atşepsut veya Hatçepsut; Eski Mısır'da 18. Hanedan döneminde hüküm sürmüş kadın firavun. Annesi Ahmose (Ahmos/Yahmos) babası I. Tutmosis'tir (Tutmos/Akheperkhare).[1][2] Hatşepsut'un iktidarda bulunduğu zaman dilimi konusunda çeşitli görüşler vardır. Bunlara göre: En erken M.Ö. 1503 yılında iktidara gelmiş ve en geç M.Ö. 1445 iktidarı son ermiştir.[2][3] Prenses Hatşepsut, Mısır tarihinin ilk kadın firavunudur.İlk kadın firavun olmanın dışında daha büyük özellikleri bulunan Hatşepsut, o dönemdeki en büyük ticaret yolunun girişimcisidir ve kendisi ölümünden yüzlerce yıl sonra kadın olarak açıklanan bir firavundur.[4]



Tebliler, Hiksoslar'ı ülkeden çıkardıktan sonra, XVIII. Sülale ile Eski Mısır'ın en saygın dönemi olan Yeni İmparatarluğu (M.Ö. 1580-1080) başlatır. Tutmasis ve Amenafis adlı firavunların mensup olduğu bu ilk sülale, kralların birbirini izleme sırasına göre beklenmedik üç tehlike yaşar. Bunlardan birincisi, ileride III. Tutmasis adıyla firavun alacak olan yeğeninin çocukluğunda naiplik görevini yürüten Hatşepsut adlı bir kraliçenin hükümdarlığıdır. (Yaklaşık M.Ö. 1490-M.Ö 1470); Hatşepsut kendini firavun ilan eder ve yirmi yıl kadar ülkeyi yönetir. Ölümünden sonra, III. Tutmasis, dikilitaşları yıktırarak ve anıtlarını tahrip ederek onun hükümdarlık döneminin bütün izlerini yok etmeye çalışır; işi, Hatşepsut'un Deyr-ü'l Bahri'de inşa ettirdiği, bütün Mısır tarihinin en güzel tapınaklarından birini yıktırmaya kadar vardırır.[5]

Tarih, M.Ö 1500'lü yılları gösterirken, o günün krallığı olan 18. Hanedan döneminde, Teb bölgesinde Krallar Vadisi'nin karşısında yaşayan Kraliçe Ahmose (Ahmos/Yahmos), deliler gibi tutkun olduğu kocası Firavun I.Tutmosis'e (Tutmos/Akheperkhare) bir erkek vâris verme umudunu günden güne yitirmeye başlamış ve bütün çabalarına rağmen hamile kalmasına sevinse de iki kızı olur ve sadece biri hayatta kalır. Adı da Hatşepsut'tur.[6]



Kral I.Tutmosis'in Ahmose ile evliliği, aslında onun 2. evliliğidir. İlk eşi Mutnofnet'ten olan erkek çocukları var; fakat nedense Ahmosis'ten erkek çocuk olmasını istiyor. Tutmosis'in ilk eşi, oğullarından birini tahta geçirtmenin planlarını yapmak istemesine rağmen; Tutmosis, bunu nedense istememektedir. Kraliçe Ahmose'nin kızı Hatşepsut'un güçlü bir kişiliği vardır. Bu güçlü kişilik, kendini ilerleyen yıllarda hanedan içinde de hissettirmeye başlar. Genç yaşına ve hanedanlığına karşı düzenlenen komplolara rağmen, kendini yavaş yavaş kabul ettirmeye de başlar. İleriki yıllarda da üvey erkek kardeşleri, onun iktidarı ele geçirmesine izin vermeyecekler, muhtelif komplolar tertip edeceklerdir. Ama Haşnepsut'un zekası ve güçlü kişiliği, ayrıca hanedan içinde de kabul görmüşlüğü bu komploların üstesinden gelmesini sağlar. Bu, belki de tarihin bir oyunudur. Zira, bu güçlü kişilik emin adımlarla ülke yönetiminde söz sahibi olacaktır.

Hatşepsut, üvey kardeşi olan, babasının Mutnofret'ten olan oğlu II. Tutmosis ile evlendirilmiştir. Bu evliliklerinden tıpkı annesi Kraliçe Ahmose gibi 2 kız çocuğu doğurmuş olan Hatşepsut, kızlarının kendisinin aksine çok narin kızlar olmasından pek de hoşlanmamıştır. Evli oldukları dönemde kocası II.Tutmosis, belki de erkek varis isteği ve hevesi ile, tıpkı babası I. Tutmosis gibi, bir dansöz olan Aset'i 2. eş olarak almıştır. İkinci eş Aset ile aynı zamanda hamile kalan Hatshepsut, 2. kız çocuğunu; Aset ise ilk oğlan çocuğunu doğurmuştur. Kızların narin kızlar olmasından mıdır, yoksa erkek çocuk sevgisi ve beklentisinden midir bilinmez; ama Hatşepsut, bu erkek çocuğunu kendi çocuğu gibi sevmiş ve bağrına basmıştır. Belki de gelecekte, bu erkek çocuğunu hükümdarlığa hazırlayacaktır.

Bir süre sonra, eşi II. Tutmosis, ölür ve hanedanlık geleneğine ve hukukuna göre yerine geçmesi gereken III. Tutmosis'in yaşının, ülke yönetimi için çok küçük olmasından dolayı, Hatşepsut naip ilan edilir. Naip kelimesi, Arapça kökenli bir kelime (na:ip), anlamı; Tahtta hükümdar olmadığı zaman veya hükümdarın çocukluğu sırasında devleti yöneten kimse demektir. Gerçekten de Hatşepsut, genç bir kadın olarak, erken yaşlarda tahta geçmiş ve güçlü kişiliği sayesinde ve erkek hegemonyasına karşı tam 22 yıl tahta kalmış ilk kadın firavundur. Örnek itibari ile Mısır tarihinde başka kadın firavun var mıdır bilmiyoruz; ama yaşamı ve yaşadıkları itibari ile Hatşepsut ilk kadın firavun olarak tarihteki yerini almıştır. Hatşepsut, aynı zamanda Antik Mısır tarihinde ilk naip ilan edilen kadındır.[6]

Kraliçe Hatşepsut, M.Ö. 15. yüzyılda 18. Hanedan'ın önemli liderlerinden biriydi. İktidarı, üvey oğlu 3. Tutmosis'in elinden zorla ele geçirmişti. Erkek gibi giyinmesiyle ve takma sakalıyla tanınıyordu. Kendisinden önceki ve daha ünlü Nefertiti ve Kleopatra gibi kadın hükümdarlardan çok daha güçlü bir liderdi.[7]

İmar çalışmalarına büyük önem veren kadın firavunun zaman zaman erkek giysileriyle ve takma bıyıkla halk arasında dolaştığı da rivayet ediliyor. Tarih kayıtlarında, Hatşepsut'un 22 yıl süren iktidarından sonra yerine III. Tutmosis'in geçtiği bilgisi yer alıyor.[8]

Üvey kardeşi, babasının Mutnofret'ten olan oğlu II. Tutmosis ile evlenmiştir. II. Tutmosis'in ölümünden sonra hatçepsut kız evlat doğuramamanın vermiş olduğu başarısızlık hissi ile tahtı üvey oğlu III. Tutmosis'e kaptırmamak için dönemin baş rahibi ile bir anlaşma yapar ve kendini firavun seçtirir.[3] Hatşepsut'un iktidarda bulunduğu zaman dilimi konusunda farklı görüşler bulunmakta. Bunlara göre: En erken M.Ö. 1503 yılında iktidara gelmiş ve en geç M.Ö. 1445 iktidarı son ermiştir. Farklı görüşlerin en ortak noktası ise Hatşepsut'un bir kadın olarak oldukça uzun sayılabilecek bir dönem hanedan'ı yönetmesidir.[6]

Hüküm sürdüğü yıllarda halkı tarafından sevilmiştir, güçlü bir kadındır. Üvey oğlu 3. Tutmosis'in tahta geçmemesinin sebebi ise ordunun başında savaşmayı tercih etmesidir. Aralarında taht kavgası olmamasına rağmen, Hatşepsut öldükten sonra yerine gecen 3. Tutmosis, 20 yıl hükümdarlığının sonunda yazıtlardaki Hatşepsut figürlerini sildirmiştir. Sebep olarak da bir kadının firavun olmasının geleneklere uymaması ve bunun tarihe geçmesini engellemek olduğu düşünülmektedir. Ama Hatşepsut yaptırdığı yazıtlarda kendisinin bu yazıtları yaptırarak gösterişe meraklı olduğunun sanılmamasını, babasının kızı olduğunu tarihe yazdırmıştır. Soylu aileden olmayan ve iyi bir mimar olan Senmut'la olan aşkı da göze batıyordu.[9]

Mısır tarihi, hanedanlık hikâyeleri ve bu hikâyelerin içinde kirli oyunlar, entrikalar, komplolar, iki yüzlülükler, arkadan vurmalar, kudret, güç, isyanlar, aşklar, tutkular ve intikamlarla doludur. Bunlara Hatşepsut döneminde de rastlanıyor. Çünkü iktidarda olması gereken, fakat yaşı itibari ile hükümdar olamayan III.Tutmosis çeşitli entrikalara başvurmuş ve oldukça ciddi sayılabilecek bir taraftar topluluğu ile bazı isyanların çıkmasında rol oynamış. İyi eğitim almış, güçlü, zeki ve duygusal bir yönetici ve hükümdar olarak tanınmış olan Hatşepsut, hanedanlığı boyunca akılcı ve barışçı bir yönetim sergilemesine rağmen, sırf bu isyanları bastırmak için ordusunun başında seferlere çıkmış. Somali ve Cibuti seferlerinde büyük başarı elde etmiş.[6]

Uzun süren hakimiyet yılları boyunca barışçı bir politika izleyen Hatşepsut, yalnızca isyan bastırmak için sefere çıkmıştır. Aset'in oğlu Tutmose III ün vezirini ve arkadaşlarını öldürmesi üzerine zehir içerek intihar ettiği iddia edilse de bu konuda herhangi bir delil yoktur. Pek çok kaynak Hatşepsut'un kemik kanserinden vefat ettiğini savunur.[2][3]

Evet Prenses Hatşepsut, ilk kadın naip ve ilk kadın firavundur, ve türlü entrikalara rağmen 22 yıl tahtta kalabilmiştir. Mısırlı tarihçiler tarafından hep erkek olarak belirtilen prenses, DNA testiyle sonradan kadın olarak tarihe geçmiştir. Sakallı heykelleri bulunmasının sebebi, o dönemdeki firavunların takma sakal takma geleneğidir. Genç yaşında üvey kardeşi II. Tutmosis ile evlenen prenses, diğer üvey kardeşlerinin komplolarına rağmen inanılmaz derecede güçlü kişiliğiyle hanedanlığı yönetmiştir. Ölümü için bile kardeşleri tarafından zehirlendiği rivayet edilse de, açıklanan ölüm şekli kemik kanseridir.[4]

Mısır tarihinde bir kadının firavun olmasına katlanamayan Mısırlı tarihçiler tarafından kendisinden hep erkek olarak söz edildi. Ne yazık ki, kadın olduğu, yüzlerce yıl sonra DNA testi ile ortaya çıkarabildi. Kendi adına inşa ettirdiği muhteşem tapınağı ve gücünü simgelemek için yaptırdığı ‘sakallı heykeli'yle ünlü. Hayatı boyunca ‘erkek dünyası'yla mücadele etmek zorunda kaldığı ve bu çekişmenin ‘ruh'unu kirletmesini istememesi ve sürekli entrikalar çeviren III. Tutmosis'in veziri ve arkadaşlarını öldürmesi üzerine zehir içerek intihar ettiği söyleniyor. Bu konuda kesin bir bulgu yok. Belki de üvey kardeşinin gazabına uğramıştır. Hatşepsut'un ölümünden sonra hanedanlık tahtına III.Tutmosis oturuyor.[6]

Hatşepsut'un, yaklaşık 22 yıl süren iktidarı sonrasında yerine III. Tutmosis geçmiştir.[10][3] Hatşepsut'un hayatı çok enteresandır. Savaşlarla, şöhretle ve aşkla geçen büyüleyici bir yaşam ve entrikalarla örülü olağanüstü bir kaderdir. Erkek bir firavun kadar Mısır'da hüküm sürecek kadın, diğer firavunlar gibi krallar vadisinde mumyalanarak ebedî hayata gönderilmiştir.[6]

Tutankamun'un mezarının bulunmasından beri yapılan en büyük arkeolojik keşif olarak belirtilen, prenses Hatşepsut mumyası, uzun yıllar teşhis edilemeden bekletilmiş ve mumyada eksik olan bir dişin bulunması ve dişin mumyaya uyması ve takma sakalının olması sonucu, Zahi Havas tarafından kurulan özel DNA Laboratuarı'nda çalışan bilim adamlarınca teşhis edildi.106 yıl aradan sonra teşhis edilen Hatşepsut, kendisinden sonra gelenlerin kendisini tarih sahnesinden silme girişime rağmen, hak ettiği şekilde yerini almıştır.Mısır tarihinde çok önemli bir yere sahip olmasına rağmen,sırf bu yüzden adından fazlaca söz edilememiştir.

Tarihe mal olmuş her kişiye yapıldığı gibi Hatşepsut içinde anlatılmış pek çok efsane vardır, bunlardan biri prensesin Servan isimli vezir bir sevgilisi olduğu ve Krallar Vadisinde bulunan prensesin mezarının çok derin olma sebebinin, Servan'ın mezarına daha yakın olma isteği olduğudur., prensesin aşkı olarak anlatılan diğer kişi de mimar olan Senmut'tur. Ölümü içinde pek çok ayrı anlatılar bulunan prenses kimilerine göre üvey kardeşleri tarafından zehirlenmiştir, ölüm sebebi için en kuvvetli ihtimal kemik kanseri olmasına rağmen, Hatşepsut'un şeker hastası olduğu ve karaciğer kanserinden öldüğü de rivayet edilir.[3]



Hatşepsut, tarihte adı kayıtlara geçen ilk kadındır. Mısır'ın güneyinde bulunan Punt topraklarının keşfedilmesi için on emir vermiştir. Kraliçe olduktan sonra bir kral gibi giyinmiş ve takma sakal kullanmıştır. Çünkü çeşitli törenlerde takma sakal kullanmak firavunların geleneğidir. Hatşepsut, her firavun gibi beş ayrı isme sahiptir. Bu beş farklı isim doğum adı, taht adı, Horus adı, Nebty adı ve Altın Horus adı altında toplanır.

Doğum adı: Khnumt-Amun Hatshepsut: Khnumt-Amun: Amun'a bağlı olan. Hatshepsut: Asil kadınların önde geleni Taht adı: Maat-ka-ra: Ra'nın ruhunun adaleti/doğruluğu Horus adı: Wesretkau: Ruhların(Ra'nın ruhlarının) gücü Nebty adı: Wadjrenput: Yılların gelişimi Altın Horus adı: Netjeretkhau: Görünüşün ilahiliği. Hatşepsut'un Dair-El-Bahri'deki tapınak-mezarı Atatürk'ün Anıtkabirine mimari yönden ilham kaynağı olmuştur.[3]

Prenses Hatşepsut'un 22 yıl süren hükümdarlığına rağmen neden kadın olduğu açıklanmadı, nasıl öldü, sürekli takma sakalla mı yaşıyordu, öldükten sonra yerine geçen üvey oğlu 3. Tutmosis, neden yazıtlardaki Hatşepsut figürlerini sildirdi? Bunu öğrenir miyiz bilmiyoruz. Ama bildiğimiz tek şey; Mısır tarihi, insanları gizemiyle uzun zaman şaşırtmaya devam edecek.[?]


Kraliçe Hatşepsut'un Punt Resimleri

Kraliçe Hatşepsut'un Deyr el-Bahri'deki tapmağındaki çok iyi işlenmiş bir dizi sahne, belki de uzun bir hareketsizlik döneminden sonra Puntlarla ticaret anlaşmasının yeniden başlamasını kutlamak için yapılmıştır. Resimlerde gayet belirgin olarak, Puntların direkler üzerinde duran konik biçimli ve merdivenle girilen saz kulübeleri görülmektedir. Deyr el-Bahri'de tasvir edilen bitkiler arasında palmiyeler ve mür ağaçları da vardır ve bu sonuncular mürrüsafi çıkarılması için parçalanmaya başlamışlardır.

Punt hükümdarı (Mısırlılardan uzun sakalı ve garip giysileriyle ayrılmaktadır) Mısırlı ticaret heyetini karşılamaya çıkmıştır. Hükümdarın adı Parahu olarak verilmekte ve Puntluların tek lideri olduğu ima edilmektedir. Ancak pek çok başka yazıtta da, Mısırlıların Punt'ta her biri kendi liderlerine sahip farklı gruplarla karşılaştıkları belirtilmektedir.

Aşağı ve yukarı Nübye halkları da aynı şekilde, farklı adlar taşıyan kabileler arasında bölünmüştür. Parahu'nun bir reislikler konfederasyonun başı ya da Mısırlılar ile Punt'un daha iç bölgeleri arasında aracılık yapan bir kıyı kabilesinin temsilcisi olması mümkündür. Sudan'da günümüzde bir Dinka köyü. Direkler üstündeki evler Kraliçe Hatşepsut'un Deyr el-Bahri'deki tapınağındaki röliyeflerdeki Punt evlerinin tıpkısıdır.

Hatşepsut'un tapınağındaki röliyeflerden bir sahnede direkler üzerindeki evler görülüyor. Balıklar, Kızıldeniz ve Hint Okyanusu'nda bulunan balıklardır. Kraliçe Hatşepsut'un askerleri Punt'tan mür ağaçları getirmişlerdir ve bunlar, bulunan ağaç çukurlarına bakılırsa Deyr el-Bahri'de ekilmiştir.[11]


Kraliçe Hatşepsut'un Mumyası Teşhis Edildi

Uzmanlar, Mısır'ın en ünlü kraliçesi Hatşepsut'a ait 3000 yıllık bir mumyanın teşhis edildiğini açıkladılar. Eski Mısır uygarlıkları uzmanı Zahi Havas, Kahire'de düzenlediği yoğun katılımlı basın toplantısında, yapılan teşhis hakkında ayrıntılı bilgiler verdi. Kraliçe Hatşepsut'un mumyasının teşhisi, Mısır'da 1922 yılında Tutankamun'un mezarının keşfinden bu yana en büyük arkeolojik buluş olarak niteleniyor. Arkeologlar, on yıllardır teşhis edilemeden bekletilen mumyanın, şimdi, Kraliçe Hatşepsut'un ölümü ve daha sonra cesedinin ortadan kaybolmasıyla ilgili esrar perdesine aralayabileceği kaydediliyor.[7]

Mısır'ın baş arkeologu Zahi Havas, 104 yıl önce bulunan ve üst soylu sınıftan şişman bir kadına ait mumyanın dişinden alınan DNA örneğiyle diğer bilimsel testler sayesinde, kimliğinin belirlendiğini açıkladı. Zahi Havas, mumyayı gazetecilere tanıttığı basın toplantısında, "Bundan yüzde yüz eminiz. Mumya, 3500 yıl önce ülkeyi yöneten Kraliçe Hatşepsut'a ait" dedi. Firavunlar Vadisi'nde Tutankamun'un da gömülü olduğu mezarda 1903 yılında bulunan mumya üzerinde yapılan incelemelerde, kadının kemik kanserinden öldüğü belirlenmişti.



Havas, Kahire Müzesi'ne kaldırılan bu mumyanın, mezarın sahibi olan Hatşepsut'un "Sitre In" adlı nedimesine ait olduğunu sanıyordu. Ancak yıllar sonra sürpriz bir gelişmeyle mumyanın Hatşepsut'a ait olduğunu ortaya çıkardı. Firavunların vücut parçaları, ayrı kutulara konularak başka bir yerde muhafaza ediliyordu. Üzerinde Kraliçe Hatşepsut'un adının yazılı olduğu kutunun içinde bulunan azı dişi incelenince, mumyanınkine tıpatıp uyduğu görüldü. Havas, "Dişler tıpkı parmak izleri gibidir. 1.80 cm genişliğindeki bu dişi, bir dişçi ölçtü ve yüzde yüz mumyanınkine uyduğunu gördü" dedi.[12]

Zahi Havas'ın müze yakınında kurduğu DNA Laboratuarı'nda çalışan uluslararası bilim adamları grubu, Kraliçe Hatşepsut'un teşhis edilmesine yardımcı oldu. Bu konudaki çalışmaların finansmanı, Amerikan televizyon kanalı Discovery tarafından karşılandı. Hazırlanan belgesel Temmuz ayında yayınlanacak. Kraliçe Hatşepsut'un teşhisinde en önemli ipucu, mumyanın bir dişinin eksik olmasıydı. Bu dişin boşluğu, 3000 yıl öncesinden bugüne ulaşmış bulunan ve üzerinde Hatşepsut ismi yazılmış olan bir dişe tıpa tıp uyuyordu.[7]

Hatşepsut'un mumyası, Krallar Vadisi'ndeki, teşhis edilememiş iki kadın mumyasının bulunduğu bir mezarda ortaya çıkarılmıştı. İlk olarak 1903 yılında Howard Carter tarafından keşfedilen mezar, daha sonra soyguncuların hedefi olmuş ve mezar yeniden kapatılmıştı. Mezar, 1906 yılında yeniden açıldı ve mumyalardan biri çıkarıldı. Bu mumyanın, Hatşepsut'un özel hükümdarlık hemşiresi Sit-ra olduğu belirlendi. Mezarda bırakılan ve şimdi Kraliçe Hatşepsut'a ait olduğu teşhis edilen mumya ise, 1990'a kadar gün ışığına çıkarılmadı. Mumyanın Hatşepsut'a ait olabileceği tahminleri, sol kolunun, Kraliyet cenazelerinde geleneksel olan şekilde kıvrılmış olmasından ve takma sakal olabileceği tahmin edilen tahta bir yüz aksesuarı taşımasından kaynaklanıyordu.[7]

1903'te, ünlü arkeolog Howard Carter, Krallar Vadisi'nde keşfedilen yirminci mezar olan KV20'de Hatşepsut'un lahdini bulmuştu. Bu lahit, Hatşepsut tarafından yaptırılan üç lahitten biri idi -ve boştu. Araştırmacılar ne Hatşepsut'un mumyasının nerede olduğu, ne de mumyanın Hatşepsut'un ortak-kralı olan ve onun ölümünün ardından tahta çıkan III. Tutmosis'in iktidarı sırasında yürütülen -Hatşepsut dönemine ait tüm kayıtların yok edilmesini amaçlayan- seferberlikten kurtulup kurtulmadığı konusunda bilgi sahibi idi. Bu dönemde, Hatşepsut'u kral olarak gösteren tasvirlerin hemen hepsi sistematik bir şekilde tapınaklar, anıtlar ve dikilitaşlardan kazınmıştı. Hatşepsut'un gizemini en sonunda tamamen aydınlatırmış gibi görünen araştırma, Mısır Mumya Projesi Başkanı ve Eski Eserler Yüksek Kurulu Genel Sekreteri Zahi Hawass tarafından 2005'te başlatılan çalışma olmuştu.

Hawass ve bilim insanlarından oluşan bir ekip, yüzyılı aşkın bir süre önce bulunmuş ancak Krallar Vadisi'ndeki küçük bir mezarın tabanından çıkarılmasını gerektirecek kadar önemli olduğu düşünülmemiş olan -KV60a adını verdikleri- bir mumyaya odaklandı. KV60a öte dünyadaki yaşamını, bırakın ölümden sonraki yaşamında da kendisine eşlik edecek hizmetkârlara sahip olmayı, bir tabutun korumasından dahi yoksun bir halde geçirmekteydi.

Üzerine giyecek herhangi bir şeyi de yoktu -ne bir başlık, ne mücevherler, ne altın sandaletler, ne de altından yapılmış el ve ayak parmağı kaplamalarına; yani, Hatşepsut ile kıyaslandığında önemsiz bir kral sayılabilecek firavun Tutankamun'a sunulan hazinelerden hiçbirine sahip değildi ve Mısır'ın en ünlü kayıp arama davalarından birini çözmek için kullanılan tüm o yüksek teknoloji yöntemlere rağmen, eğer şans eseri keşfedilen bir diş olmasa, KV60a olasılıkla bugün hâlâ karanlıkta yatıyor olacaktı. Günümüzde, Mısır Müzesi'ndeki iki Kraliyet Mumya Odası'ndan birinde, en sonunda Yeni Krallık firavunu soyunun uzak fertleri ile bir araya gelmiş olarak -kendisinin Hatşepsut, Kadın Kral, olduğunu duyuran tabelalarla birlikte- yeniden kutsanıyor.

Havaya baştan çıkarıcı mür reçinesi parfümünün kokusu değil de, görünüşe göre, Hatşepsut'un bir kireçtaşı mağarada geçirdiği yüzyıllar içinde oluşmuş ekşimsi, keskin bir koku hakimdi. Perişan haldeki bu şeyi, çok uzun bir süre önce yaşamış ve adına, "Ona bakmak diğer her şeyden daha güzeldi" cümlesi tarihe kazınmış büyük yönetici ile bağdaştırmak hiç de kolay değildi. Bir insana benzeyen tek yeri, tırnaksız parmak uçlarının kemiksi parlaklığıydı. Mumyalanmış etler çekilmişti, parmak uçlarındaki kemikler manikür yapılmış tırnak yanılsaması yaratıyor ve yalnızca gösteriş merakımızın çok eskiye dayandığını değil, aynı zamanda dünya üzerindeki canlılarla aramızdaki kırılgan bağı ve yaşadığımız dünyaya aslında ne kadar kısa ve geçici bir süre dokunabildiğimizi de düşündürüyordu.

Parmak uçlarında insanı tuhaf bir şekilde etkileyen dokunaklı bir şeyler vardı. Bedeninde güzellikten yana başka hiçbir şey kalmamıştı. Boynuna dolanmış keten, sadece moda olsun diye takılmış ve amacına ulaşamamış çirkin bir aksesuar gibiydi. Üst dudağın alt dudağın üzerine kapandığı ağzı ürkütücü bir kıvrım oluşturuyordu. (Hatşepsut, üstçene dişlerinin önde oluşuyla ünlü bir soydan geliyordu.) Göz çukurları siyah reçine ile kaplanmış, burun delikleri kumaş ruloları ile doldurulmuştu. Sol kulağı, kafatasının yanındaki etin içine gömülmüştü ve kafasında neredeyse hiç saç yoktu.[13]
Teşhis tekniği kuşkulu mu?

Kimi arkeologlar ise Kraliçe'nin teşhisinde DNA teknolojisi kullanılmasını kuşkuyla karşılıyorlar. Amerikalı moleküler biyolog Scott Woodward, "Bir mumyadan DNA çıkarmak son derece güç bir işlem. Aynı kaynaktan başka DNA örnekleri de alınıp karşılaştırılması gerekir." dedi.