Vahdetin yaranmasında alimlerin görevi, önce her tarafın kendi çevrelerindeki insanlara, kardeşliğin temel esası olan iman bağlarını nazara vermeleri gerekir. İhtilaflı konularının abartılmamasının gereğine dikkat çekmeli, mümkün oldukça teferruatla ilgili farklılıklarından çok, her iki tarafın ortak paydası olan müştereklerimizi seslendirmelidirler. Ayrıca, iman kardeşliğinin pekiştirilmesine çalışmanın özellikle bu asırda zorunlu bir vecibe olduğuna kendileri inanmalıdır. Bu inancın bir sonucu olarak, yapacakları diyaloglarda, yazacakları eserlerinde -yapmacık yaklaşımlardan uzak olarak- samimi bir şekilde bu kardeşliğin zaruretine dikkat çekmelidirler.

Her iki tarafta duygusal hareketlerden kaçınmalı, tarihte olmuş olayları -İslam dininin ve İslam aleminin zararına olarak- bu günkü insanlara karşı düşmanlık vesilesi yapmanın büyük vebal getireceğine inanmalı ve inandırmaya çalışmalıdırlar. Alimlerimiz taassuptan kurtulmalı, İslam dininin en önemli bir tavsiyesi olan hoş görü ve toleransı kendi din kardeşlerinden esirgememelidir. Halkın geleneksel kör taassubuna yönelmemeli, bilakis, geniş ilmî ufuklarıyla halkı sırat-ı mustakime/doğru yola/orta yola yönlendirmelidirler.