ÖNEMLİ UYARI Aşağıdaki yazıyı okurken şu gerçeği sakın unutmayın:
Hiçbir kelime, hiçbir cümle ve hiçbir söz gerçeği anlatamaz.
Çünkü onların böyle bir yeteneği yoktur. Onlar, sâdece bahsettikleri şeyi işaret ederler.
Kelimelerin, cümlelerin ve sözlerin işaret ettikleri şeyleri anlamak yalnızca o şeylere tam farkındalık ile tanık olmak ve yaşamakla mümkündür.
Bu yüzden burada yazılan hiçbir şey KESİNLİKLE gerçeğin kendisi değildir ve KESİNLİKLE gerçeği anlatamaz. Onlar, gerçeği sâdece işaret eder. Bu nedenle söylenen, yazılan, çizilen hiçbir şeye ve bu yazıda yazılanlara "KESİNLİKLE" inanmayın. Çünkü "İNANÇ, ZİHNİNİZDE OLUŞAN GÖRÜNTÜLERİN GERÇEK OLDUĞU ZANNINA YOL AÇAR. BÖYLECE SİZİ KÖRLEŞTİRİR. GERÇEĞİN DEĞİL, YANLIŞIN PEŞİNDEN GİTMENİZE SEBEP OLUR." YAŞAM VE ŞİDDET Annenin çocuğuna attığı tokat, soyulan kişiye soyguncunun doğrulttuğu silâh, başkalarının ideolojisini kabul etmeyen birinin evinin bu yüzden yakılması, saldırıya uğrayan askeri birliğe düşen top, koca bir şehre atılmış atom bombası. Hepsi bu gezegende yaşanan sonsuz sayıdaki şiddete sâdece birkaç örnek.
Dünyanın kuruluşundan bu yana bilinen, tarih kitaplarına, gazete ve dergilere geçmiş, çevrenizde şâhit olduğunuz ve sizin de mâruz kaldığınız tüm şiddetleri oturup yazsanız acaba kaç kitap sayfasını doldururdunuz?
Binlerce, milyonlarca, yoksa daha mı fazla?
Sınıfını geçemeyen öğrencinin anne babasından azar işitmesi veya aşağılanması, gelenek adına gençlerin zorla evlendirilmesi, hükümetin, kendisine oy vermeyen şehrin ödeneklerini kesmesi.
Bunlar da şiddetin değişik türleri değil mi?
Sizin için şiddet içeren bir haberi gazetede okumak, bir hikâye okumaktan farksız mıdır? Sizin başınıza gelmedi diye şükür mü edersiniz? Kader deyip geçer misiniz? Ya da şiddetin neden olduğuna ve olmaması için neler yapılması gerektiğine kafa mı yorarsınız? Yoksa şiddet görene acır mısınız?
Hangisi size daha acı verir: Parmağınıza batan iğne mi, kanlar içindeki bir insan cesedini gösteren gazete fotoğrafı mı? Kimimiz normal görür olduk. Böyle şeyleri okuduğunda kimimizin içi acır. Kimimiz de şiddet ve onunla ilgili haberlerle ilgilenmez olur.
Dinler, ahlâk kuralları, gelenekler, kanunlar, şiddeti kesmekten bahseden ideolojiler, nutuklar, vaatler. Ve hâla bu gezegende şiddetin kesildiği bir gün bile yok. Demek ki saydıklarımız şiddeti kesmekte başarısız. Hatta hepsinin içinde gene şiddet var.
Şiddete karşı olduğunuzu mu söylüyorsunuz? O halde neden dersini yapmamış diye öğrencinizin kulağını çektiniz? Neden eşiniz sizden izinsiz bir yere gitti diye ona dayak attınız? Neden çok çalıştırdığınız bir işçiniz bu durumdan şikâyet etti diye onu kovdunuz? Neden seyrettiğiniz filmlerin, okuduğunuz kitapların hepsinde şiddet var; ve bu size belli bir haz veriyor?
Şiddet içinizde.
Önce bunu görmelisiniz.
İçinizdeki şiddeti bütünüyle görmelisiniz. Bu da ancak tam farkındalık ile mümkün.
Sâdece tam farkındalık ile içinizdeki şiddeti tamamen görür, çözer ve ondan kurtulabilirsiniz. Dolayısıyla da dışınızdaki şiddetten.
Çünkü dışarıdaki şiddet, içerideki şiddetin tam bir yansıması.
Tam farkındalık ile bütün bunları göreceksiniz.
Ve tabi şiddetsiz bir dünyanın da gerçek bir cennet olduğunu.

Alinti..