Türk tekstili ve hazır giyimi, Türkiye'nin son derece önemli sektörleridir. Her iki sektörün birbirinden farklı özellikleri vardır ve bundan dolayı bu iki sektörü ayrı ayrı ifade etme gereği duyuyorum. Sektör itibariyle tekstil, sermaye yoğun, daha az işçiyle daha çok makine ve ekipman kullanarak hareket eden ve üretim tarzı çok farklı olan bir sektör. Hazır giyim ise işçi yoğun, makine ekipman sayıca çok olmakla birlikte sermaye ağırlığı daha düşük olan, üretim tarzı da çok farklı olan bir sektördür. O nedenle bunlar birbiriyle ilintili olmakla birlikte; hatta birbiriyle etle tırnak gibi beraber olduğu halde ikisi birbirinden farklı iki sektördür. Bu iki sektör arasındaki farklılıkları iyice irdeleyebilirsek bazı sorunlara karşı önereceğimiz çözüm yolları daha kolay ortaya çıkar. Sektörün birisi uluslararası üretim pazarlarından ve ticaret imkanlarından daha liberal biçimde yararlanma imkanına sahipken diğeri mümkün mertebe uluslararası imkanları kısıtlamaya yönelik, özellikle kendi imkanlarımızı kullanmak gibi daha kısır, liberal olmayan ticaret yapısı içerisindedir. Bu çatışma bize göre de doğaldır.

Bu çatışma sonucunda konunun Meclis'e gitmesi de hem Türk tekstilinin hem de Türk hazır giyiminin birlikte bir çözüm arayışının getirdiği bir sonuçtur. Parlamentoda yapılan çalışma bu stratejiyi ortaya çıkarmak bakımından gerekli olan bir çalışmaydı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Tekstil Araştırma Komisyonu'nun raporunu "Türk tekstili sahipsizdir" diye bitirdiğini söylüyorsunuz; bu komisyon Türk tekstilinin ve Türk hazır giyiminin geleceğini planlamak için bugünkü içinde bulunduğu durumdan çıkması için uzun vadeli planlar ve stratejiler oluşturmak maksadıyla kurulmuş bir komisyondur. Bu komisyonun sonuçta sadece "Türk tekstili sahipsizdir" diyerek raporunu tamamlaması tabiidir ki yeterli bir ürün değildir.

Buradan çıkan sonuçlar dolayısıyla bizim beklentimiz şuydu: Türkiye, gelecekte moda dünyasının önde gelen ülkelerinden biri olmalıdır. Türkiye 2010 yılında ve ondan sonraki yıllarda dünya modasını etkileyen, yönlendiren ülkelerin başında gelmelidir. Bize göre geleceğin adayı bu konuda sadece Türkiye'dir. Böyle bir beklentiyi gerçekleştirebilmek için de elbette öncelikle hazır giyim sektörümüzü bu vizyona yönlendirmemiz gerekmektedir. Bunun yanında diğer bağlı sektörlerimizi bu vizyona yönlendirmemiz gerekmektedir. Yani aslında bütün sektörler Türk modasına hizmet etmek üzere hazırlanmalıdır.

Bu şekilde yaklaşırsak sorunların çözümünü kolaylaştırmış oluruz; hatta daha iddialı konuşalım, sorunlar kendi kendine çözülür. Eğer kalkar da branşlardan birini öne çıkarırsak yanlış bir yönelim içerisinde oluruz. Yukarıda bahsettiğim amaca ulaşmak için kişi ve kuruluşların aynı amaç etrafında birleşmeleri bir zorunluluk olarak görülmektedir. Bu vizyonu gerçekleştirmek için örneğin bir "Türk Moda Strateji Enstitüsü" kurmak gerekir. Ama bu kuruma bütün tarafların katılması ve destek vermesi başarı için çok önemlidir. Burada hem geleceğin stratejisi tartışılabilmeli hem de bu vizyona uygun olarak eğitimlerin, teknolojilerin, sanayiinin planlanması, tüketimlerin şekillerinin belirlenmesi ve dünya moda eğilimlerinin, (renkler, modeller, eğilimler gibi) tartışma yeteneğinin geliştirilmesi gerekir.

2005 yılında DTÖ'nün aldığı kararlar doğrultusunda kotaların kaldırılması problemiyle karşılaşacak olan Türkiye, özellikle Uzakdoğu'yla ve onların ucuz mallarıyla avantaj sahibi olduğu pazar ülkelerde uğraşmak zorunda kalacaktır. Bize düşenin vakit çok geç olmadan geleceğimizi planlamak noktasında toplandığını bizim gördüğümüz kadar diğer ilgililerin de görmesi gerektiğini düşünüyorum.

Bizim vizyonumuz bugünle ilgili olmamalı; aksine on, yirmi, otuz yıl sonrasına yönelik tutarlı kararlar alınıp bunların bugünden uygulanmaya başlanmasıyla ilgilidir. Burada devlet kademesinde ciddi bir muhatabın olması işleri kolaylaştıracaktır. Bu noktada bir tekstil bakanlığı kurulmasının, derli toplu bir şeyler yapılırken yol göstermek açısından yardımcı olacağını düşünüyorum. Bu konuyu biz zaman zaman gündeme getiriyoruz. Şu anda tekstilde bir müsteşarlık bile yok; bu ortamda işlerin kendiliğinden bu noktaya gelmesi bile gerçekten büyük bir şeydir. Türkiye'deki ihracata yönelik 35-40 sektörün büyüklük bakımından üçte birini oluşturan bir sektör olan tekstilin daha fazla ilgiyi hak ettiğini düşünüyoruz.

Politik yapılanma içerisinde bir tekstil bakanlığı, ihracatının yaklaşık yüzde kırkını bu sektörden yapan bir tekstil ülkesinde en kısa sürede kurulmalıdır. Turizm sektörü, bizim yarı büyüklüğümüze bile ulaşamadığı halde bir bakanlıkla temsil edilirken bizim mahzun bırakılmamız doğru değildir. Bugün yine turizmi örnek olarak verirsek, özellikle Akdeniz merkezli olmak üzere turizm gelirlerinin yüzde ellisi yine tekstil ve giyim sayesinde olmaktadır.

Yine şunu da belirtmek gerekir ki Türkiye tekstil ve hazır giyimin sırtına binerek, bu sayede kalkınmalıdır iddiasında da değiliz. Bu sektör şu anda Türkiye'nin yararlanabileceği en önemli sektördür. Dolayısıyla bu sektörün politik yapı içinde bir bakanlıkla temsil edilme beklentisinin gerekçesi, tekstil ve hazır giyimin Türkiye açısından çok önemli olmasıyla ilgilidir. Bugün değişik bakanlık ve teşkilatları çok dağınık bir şekilde ilgilendiren (maliye, gümrük, dış ticaret, hazine, sanayi ve tarım gibi) koordinasyonsuzluk sorunların çözülemeyip yığılmasına neden oluyor. O yüzden bakanlık bir çözüm yolu olabilir. Ama gene de bunlar belirli bir vizyon doğrultusunda olacak şeylerdir.

Türkiye bu sektörü, zaman zaman yanlış düşüncelerle ve bilinçli bir şekilde "Tekstil ve hazır giyim sektörü geri kalmış ülkelerin sektörüdür, o yüzden onu terk edip ileri teknoloji üreten bir ülke olalım" gibi ifadelerle küçümsemiştir. Ama bugün bu itiraz noktaları gerçeklerle bağdaşır birer değerlendirme değildir. Ülkemizde milyonlarca işsiz insanımız vardır ve bu insanları istihdam edebileceğimiz en baştaki sektör yine tekstildir. Tekstil sektörü, kendisi gibi diğer istihdam yaratan sektörlerle birlikte, gelecekte Türkiye'nin bilişim ülkesi ve yüksek teknoloji üreten bir ülke olmak bakımından kullanması gereken; ama asla terk etmemesi gereken araçlardandır. Eskiden Avrupa'nın terk ettiği ya da azalttığı bu sektör, özellikle gelecekteki avantajları bakımından Türkiye'nin ihtiyacı vardır. Büyük ülkelerin bile fark edemediği işlevler üstlenen tekstil sektörü ülkemizde sosyal patlamaları engelleyici bir işlev üstlenmiştir. Geçmişte yaşadığımız büyük krizlerin bile kolayca atlatılabilmesinde tekstilin istihdam yoğun bir sektör olmasının büyük etkisi vardır.

Dünyanın hiçbir yerinde hiçbir sektör durağan değildir. Bütün sektörler zaman içinde değişimler yaşamaktadır.2005 yılı bizim için olduğu kadar örneğin Çin için de zor bir yıl olacaktır. Çünkü dünya pazarları Çin'in önünde açılırken aynı zamanda Çin de kendi pazarlarını dünyaya açmak zorundadır. Bu durumda biz, kotaların kalkmasıyla bazı dezavantajları yaşayacağımız gibi birçok avantajlara da sahip olacağız. Önemli olan avantaj ve dezavantajları dengeleyebilecek bir bakış açısı ve uygulama stratejisi geliştirebilmektir.

alıntı..