SEVGİLİYE


Şimdi durmuş bakıyorum öyle; perdemde ki rüzgar soğuk üflüyor içeri,kapımda ki kilide sıkıştırılmış bir gazete kağıdı var.ilk defa fark ediyorum ne tuhaf değil mi ? kapımı kitlemeyecek kadar cesur yaşıyormuşum her şeyi ve ben şimdi düşünebiliyorum bunu. Yatak yorgan beni seyrediyor sanki,tuhaf bir halleri var.komodinimin üstü yine çok kalabalık.tahmin edebiliyorsundur neler olduğunu orda ; iki üç kitap, mumların bıraktığı izler ve işte öyle kalemler,kağıtlar,müsvetteler… Hepsi benden bir şeyler bekliyor gibi. Ama beklentiler üzer insanı,sanırım bir yerlerine yazmamışım bunu. Müziklerim yine aynı. Sıkılmadan ve anlamlarını bozmadan bir ömür dinleyeceğim onları. çünkü,"şarkılar bizim kattığımız anlamlarla değil,kendi anlattıkları anlamlarla güzellerdir…"
her zaman ki gibi alt komşu tavanı tekmelemeye başladı bile. Umarım birazdan kapıyı çalar ve bende on üçüncü katın akşamlarında yapılabilecek iki şeyden birine muaf tutarım onu.Tabi bu da neyin nesi diyorsun “ on üçüncü katın akşamlarında yapılabilecek iki şey” söylesem iyi olacak. On üçüncü katın akşamları biraz yabancı gelir sana,yaşamamışsındır hiç. Hani çocukluğumuzda sık sık gördüğümüz bir rüya vardır ; bir uçurumdan her gece kendimizi attığımız. İşte o uçurumun geceleri on üçüncü katta yaşanır hep.Ve iki seçeneğin vardır. Ya uçuruma bakan pencereden bırakırsın kendini ya da uçurumları koklayarak her gece bir şeyler yazarsın. Ben hep içime çekerek o kokuyu bir şeyler karaladım.yazdım,tükenmesinden korkmadan hem de. Çünkü seni yazmak ve bunda ustalaşmak hiç de kolay değil,ömür yetmezdi.bunu biliyordum o yüzden hiç bakamadım o uçurumdan aşağıya. Ama bu gece şartlı bir refleksle bakacak gibiyim aşağıya,yinede şimdilik yazıyorum…
Üst üste yaktığım sigaralar etkisini göstermeye başladı,boğazımı yakıyorlar. Tamam biliyorum içmemem gerekli hem de hastayken hala. Ama olmuyor kıskanıyorum onları. Bir arada olmalarını,sıkı fıkı olmalarını ve ne kadar benzediklerini görünce birbirlerine ayırmak istiyorum. Bir şeylerin hıncını çıkarıyorum belki onları tüketerek,inan bilmiyorum. Belki de bu düşüncelerim bu geceye özgüdür,yarın severim onları… yarın olur mu ?
hani o bildiğin, kapaklı kül tablam var ya,işte o üstünde kadın ve erkek resimleri olan,ağzına kadar doldu ve kapak kapanmıyor artık. Tabakamda sigaramda bitti.yoksa gecede mi bitecek birazdan,en azından benim için…
ama biliyordum bu gece bu kadar çabuk tükeneceklerini ve yedek bir paket almıştım,hem de en uzunlarından…
görmelisin halimi, açıp paketi içlerinden bir tanesini yaktım ve kamyoncu gibi oldum bir anda… ah bir de hayatımın altına konan takozu bulup çekip alabilsem oradan,bir kamyoncuya yakışır gibi…
Şimdiye kadar yazdığım her şeyi sakinleşmek, birbirlerine dalaşan duygularımı ayırmak için ve bir et yığınının havayı düzgün bir şekilde teneffüs etmesi için yazdım. Başarabildim mi? yo hayır. Hala zangır zangırım ama bir yerlerden başlamalı yazmaya…( durdum ve tırnaklarımı yiyiyorum. Anlayacağın şimdi yazdıklarım ellerimden çıkmayacak. )

SEN! Hormonlarımı birbirine sokan sevgili,her şeyden önce yaratıldığına yemin edebilirim ya da veballerimin tek parçada toplanmış halisin diyebilirim senin için ama şunu bilmelisin ki; seni seviyorum… yine ne yazacağımı düşünüyorum,aslında yazacaklarım o kadar çok ki işte toplayamıyorum onları. Hepsi öne atılıyor…
Tebessümlerin yitik gibi artık,limanın değil gibiyim ve sen sanki hiç demir atmadın bana,anlamıyorum ve inan anlamsızlaşıyorum artık. Bu hallerimi takma der gibisin ama bu kez duymuyorum seni. Çünkü eğer bunları sana anlatabilseydim yazmazdım… Belki hiç haberin olmadı ama fırtınalı bir aşk bizimkisi,ayaklarımızın hiç yere basmayacağı bir aşk. Ne denizlerde,ne sahillerde ne fırtınalar gördüm bir bilsen… Bir bilsen onların nasıl kasıp kavurduğunu ortalığı ve benim ise sadece onlara el salladığımı. Bana göre değildi hiçbiri. Çünkü hiçbiri titretemiyorlardı ve alamıyorlardı beni içlerine. Olmuyordu,yapamıyorlardı ve pişman olup karışıyorlardı havaya,yağıyorlardı sonra tuzlu tuzlu. İnan hiçbirine üzülmedim.neden üzüleyim ki?her şeyden öte bir ilah arıyordum ben. Bir meltemi bile beni titretmeye yetebilecek. Bakma sağına soluna da dinle,senden bahsediyorum çünkü. Çıplak etimi kamçılıyorsun yüzünü her düşürdüğünde,yollarıma set örüyorsun,gecelerime kasvet sokuyorsun. İnan sürüsünü kurt basan bir çoban gibi çaresiz bırakıyorsun beni. Çünkü o kadar karartıyorsun ki ortalığı,kurt’u göremiyorum ve anlayamıyorum hiçbir şey… nefes darlığı gibi çöküyor üstüme yüzünde ki anlamsızlık. İşte sen böyleyken ben hep toprakla bütünleşiyorum…
Sen mi terk edeceksin yoksa bana mı yakışacak gitmek. Ya da mukadderat mı diyecez bu duruma ve yeşil ışıkları hep el ele mi geçeceğiz bilmiyorum. İstediğim tek şey var ; seninle olan mutluluğumu bilmen,yine ve daha çok bilmen.Seviyorum… İki kişinin vermiş olduğu olgun bir karar havasına bürümeyelim hiçbir şeyi. Bilmeni istiyorum; tabandan tavana,arz’dan arş’a ve ebeden ezele kadar senin gibi birine tanıklık etmedi duygularım. Yoksa ayyuka çıkmayan envai çeşit duyguların sancısını çekmezdim şimdi. Nerden cesaret alsam da yazsam bilemiyorum seni. Cesaret çünkü seni yazmak,sevgimi,aşkımı anlatmaya çalışmak… Sünger çekersin diyerek korkuyorum her şeye. Çekersen de bir özür borçlu değilsin bana. Ama ne kadar acı biliyor musun senin bu hallerini görmek ve yaşamak ağır bir kalp ağrısıyla… yargılamadığım tek bir an yok kendimi. Seninle olduğum hayatın her köşesinde durup kendimi sorguya çekmediğim tek bir kare yok… Seni üzmeye de hakkım yok,yüzünü düşürtmeye. Ama ben mi yapıyorum bilmiyorum ki.Bulamadım, inan bulsaydım ve bunu benim yaptığıma inansaydım seni daha fazla üzmeden usulca ardı sıra giderdim.
davranışlarından hangi ana fikri doğuracağıma karar veremedim.Kaçış-korku-teslimiyet-yanılgı ? incittim mi seni hep,yoksa sen mi sineye çektin her şeyi. İsyankar mı olduk,böbürlendik mi birbirimize,övündük mü yoksa. Susmayı mı tercih ettik,hangi rolü benimsettik birbirimize,nasıl bir bağıntı kurduk aramızda; mağlup-galip,at-dizgin,köle-efendi,haklı-haksız,sevgi-sevgili ? hangimiz hep teşekkür etti ya da özürleri hep kim diledi…
sen hep soğukkanlılığını korudun ve ben tepeden ayağa titredim karşında. Hiç olmadığım kadar ben oldum hep karşında.ve öyle olmaya devam ediyorum.
Ben bir şey yapmadım sana. Hep 13 katta odamdaydım,yanındaydım. Kafamı gömerek her şeye seni yaşadım ve yaşattım. görmedim senin gibi aşk’ı ve sevmedim senin gibi hiç kimseyi. Başımı göğsünün en sıcak yerine yaslayıp sevdim seni ve hala oranın sıcaklığı bedenimde seviyorum seni. Bu sayfanın ucunu sigara ile yaktım şimdi. Onu göğsümde günlerce saklamak istiyorum. Çünkü sana olan aşk’ı ilk defa bu kadar güzel anlatmaya çalıştım,biliyorum yine başaramadım ama olsun yinede en yakın tarifi yapmaya çalıştım.. Sana hak veriyorum,anlıyorum. Benim kahrımı çekmek zor. Ama gör işte can çekişiyorum.oradan nasıl görülüyor ölümü beklemesi bilmiyorum ama,zor be! gerçekten zor. Yaşamak isterken delice seninle,senin ötenazi hakkını ister gibi anlamsızlaştırman yüzünü bana, Zoruma gidiyor. Çünkü seni yaşatmak istiyorum,seninle yaşamak…
içindeki sıkıntıyı kocaman bir silgi ile silmek istiyorum.Bundan öncesi hiç olmamış gibi. Hep buradaydın ve bir şey oldu anlamadığım. İçinde kapı olan bir kuyuya düştün sanki. Yabancı gözlerle baktın senin için duran ışığa. Öyle uzun süre baktın ki, gerçeğin evi sarsıldı rüyayla. Seni çağıran yüreğime git. Oyalanma sakın korkma olacaklardan. Bu yüreğin elleri var çünkü. Bu yüreğin pas tutmayan seni var. bu yüreğin FALLAR GİBİ YÜREK ÇATLATAN AŞK’I VAR… beni şimdi görmeni isterdim. Gözlerimden ateş topları fırlıyor,sözcükleri bir araya getirip ses tonumu ayarlayamıyorum. Sigaramı,şarkılarımı,kendimi kaybediyorum. Sadece sana sarılmak istiyorum.

Bu paragraftan geçebileceğim herhangi bir yer yok. Çünkü yine anlatamıyorum seni ne kadar sevdiğimi.yetmiyor ya da ben yapamıyorum ama şuna emin ol,ne yapmaya çalıştığını anlamıyorum ve soğuk kalıyorsun ya bana,işte o halinle ben perişan oluyorum… Son noktayı sana bırakıyorum beni anlamlaştırman için. Tan birazdan ağaracak ve kararsızlıklar mayalanacak. Ne olur yüreğinde kararsız olmayan bir şeyler söyle bana…
SENİ SEVİYORUM.

-DELİ SAÇMASI-