Koruma Vakfı yurdumuzun dışında dünyada da çalışmalarını sürdüren kuruluşlardır. ÇEKUL (Çevre ve Kültür Varlıklarını Koruma Vakfı) ise bu konuda yurt içinde faaliyet gösteren sivil kuruluşlarımızdan biridir.

  7. #27
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    SEL





    Sağanak yağışlar ya da ani kar ve buz erimelerinin oluşturduğu sular, yamaçlardan aşağı hızla iner ve birleşerek çoğalır. Böylece sel baskını meydana gelir. Sel baskını ve taşkınlar can kaybına yol açmanın yanı sıra çok sayıda ev ve diğer binaları kullanılamaz hale getirir. Tarla, bağ ve bahçelerdeki ürünler selden büyük zarar görür. Sel sularıyla taşınan kum, çakıl ve kil gibi maddeler bağ, bahçe ve tarlaların üzerini örter. Böylece, tarım toprakları verimsizleşir. Fabrika, atölye ve diğer iş yerlerinin sel sularından zarar görmeleri durumunda maddi kaybın yanı sıra birçok kişi işsiz kalır. Ayrıca yol, köprü, tünel vb. yerlerin zarar görmesi sonucu ulaşımda aksamalar olur. Pis suların çevreye yayılması ile de bulaşıcı hastalık tehlikesi baş gösterir. Yurdumuzda sel baskınlarına ve taşkınlara sıkça rastlanır. Ülkemizde yağışların daha çok ilkbaharda düşmesi sonucu sel ve taşkınların en çok görüldüğü mevsim ilkbahardır. Yaz mevsiminde de sağanak yağışlara bağlı olarak sel ve taşkınlar oluşmaktadır. Sel baskınları ve taşkınlardan korunmak için her şeyden önce, doğal bitki örtüsünün, özellikle de ormanların korunması gerekir. Çünkü ağaçlar, yağmurun hızını keser ve yağmur sularının toprağa sızmasını sağlar. Böylece sular toprağın yüzünde birikmez ve sel oluşumuna yol açmaz. Ayrıca ağaç, gövdeleri, suyun yamaçtan aşağıya hızla akmasını önler. Suyun hızını kesmek için yamaçların teraslandırılması, akarsu yataklarına setler yapılması ve göletler oluşturulması sel baskınlarının yol açacağı zararları büyük ölçüde azaltır. Sel baskınlarından ve taşkınlardan korunmanın bir yolu da akarsu kenarlarına yerleşmenin önlenmesidir.


  8. #28
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    TOPRAK KAYMASI





    Toprak kayması, toprak örtüsünün. bulunduğu yerden koparak bir yamaç boyunca kayması ve aşağıda bir yerde birikmesidir. Toprak kaymasına heyelan da denir. Heyelan, ülkemizde sıkça rastlanan bir afettir. Yağmur ve kar suları, yamaçları kaplayan toprağın içine sızar. Suyu geçirmeyen bir tabakaya rastlayınca burada birikir. Biriken sular, üstteki toprak tabakasının altında kaygan bir zemin oluşturarak heyelan oluşumuna neden olur. Suyu içine almış, şişmiş ve ağırlığı artmış olanı toprak tabakası belli bir noktadan sonra yavaş yavaş ya da hızla kaymaya başlar. Kayan kitle bazen bir çamur biçiminde, bazen de büyük bir toprak kütlesi halinde yamaç aşağı akar ve bir yerde birikir. Bazen depremler de heyelana neden olabilmektedir. Heyelan sonucu tarla, bağ, bahçe gibi tarım alanları kum, çakıl, taş vb. ile kaplanır. Heyelanlar can kaybına yol açtığı gibi tarım alanları ve binaların zarar görmesine de neden olur. Kimi zaman da kara ve demir yolları ile köprü ve tünellere zarar verir, ulaşım sistemlerini bozar. Ülkemizde Heyelanların en sık görüldüğü yer, Doğu Karadeniz bölümüdür. çünkü burada yamaçlar daha dik, yağış miktarı daha fazladır. Ayrıca ülkemizde Heyelan olaylarının en çok görüldüğü dönem, ilkbahardır. Bunun da nedeni, bu mevsimin yurdumuzun birçok yerinde oldukça yağışlı geçmesidir. Yol yapımı, taş ve maden ocağı açılması, kum vb. inşaat malzemelerinin alınması, yamaçlardaki dengeyi bozmakta ve heyelanlara yol açmaktadır. Bu nedenle dik yamaçlarda, yamacın dengesini bozucu bu tür faaliyetlere izin verilmemelidir. Yamaçlardaki bitki örtüsünün korunması ve çıplak alanların ağaçlandırılması da heyelan oluşumunu büyük ölçüde önler. Bunlar dışında heyelan tehlikesi olan yerlerde yerleşime izin verilmemelidir. Ayrıca, yol yapımı esnasında, yolun heyelan olabilecek yamaçlardan ve yerlerden geçirilmemesine özen gösterilmelidir.

  9. #29
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    ÇIĞ





    Yamaçlarda biriken karların, çeşitli nedenlerle yerinden koparak aşağıya doğru kayması veya yuvarlanması sonucu çığ oluşur, çığ esnasında aşağıya doğru hızla hareket eden kar kütlesi, yolu üzerindeki her şeyi ezer veya sürükleyip götürür. Kar yağışının fazla olduğu yerlerdeki dağ yamaçlarında kalın bir kar tabakası oluşur. Bu tabaka, yer çekiminin etkisiyle aşağılara düşmeye hazır durumdadır. Bu düşmeyi kolaylaştıran ve hızlandıran çeşitli etmenler vardır. Bunlardan biri, kar tabakasının üzerine yağmur yağmasıdır. Yağmur suları, eriyen kar sularıyla birlikte kar tabakasının altına sızar. Gece sıcaklığın düşmesi sonucu alttaki bu su donarak bir buz tabakası oluşturur. Bu buz tabakası da üzerindeki karın yer değiştirmesini sağlayan kaygan bir zemin demektir. Bu nedenle ilkbahar yağışları ile birlikte çığ olayları artar. Havanın ısınması da çığ olaylarına yol açar. Hava sıcaklığının artması ile birlikte karların bir kısmı eriyerek sulu kar özelliği kazanır. Sulu kar ise yamaçlar boyunca kolayca kayar ve çığ olayına yol açar. Yamaçların çıplak olması ve yamaç eğiminin fazla olması çığ oluşumunu hızlandırır. Depremler, şiddetli rüzgarlar, gök gürlemesi ve top atışı gibi olayların yarattığı titreşimler de çığ düşmesine yol açar. Dağlık bölgelerde yaşayanlar, dağcılar, kayakçılar ve yolcular için çığlar büyük tehlike yaratabilir. Çığdan korunmak için herşeyden önce yamaçların ağaçlandırılması gerekir. Yamaçlarda duvar ya da setler yapılması da çığ oluşumunu engeller

  10. #30
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    YANGIN





    Yangın, kısa sürede büyük zarar veren, can ve mal kaybına yol açan bir afettir. Ufacık bir kıvılcımla başlayan bir yangın, kısa sürede evleri, iş yerlerini, tarlalardaki ekinleri ya da bir ormanı yok edebilir. Ülkemizde ne yazık ki sık sık iş yerlerinde ve evlerde yangınlar çıkmakta, büyük ölçüde can ve mal kaybı olmaktadır. Ancak ülkemizde yangınların yok edici etkisi, en çok ormanlarımızda görülmektedir. Her yıl çeşitli nedenlerle çıkan birçok orman yangını, çok değerli varlıklarımız olan ormanları bir anda yok etmektedir. Doğal güzelliğin yok olmasının yanı sıra çıplak kalan yamaçlar, erozyon, sel ve heyelan etkisine açık hale gelmektedir. Ayrıca ormandaki canlı yaşamı sona ermekte, su kaynakları kurumaktadır.
    Orman yangınlarının önlenebilmesi için yapılması gereken başlıca çalışmalar şunlardır:
    1. Vatandaşlar bilinçlendirilerek orman yangınlarına yol açan yanlış davranışlara ve ihmallere son verilmelidir. Örneğin, ormanda, piknik alanı olmayan yerlerde ateş yakılması, yanlış bir davranıştır. Ayrıca piknik ateşinin söndürülmeden bırakılması ya da bir sigaranın söndürülmeden atılması gibi davranışlar, yangınlara yol açabilmektedir. 2. Orman yangınlarını anında öğrenmek çok önemlidir. Bunun için orman alanlarında yeterli sayıda yangın kulesi ve gözetleme yeri yapılmalıdır. Yangınları kısa sürede söndürebilecek itfaiye ekipleri yetiştirilip hazır bulundurulmalıdır. Ayrıca gözcülerin yangınları zamanında haber vermesi için telsiz ve telefonla haberleşme olanağı sağlanmalıdır. Böylece yangınları, fazla yayılmadan söndürme olanağı elde edilmiş olur. 3. Bunların yanı sıra il ve ilçelerde bulunan sivil savunma örgütleri de yangınların söndürülmesi ve kurtarma çalışmalarına katkılarda bulunmaktadır. Sivil savunma örgütleri düzenledikleri tatbikatlar ve diğer eğitici faaliyetleri vatandaşları yangınların önlenmesi, söndürülmesi ve kurtarma çalışmaları konularında bilgilendirmektedir. 4. Yangınlar hem doğaya hem de insanlara büyük zararlar verebilmektedir. Ülkemizde, yangınların yol açtığı zararların giderilmesi görevini, büyük ölçüde devletimiz üstlenmiştir. Bu nedenle ilgili devlet kuruluşlarımız, yangında zarar gören vatandaşlarımızın yardımına koşmakta ve ihtiyaçlarının karşılanmasına çalışmaktadır. Ayrıca, yanan orman alanlarının ağaçlandırılması çalışmaları da yine devletimizin öncülüğünde yapılmaktadır.

Sayfa 3/4 İlkİlk 1234 SonSon

Sistem Bilgileri

Bu sistem vBulletin® alt yapısına sahiptir!
Telif hakları, Jelsoft Enterprises Ltd'e aittir. Copyright © 2024

Uyarı

5651 Sayılı Kanun'un 4.cü maddesine göre üyeler yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Yer sağlayıcı olarak hizmet veren sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler ile ilgili iletişime geçilmesi halinde size dönüş yapacaktır.

gaziantep escort bayan gaziantep escort deneme bonusu veren siteler bahissitelerivip.com deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler mjsanaokulu.com Maltepe Escort deneme bonusu deneme bonusu veren siteler maltepe escort kartal escort ataşehir escort pendik escort ankara escort sincan escort eryaman escort bayan ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort eryaman escort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort yetişkin sohbet kameralı sohbet aresbet casino siteleri Grandpashabet moldebet efesbet efesbet giriş getirbet efesbet deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2021 grandpashabet bahis siteleri bahis siteleri bonus veren siteler bahis siteleri canlı casino siteleri deneme bonusu En güvenilir bahis siteleri ankara olgun escort mimarsinanokullari.com