porno escort diyarbakır iskenderun escort
Sayfa 2/4 İlkİlk 1234 SonSon
39 sonuçtan 11 ile 20 arası

Konu: SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

  1. #11
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    İshak Paşa Sarayı






    Ağrı Dağı'nın yakınında, Doğubeyazıt'ın 5 kilometre uzağında eski Doğubeyazıt yanında sarp kayalar üzerine kurulmuş, kartal yuvasını andıran 116 odalı bu saray aslında türbesi, camii, surları, iç ve dış avluları, divan ve harem salonları, koğuşları ile bir bey kalesidir. Sarayın yapımını 1685'de Doğubeyazıt Sancak Beyi Çolak Abdi Paşa başlatmış, oğlu Çıldır Valisi İshak Paşa ve onun oğlu Mehmet Paşatarafından 1784'te bitirilmiştir. 7.600 metrekarelik bir sahada yapılan sarayın inşaası 99 yıl sürmüştür. Türk mimarisinin en güzel örneklerinden olan İshakpaşa Sarayı, Türkistan, Selçuklu ve Osmanlı mimari özelliklerini birleştiren bir yapıdır. Camiinin kubbeleri Türkistan kubbeleri gibidir. Sarayı Topkapı Sarayı'nı andırır, kapıları ise Selçuklu stilindedir. 50x115 metre alanı kapsayan sarayın Harem Dairesi iki katlı, diğer bölümleri tek katlı idi. Günümüzde ikinci kat tamamen yıkılmış durumdadır. Saraya ancak doğudaki tepeden açılan bir kapıdan girilir. Diğer tarafları 20-30 metre yükseklikte sağlam duvarlarla çevrilidir. Kapıdan, önce dış avluya girilir. Dış avlunun etrafında uşak ve seyis odaları ve tavlalar vardı. Dış avludan iç avluya kemerli tak şeklinde büyük bir kapıdan girilir. İç avluda çeşitli odalar ve koğuşlar vardı. Ortadaki harem dairesinin duvarlarında İshak Paşa'yı öven yazılar bulunmaktadır. Kapının iki yanında iki aslan heykeli vardır. Divan odası (toplantı salonu) ise 20 metre genişlik ve 30 metre uzunluktadır. Ruslar, Doğubeyazıt'ı işgal ettiklerinde, burasını karargah olarak kullanmış ve saraya ait kıymetli eşyaları yanlarında götürmüşlerdir. Bugün, sarayın 13x6,5 metre ebatlarındaki som altından yapılan kapısı Moskova Müzesi'ndedir. Eskiden sarayın olduğu yer, sarayın tam ortada bulunduğu bir yerleşim merkeziydi. Ova tarafında evler, diğer yanlarda camiler, mezarlık ve diğer yapılar vardı. Fakat bu yapıların hepsi yıkılmıştır. Saray son yıllarda yapılan tamirat ile tamamen yıkılmaktan kurtarılmıştır.


  2. #12
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    Nemrut Tapınağı






    Türkiye'nin doğusunda Adıyaman ilimizdeki 2.250 metre yükseklikteki Nemrut Dağı'nda Kommagene (Komajen) Kralı Antiokos I tarafından M.Ö. 64 yılında yaptırılmıştır. M.Ö. 80'li yıllarda Suriye'nin kuzeyinden ayrılan Komajenler, Mithridates I'in idaresinde bir krallık kurmuşlar, kısa zamanda gelişip güçlenmişlerdi. Krallık, M.S. 79 yılında bir Roma eyaleti olmuştur. Antiokos I, kendi soyunun Perslerden, Yunanlılardan ve Komajenli atalarından geldiğine inanıyor, kendisinde tanrılık kudreti görüyordu. Bu sebeple ölümünden sonra tanrılar arasında kalmak, onlarla birlikte olmak, tanrıların arasında ölümsüzlüğe kavuşmak istiyordu. İnancına göre, yaptırdığı tapınağa bütün tanrılar gelecek, orada toplanacak ve dünya işlerini düzene sokacaklardı. Çevredeki bütün devletler için bu tapınak bir ibadet merkezi ve kurban sunma yeri olacaktı. Tapınağın içi ve çevresi tanrı ve tanrıça heykelleriyle, kabartma yazılarla, kartal başlı sütunlarla süslenmişti. Bu tapınakta bulunan dev ilah heykellerinden en önemlileri, Batılıların Apollon'u, Doğuluların Bereket Tanrısı, Yunanlıların Zeus'u ve İranlıların Ahuramazda'sıydı. Bunların dışında, daha pek çok ilah heykeli vardı. Günümüzde bu heykellerin çoğu devrilmiş, büyük bir kısmının da başları gövdelerinden ayrılmıştır. Kopuk başların her biri, iki insan boyundadır. Kral Antiokos'un başı bütün ilahların başından büyük olup tam 5 insan boyundadır! Başı kopmadan duran küçük heykellerden birinin boyu ise 15 metredir. Bu büyük tapınakta tüneller, teraslar, sütunlar ve aslan heykelleri de bulunmaktadır.


  3. #13
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    Selimiye Camii






    Osmanlı hükümdarı II. Selim (Yavuz Sultan Selim) tarafından Mimar Sinan'a yaptırılan Selimiye Camii, zamanın başkenti olan Edirne'de, şehrin en yüksek noktasında Yıldırım Beyazıt'ın yaptırdığı Baltacılar Koğuşunun kalıntıları üzerine yapılmıştır. Yapımına 1569'da başlanmış ve 1575'de tamamlanmıştır. Osmanlı-Türk sanatının en muhteşem eseridir. Mimar Sinan, Selimiye için 'ustalığımın eseri' demiştir. Açık havalarda Rodop Dağları'ndan ve Uzunköprü'nün Süleymaniye Köyü'nden görülebilmektedir. Selimiye'de daha önceki hiç bir camide, Ayasofya ve Bizans eserinde ve antik çağ mabetlerinde görülmemiş bir teknik kullanılmıştır. Daha önceki kubbeli yapılarda, asıl kubbe kademeli yarım kubbelerin üzerinde yükselmesine rağmen, Selimiye Camii tek bir kubbe ile örtülmüştür. Kubbe, 8 filayağına dayanan bir kasnak üzerine oturtulmuştur. Kasnak, filayaklarına kemerlerle bağlıdır. Kubbenin çapı 33,28 metre, yüksekliği de 15,86 metredir. Bu şekilde örttüğü iç mekana verdiği genişlik ve ferahlıkla birlikte mekanın bir kerede kolayca anlaşılmasını sağlar. Kubbe aynı zamanda camiinin dış görünüşünün ana hatlarını da belirler. Selimiye'nin herbiri 70,89 metre yüksekliğinde, kalem gibi incecik 4 minaresi vardır. Minareler üçer şerefelidir. İki minaresinde şerefelerin üçüne giden yol ayrıdır. Bu minarelerden aynı anda üç şerefeye de birbirini görmeden üç kişi çıkabilir. Öndeki iki minarenin taş oymaları çukur, ortadaki minarelerin oymaları ise kabarıktır. Minarelerin kubbeye yakın olması, camiyi göğe doğru uzanıyormuş gibi gösteren bir görünüş güzelliği sağlar. Diğer camilerde ise minareler açığa yapılmış ve yapı genişlemiştir. Caminin mimarisinde olduğu kadar, mermer, çini ve hat işçiliklerinde de kusursuzluğa varılmıştır. Yapının içi İznik çinileriyle süslüdür. Büyük kubbenin tam altındaki Hünkar mahfili, 12 mermer sütunlu ve 2 metre yüksekliktedir. Çinilerin bir kısmı 1877-78 Osmanlı-Rus savaşında, Rus generali Skobelef tarafından sökülerek Moskova'ya götürülmüştür. Yapının, kuzeye, güneye ve avluya açılan 3 kapısı vardır. İç avlu, revaklar ve kubbelerle süslüdür. Avlunun ortasında mermerden özenle işlenmiş bir şadırvan vardır. Dış avluda ise Sıbyan Mektebi, Darül Kurra, Darül Hadis, medrese, imaret bulunmaktadır. Sıbyan Mektebi günümüzde Çocuk Kütüphanesi, medrese ise müze olarak kullanılmaktadır.


  4. #14
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    Sultanahmet Camii





    Osmanlı hükümdarı I. Ahmet tarafından mimarbaşı Sedefkar Mehmet Ağa'ya yaptırılan Sultanahmet Camii, İstanbul'da Ayasofya'nın hemen yanında yer almaktadır. 1609'da temel kazılarına başlanmış ve 7 yılda tamamlanarak 2 Haziran 1616'da hizmete açılmıştır. Yapının kapladığı alan Ayasofya ve Süleymaniye Camii'nden daha büyüktür. Ana yapı 64 metre genişlikte, 72 metre uzunluktadır. Yüksekliği ise 43 metredir. Eminönü'deki Yeni Camii yapılana kadar aynı adla anılmaktaydı. Kubbesi yuvarlak ve iri sütunlar halindeki fil ayaklarına oturtulmuştur. Orta kubbe dört sivri kemer üzerine oturtulmuş ve köşeleri pandantifle doldurulmuştur. Yarım kubbelerin kenarları da sivridir. Sultanahmet'in en önemli özelliklerinden biri, bol ışıklı ve çinilerinin eşsiz bir sanat eseri oluşudur. Caminin 260 adet penceresi vardır. Işığın süzülmesini kolaylaştırmak için pencereler ve kemerler diğer camilerden değişik bir tarzda yapılmıştır. Işığın cami duvarlarını süsleyen renkli çinilere değişik şekillerde yansıması düşünülmüş ve pencere camlarına buna göre renkler verilmiştir. Camii 21.043 adet çini ile süslenmiştir. Yapıda camiye ek olarak sebiller, mektep, Hümayun Kasrı, dükkanlar, odalar ve padişahın türbesi de bulunmaktadır. Avizeler Habeş veziri Cafer Paşa tarafından hediye olarak gönderilmiştir. Sultanahmet Camii, Kabe hariç dünyada 6 minaresi olan tek camidir. Minarelerin dördü üçer, ikisi ise ikişer şerefelidir. O zamanlar Kabe'de de 6 minare vardı. Kabe'ye saygısızlık yapıldığı yönünde bazı eyaletlerden gelen itirazlar üzerine Sultan Ahmet, Kabe'ye 7. minareyi de yaptırmıştır.


  5. #15
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    ATATÜRK'ÜN HAYATI








    Mustafa Kemal Atatürk 1881 yılında Selânik'te Kocakasım Mahallesi, Islâhhâne Caddesi'ndeki üç katlı pembe evde doğdu. Babası Ali Rıza Efendi, annesi Zübeyde Hanım'dır. Baba tarafından dedesi Hafız Ahmet Efendi XIV-XV. yüzyıllarda Konya ve Aydın'dan Makedonya'ya yerleştirilmiş Kocacık Yörüklerindendir. Annesi Zübeyde Hanım ise Selânik yakınlarındaki Langaza kasabasına yerleşmiş eski bir Türk ailesinin kızıdır. Milis subaylığı, evkaf katipliği ve kereste ticareti yapan Ali Rıza Efendi, 1871 yılında Zübeyde Hanım'la evlendi. Atatürk'ün beş kardeşinden dördü küçük yaşlarda öldü, sadece Makbule (Atadan) 1956 yılına değin yaşadı. Küçük Mustafa öğrenim çağına gelince Hafız Mehmet Efendi'nin mahalle mektebinde öğrenime başladı, sonra babasının isteğiyle Şemsi Efendi Mektebi'ne geçti. Bu sırada babasını kaybetti (1888). Bir süre Rapla Çiftliği'nde dayısının yanında kaldıktan sonra Selânik'e dönüp okulunu bitirdi. Selânik Mülkiye Rüştiyesi'ne kaydoldu. Kısa bir süre sonra 1893 yılında Askeri Rüştiye'ye girdi. Bu okulda Matematik öğretmeni Mustafa Bey adına 'Kemal' i ilave etti. 1896-1899 yıllarında Manastır Askeri İdâdi'sini bitirip, İstanbul'da Harp Okulunda öğrenime başladı. 1902 yılında teğmen rütbesiyle mezun oldu., Harp Akademisi'ne devam etti. 11 Ocak 1905'te yüzbaşı rütbesiyle Akademi'yi tamamladı. 1905-1907 yılları arasında Şam'da 5. Ordu emrinde görev yaptı. 1907'de Kolağası (Kıdemli Yüzbaşı) oldu. Manastır'a III. Ordu'ya atandı. 19 Nisan 1909'da İstanbul'a giren Hareket Ordusu'nda Kurmay Başkanı olarak görev aldı. 1910 yılında Fransa'ya gönderildi. Picardie Manevraları'na katıldı. 1911 yılında İstanbul'da Genel Kurmay Başkanlığı emrinde çalışmaya başladı. 1911 yılında İtalyanların Trablusgarp'a hücumu ile başlayan savaşta, Mustafa Kemal bir grup arkadaşıyla birlikte Tobruk ve Derne bölgesinde görev aldı. 22 Aralık 1911'de İtalyanlara karşı Tobruk Savaşını kazandı. 6 Mart 1912'de Derne Komutanlığına getirildi. Ekim 1912'de Balkan Savaşı başlayınca Mustafa Kemal Gelibolu ve Bolayır'daki birliklerle savaşa katıldı. Dimetoka ve Edirne'nin geri alınışında büyük hizmetleri görüldü. 1913 yılında Sofya Ateşemiliterliğine atandı. Bu görevde iken 1914 yılında yarbaylığa yükseldi. Ateşemiliterlik görevi Ocak 1915'te sona erdi. Bu sırada I. Dünya Savaşı başlamış, Osmanlı İmparatorluğu savaşa girmek zorunda kalmıştı. Mustafa Kemal 19. Tümeni kurmak üzere Tekirdağ'da görevlendirildi. 1914 yılında başlayan I. Dünya Savaşı'nda, Mustafa Kemal Çanakkale'de bir kahramanlık destanı yazıp İtilaf Devletlerine 'Çanakkale geçilmez! ' dedirtti. 18 Mart 1915'te Çanakkale Boğazını geçmeye kalkan İngiliz ve Fransız donanması ağır kayıplar verince Gelibolu Yarımadası'na asker çıkarmaya karar verdiler. 25 Nisan 1915'te Arıburnu'na çıkan düşman kuvvetlerini, Mustafa Kemal'in komuta ettiği 19. Tümen Conkbayırı'nda durdurdu. Mustafa Kemal, bu başarı üzerine albaylığa yükseldi. İngilizler 6-7 Ağustos 1915'te Arıburnu'nda tekrar taarruza geçti. Anafartalar Grubu Komutanı Mustafa Kemal 9-10 Ağustos'ta Anafartalar Zaferini kazandı. Bu zaferi 17 Ağustos'ta Kireçtepe, 21 Ağustos'ta II. Anafartalar zaferleri takip etti. Çanakkale Savaşlarında yaklaşık 253.000 şehit veren Türk ulusu onurunu İtilaf Devletlerine karşı korumasını bilmiştir. Mustafa Kemal'in askerlerine 'Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi emrediyorum!' emri cephenin kaderini değiştirmiştir. Mustafa Kemal Çanakkale Savaşları'dan sonra 1916'da Edirne ve Diyarbakır'da görev aldı. 1 Nisan 1916'da tümgeneralliğe yükseldi. Rus kuvvetleriyle savaşarak Muş ve Bitlis'in geri alınmasını sağladı. Şam ve Halep'teki kısa süreli görevlerinden sonra 1917'de İstanbul'a geldi. Velihat Vahidettin Efendi'yle Almanya'ya giderek cephede incelemelerde bulundu. Bu seyehatten sonra hastalandı. Viyana ve Karisbad'a giderek tedavi oldu. 15 Ağustos 1918'de Halep'e 7. Ordu Komutanı olarak döndü. Bu cephede İngiliz kuvvetlerine karşı başarılı savunma savaşları yaptı. Mondros Mütarekesi'nin imzalanmasından bir gün sonra, 31 Ekim 1918'de Yıldırım Orduları Grubu Komutanlığına getirildi. Bu ordunun kaldırılması üzerine 13 Kasım 1918'de İstanbul'a gelip Harbiye Nezâreti'nde (Bakanlığında) göreve başladı. Mondros Mütarekesi'nden sonra İtilaf Devletleri'nin Osmanlı ordularını işgale başlamaları üzerine, Mustafa Kemal 9. Ordu Müfettişi olarak 19 Mayıs 1919'da Samsun'a çıktı. 22 Haziran 1919'da Amasya'da yayımladığı genelgeyle 'Milletin istiklâlini yine milletin azim ve kararının kurtaracağını ' ilan edip Sivas Kongresi'ni toplantıya çağırdı. 23 Temmuz - 7 Ağustos 1919 tarihleri arasında Erzurum, 4 - 11 Eylül 1919 tarihleri arasında da Sivas Kongresi'ni toplayarak vatanın kurtuluşu için izlenecek yolun belirlenmesini sağladı. 27 Aralık 1919'da Ankara'da heyecanla karşılandı. 23 Nisan 1920'de Türkiye Büyük Millet Meclisi'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulması yolunda önemli bir adım atılmış oldu. Meclis ve Hükümet Başkanlığına Mustafa Kemal seçildi Türkiye Büyük Millet Meclisi, Kurtuluş Savaşı'nın başarıyla sonuçlanması için gerekli yasaları kabul edip uygulamaya başladı. Türk Kurtuluş Savaşı 15 Mayıs 1919'da Yunanlıların İzmir'I işgali sırasında düşmana ilk kurşunun atılmasıyla başladı. 10 Ağustos 1920 tarihinde Sevr Antlaşması'nı imzalayarak aralarında Osmanlı İmparatorluğu'nu paylaşan I. Dünya Savaşı'nın galip devletlerine karşı önce Kuvâ-yi Milliye adı verilen milis kuvvetleriyle savaşıldı. Türkiye Büyük Millet Meclisi düzenli orduyu kurdu, Kuvâ-yi Milliye - ordu bütünleşmesini sağlayarak savaşı zaferle sonuçlandırdı. Mustafa Kemal yönetimindeki Türk Kurtuluş Savaşının önemli aşamaları şunlardır: Sarıkamış (20 Eylül 1920), Kars (30 Ekim 1920) ve Gümrü'nün (7 Kasım 1920) kurtarılışı.
    Çukurova, Gazi Antep, Kahraman Maraş Şanlı Urfa savunmaları (1919- 1921)
    I. İnönü Zaferi (6 -10 Ocak 1921)
    II. İnönü Zaferi (23 Mart-1 Nisan 1921)
    Sakarya Zaferi (23 Ağustos-13 Eylül 1921)
    Büyük Taarruz, Başkomutan Meydan Muhaberesi ve Büyük Zafer (26 Ağustos 9 Eylül 1922) Sakarya Zaferinden sonra 19 Eylül 1921'de Türkiye Büyük Millet Meclisi Mustafa Kemal'e Mareşal rütbesi ve Gazi unvanını verdi. Kurtuluş Savaşı, 24 Temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması'yla sonuçlandı. Böylece Sevr Antlaşması'yla paramparça edilen, Türklere 5-6 il büyüklüğünde vatan bırakılan Türkiye toprakları üzerinde ulusal birliğe dayalı yeni Türk devletinin kurulması için hiçbir engel kalmadı. 23 Nisan 1920'de Ankara'da TBMM'nin açılmasıyla Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluşu müjdelenmiştir. Meclisin Türk Kurtuluş Savaşı'nı başarıyla yönetmesi, yeni Türk devletinin kuruluşunu hızlandırdı. 1 Kasım 1922'de hilâfet ve saltanat birbirinden ayrıldı, saltanat kaldırıldı. Böylece Osmanlı İmparatorluğu'yla yönetim bağları koparıldı. 13 Ekim 1923'te Cumhuriyet idaresi kabul edildi, Atatürk oybirliğiyle ilk cumhurbaşkanı seçildi. 30 Ekim 1923 günü İsmet İnönü tarafından Cumhuriyet'in ilk hükümeti kuruldu. Türkiye Cumhuriyeti, 'Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir' ve 'Yurtta barış cihanda barış' temelleri üzerinde yükselmeye başladı. Atatürk Türkiye'yi 'Çağdaş uygarlık düzeyine çıkarmak' amacıyla bir dizi devrim yaptı. Bu devrimleri beş başlık altında toplayabiliriz:
    1. Siyasal Devrimler:
    · Saltanatın Kaldırılması (1 Kasım 1922)
    · Cumhuriyetin İlanı (29 Ekim 1923)
    · Halifeliğin Kaldırılması (3 Mart 1924) 2. Toplumsal Devrimler:
    · Kadınlara erkeklerle eşit haklar verilmesi (1926-1934)
    · Şapka ve kıyafet devrimi (25 Kasım 1925)
    · Tekke zâviye ve türbelerin kapatılması (30 Kasım 1925)
    · Soyadı kanunu ( 21 Haziran 1934)
    · Lâkap ve unvanların kaldırılması (26 Kasım 1934)
    · Uluslararası saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931) 3. Hukuk Devrimi:
    · Mecellenin kaldırılması (1924-1937)
    · Türk Medeni Kanunu ve diğer kanunların çıkarılarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937) 4. Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler:
    · Öğretimin birleştirilmesi (3 Mart 1924)
    · Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasım 1928)
    · Türk Dil ve Tarih Kurumlarının kurulması (1931-1932)
    · Üniversite öğreniminin düzenlenmesi (31 Mayıs 1933)
    · Güzel sanatlarda yenilikler 5. Ekonomi Alanında Devrimler:
    · Aşârın kaldırılması
    · Çiftçinin özendirilmesi
    · Örnek çiftliklerin kurulması
    · Sanayiyi Teşvik Kanunu'nun çıkarılarak sanayi kuruluşlarının kurulması
    · I. ve II. Kalkınma Planları'nın (1933-1937) uygulamaya konulması, yurdun yeni yollarla donatılması Soyadı Kanunu gereğince, 24 Kasım 1934'de TBMM'nce Mustafa Kemal'e 'Atatürk' soyadı verildi. Atatürk, 24 Nisan 1920 ve 13 Ağustos 1923 tarihlerinde TBMM Başkanlığına seçildi. Bu başkanlık görevi, Devlet-Hükümet Başkanlığı düzeyindeydi. 29 Ekim 1923 yılında Cumhuriyet ilan edildi ve Atatürk ilk cumhurbaşkanı seçildi. Anayasa gereğince dört yılda bir cumhurbaşkanlığı seçimleri yenilendi. 1927,1931, 1935 yıllarında TBMM Atatürk'ü yeniden cumhurbaşkanlığına seçti. Atatürk sık sık yurt gezilerine çıkarak devlet çalışmalarını yerinde denetledi. İlgililere aksayan yönlerle ilgili emirler verdi. Cumhurbaşkanı sıfatıyla Türkiye'yi ziyaret eden yabancı ülke devlet başkanlarını, başbakanlarını, bakanlarını komutanlarını ağırladı. 15-20 Ekim 1927 tarihinde Kurtuluş Savaşı'nı ve Cumhuriyet'in kuruluşunu anlatan büyük nutkunu, 29 Ekim 1933 tarihinde de 10. Yıl Nutku'nu okudu. Atatürk özel yaşamında sadelik içinde yaşadı. 29 Ocak 1923'de Latife Hanımla evlendi. Birçok yurt gezisine birlikte çıktılar. Bu evlilik 5 Ağustos 1925 tarihine dek sürdü. Çocukları çok seven Atatürk Afet (İnan), Sabiha (Gökçen), Fikriye, Ülkü, Nebile, Rukiye, Zehra adlı kızları ve Mustafa adlı çobanı manevi evlat edindi. Abdurrahim ve İhsan adlı çocukları himayesine aldı. Yaşayanlarına iyi bir gelecek hazırladı. 1937 yılında çiftliklerini hazineye, bir kısım taşınmazlarını da Ankara ve Bursa Belediyelerine bağışladı. Mirasından kızkardeşine, manevi evlatlarına, Türk Dil ve Tarih Kurumlarına pay ayırdı. Kitap okumayı, müzik dinlemeyi, dans etmeyi, ata binmeyi ve yüzmeyi çok severdi. Zeybek oyunlarına, güreşe, Rumeli türkülerine aşırı ilgisi vardı. Tavla ve bilardo oynamaktan büyük keyif alırdı. Sakarya adlı atıyla, köpeği Fox'a çok değer verirdi. Zengin bir kitaplık oluşturmuştu. Akşam yemeklerine devlet ve bilim adamlarını, sanatçıları davet eder, ülkenin sorunlarını tartışırdı. Temiz ve düzenli giyinmeye özen gösterirdi. Doğayı çok severdi. Sık sık Atatürk Orman Çiftliği'ne gider, çalışmalara bizzat katılırdı. Fransızca ve Almanca biliyordu. 10 Kasım 1938 saat 9.05'te yakalandığı siroz hastalığından kurtulamayarak İstanbul'da Dolmabahçe Sarayı'nda hayata gözlerini yumdu. Cenazesi 21 Kasım 1938 günü törenle geçici istirahatgâhı olan Ankara Etnografya Müzesi'nde toprağa verildi. Anıtkabir yapıldıktan sonra nâşı görkemli bir törenle 10 Kasım 1953 günü ebedi istirahatgâhına gömüldü.

  6. #16
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    ATATÜRK VE TÜRK KADINI





    Kadın hakları ve kadınların erkeklerle eşitliği konusunda geçen asırdan itibaren batı ülkelerinde ve toplumlarında yoğun mücadelelerin verildiği ve özellikle Amerika Birleşik Devletleri ve İngiltere' nin bu mücadelelerin en şiddetlilerini yaşadığı bilinmektedir. Ülkemizde, gerek Osmanlı İmparatorluğu ve gerek Cumhuriyet döneminde kadınlarımızın kendi hakları konusunda, batı ülkelerindekine benzer şekilde mücadele ettiklerini söylemek mümkün değildir. Ama biz kadınlara birçok batı ülkesinden daha evvel bu hak Atatürk tarafından verilmiş ve hatta adeta sunulmuştur. Cumhuriyet Dönemi ve Kadın Hakları teokratik bir devlet yapısının ve kadın haklarının kısıtlı olduğu bir toplum düzeninin olduğu Osmanlı İmparatorluğu' ndan, kadın-erkek eşitliğinin kabul edildiği modern Türkiye Cumhuriyeti' ne geçiş, bir çok devrimler ile mümkün olabilmiştir. Bu devrimler içinde, kadınların erkekler ile eşit toplumsal varlıklar olarak toplum içinde yerlerini almaları bir uygarlık aşamasıdır ve Atatürk Devrimleri' nin en önde gelenlerinden birisidir. 1926 yılında Büyük Millet Meclisi tarafından kabulle yürürlüğe giren ve Türk kadınlarını 'şeriat' zincirinden kurtaran Medeni Kanun ile, Türk kadınına bin yıl evvel kaybettiği hakların iade edilmesinin temeli oluşmuştur. Artık kadın güçlenmeye, kişiliğini bulmaya başlamış ve erkeğinin yanında sosyal faaliyetlere katılmaya hazırdır. Türk Kadınına Seçme ve Seçilme Haklarının Verilmesi Medeni Kanun ile erkeklerle eşit haklara sahip olan Türk kadınına, 3. TBMM tarafından 3 Nisan 1930' da kabul edilen bir yasa ile belediye seçimlerine katılma hakkı tanınmıştır. 1931 yılında da Türk kadını ilk kez tıp dünyasında varlığını göstermiş ve ilk kadın cerrahımız çalışmaya başlamıştır. 4 Mayıs 1931' de ilk toplantısını yapan IV. TBMM tarafından 26 EKim 1932' de kabul edilen bir yasa ile Türk kadınına muhtar, köy ihtiyar kurulu üyeliğine seçilme ve seçme hakkı tanınmış, ertesi yıl da, 8 Ekim 1934' de kabul edilen ve 5 Aralık 1934'de yürürlüğe giren bir başka yasa ile kadın-erkek eşitliği alanında bütün haklar, 'Kadınlara Milletvekili Seçme ve Seçilme Hakkı' nın tanınmasıyla verilmiş oluyordu. Atatürk' ün Kadın Hakları Konusundaki Görüşleri ve Gerçekleştirdikleri, bugün dünya aydınlarının ve Birleşmiş Milletler Teşkilatı 'nın yaymaya çalıştığı kadın hakları ile ilgili görüşler, Atatürk tarafından çok önceleri dile getirilmiş ve çoğunlukla da uygulama alanına sokulmuştur. Atatürk, Cumhuriyet' in ilanından dokuz ay önce Şubat 1923 'de şöyle demiştir: 'Bizim sosyal toplumumuzun başarısızlığının sebebi, kadınlarımıza karşı gösterdiğimiz ilgisizlikten ileri gelmektedir. Yaşamak demek faaliyet demektir. Bundan dolayı bir sosyal toplumun, bir organı faaliyette bulunurken, diğer bir organı işlemezse, o sosyal toplum felçlidir.' Atatürk, çağdaş bir düşüncenin ürünü olan bu sözleriyle kadının toplumdaki yerini belirlemiştir. Atatürk' ün Türk kadınına beslediği sevgi ve saygı, Kurtuluş Savaşı' ndaki gözlemleri ile iyice perçinleşmiştir. 1923 yılında Konya' da yaptığı bir konuşmada, bu hissiyatını büyük bir içtenlikle dile getirir. 'Dünyada hiçbir milletin kadını, ben Anadolu kadınından fazla çalıştım, milletimi kurtuluşa ve zafere götürmekte, Anadolu kadını kadar emek verdim, diyemez. Erkeklerden kurduğumuz ordumuzun hayat kaynaklarını kadınlarımız işletmiştir. Çift süren, tarlayı eken, kağnısı ve kucağındaki yavrusu ile yağmur demeyip, kış demeyip cephenin ihtiyaçlarını taşıyan hep onlar, hep o yüce, o fedakar, o ilahi Anadolu kadını olmuştur. Bundan ötürü hepimiz bu büyük ruhlu ve büyük duygulu kadınlarımızı, şükranla ve minnetle sonsuza kadar aziz ve kutsal bilelim.' Atatürk 30 Mart 1923' de Vakit Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında, 'İnsan topluluğu kadın ve erkek denilen iki cins insandan oluşur. Kabil midir bu kütlenin bir parçasını ilerletelim, ötekini ihmal edelim de kütlenin bütünü ilerleyebilsin? Mümkün müdür ki bir cismin yarısı toprağa bağlı kaldıkça, öteki yarısı göklere yükselebilsin?' Türkler tarih boyunca, babaerkil denilen aile yapısını gönüllerine yerleştirememişler ve benimseyememişlerdir. İşte Atatürk, milletin geçmişindeki ve özünde var olan fakat özlem haline getirilmiş bir hakkı, bir duyguyu devlet varlığına geçiren devrimci olmuştur. 'Ey kahraman Türk kadını! Sen yerde sürünmeye değil, omuzlar üzerinde göklere yükselmeye layıksın' diyerek, yaptıklarının gerekçesini az, öz ve muhteşem bir ifade ile belirtmiştir. Kadınların giysileri de Atatürk' ün üzerinde çok önemle durduğu bir başka konu olmuştur. Bu konuda Atatürk, 1 Eylül 1925' de İkdam Gazetesi' nde yayınlanan bir beyanatında şöyle dedi: 'Bazı yerlerde kadınlar görüyorum ki, başında bir bez, peştemal veya buna benzer birşeyler asararak yüzünü, gözünü gizler ve yanından geçen erkeklere karşı arkasını çevirir veya yere oturarak yumulur. Bu tavrın manası neye delalet eder? Medeni bir millet anası, bir millet kızı için bu garip şekiller, bu vahşi vaziyet nedir? Bu hal milleti çok gülünç gösterir ve derhal düzeltilmesi lazımdır'. 1925 yılında İnebolu gezisinde Atatürk, örtünen kadınlarla ilgili şunları söyledi: 'Onlar yüzlerini cihana göstersinler ve gözleri ile cihanı dikkatle görebilsinler. Bunda korkulacak hiçbir şey yoktur. Önemli olarak şunu ihtar edeyim ki, bu halin muhafazasında inat ve taassup, hepimizi en az kurbanlık koyun olmak istidadından kurtaramaz..' 31 Temmuz 1932' de Türkiye güzeli Keriman Halis' in, Belçika' da yapılan yarışmada dünya güzeli seçilmesi üzerine Atatürk O'na 'Ece' ünvanını verir ve Türk kadınına şöyle seslenir: 'Şunu ilave edeyim ki! Türk ırkının dünyanın en güzel ırkı olduğunu tarihten bildiğim için, Türk kızlarından birisinin dünya güzeli seçilmiş olmasını çok tabii buldum. Fakat Türk gençlerine bu münasebetle şunu hatırlatmayı da lüzumlu görürüm: Övünç duyduğumuz tabii güzelliğinizi fenni tarzda muhafaza etmesini biliniz ve bu yolda uyanık olunuz ve bu gelişmelerin aralıksız gerçekleşmesini ihmal etmeyiniz. Bununla beraber, asıl uğraşmaya mecbur olduğumuz şey, analarınızın ve atalarınızın oldukları gibi, yüksek kültürde ve yüksek faziletle dünya birinciliğini elde tutmaktır.' Atatürk, 18 Nisan 1935' de kendisinin himayesinde İstanbul' da toplanan ve aralarında ünlü nükleer fizikçi Madam Eve Curie' nin de bulunduğu, dünyanın dört bir yanından gelen kadınların katıldığı 'Milletlerarası İlk Kadın Kongresi' delegelerine şöyle seslenir: 'Türk kadınının dünya kadınlığına elini vererek, dünyanın barış ve güveni için çalışacağına emin olabilirsiniz.' Ulu önder, Türk kadınlarının hiçbir alanda erkeklerden ve Avrupalı kadınlardan geri kalmayacakları yolundaki inancını da şu sözleriyle belirtmiştir: 'Kadınlarımız için asıl mücadele alanı, asıl zafer kazanılması gereken alan biçim ve kılıkta başarıdan çok, ışıkla, bilgi ve kültürle, gerçek faziletle süslenip, donanmaktır. Ben muhterem hanımlarımızın Avrupa kadınlarının aşağısında kalmayacak, aksine pek çok yönden onların üstüne çıkacak şekilde ışıkla, bilgi ve kültürle donanacaklarından asla şüphe etmeyen ve buna kesinlikle emin olanlardanım.' Türk toplumunun gelişip yükselmesinde aile yapısının önemine inanan Atatürk, şöyle demektedir: 'Bu millet esas terbiyesini aileden almaktadır. Türk milleti öyle analara sahiptir ki her bir devrin büyük adamlarını bu analar yetiştirmiştir. Türk kadını daha büyük nesiller yetiştirmeye kabiliyetlidir.' Türk kadını, yüzyıllardır özlemini çektiği haklarına sahip olmada, en azimli, inançlı ve güçlü desteği Atatürk' ten almış ve çağdaş ülke kadınlarının önüne geçmiştir. Örneğin, İtalya' da kadınlar ancak 1948 yılında seçimlere girebilmişler. Japon kadınları ise seçim haklarını ancak 1950 yılında alabilmiştir. Medeni Kanun' ları aldığımız İsviçre' de ise, kadınlar haklarını 1971 yılına kadar alamazken, çağdaşlamada örnek aldığımız İsveç ve Danimarka gibi ülkelerde de durum farklı değilken, Türk kadınına 1935 yılında seçme ve seçilme hakkı tanınmıştır. Bu vesile ile bakın Atatürk nasıl seslenir: 'Bu karar, Türk kadınına sosyal ve siyasi hayatta bütün milletlerin üstünde yer vermiştir. Çarşaf içinde, peçe altında ve kafes arkasındaki Türk kadınını artık tarihlerde aramak lazım gelecektir. Türk kadını, evdeki medeni mevkiini selahiyetle işgal etmiş, iş hayatının her safhasında muvaffakiyetler göstermiştir. Siyasi hayatla, Belediye seçimleriyle tecrübe kazanan Türk kadını bu sefer de milletvekili seçme ve seçilme suretiyle haklarının en büyüğünü elde etmiş bulunuyor. Medeni memleketlerin birçoğunda, kadından esirgenen bu hak, bugün Türk kadınının elindedir ve onu selahiyet ve lihakatle kullancaktır.' Atatürk hayatta iken yapılan son seçim olan, 1935 yılı seçimlerinde ilk kez seçilme hakkını da kullanan Türk kadını, TBMM' ne onsekiz kadın milletvekili ile girmiştir. Bu onsekiz Türk kadının yüce meclisin çalışmalarına ne ölçüde katkıda bulundukları ve kararlarında ne denli etkili oldukları meclis tutanakları ile sabittir. Ayrıca kişisel tutumları da övünç vesilesi ve geleceğe olan inançları kuvvetlendirici mahiyette olmuştur. Atatürk' ün, çağı ve değişeni değil, değişecek zamanı milletine göstermesi, kadın hakları ve kadın-erkek eşitliği konularında, 'BM İnsan Hakları Evrensel Bildirisi', 'İnsan Hakları Sözleşmesi' gibi konular, daha insanlık tarihinin ufkunda bile görünmemişken Türk Kadınına, haklarını vermesinin değeri daha iyi anlaşılır. Bağımsızlık mücadelesi yapan ülkeler nasıl Atatürk' ü örnek bir lider almışlarsa, kadın hakları uğruna uğraş ve savaş verenler de, onu bir devrimci olarak aynı şekilde örnek almak durumundadırlar. Çünkü bütün insanlık tarihi boyunca, tarihin hiçbir döneminde, hiçbir lider kadın hakları konusunda Atatürk kadar önsezili ve öngörüşlü olmamış, onun kadar uğraş ve savaş vermemiştir. Ne mutlu bir Atatürk yetiştiren Türk kadınına, ne mutlu O'na sahip olan Türk milletine... Amiral (e) Çetinkaya APATAY Atatürk Türkiye'sinin Türk Kadını'na Kazancı Kitap Ticaret A.Ş. 1996

  7. #17
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    3.BÖLGEMİZİ TANIYALIM




    COĞRAFİ BÖLGELER




    BÖLGE, BÖLÜM, YÖRE





    Türkiye bildiğimiz gibi yedi coğrafi bölgeye ayrılmıştır. Coğrafi bölgeler ayrılırken hem fiziki hem de beşeri özelliklere dikkat edilir.

    Bölge, fiziki ve beşeri özellikler açısından diğer yerlerden ayrılan,ancak kendi sınırları içerisinde benzer özellikler gösteren alandır ( Akdeniz bölgesi ).

    Bölüm, fiziki ve beşeri özellikler açısından bölgenin diğer yerlerinden ayrılan ,ancak kendi sınırları içinde benzer özellikler gösteren daha küçük alandır ( Adana bölümü,Antalya bölümü ).

    Yöre, fiziki ve beşeri özellikler açısından bölümün diğer yerlerinden ayrılan,ancak kendi sınırları içerisinde benzer özellikler gösteren daha da küçük alandır ( Göller yöresi,Teke yöresi ).

    Türkiye'nin coğrafi bölgelerinin ayrılmasını sağlayan faktörlerin başında elbette konumları gelir. Daha sonra yüzey şekilleri,iklimi,bitki örtüsü,beşeri ve ekonomik özellikleri gelir. Dikkat ettiyseniz dört coğrafi bölgemiz, kıyısında bulundukları denizlerin ismini almışlardır.Denizden uzak olan bölgelerimiz ise bulundukları yöne göre isimlendirilmiştir. İç Anadolu ( Orta Anadolu ) da tüm bölgelerimizin ortasında bulunduğu için böyle isimlendirilmiştir.

  8. #18
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    KARADENİZ BÖLGESİ






    KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
    Yurdumuzun kuzeyinde, Sakarya'nın doğusundan Gürcistan'a kadar Karadeniz'e paralel olarak bir şerit gibi uzanır.
    Gürcistan, D. Anadolu, İç Anadolu ve Marmara Bölgeleriyle ve adını aldığı deniz ile komşudur.
    ALANI VE NÜFUSU:
    Gerçek alanı olan 143.537 Km2 ile Türkiye topraklarının %18'ini kaplar. Alan bakımından 3. Büyüklükteki bölgemizdir. Bölge Doğu-Batı doğrultusunda 1400 Km, Kuzey-Güney doğrultusunda 100-200 Km ile bir şeride benzer.
    Nüfusu 2000 sayımına göre 8.4 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 59 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. (Türkiye ortalaması Km2'ye 83 kişi)
    BÖLÜMLERİ:
    1.Batı Karadeniz
    2.Orta Karadeniz
    3.Doğu Karadeniz
    YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
    Kıyıları:
    Dağlar kıyıya paralel olarak uzandığı için kıyılar az girintili-çıkıntılıdır. Bu kıyı tipine Boyuna Kıyı Tipi denir.
    Tek doğal limanı Sinop'tur. Arkasındaki dağların ulaşımı zorlaştırması nedeniyle fazla gelişmemiştir. Buna rağmen Trabzon, Samsun gibi limanlar yapay olmasına rağmen ulaşımları sayesinde gelişmişlerdir.
    Bu kıyı tipinde bir kıyı aşındırma şekli olan Falez (Yalıyar) çok görülür.

    Dağları:
    Batı K.: Küre (İsfendiyar) Dağları, Bolu Dağları, Ilgaz Dağları, Köroğlu Dağları
    Orta K.: Canik Dağları
    Doğu K..Karadeniz (Rize) Dağları ( Zirvesi: Kaçkar D.3932), Giresun Dağları,
    Çimen, Kop, Mescit, Akdağ ve Yalnızçam Dağları
    D. Karadeniz'de Zigana ve Kop geçitleri vardır.
    Akarsuları:
    Bartın Çayı (Ulaşım yapılabilir.), Yenice (Filyos) Çayı
    Kızılırmak (Türk.'nin en uzun ırmağı), Yeşilırmak ve Çoruh (Gürcistan'dan dökülür.)
    Ovaları:
    Kastamonu, Bolu ve Düzce Ovaları. Bafra ve Çarşamba Delta Ovaları
    Gölleri:
    Sera ve Tortum gölleri (Heyelan Gölleri), Abant ve Yedigöller. Baraj Gölleri: Almus, Suat Uğurlu, Hasan Uğurlu (Yeşilırmak), Hirfanlı ve Altınkaya (Kızılırmak), Sarıyar (Sakarya)
    İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
    Bölgenin kıyı kesiminde Karadeniz İklimi görülür. İklim bu alanlarda her mevsim yağışlı ve ılımandır. En fazla yağışı sonbaharda, en azını yazın alır. Bitki örtüsü Ormandır. Bölge orman bakımından ilk sırada gelir. Yağışlı ve ılık olduğu için yangın çok azdır. En fazla yağış alan bölgemizdir. Rize'de en fazla alan şehirdir.
    İç kesimlerde iklim karasallaşır. Dağların bu güney yamaçlarında yazları sıcak ve kurak kışları soğuk ve kar yağışlı bir iklim görülür. En fazla yağışı ilkbaharda, en azını yazın alır. Bitki örtüsü ise buralarda Bozkırdır.
    Yağışın bol olması sayesinde orman ve akarsuların debileri (su miktarları) fazladır. Yağışın yeterli olması sayesinde nadasa bırakmanın en az olduğu bölgemizdir. Bölge kuzeye yakın olduğu için güneşten yararlanma süresi azdır, gölge boyu uzundur, gece-gündüz süresi arasında fark en fazladır. Kimyasal çözülmenin de en fazla olduğu bölgemizdir.
    TARIM VE HAYVANCILIK:
    Fındık: Ordu ve Giresun çevresinde. Türkiye'de ve Dünyada 1.Sıradadır.
    Çay: Rize kıyılarında. Bol yağış ve yıkanmış toprak ister. Türkiye'de 1.Sıradadır.
    Tütün: Orta Karadeniz ve Bolu-Düzce ovası. Yağışı sevmez. Türkiye'de 2.Sıradadır.
    Mısır: Bölgenin yağışlı kıyılarında. Bölgede tüketilir. Türkiye'de 1.Sıradadır.
    Şekerpancarı: Orta Karadeniz'de, Soya Fasulyesi ve Keten-Kenevir: Kastamonu, Sinop, Zonguldak ve Ordu'da. Tahıl: Karasal iklimin görüldüğü iç kesimlerde. Sebze ve Meyve: Sulamanın yapılabildiği kıyı ve iç ovalarda. Zeytin ve Turunçgiller: D. Karadeniz'de az bir alanda yetiştirilir.
    Kıyı kesiminde yağışlı ve gür otlaklara sahip alanlarda büyükbaş hayvan, iç kesimdeki düzlüklerde ise küçükbaş hayvan yetiştirilir. Arıcılık ve balıkçılıkta diğer hayvancılık faaliyetleridir.
    YER ALTI ZENGİNLİKLERİ:
    Taşkömürü: Zonguldak , Bartın ve Kastamonu'da. Türkiye'de tek.
    Bakır: Murgul (Artvin), Küre (Kastamonu), Çayeli (Rize). Türkiye'de 1.Sıradadır.
    Linyit: Bolu, Çankırı, Amasya, Samsun, Ankara'da. Demir: Ordu'da.
    Manganez: Trabzon, Artvin, Amasya ve Kastamonu'da çıkarılır.
    ENDÜSTRİ:
    Demir-Çelik Sanayisi: Karabük ve Ereğli'de. Bakır Tesisleri: Samsun'da.
    Şeker Sanayisi: Turhal, Amasya, Suluova, Çorum, Kastamonu ve Çorum'da.
    Tütün Sanayisi: Samsun ve Tokat'ta. Kağıt Sanayisi: Batı Karadeniz'de.
    Çay Sanayisi: Rize ve çevresi. Fındık Sanayisi: Ordu ve çevresi.
    Gıda ve Dokuma Sanayisi: Büyük kentlerin yakınlarında Kurulmuştur.
    NÜFUS VE YERLEŞME:
    2000 Sayımına göre bölgenin nüfusu 8.4 Milyondur. .Nüfus yoğunluğu Km2'ye 59 kişidir. Nüfus yoğunluğu bakımından Doğu Anadolu'dan sonra en az 2. yoğunluktaki bölgedir. Bu Türkiye ortalamasının altındadır. Çünkü bölgenin geçim kaynakları kısıtlı olduğu için çok göç verir. Nüfus kıyı bölümüne, iç ovalara ve Batı Karadeniz'deki maden ve sanayi alanlarına toplanmıştır.
    Nüfus Artış Hızı %o 4'tür (Türkiye %o18.34) Yeryüzü şekilleri nedeniyle Dağınık Kır Yerleşmesi çok görülür. Ev yapımında ağaç sık kullanılır. Nüfusun %51'i kırsal kesimde yaşar (Türkiye'de % 35) , Halkı genellikle tarım ve hayvancılıkla uğraşır.
    TURİZM:
    Bolu'da Abant Gölü ve Yedigöller. Kastamonu'da Safranbolu Evleri. Bolu-Kartalkaya ve Ilgaz Dağlarında Kayak Turizmi. Samsun ve Tokat'ta Kaplıcalar. Trabzon-Maçka'da Sümela Manastırı.
    Plajlar ve Karadeniz Yaylalar.
    TARİHİ ÖNEMİ:
    Samsun M. Kemal'in 19 Mayıs 1919'da Anadolu'ya ayak bastığı yerdir. Havza, Tokat ve Amasya Milli Mücadeledeki diğer önemli kentlerdir.
    Kastamonu'da M. Kemal'in şapka takarak. Kılık Kıyafet İnkılabını başlattığı şehirdir.
    BÖLGE HAKKINDA NOTLAR:
    * Alan bakımından %18 ile 3. Büyük bölgemizdir.
    * Kırsal nüfusun en fazla olduğu bölgemizdir.
    * Ormanlarımızın %27'sine sahip olarak 1.Sıradadır.
    * En fazla yağış alan bölgedir.
    * Nadasa bırakmanın en az olduğu bölgedir.
    * Temel geçim kaynağı tarımdır.
    * En çok göç veren bölgedir.
    * Güneşten yararlanma oranı en az bölgedir.
    * Gölge uzunluğu en fazla bölgedir.
    * Gece-Gündüz süresi arasındaki farkın en fazla olduğu bölgedir.
    * Kimyasal çözülmenin en fazla olduğu bölgedir.
    * En fazla heyelan olan bölgedir.
    * En fazla falez (yalıyar) olan bölgedir.
    * Çay, Fındık, Mısır, Keten-Kenevir, Soya Fasulyesi üretiminde 1. Sıradadır.
    * Taşkömürünün tamamı ve Bakırın yarısı bu bölgeden sağlanır.
    * Kereste en çok Sinop, Kastamonu ve Bolu'da üretilir.
    * Boyuna kıyı tipi görülür.
    * Sıcaklık ortalaması 14-15 derece, yağış ortalama 1000 mm'dir.
    * Çatalağzı Termik Santrali bu bölgededir.
    * Kızılırmak Türkiye'nin en uzun ırmağıdır.
    * Batın Çayının kısa bir bölümünde akarsu ulaşımı yapılabilmektedir.
    * Yeryüzü şekilleri nedeniyle İnsan ve hayvan gücüyle tarım yaygındır

  9. #19
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    MARMARA BÖLGESİ






    KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
    Ülkemizin kuzey-batısında yer alır. Bulgaristan, Yunanistan, Karadeniz, Marmara ve Ege Denizleri, Karadeniz, Ege, İç Anadolu ve Karadeniz Bölgeleri ile komşudur.
    ALANI VE NÜFUSU:
    Gerçek alanı 67.306 Km2. Ülke yüzölçümünün %8.5'ini kaplar. 6.Büyüklükteki bölgemizdir.
    Nüfusu 2000 sayımına göre 17.3 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 258 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının üstündedir. (Türkiye ortalaması Km2'ye 83 kişi)
    BÖLÜMLERİ:
    1.Yıldız Dağları (Istranca) Bölümü
    2.Ergene Bölümü
    3.Çatalca-Kocaeli Bölümü
    4.Güney Marmara Bölümü
    YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
    Kıyıları:
    Karadeniz ne Kuzey Marmara kıyıları fazla girintili-çıkıntılı değildir. Falez (Yalıyar) çok vardır. Fakat Güney Marmara kıyıları girintili-çıkıntılıdır.
    İzmit, Gemlik, Erdek ve Saros körfezleri vardır.
    Gelibolu, Biga, Kapıdağ, Armutlu, Çatalca-Kocaeli başlıca yarımadalarıdır.
    Gökçeada, Bozcaada, Marmara Adaları, İmralı, İstanbul Adaları ise başlıca adalarıdır.
    İstanbul ve Çanakkale Boğazları Ria Tipi kıyılardır.
    Kapıdağ Yarımadası bir kıyı biriktirme şekli olan Tombolo'dur.

    Dağları:
    Ortalama yükseltisi en az bölgedir. En yüksek dağı Uludağ'dır (2543 m).
    Yıldız Dağları, Koru Dağlar, Işıklar Dağları, Biga Dağları, Samanlı Dağları diğer dağlarıdır.
    Yerşekilleri sade olduğu için ulaşımı da kolaydır.
    Akarsuları:
    Sakarya'nın aşağı kesimi, Susurluk, Meriç ve onun kolu Ergene. Bu akarsular baraj yapımı için uygun değildir. Ağızlarında delta oluşturamazlar. Çünkü akıntı ve yatak eğimi fazladır.

    Ovaları:
    Ergene, Bursa, Adapazarı, Balıkesir Ovaları
    Gölleri:
    İznik, Manyas, Sapanca ve Ulubatlı Tektonik göldür.
    Terkos, Küçük ve Büyük Çekmece Gölleri Kıyı Seti gölüdür.
    Ömerli Baraj gölü de bulunmaktadır.
    İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
    Marmara Bölgesi konumu sebebiyle iklim ve bitki çeşitliliğine sahiptir. Karadeniz kıyılarında Karadeniz İklimi ve Ormanlar görülür.
    Istrancaların güneyinde Karasal İklim ve bozkır görülür.
    Güney Marmara'da bozulmuş Akdeniz İklimi ve Maki görülür. Burada yazlar sıcak ve kurak kışlar ılık ve yağışlıdır.
    TARIM VE HAYVANCILIK:
    Yüzölçümüne göre ekili-dikili alanı en fazla bölgemizdir. Sebebi engebenin az, düzlüklerin fazla olmasıdır. Makineli tarım yaygındır. İklim çeşitliliği yetiştirilen ürünleri de çeşitli kılmaktadır. Ulaşımın kolay olması, sulamanın yaygın olması ve tüketici nüfusun fazla olması nedeniyle tarım gelişmiştir. Fakat kalabalık nüfusa yetmediği için başka bölgelerden de gelmektedir.
    Tütün: A.Pazarı (Türkiye'de %8 ile 3.), Ayçiçeği: Ergene Havzası (Türkiye'de 1.)
    Zeytin: Güney Kıyılarında (Türkiye'de %27 ile 2.), Pamuk: Balıkesir (Yağışın azalması sayesinde.)
    Şekerpancarı: Trakya-Alpullu, Adapazarı ve Susurlukta sulanabilen alanlarda.
    Buğday: İç kesimlerde (Türkiye'nin %13'ü), Pirinç: Ergene ve Meriç havzalarında (Türkiye'de 1.)
    Mısır: Doğu Marmara ve Trakya'da. (Türkiye'de 2.)
    Hayvancılık genellikle besicilik ve ahır hayvancılığı şeklindedir. Bunun sebepleri tarım arazisinin fazlalığı, tüketici nüfusun fazla olması, pazarlama sorununun olmaması ve yer şekilleri ve iklim şartlarının buna uygun olmasıdır. İstanbul ve çevresinde kümes hayvancılığı, Bursa ve çevresinde ipekböcekçiliği yapılmaktadır.
    YERALTI ZENGİNLİKLERİ:
    Bor: Susurluk, Bigadiç- Balıkesir (Türkiye'de 1.), Volfram (Tungsten):Uludağ-Bursa, Demirköy-Kırklareli (Türkiye'de 1.), Mermer: Güney Marmara, Linyit: Bölgenin genelinde, Barit: Lapseki-Çanakkale, Doğalgaz: Kırklareli, Demir: Kocaeli ve Sakarya, Manyezit-Magnezyum: Bilecik, Krom: Bursa, Kurşun-Çinko: Balıkesir ve Çanakkale, Seramik Kili: İstanbul ve Çanakkale
    ENDÜSTRİ:
    Bölge ekonomisi gelişmiştir. Milli gelirimizin %20'si bu bölgeden karşılanır. Sanayi işçilerimizin yarısı burada çalışır ve sanayi ürünlerinin 1/3'ü bu bölgeden karşılanır. Ulaşımını kolay olması, hammadde teminin kolay olması, Hinterlandının geniş olması, işgücünün fazla olması, tüketici nüfusunun fazla olması ve pazarlama kolaylığı gibi sebeplerle sanayisi gelişmiştir. Enerji üretimi en az olan bölge olmasına rağmen enerji tüketiminde ilk sıradadır. Türkiye'nin en büyük sanayi kuşağı olan İstanbul-Kocaeli-Adapazarı bu bölgede yer alır. Bursa başka bir sanayi ilidir. İstanbul en işlek ve gelişmiş limanımız olarak en büyük ithalat limanımızdır.

    İzmit'te İpraş Petrol Rafinerimiz bulunmaktadır. Ambarlı-İstanbul'da Doğalgaz ve Fuel Oil, Bursa ve Hamitabat'ta Doğalgaz, Kırklareli ve Orhaneli'nde termik santraller vardır.
    Bursa'da dokumacılık, otomotiv ve konserve sanayisi vardır. İzmit'te ise kağıt, petro-kimya ve İpraş Rafinerisi vardır.
    NÜFUS VE YERLEŞME:
    2000 Sayımına göre bölgenin nüfusu 17.3 Milyondur .Nüfus yoğunluğu Km2'ye 258 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının çok üstündedir (Türkiye ortalaması 83 kişidir.) Kentsel nüfusu en fazla olan bölgemizdir. Halkın % 79'u kentlerde yaşar. Nüfusu çok fazla olduğu için diğer bölgelerden ürün alır. Nüfus Çatalca-Kocaeli yarımadasına yoğunlaşmıştır. İstanbul en kalabalık ilidir. İzmit, Adapazarı ve Bursa diğer büyük illeridir. Nüfus artış hızı %o 27'dir (Türkiye %o 18.34). Nüfus ve nüfus yoğunluğunda 1. sıradadır.
    TURİZM:
    Turizm geliri en fazla olan bölgemizdir. Bölgede başta İstanbul, Bursa ve Edirne olmak üzere Osmanlı eserleri çoktur. Bursa'da kaplıcalar bulunmaktadır. Balıkesir'de Kuş Cenneti bulunmaktadır. Bursa-Uludağ önemli bir kış turizm merkezimizdir. Bölgede bulunan adalar ve kıyılar turist çeken diğer yerlerdir. İstanbul bütün yıl fuar ve kongreler sayesinde önemli sayıda turist çekmektedir.
    TARİHİ ÖNEMİ:
    Bilecik, Bursa, Edirne ve İstanbul illerinin Osmanlı Tarihinde önemli yerleri vardır. Bu kentler bu devletin başkentliğini yapmıştır. Çanakkale'de 1915te Çanakkale Savaşına sahne olmuş bir kentimizdir.
    BÖLGE HAKKINDA NOTLAR:
    * Yüzölçümüne göre 6. Sıradadır.
    * Ortalama yükseltisi en az bölgedir.
    * Nüfus ve nüfus yoğunluğu en fazla olan bölgedir.
    * En fazla iç göç alan bölgedir.
    * Sanayisi en gelişmiş ve sanayi nüfusu en fazla bölgedir.
    * İşçi nüfusu en fazla bölgedir.
    * Alanına oranla ekili-dikili alanı en fazla bölgedir.
    * İki kıtada toprağı olup iki çok önemli boğaza sahiptir.
    * Orman bakımından 4. Sıradadır.
    * Yünlü ve ipekli dokumada ilk sırada yer alan bölgedir.
    * Boğazlar ria kıyı tipidir.
    * İstanbul en büyük ithalat limanımızdır.
    * En çok vergi veren bölgemizdir.
    * Bor üretiminde Türkiye'de ve Dünyada ilk sıradadır.
    * Alanına oranla tarım arazisi en fazla bölgedir.
    * Ekonomimize katkısı daha çok sanayi alanındadır.
    * Hizmet sektörünün en fazla olduğu bölgedir.
    * Çayır ve otlakları en az bölgedir. (Alanının 1/10'undan az)
    * Ürün vermeyen toprakları en az bölgedir.
    * Enerji üretimi en az ama tüketimi en fazla bölgedir.
    * Turizm gelirleri en fazla olan bölgedir.
    * Şeftali, Ayçiçeği, Pirinç ve Kestane üretiminde ilk sıradadır.
    * Madenler bakımından en zengin ili Balıkesir'dir.
    * Kağıt sanayisinin en fazla olduğu bölgedir.
    * Ortalama sıcaklık 14-16 derece, yağış 600-900 mm'dir.
    * En fazla yağışı kışın, en azı yazın alır. Yazın Karadeniz ikliminin etkisiyle yağış alır.
    * Okur yazar oranı en fazla bölgedir.
    * Ekonomimize katkısı sanayi ve ticaret alanındadır.
    * Şehirleri: Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, İstanbul, Yalova, Kocaeli, Adapazarı, Bursa, Çanakkale, Balıkesir ve Bilecik'tir.

  10. #20
    UYARI:
    Kullanıcıların Profil Bilgileri Misafirlere Kapatılmıştır. Görmek için KAYIT olmalısınız.~
    fσяυм ρяєηѕєѕ

    Standart ---> SOSYAL BİLGİLER-ders notları..5

    EGE BÖLGESİ






    KONUMU, SINIRLARI VE KOMŞULARI:
    Ülkemizin batısında Ege Denizi kıyılarınca uzanan bölge, Marmara Bölgesi, İç Anadolu ve Akdeniz Bölgeleriyle ve Ege Denizi ve Ege Adaları ile komşudur.
    Gerçek alanı olan 93.139 Km2 ile Türkiye topraklarının %10.1'ini kaplar. Alan bakımından 5. Büyüklükteki bölgemizdir.
    Nüfusu 2000 sayımına göre 8.9 milyondur. Nüfus yoğunluğu Km2'ye 96 kişidir. Bu Türkiye ortalamasının biraz üstündedir. (Türkiye ortalaması Km2'ye 83 kişi)
    BÖLÜMLERİ:
    1.Asıl Ege Bölümü 2.İç Batı Anadolu Bölümü
    YERYÜZÜ ŞEKİLLERİ:
    Kıyıları:
    Ege Denizinin yerinde eskiden Egeid karası vardı. Bunun çökmesi sonucunda bugünkü adalar meydana geldi. Bölge dağları kıyıya dik uzandığı için kıyı girintili-çıkıntılı Enine Kıyı Tipidir.
    Kıyıda bir çok körfez, koy, yarmada ve buruna rastlanır. Edremit, Çandarlı, İzmir, Kuşadası, Güllük, Gökova başlıca körfezleridir.Reşadiye, Bozburun, Dilek VE İzmir başlıca yarımadalarıdır.
    Ege kıyıları girintili-çıkıntılı olduğu için en uzun kıyımızdır. Muğla'da en uzun kıyıya sahip ilimizdir.

    Dağları:
    Asıl Ege Bölümü faylanma hareketlerine uğradığı için Kaz Dağı, Madra Dağı, Yunt Dağı, Bozdağlar, Aydın Dağları faylanma sonucu yüksekte kalmış horstlardır. Bölümün güneyinde uzanan Menteşe Dağlarının uzanış yönü kıyıya paraleldir.
    İç Batı Anadolu'ya gidildikçe yükseklik artar. Bu bölümde, Alaçam, Eğrigöz, Murat ve Sandıklı Dağları vardır.

    Ovaları:
    İç Batı Anadolu Bölümünde Yazılıkaya Platosu, Tavas- Çivril- Banaz-Örencik ovaları vardır.
    Asıl Ege Bölümünde horstlar arasında kalan grabenler birer alüvyon ovasıdır. Bunlar Bakırçay, Gediz, Küçük Menderes ve Büyük Menderes ovalarıdır. Bunlar aynı adı taşıyan ve bol alüvyon taşıyan, akarsuları tarafından oluşturulmuştur. Akarsuların döküldükleri yerlerde de delta ovaları da oluşmuştur.

    Akarsuları:
    Bakırçay, Gediz,K. Menderes, B. Menderes başlıca akarsularıdır. İç Batı Anadolu'da Susurluk ve Sakarya Akarsularının bazı kolları da bulunmaktadır.

    Gölleri:
    Göl bakımından fakir olan bölgede iki doğal göl vardır. Bunlar Marmara ve Çamiçi (Bafa) Gölleridir. Adıgüzel, Kemer ve Demirköprü baraj gölleri de vardır.
    İKLİM VE BİTKİ ÖRTÜSÜ:
    Bölgenin asıl Ege Bölümünde graben ovaları sayesinde içlere kadar sokulan Akdeniz İklimi görülür. Bu alanlarda yazları sıcak ve kurak, kışları ılık ve yağışlı bir iklim görülür. Bitki örtüsü makidir ve yer yer ormanlara da rastlanır.
    İç Batı Anadolu bölümüne gidildikçe yüksekliğin artması ve denize olan uzaklığı sebebiyle iklim karasallaşır. Yazları sıcak ve kurak, kışları soğuk ve kar yağışlı Karasal İklim görülür. Bitki örtüsü de Bozkırdır.
    TARIMI VE HAYVANCILIĞI:
    Bölgenin yurt ekonomisine katkısı daha çok tarım alanındadır. Bölümler arasında iklim ve yeryüzü şekillerinin farklı olmasına bağlı olarak yetiştirilen ürünler arasında da farklılık ve çeşit vardır.
    Tütün: Kıyı ovalarında yetiştirilir. Ülke üretiminin %65'ini yetiştiriri. 1.Sıradadır.
    Pamuk: Asıl Ege Bölümündeki alüvyal ovalarda ve özellikle güneye yakın bölgelerde yetiştirilir. Ülke üretiminin %40'ını sağlar. 1. Sıradadır.
    Zeytin: Kıyı kesiminde, özellikle Edremit Körfezi çevresinde yetiştirilir. 1.Sıradadır.
    İncir: En çok B. Menderes vadisinde yetiştirilir. 1. Sıradadır.
    Turunçgiller: En çok Akdeniz İkliminin görüldüğü kıyı bölümünde yetiştirilir.
    Üzüm: En çok Gediz Vadisinde yetiştirilir. Ülke üretiminin %35'ini sağlarken 1. Sırada yer alır.
    Pamuk: Asıl Ege Bölümünün alüvyal ovalarında özellikle güney alanlarda yetiştirilir.
    Haşhaş: İç Batı Anadolu'da Afyon ve Kütahya çevresinde kontrollü olarak yetiştirilir.
    Şekerpancarı: İç Batı Anadolu Bölümünde yetiştirilir.
    Tahıllar: İç Batı Anadolu Bölümünde yetiştirilir.
    YER ALTI KAYNAKLARI:
    Krom: Muğla, Denizli, Kütahya. Demir: Balıkesir ve Kütahya. 1.Sıradadır.
    Linyit: Kütahya, Manisa, Muğla ve Denizli. 1.Sıradadır. Civa: Uşak ve İzmir. 1.Sıradadır.
    Bor: Kütahya ve Eskişehir. Manganez: Uşak, Afyon ve Denizli.
    Mermer: Afyon ve Denizli. Titanyum: İzmir ve Manisa. 1.Sıradadır.
    Zımpara Taşı: Muğla, Aydın ve İzmir. Uranyum: Manisa, Aydın ve Uşak.
    Tuz: İzmir-Çamaltı. 1.Sıradadır.
    SANAYİSİ:
    Sanayi bakımından Marmara Bölgesinden sonra 2. sırada gelir. Bölümler arasında gelişmişlik ve sanayi oranı bakımından büyük farklılık vardır. Asıl Ege Bölümü sanayi bakımından daha gelişmiştir. Zaten bölgenin en büyük ve gelişmiş kenti İzmir'de bu bölümde yer alır. İzmir sanayisi, fuarı, ve ihracat limanı ile önemli bir kentimizdir. İzmir'de Aliağa Petrol Rafinerisi de bulunmaktadır.
    Bölgede dokuma, şeker, çimento, termik ve hidroelektrik santraller vardır.
    Yatağan-Muğla, Tunçbilek-Kütahya, Soma-Manisa'da termik santraller vardır. Tek Jeotermal Santralimiz Denizli-Sarayköy'de bulunmaktadır. Demirköprü, Adıgüzel ve Kemer Hidroelektrik Santralleri de vardır.
    NÜFUS VE YERLEŞME:
    2000 Sayımına göre bölgenin nüfusu 8.9 milyondur.Nüfus yoğunluğu Km2'ye 96 kişidir. Bu Türkiye ortalamasına biraz üstündedir.En yoğun nüfuslu 3. bölgemizdir. Kentsel nüfus daha fazladır % 61. Türkiye ortalamasına yakındır (Türkiye %65). Nüfus kıyılarda, alüvyal ovalarda yoğunlaşmıştır. İç kesimlere gidildikçe nüfus yoğunluğu azalır. Buralarda da nüfus maden işletmelerinin çevresine ve ovalara toplanmıştır. Kıyıda Menteşe Yöresi de dağlık alan olması nedeniyle az nüfuslanmıştır. Nüfus artış hızı %o 16'dır (Türkiye %o 18.3)
    TURİZM:
    Bölge Marmara'dan sonra turizm geliri en fazla 2. Bölgedir. Akdeniz İkliminin görüldüğü kıyılar deniz turizmi açısından zengindir. Bölgede İlkçağ uygarlıklarından ve Türk Devletlerinden kalan tarihi eserlerde turistlerin ilgisini çeken yerlerdir. Pamukkale-Denizli Travertenleri de güzel yerlerden biridir.
    TARİHİ ÖNEMİ:
    Bölge Kurtuluş Savaşının en önemli savaşlarına sahne olmuştur. Kütahya ve Afyon bu savaşların en önemlilerinin geçtiği illerimizdir.
    BÖLGE HAKKINDA NOTLAR:
    * Yüzölçümü bakımından 5.sıradadır.
    * Orman bakımından 3.sıradadır.
    * Ekili-dikili alan bakımından %24 ile 3. Sıradadır.
    * Kıyı uzunluğu bakımından 1. Sıradadır.
    * Ekonomisi tarıma dayanır.
    * Sanayi bakımından Marmara'dan sonra 2.sıradadır.
    * Zeytin, üzüm, incir, haşhaş ve tütün üretiminde 1.sıradadır.
    * Linyitin en çok çıkarıldığı bölgedir. Termik Santralde çok vardır.
    * En fazla tuz üretilen bölgedir (İzmir-Çamaltı Tuzlası)
    * İlk demiryolu İzmir-Aydın arsında kurulmuştur.
    * Asıl Ege Bölümünde horst ve grabenler vardır.
    * En önemli ihracat limanımız Doğal bir liman olan İzmir Limanıdır.
    * En önemli uluslar arası fuarımız İzmir'de kurulur.
    * Göl yönünden en fakir bölgelerdendir.
    * Turizm gelirleri bakımından Marmara'dan sonra 2. Sıradadır.
    * Dağların uzanış yönü sayesinde kıyıdaki Akdeniz İklimi iç kesimler kadar sokulabilir.
    * Termik Santrallerden elektrik üretimi açısından ilk sırada yer alır.
    * Enine Kıyı Tipi görülür.
    * En uzun kıyıya sahip ilimiz Muğla'dır.
    * Denizli-Pamukkale Travertenleri vardır.
    * Çiniciliğin ve halıcılığın merkezi konumundadır. Kütahya çinicilikte ilk sırada yer alır.
    * Akarsular bol alüvyon taşıyarak menderesler çizerek akarlar. Delta ovaları oluştururlar.
    * Sünger avcılığı Bodrum kıyılarında yapılır.
    * Seracılıkta Akdeniz'den sonra 2. Sıradadır.
    * Tek Jeotermal Santralimiz Denizli-Sarayköy'dedir.
    * İlleri:İzmir, Manisa, Aydın, Denizli, Kütahya, Afyon, Uşak

Sayfa 2/4 İlkİlk 1234 SonSon

Sistem Bilgileri

Bu sistem vBulletin® alt yapısına sahiptir!
Telif hakları, Jelsoft Enterprises Ltd'e aittir. Copyright © 2024

Uyarı

5651 Sayılı Kanun'un 4.cü maddesine göre üyeler yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. Yer sağlayıcı olarak hizmet veren sitemiz hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler ile ilgili iletişime geçilmesi halinde size dönüş yapacaktır.

gaziantep escort bayan gaziantep escort deneme bonusu veren siteler bahissitelerivip.com deneme bonusu deneme bonusu veren siteler deneme bonusu veren siteler mjsanaokulu.com Maltepe Escort deneme bonusu deneme bonusu veren siteler maltepe escort kartal escort ataşehir escort pendik escort ankara escort sincan escort eryaman escort bayan ankara escort ankara escort bayan escort ankara ankara escort eryaman escort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort Antalya Seo tesbih yetişkin sohbet kameralı sohbet aresbet casino siteleri Grandpashabet moldebet efesbet efesbet giriş getirbet efesbet deneme bonusu deneme bonusu veren siteler 2021 grandpashabet bahis siteleri bahis siteleri bonus veren siteler bahis siteleri canlı casino siteleri deneme bonusu En güvenilir bahis siteleri ankara olgun escort mimarsinanokullari.com