Öncelikle belirtmek gerkir ki, İslamiyet öncesi arap toplumunda evlilik kurumu yoktur.. Bir gece birinin eşi olan diğer gece başka birinin eşi olabiliyordu.. Çok zengin olan kabile reislerinin ise, sayıları onlarla ifade edilen haremleri vardı...

Kadının bu anlamda araplarda yeri ve hiçbir degeri yoktu.. alınan satılan ve bazende diri diri gömülen idi..

İşte Peygamber Hakk emriyle kadının adının bile olmadığı bir dönemde evlilik kurumunu getirdi. Nikah böyle bir ortamda var oldu...

Şimdi Bu girizgah bölümünden sonra ilgili ayeti ve hangi olay yada durum üzerine indiğini inceleyelim...

Yapılan açıklamalardan göreceksiniz ki Kur'an çok eşliliği değil, eğer hala varsa çok eşliliği Tek indirmeyi emreder... Ve yetimlerin öksüzlerin korumayı buyurur..

İsmişah! Bismişah Allah Allah...

Hakk, Dost, Zahir, Batın, Hazır, Gaib. Sırr-ül Sır Erenlerinin Gülcemallerine aşk...

Ber-Cemal-i Muhammed, Kemal-i İmam Hasan, İmam Hüseyin, Ali ra Bülende salavat...

Allahümme salli ala seyyidina Muhammed-in ve ala Ali Muhammed...

"...Yetimlerin mallarını verin.Temizi murdara değişmeyin.Onların mallarını kendi mallarınıza katarak yemeyin.Bu büyük bir günahtır...Öksüzlere haksızlık yapmaktan korkuyorsanız hoşlandığınız kadınlardan dörder, üçer ikişer evlenin; eğer haksızlık yapmaktan korkuyorsanız tek, ya da sahibi olduğunuz esir kadınlardan birisi ile evlenin. Bu, ilâve yapıp durmamanız bakımından daha hayırlıdır." (Nisa; 4/3)


Öncelikle Degerli canlar Kur'an'ın indiği dönemde çok eşlilik vardı.. ve Peygamber bu durumdan hoşnutta değildi.. Nitekim Hakk Emriyle Mevcut durum önce 4-3 üçe ve daha hayırlısı olduğu için tek eşle evlilik Kur'anda emredildi

Nitekim, Zamanın Sahabeleri bu ayeti şöyle anlamıştır:


"Cenab-ı Hakk çok eşli olmamızın haksızlıklara yol açmasından rahatsız; azaltmamızı, hatta teke kadar indirmemizi istiyordu."

Bunun böyle olduğunu anlamak için "nuzül ortamına" yani arka plana gidelim ve ortamı biraz tasvir edelim..

Kuran'ın ilk hitap ettiği toplum, daha çok ekvator kuşağı ikliminde görüldüğü gibi "poligaminin" (çokeşlilik) yaygın olduğu bir toplumdu. Kadınların durumu çok kötüydü. Alınıp satılıyorlar, bırakın mirastan pay almayı kendilerine mirasçı olunuyordu. Boşanmış bir kadının üzerine paltosunu (gömleğini, entarisini, şalvarını) atan erkek onu "kapatmış" sayıyordu. Bırakın şahitliği, evlenirken de boşanırken de onlara bir şey sormak zûl addediliyordu. Onlarla evlenmenin ve boşanmanın sınırı yoktu.


Mekkedeki 7-8 büyük tefeci bezirgan (Kâbe çetesi) şehrin kaderine el koymuştu. Kâbe'nin arka sokaklarında lüks genelevleri işletiyorlardı. Gariban Mekkelilere faizle borç veriyorlar, ödeyemeyenin karısına kızına el koyuyorlardı. Onları açtıkları gayet lüks döşenmiş fuhuşhanelerde Yemen'den, Habeş'ten, Mısır'dan, İran'dan vs. gelen zengin tüccarlara sunuyorlardı. Kimi Mekkeliler de ileride bunların eline düşmesin diye çocuğu kız olunca diri diri toprağa gömüyordu. Bu şekilde Mekke'de insanlık dışı, vahşi bir düzen/iktidar (Yeda Ebu Lehep) vardı ve büyük bir dram yaşanıyordu


İşte Böyle bir ortamda nisa Suresi İndi... Dolaysıyla Ayeti doğru anlamak için Kur'an'ın ilk ilk muhataplarının bu ayetten sonra ne yaptıklarına bakmak gerekir:


Bütün rivayetler bu ayetten sonra sahabe arasında evlenme olaylarının ikişer, üçer, dörder "arttığını" değil tam tersi "azaldığını" göstermektedir. (Kurtubi, İbn Kesir, Razi).

Bu ayetten sonra neden çok-eşlilik olaylarında değil de, giderek dörder, üçer, ikişer, boşanmalarda artış olmuştur? Çünkü sahabe bunu çok-eşliliğe teşvik olarak anlamamıştır. Bilakis, çoğu zaten çok-eşliydi. Yani çok-eşli olmaktan çekinen yoktu ki üstüne üstlük bunu teşvik için ayet gelsin. Zaten öyleydi çoğu…

Tam tersi "Cenab-ı Hak bu kadar çok-eşli olmamızı istemiyor, az eşli olmamızı, hatta teke kadar indirmemizi; bizim için hayırlı olanın bu olduğunu söylüyor" diye anlamışlar ve dörder, üçer, ikişer, bire kadar… azaltmak suretiyle evliklerini sürdürmüşlerdir.

Bunu "dörde kadar" izin olarak anlayan da olmuştur. Lakin bir emir veya ruhsat değil, bire kadar indirme tavsiyesi vardır.Demek ki ayetin sevk yönü, çok-eşliliği teşvik değil; çok-eşlilikten sakındırma, en azından dörde, üçe, ikiye hatta sonuçta "teke" indirme yönündedir. Yani genellikle tek-eşli evliliklerin olduğu bir toplumda giderek ikiye, üçe, dörde kadar çoğalma değil; zaten çok-eşliliğin yaygın olduğu bir toplumda giderek dörde, üçe, ikiye hatta bire kadar azaltma amaçlanmaktadır...

Ayetin sonundaki [zalike edna taulu] ifadesinin çoğu meallerde geçtiği gibi "Arzularınızın çoğalıp taşmaması (azmamanız) için bu daha uygundur" değil; "Eşlerinizi çoğaltıp artırarak haksızlıklara yol açmamanız için bu daha uygundur" şeklinde okumak bu nedenle bağlama uygun düşmektedir


Görüldüğü gibi Kuran'ın bu ayetini "çok-eşliliğe ruhsat" hatta "teşvik" olarak anlayanlar yanılıyorlar. Burada ruhsat verildiği filan yoktur. Çünkü konu erkeklerin tek-eşle yetinememe sorununu çözmeye yönelik değildir. Zaten böyle bir sorun da yoktur. Ayetin ilk muhatapları zaten bol bol evlenmişlerdi. Bu ayet indiğinde zaten sahabelerin çoğu çok-eşliydi.

Yani ortada dullar ve yetimler kalmış da, bunları ne yapacağız diye sahabe kara kara düşünmüş de, ayet imdatlarına yetişerek onlara çokeşlilik yolunu açmış değildir. Bunlar zaten yapılmıştır. Ortada kalan dullar ve yetimlerle zaten evlenilmiştir. "Arap" bunu zaten yapmaktadır. Ayet bunlar yapıldıktan sonra geliyor ve bunların yarattığı sorunları çözmeye yöneliyor.


Demek ki üzerinde titrenen, erkeklerin "tek-eşle nasıl yetinecekleri" sorunu değil; kadınların, öksüzlerin, yetimlerin, kimsesizlerin, ezilenlerin, mağdurların sorunlarının nasıl çözüleceğidir. Yani hak ve adalet sorunudur. Kur'an bunu gördüğü an âdeta otomatikman harekete geçen virüs programı gibi çalışıyor ve her şeyde ısrarla bunu arıyor. Kuran'ın bu ruhunu anlamayanlar, tabiî ki ellerini sıvazlayarak çok-eşliliğe "ruhsat" yorumları yapacaklardır.


Şu halde çok-eşlilik ne Allah'ın bir emri, ne de verdiği bir ruhsattır. Ruhsat sıkışana verilir. Buradaki sıkışma tek-eşle yetinemiyor olmalarından kaynaklanan bir "erkek sıkışması" değildi. Bilakis mallarının çok-eşli olanlarca yenmesinden kaynaklanan bir "yetim sıkışması" idi.


Allah (cc) erkeklerin "uçkuru" için ayet indirmedi, yetimlerin "hakkı" için ayet indirdi!

Kur'an ayetleri ile sabit olduğu için, bize örnek olacak olan Kur'an'ın o dönemdeki muhataplarının çokeşlilik yapmış olmaları değil; bugün çok-eşli isek teke varıncaya kadar azaltmadır; dinden olan budur.…

Yani çokeşlilik ayetinin (Nisa:3) muhatabı bugün tekeşliler değil; hala varsa çokeşlilerdir