Kıyafette Değişiklik
Osmanlı ülkesinde yaşayan insanların
kıyafetlerinde birlik yoktu. Memurlar, memuriyetlerinin cins ve derecelerine göre; din adamları,
mensubu oldukları dinlere göre kıyafetler giyiyorlardı. Halk ise yaşadığı bölgenin iklim şartlarına
ve tarihî geleneklerine göre giyiniyordu.
Yeni Türk devletinde, kurum ve kanunlar,
çağdaş Avrupa devletlerinin kurum ve kanunlarına benzetilirken, kılık kıyafetin de bir düzene
sokulması gerekiyordu.

Mustafa Kemal, kılık kıyafetle ilgili düzenlemenin
halka anlatıldıktan sonra yapılmasını istedi. 1925 yılında sağlık sebepleri ileri sürülerek,
askerlerin şemssiperli serpuş giymeleri hükümet tarafından kabul edildi. Aynı günlerde
milletvekillerinden bazıları meclis oturumlarına başı açık katılmaya başladılar. Gazetelerde
konuyla ilgili yazılar yazıldı. Bu şekilde kamuoyu kıyafette yapılacak değişiklik hakkında
bilgilendirildi. Bunun üzerine kıyafet inkılâbını açıklamaya karar veren Mustafa Kemal 24
Ağustos 1925'te Kastamonu'ya bir gezi yaptı. Kastamonu ve İnebolu'da,
kıyafetimizin değişmesi gerektiğini şu sözleriyle açıkladı: "Fikrimiz, zihniyetimiz, tepeden
tırnağa kadar medenî olacaktır. Medenî ve milletlerarası kıyafet milletimiz için lâyık bir kıyafettir.
Onu giyeceğiz." Bu gezide şapka tanıtıldıktan sonra, büyük şehirlerin çoğunda memurlar
emir beklemeden şapka giymeye başladılar.

Mustafa Kemal'in
Kastamonu gezisinden sonra Ankara'ya dönüşünde, kendisini karşılamaya gelenlerin
çoğu şapkalı idi. Bu gelişmelerden sonra
25 Kasım 1925'te "Şapka Giyilmesi
Hakkında Kanun" çıkarıldı. 1934'te din adamlarının kıyafetlerine ilişkin yasal
düzenleme yapıldı. Bu kanunla, din adamlarının dinî kıyafetleriyle ibadet yerleri dışında
gezmeleri yasaklandı. Yalnız her dinin en yetkili kişisi dinî kıyafetiyle dolaşabilecekti.
Türk
kadınının kıyafeti ile ilgili bir yasal düzenleme yapılmamıştır. Ancak Türk kadını, toplumun
modernleşmesine ayak uydurmak için çağdaş kıyafetleri benimsemiştir.


Kıyafetlerde yapılan değişiklikle modern bir görüntüye kavuşan Türk toplumu, batı uygarlığı ile
arasındaki dış görünüş ayrılığını da ortadan kaldırmıştır.