6831 SK.) Özet: Davacı, aslında orman niteliğinde* ki taşınmazın, mer’a olduğu nedeniyle köy tüzel kişiliğince kaymakamlık makamına ya*pılan yakınma üzerine mer’aya tecavüzün önlenmesine karar verildiği ve köy tüzel kişi*liğince otlakiye bedeli olarak 300.000.000.*TL. alacağın tahsili için aleyhinde icra takibi başlatıldığını belirterek; taşınmazın mera ol*mayıp orman olduğu ve köy tüzel kişiliğine borcu olmadığının tespitini vede el atmanın önlenmesini istemiştir.
Yapılan inceleme sonucunda taşınmazın orman sayılan yerlerden olduğunun anlaşıl*ması nedeniyle köy tüzel kişiliğinin otlakiye bedeli adı altında tahsil ettiği 180.000.000.*TL.’nin davacıya iadesi kararı doğru oldu*ğundan bu yöne değinen köy tüzel kişiliğinin temyiz itirazlarının reddi gerekir.
Devlet ormanına elatmanın önlenmesini isteme hakkı hazine ve orman yönetimine ait olup davacının ve köy tüzel kişiliğinin korun*maya değer zilyetlikleri bulunmamaktadır.
Taraflar arasındaki "Menfi Tespit*Elatmanın Önlenmesi"davasın*dan dolayı yapılan yargılama sonunda; Tire Sulh [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] Mahkemesince davanın kabulüne dair verilen 11.7.2002 gün ve 2000/443*2002/572 sa*yılı kararın incelenmesi davalı tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay
20. [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] Dairesinin 3.6.2003 gün ve 9891*1073 sayılı ilamı ile,
(...Davacı Başköy Köyü Eren mevkiindeki, aslında orman niteliğindeki taşınmazın, mera olduğu nedeniyle köy tüzelkişiliğince kaymakamlık ma*kamına yapılan şikayet üzerine meraya tecavüzün önlenmesine karar ve*rildiği ve köy tüzelkişiliğince otlakiye bedeli olarak 300.000.000.* TL. ala*cağın tahsili için aleyhinde icra takibi başlatıldığını belirterek, taşınmazın mera olmayıp orman olduğu ile köy tüzelkişiliğine borçlu olmadığının tespi*tini ve davalının haksız elatmasının önlenmesini istemiştir. Mahkemece da*vanın kabulüne, dava konusu taşınmaza davalının elatmasının önlenmesi*ne, 180.000.000.* TL.nın 18.08.2000 tarihinden itibaren yasal faizi ile bir*likte davalıdan alınarak davacıya ödenmesine ve davacının davalıya baş*ka borcunun olmadığının tespitine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1) Mahkemece çekişmeli taşınmaz başında yapılan keşifte uzmanlığı*na başvurulan orman bilirkişi tarafından resmi belgelere dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırmada orman sayılan yerlerden olduğu saptanmış olup, devlet ormanlarının mülkiyet hakkı Ha*zineye intifa hakkı da Orman Yönetimine aittir. Davalı köy tüzel kişiliği devlet ormanında hak sahibi olamadığına göre, otlakiye bedeli adı altında ücret talep etmesi de olanaksızdır. Bu nedenle, Tire İcra Müdürlüğünün 2000/E. sayılı dosyasında haksız olarak tahsil edilen 180.000.000.*TL.'nin yasal faizi ile birlikte davalı köy tüzel kişiliğinden alınarak davacı*ya ödenmesine karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmediğinden, dava*lı köy tüzel kişiliğinin otlakiye bedeli alacağına yönelik temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Davalı köy tüzel kişiliğinin elatmanın önlenmesi kararına yönelik temyiz itirazlarına gelince; devlet ormanına elatmanın önlenmesi davası açmakta davacı sıfatı, hak sahibi olarak Hazine ve Orman Yönetimine ait*tir. Ayrıca, kişilerin ormandaki işgal ve faydalanma şeklindeki zilyetlikleri 6831 Sayılı Orman Yasasında suç olarak tanımlanmıştır. Bu durumda, ge*rek davacı gerçek kişinin gerekse köy tüzel kişiliğinin dava konusu taşın*mazda korunmaya değer zilyetlikleri söz konusu olamaz. Davacı gerçek ki*şinin orman olduğu saptanan dava konusu taşınmaza davalının elatması*nın önlenmesi yolunda dava açmakta aktif dava ehliyeti bulunmadığın*dan, mahkemece davacının dinlenme olanağı bulunmayan elatmasının ön*lenmesi davasının reddine karar verilmesi gerekirken, somut olaya uyma*yan gerekçe ile elatmanın önlenmesine karar verilmesi usul ve yasaya ay*kırıdır....) gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı

HUKUK GENEL KURULU KARARI

[Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra ge*reği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, keşifte uzmanlığına başvurulan orman bilirkişi tarafından res*mi belgelere dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan inceleme ve araştırma sonucunda kaymakamlıkça men edilen yerin orman sayılan yerlerden bulunmasına, davacının dava dilekçesindeki kabulüne göre mevcut zilyetliğinin MK. 887 (TMK. 973) anlamında fiili hâkimiyet sağla*yacak mahiyette bulunmamasına göre bu gerekçelerle [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] Genel Ku*rulu'nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davalının temyiz itirazlarının kabulü ile,direnme kararının yukarıda yazılı gerekçeler ve Özel Daire bozma kararıda gösterilen neden*lerden dolayı HUMK’un 429. maddesi gereğince BOZULMASINA, istek ha*linde temyiz peşin harcının geri verilmesine, 10.3.2004 gününde oyçok*luğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Yüksek 20. [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] Dairesi; davacı gerçek kişinin, orman olduğu saptanan dava konusu taşınmaza davalının elatmasının önlenmesi yolunda dava açmakta aktif dava ehliyeti bulunmadığından bahisle davanın reddine karar verilmesi ge*rektiğini açıklayarak Tire Sulh [Linkleri Görebilmek için ÜYE Olmalısınız!Hemen ÜYE OL!] Mahkemesinin hükmünü bozmuştur.
Mahalli mahkeme; Orman İdaresinin taraf olmadığı davalarda, dava konusu taşınmazın orman sayılan yerlerden olmasının taraflar arasındaki zilyetliğin ko*runması davasının incelenmesine engel teşkil etmeyeceği gerekçesiyle direnme kararı vermiştir.
Davacı gerçek kişi, açmış olduğu davada herhangi bir hakka değil, sadece önce olan zilyetliğe dayanmaktadır. O halde bu davada öncelikle çözümlenmesi gereken sorun, davacının davalıya karşı önceki zilyetliğinin korunup korunmaya*cağı hususu olmalıdır.
Bilindiği gibi MK. 887 (TMK. 973) maddesinde zilyetlik kavramı "...bir şey üzerinde fiili hakimiyet sahibi olmak..." biçiminde tanımlanmıştır. Burada belirti*len "fiili hakimiyet" sözü "fiili kudret, iktidar, fiilen tasarruf" şeklinde anlaşılmalı*dır. Zilyetlik, eşya ile şahıs arasında eylemli (fiili) bir bağ, yani ilişkidir. Zilyetliğin fonksiyonlarından biri "koruma" fonksiyonu olmakla beraber, diğer önemli fonk*siyonu da "huzur ve sükunu sağlama" fonksiyonudur. Zilyetlik davalarında asıl amaç toplumda daha önce teessüs etmiş fiili durumun bozulmasını önlemek, bo*zulmuş ise vakit geçirmeden eski hale iadesini sağlamaktır. (Tekinay Sulhi, Eşya Hukuku, İstanbul, 1978 sh:104)
MK. m. 896 (TMK. 983) maddesinde düzenlenen zilyetliğin korunması dava*larını, MK. m. 639 (TMK. m. 713) ve 3402 sayılı kanunun 14.maddesinde düzen*lenen "kazandırıcı zamanaşımı" zilyetliğine dayalı tescil davaları ile karıştırma*mak gerekir. Zilyetliğin korunması davasını bir hak davası gibi görmek yanlıştır. Zilyetliğin korunması davalarında asıl amaç; hak sahibini belirlemek değil, doğ*rudan doğruya zilyetliği korumaktır. Zilyede tanınan böyle bir korunma imkanı, onun eşya üzerindeki fiili hakimiyetinin bir hakka dayanıp dayanmadığına bakıl*maksızın sağlanır. Hatta davalı, zilyet olma hususunda daha üstün bir hakka sa*hip olduğunu iddia etse bile, bu iddiası ilke olarak dinlenmez (Akipek Jale G., Türk Eşya Hukuku 1.Kitap, Zilyetlik ve Tapu Sicili 2.Baskı Ankara 1972, sahife 103)
Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 09.10.1946 tarih 1946/6 esas, 1946/12 sayılı kararı da aynen "MK. 896. madde uyarınca bir gayrimenkulde zil*yetliği tecavüze uğrayan kimsenin bu hakkının korunması için açacağı davada; şeye malik olduğunu veya zilyetlik hakkını beyana lüzum olmadan sadece zilyet*lik sıfatını ileri sürerek tecavüzü ispat etmesi yeter. Bu halde hakim, yalnız dava*cının gerçek ise zilyetlik halini tespit ederek tecavüzün önlenmesine karar verir. Bu karar, zilyetlik konusunda kesin hüküm meydana getirmez. Zilyede mülkiyet hakkı vermez ve diğer tarafa mülkiyet iddiasıyla yetkili mercilerde başkaca dava açmak hakkına dokunmaz..." denilmektedir.
Sayın çoğunluk nitelik itibariyle zilyetlik yoluyla kazanılamayacak böyle bir yerde davacının zilyetliğinin korunması söz konusu olamaz derken, davalının "or*man" nitelikteki taşınmazda zilyetliğini sürdürmesine imkan tanımaktadır. Taraf*lar arasındaki hak ve kurallar dengesi bozulmuş olmaktadır. Zilyetlikle ilgili ihti*laf çözümsüz bırakılmaktadır.
Zilyedliğin korunması davaları sonucunda verilen kararlar sadece zilyedlik durumu ile ilgili olduğundan hakka dayanan kişiler her zaman dava açabilirler. İçtihadı Birleştirme Kararında açıklandığı gibi, zilyetliğin korunmasına ilişkin ka*rarlar kesin hüküm sonuçlarını doğurmayacağı gibi, davada taraf olmayan Hazi*ne ve taşınmazın niteliğine göre Orman İdaresi bakımından aleyhe kesin delil ne*ticesini de doğurmaz.
Açıklanan bu nedenlerle çoğunluk görüşüne katılmıyorum.

Üye


Selamet İLDAY