Konu: Katina Destesi/Katina'nın Aşk Falı

Mara Meimaridi'nin kaleme aldığı, diğer ismi de "Deste" olan, "İzmir Büyücüleri Fala Nasıl Bakarlardı?" konulu kitaptır.

1880'li yıllarda izmir'de yaşayan katina adında bir kadının bu fala bakmaya başlaması ve günümüze kadar ailesi tarafından fal ile ilgili bilgilerin saklanması ve nihayetinde de kitap haline getirilmesi kısaca yazıyor kitabın ilk sayfalarında.

deste'nin kartları tarot kadar ürkütücü resimler içermemektedir; bu sebeple öğrenmesi ve fala bakması daha kolaydır.

65 kartlı bir deste ile bakılan aşk falıdır. eski izmir büyücüleri bu deste ile yalnızca aşk falı bakmaz, aynı zamanda büyü de yaparlarmış.

deste'de kişi kartlarından daha önemli olarak magların, yani büyücülerin ruhları ve elementlerin ruhları vardır öncelikle:

maglar;

attart: toprak ana, iyi güçlerin büyücüsü
valide: kötü ana, karanlık güçlerin kullanıcısı

element ruhları ise:

selena: abanozun ruhu
ariman: yakutun ruhu
bedes: zümrüdün ruhu
isfahan: elmasın ruhu

bunları dört temel element kartı izler.

abanozun çarkı
ateşin yakutu
suların zümrüdü
büyük elmas

kadınlar, kendi arasında (yaş durumuna uygun olarak) hanımlar ve sultanlar olarak iki gruba ayrılır ve dört temel elemente göre isimlendirilirler.

genç olanlar, yani hanımlar:

tattaret: abanozun hanımı
selçukassa: yakutun hanımı
mida: zümrüdün hanımı
dastar: elmasın hanımı

daha yaşlılar, yani sultanlar:

assyranta: abanozun sultanı
urmiaa: yakutun sultanı
parsadra: zümrüdün sultanı
adhamdeva: elmasın sultanı

erkeklerde de aynı ayrımlar vardır. gençler, yani beyler:

sunit: abanozun beyi
saah: yakutun beyi
aral: zümrüdün beyi
gamhat: elmasın beyi

yaşlılar, yani hükümdarlar:

turan: abanozun hükümdarı
tagral: yakutun hükümdarı
eprahhat: zümrüdün hükümdarı
dare: elmasın hükümdarı

destede elementlere göre ayrılan son kartlar, atlardır:

munzur: abanozun siyah atı
kalif: yakutun kır atı
hesse: zümrüdün atı
zara: elmasın beyaz atı

mag, element, insan ve at kartlarından başka, 35 tane sembol kartı vardır ki bunlar yaşamın içinden gelmektedir. bu kartlar arasında mektup, deve, yatağan, nil nehri, fareler, kız çocuğu vb. bulunur.

mara meimaridi tarafından yazılan kitapta kartların anlamlarından başka kehanet için, kökeni iran ve hindistan'a kadar uzanan ve bir kişi kartı etrafına 26 kart açılarak bakılan tanridna yöntemi ile, tarot kartları ile de en fazla kullanılan yöntem olan imparatorluk haçı (kelt haçı) yöntemi anlatılmıştır.

katina'nın aşk falı'nda önemli noktalardan bir tanesi, açılıştan önce element ruhlarının ayrılıp bir kenara konması ve seansın sonunda soru sorana yol göstermesi için bir tanesinin seçilmesidir. ayrıca bazı tarotçuların kelt haçı yönteminde kaderin kişiyi destekleyip desteklemediğini söylemesi gibi, katina'nın destesinde de son çıkan kartın olumlu ya da olumsuz olmasına göre sorunun yanıtı aranır.

eski izmirin kozmopolit yapısına uygun olarak, izmirli büyücülerin arasında da müslüman, hıristiyan ya da yahudiler bulunmaktaydı. nitekim dilden dile aktarılan bilgilere göre, izmirli büyücülerin inanış yollarının ayrı olmasına rağmen hepsinin tek tanrıya inandığı anlaşılmaktadır.

deste ile bakılan fallarda da ortak noktalar önplana çıkartılmaktadır. klasik tarot destelerinin ortak anlatımından farklı olarak, katina destesi'nin net bir hikayesi yok görünmektedir. klasik destelerde doğum-büyüme-ölüm-yeniden doğuş temalı efsanelerin ortak bir özeti okunabilirken, katina destesi bu işi daha çok anneden kızlarına, ustalardan çıraklarına aktarılan bilgilerle yapmaktadır.

Alıntıdır.

Uzun zaman önce, eski zamanlarda, daha yeryüzündeki sular birbirinden ayrılmamışken, üç kız kardeş yaşarmış. Astart, gerçek adı Vaal olan Valide ve Dastar. Anneleri yıldızları suları yorumlayan Assyranta’ymış.

Atart ve Valide, Assyranta’nın ilk doğan çocuklarıymış. Birinin aklı iyiliğe, diğerininki de kötülüğe çalışıyormuş. Anneleri Assyranta, günün birinde, hiç kavga etmesinler diye onların topraklarını ayırmış.

Her iki kardeş kendi payına düşen toprağı alıp, kendi yuvasını yapmış. Her ikisi de ‘Mag’ unvanını almış. Daha sonra insanlar onlara, ’ bilge’ anlamına gelen Magisa, yani büyücü demeye başlamışlar.

Vaal, uzak adaları, Hindistan’ı ve Çin gibi büyük yerleri almış ilk önce. Oralara saraylarını inşa ettirmiş. Astart, Mezopotamya’yı, İran ’ı ve Rusya steplerini almış. Dastar da kara torakları alıp, sarayını Nil’in kenarında kurmuş ve oradaki insanlara Firavun’u doğurmuş.

Her birinin egemenliğini kurduğu yerlerde, tıpkı kraliyet saraylarının sembolleri gibi, birbirinden farklı amblemleri varmış. Üç kardeş, bu yerlerin dışında, annelerinden de insanların kaderlerini belirleme yetisi almışlar. Son olarak her birine bilgeliğin gücü ve büyü yapabilme yeteneği hediye olarak verilmiş.

Vaal, Çin’e girer girmez oradaki insanları korku sarmış. Öncelikle zengin olmak istiyormuş. ’Herkes her gün kendi için bir tabak yemek ayırdıktan sonra, geri kalanların hepsi benim diye buyurmuş. ’Köy köy, şehir şehir gezerek halktan neyi var neyi yok toplayan, keskin kılıçlı, güçlü adamlardan bir ordu kurmuş.

Dert yanıp itiraz eden olunca, geceleri kara kanatlarıyla oraya uçar, onları lanetlermiş Vaal. Zavallı insanların çocukları hastalanıp, köyleri yanmış. İtiraz edenlerin kafası kesilmiş. Herkesin korkudan kanı donmuş. Vaal en korkulu rüyaları olmuş. Güçlüsü güçsüzü herkes, kabuğuna çekilmiş. İşte o zaman, bilge Vaal anlamına gelen ‘Mag Vaal’ yerine, ona ‘Valide’ demeye ve ondan korkmaya başlamışlar.

Daha sonra, Vaal savaşlar başlatmış. Kız kardeşi Mag Astart’ın halk tarafından her geçen gün daha çok sevilen ve sayılan birisi olduğunu öğrenmiş ve bunun üzerine Ruhların Kutsal Savaş’ını başlatmış. Topraklarındaki insanlar Astart’ı seviyorlar, o da buna karşılık onlara hediyeler veriyormuş. Onlara barınmaları için ev yapmayı, toprağı işlemeyi, renklerle çalışmayı öğretmiş. Artık, Fırat’ın kenarında parlayan saraylar inşa edebiliyor, yıldızları okuyabiliyor, kendi insanları için yaratıcı yollar gösterebiliyormuş. Durumları günden güne daha da iyiye gidiyormuş.

Vaal’in değerli taşlarla işlenmiş giysisi, gökyüzüne kadar ulaşan renkli sarayındaki altın kafeslerde öten kuşları solmaya başlamış ve Vaal, halkın Mag Astart’ı seviyor olmasını çok kıskanmış. Durmadan, nehirlerin memleketinde neler olduğunu öğrenmek için oraya elçilerini gönderiyormuş. ’İki Nehrin Hanımefendisi Mag Astart sağ olsun’ diyerek ona haberlerini getiren elçilerine cevap vermek yerine, Vaal onların kellelerini uçuruyormuş. Erkek kıyafeti giyip keskin kılıçlar kuşanarak, büyük bir hevesle savaş oyunları oynamaya başlamış. Rakiplerinden onu yenen birisi çıkarsa, kellesi uçuruluyormuş. Sabah akşam demeden; gece gündüz durmadan savaşıyormuş. Uykusunda dahi savaşıyor, ancak bu sefer karşısındaki rakibi kız kardeşi Astart oluyormuş.

Emrindeki adamlardan, Mag Vaal’i kılıçta yeneceklere zenginlik, güç ve refah vaat ediyormuş. Nefret doluymuş. Ne kadar çok nefret ediyorsa, kendini inatla o kadar çok savaş oyunlarına veriyormuş. Günün birinde ona saldırmanın bir yolunu bulana kadar, elinden geleni ardına koymamış. İşte o zaman büyücülerin savaşı başlamış.

Valide, Çin’den ayrılıp yine kendisine ait olan yaylalara gittiği zaman da, oradaki insanları birer savaşçıya dönüştürmüş. Onlara atlarla savaş naraları vermiş ve zengin olma hırsı aşılayarak, onları Batı’nın üstüne salmış. Liderleri ve sultanları doğurmaya başlamış. Astartçılara karşı savaşmaları için Vaalcileri örgütlemiş. İnsanlar, ruhlar, kan ve beyin…. Hepsi kayboluyormuş.