Audrey Hepburn, insanları sadece yeni bir görünümü değil, yeni bir dişiliği de temsil eden ince uzun fiziği, aristokratik tavırları ve zarif hareketleri ile büyüledi. Oğlansı vücudu, ‘pixie’ saç kesimi ve kuğu boynu ile giydiği her şeyi zaten muhteşem taşıyordu.

Zarif Audrey, yaşadığı dönem olan 1950’lerin standartlarına tamamen zıt bir şekilde fazla uzun ve ince idi. Bu da görünümünü tamamen orijinal kılıyordu. Olduğundan farklı kıvrımlar yaratmak yerine, giysi seçimleri tam tersine narin yapısını vurgulamaya yarıyordu. Audrey, zarafet ve ince zevkin, masumiyet ve kırılganlık ile nefes kesen karışımı idi.

4 Mayıs 1929 tarihinde, Belçika, Brüksel’de doğan bu güzel kadın, gelmiş geçmiş en büyük stil ikonlarından birisi kabul ediliyor. Elbette zarafeti ve zekasının bu yargıda etkisi büyük olmalı; ve elbette Breakfast at Tiffany’s filminde giydiği siyah küçük elbise ve ona eşlik eden uzun eldivenlerin… Her kadının arzulamasını sağladığı unutulmaz kombinasyon…



Bu elbise daha sonra 2006’da bir açık arttırmada, 920 bin dolara alıcı bulmuştur ki bu da bir film kostümüne biçilen en büyük miktardır.
Bir diğer stil ikonu olan Jacqueline Kennedy Onassis gibi Hepburn de sadelikten yanaydı. Uzun, ince fiziğini vurgulayacak temiz kalıplı giysiler severdi. Fiziksel özellikleri, Marilyn Monroe ve Elizabeth Taylor gibi o dönemin diğer aktrislerine göre çok farklıydı.



Siyah küçük elbise (bu trend'le ilgili daha geniş bilgi için tıklayın)
Sinemada popüler hale getiren kadın olarak, siyah küçük elbisenin Audrey Hepburn ile anılması çok doğal. Dünyanın çeşitli bölgelerindeki kadınlar hala gala, resmi ya da özel davetler için bu kostümü sıklıkla tercih ederek, Hepburn’un eşsiz stil anlayışını anmış oluyorlar. Sadelik bu görünüm için anahtar.



Kapri pantolonlar
Sabrina ve Funny Face gibi filmlerle popüler hale getirdiği kapri pantolonlar, bugün hala kadın gardıroplarının olmazsa olmazlarından biri. Hangi rengi tercih ederseniz edin, bu kesinlikle Hepburn stili!



Babetler
Babetleri çok seviyor ve her giysisi ile kullanıyordu; elbiseler, pantolonlar, kapri pantolonlar, etekler… Hala denemediyseniz, şık olmanın ne kadar kolay olabileceğini henüz keşfetmemişsiniz demektir.



Erkek gömlekleri
Feminen giysileri sevdiği kadar erkek ilhamlı umursamaz görünümü de üzerinde taşımayı biliyordu. Kendisini üne kavuşturan Roman Holiday adlı filmden sonra, pek çok kadın onun kısa saçlarını, dolgun eteklerini ve erkek ilhamlı düğmeli gömleklerini taklit etmeye başladı.



Balıkçı yakalar, trençkot ve şık el çantaları
Dikkat çekiciler kadar, en basit siluetleri alıp onları eşsiz ve özel kılmayı biliyordu.



Stili ile özleştirilen başlıca moda tasarımcısı Hubert Givenchy, Funny Face (1957), Love in the Afternoon (1957), Breakfast at Tiffany's (1961), Paris When It Sizzles (1963), Charade (1964), How to Steal a Million (1966) gibi pek çok filminin kostümlerini de hazırlayan isimdir.

Ünlü tasarımcı, Audrey Hepburn ile ilk karşılaşmasını şöyle anlatıyor: “ Bana sadece Bayan Hepburn’un geleceği ve yeni filmi Sabrina için kıyafet bakacağı söylenmişti. Katharine Hepburn'un stilini ve görünümünü zaten beğendiğim için, bunun inanılmaz olduğunu düşünmüştüm. Ama sonra stüdyomun kapısı açıldığında, ceylan gözleri, kısa saçları ile çok zayıf ve çok uzun genç bir kadın duruyordu karşımda. Dar bir pantolon ve küçük bir tişört giyiyordu; babetler ve kırmızı kurdeleli bir şapka ile tamamlamıştı kıyafetini.”

Şaşıran tasarımcı, Audrey’e yardımcı olmayı çok isteyeceğini, ancak bir koleksiyonun tam ortasında olduğunu ve terzi sayısının da az olduğunu belirttiğinde, aldığı karşılık onu daha da çok şaşırtır. Genç kadın, şimdiye kadar tamamlanan giysileri görmek ister. Ve üzerine tam uyan giysileri denediğinde ihtiyacı olanı bulduğunu belirtir.



“Tam olarak ne istediğini biliyordu. Yüzünü ve vücudunu çok iyi tanıyordu; hoş bölümlerinin ve kusurlarının, hepsinin farkındaydı. Daha sonra onun isteklerini de tasarımlarıma yansıtmaya çalıştım. Onun için yarattığım şeyler öyle popüler bir stil haline geldi ki 'décolleté Sabrina' diye adlandırdım” diye ifade ediyor Givenchy.

Audrey Hepburn’un inanılmaz tarzı hala dünya üzerindeki pek çok kadına ilham verdiği gibi; sadeliği, erkek ilhamlı giysileri ve dişiliği de günümüz moda tasarımcıları tarafından sıklıkla tercih ediliyor.

Audrey Hepburn ismi sadece moda, sinema ve şöhret ifade etmiyor. İkinci Dünya Savaşı esnasında Hollanda’da, konservatuarda eğitimini sürdüren Hepburn’un, Nazilerin ülkeyi işgali sırasında, onlara karşı olan sivil harekete, ulaklık yaparak yardım ettiği söylenir.



1950’den itibaren UNICEF için çalışmaya başladı; 1988’den 1992’ye kadar ise Afrika, Güney Amerika ve Asya’da bulunan kimi fakir toplumlar için…
20 Ocak 1993 tarihinde, İsviçre, Tolochenaz’daki evinde kolon kanserine yenik düşen Audrey Hepburn, 1950 ve 1960’ların stil ikonu idi ama biz kadınlara stil sahibi moda tercihleri ile hala ilham vermeye devam ediyor.