Her şeyin birliğinin (sadece her şeyin karşılıklı bağımlılığı değil, ama gerçek birliğin) farkına varmanın diğer sonucu, bizim sadece ölümden sonra ödüllendirilme ümidinden dolayı değil, bu doğal yol olduğu için daha iyi bir hayat yaşamaya başlamamızdır. Eğer her şey aynı birliğin parçasıysa, o zaman diğerlerine veya çevreye zarar vermek, kendine zarar vermektir.
Budizm ve Jainizm gibi Doğu dinleri ahimsa, yani şiddetsizlik denilen bir ideale sahiptirler. Ahimsa kişiyi sadece diğerlerine gereksiz zarar vermekten sakındırmaz, aynı zamanda bize kendi varlığımızı saflaştırmada yardım eder. Bir sineği yakalamak ve dışarıya atmak yerine onu öldürmenin bile üzerimizde kabalaştırıcı bir etkisi vardır. Sineği dışarı atmak gerçekten mükemmel bir fiildir. Bizler mükemmel insan varlıkları değiliz ama mükemmel şeyler yapabiliriz. Düşüncesizce hayattan mahrum etmek yerine, küçük zararsız bir yaratığı dışarı koymak bir İsa veya bir Buda fiilidir. Yerimizde olsalar onların yapacağı şey, kesinlikle budur. Bundan dolayı ahimsa bize, insan faaliyetlerinde birlik hissiyatını ifade ettiğimizi veya Budizmde dendiği gibi Buda tabiatımızı ifade ettiğimizi öğretir.

İNANCIN ÖNEMİ

Ruhsal hayata inancın -veya imanın- yolda önemli bir erken adım olduğu söylenmiştir; doğrudur ve aynısının psişik yetenekler için de geçerli olduğu görünmektedir. Koyunların (psişik fenomenlere inananların) keçilerden (inanmayanlar) daha yüksek başarı elde ettikleri parapsikolojik araştırmada, iyi bilinen koyun/keçi etkisi; zihinlerin birbirleriyle doğrudan iletişim kurabileceklerine ikna olmalarının, kişinin psişik potansiyelinin en azından küçük bir bölümünün kilidini açmaya yeterli olduğunu öğrenmektedir. (The European Journal of Parapsychology, Cilt 13, 1997 psişik yeteneklerin ifade edilişini kolaylaştırdığı görülen zihnin çatısı hakkında daha fazlasını bilmek isteyenler için bir dizi ilginç makale içermektedir.